Risale- i Nur tarihinde efsanevi bir kahraman By: ehlidunya Date: 20 Eylül 2011, 17:56:25
Risale- i Nur tarihinde efsanevi bir kahraman
Vefat yýldönümünde merhum Atýf Ural'ý rahmetle anýyoruz...
Ömer Özcan’ýn haberi
Risale Haber - Merhum Atýf Ural, 1956 senesinden itibaren, Hz. Üstad’ýn talimatýyla, Risale-i Nur eserlerinin yeni harflerle Ankara’da matbaalarda ilk defa basýmýný yapan aðabeyimizdir… 33 senelik kýsa ömrüne çok büyük, çok þerefli tarihi hizmetleri sýðdýran efsanevî bir kahramandýr O…
Atýf Ural, 18 Eylül 1966 tarihinde anîden rahatsýzlanarak 33 yaþýnda iken Ankara’da vefat etmiþtir. Merhum aðabeyimizi rahmet dualarýyla ve þükranla anýyoruz…
Atýf Ural'ýn 1956'da tab ettirdiði SÖZLER kitabýnýn iç kapaðýnda neþreden olarak adý geçiyor...
Tanýnmýþ gazeteci-yazar Mehmet Þevket Eygi, Âtýf Ural’ý iyi tanýyanlardan birisidir. 10 Kasým 1993 tarihli Milli Gazete’de, kendi sütununda Âtýf Ural’ý þöyle anlatmaktadýr:
Bir Ýhlâs kahramaný
Rahmetli Âtýf Ural 50’lili yýllarda Ankara Hukuk Fakültesi öðrencisiydi, ben de Siyasal’da okuyordum. Onu, birkaç arkadaþýyla birlikte kaldýðý, Dikimevindeki küçük odada sýk sýk ziyaret ederdim… Þuurlu ve faal bir Müslüman’dý. Bediüzzaman Hazretlerinin muhlis ve fedakâr talebelerindendi. Risale-i Nur’larýn matbaalarda basýlmasýna yeni yeni müsaade ediliyordu. Bu iþi takip edenler içinde Âtýf da vardý. Birkaç kardeþle birlikte oturduðu oda çok küçüktü, eþyalarý gayet mütevazý idi. Yerde bir hasýr, kenarda üst üste yýðýlmýþ yataklar, Nur Risaleleri, ders kitaplarý, pompalý bir gazocaðý, bir tava, bir tencere, bir çay takýmý…
Bir keresinde onu ve arkadaþlarýný yemek hazýrlarken görmüþtüm. Ocaðýn üzerindeki tavaya yað koymuþlar, kýzgýn yaðýn içine incecik bir iki sucuk dilimi atmýþlar, bir de çay hazýrlamýþlardý. Katýk gayet az olduðu için, ekmek lokmalarýný yaða batýrarak yiyorlardý.
Genç yaþta vefat eden Âtýf bir ihlâs kahramanýydý. Hizmetleri karþýlýðýnda karnýný doyuracak kadar bile ücret almayý düþünmezdi. Sucuklu yaða batýrýlmýþ ekmek, açýk çay ile kifâf-ý nefs eder, cebinde Risale-i Nur baskýsýna ayrýlmýþ paradan, kendi maiþeti için bir lirayý bile almayý düþünmezdi.
O zamanlar Risale-i Nur hizmetleri netameli bir iþti. Polis baskýsý, mahkeme tehdidi, bin türlü eza, cefa maðduriyet mevzubahs idi. Üstad Hazretleri hayattaydý, birlik ve beraberlik vardý, ben yoktu, sen de yoktu, biz vardý.
Ýlk nurcular iman, Ýslâm, Kur’an, Þeriat, Sünnet, Ümmet hizmetlerini vesile edip iyi yemekler yemezler, güzel kýyafetler edinmezler, gösteriþli dabbelere binmezler, makam ve mevki peþinde koþmazlardý. ALLAH’a ve ahirete dönük bir hayat sürer, ücretlerini mahlûkattan deðil, Hâlýk’tan beklerlerdi.
Zamane Müslümanlarýnýn verdikleri mükellef ve muhteþem bir ziyafette Âtýf’ý hatýrladým. Nur içinde yatsýn.
(Ömer Özcan, Aðabeyler Anlatýyor–4)
risalehaber
radyobeyan