Sebe Kavmi By: müzzemmil Date: 19 Eylül 2011, 23:38:07
4. Sebe' Kavmi
Nesep âlimlerine göre, Sebe'nin adý, Abdu'þ-Þems'dir. Abdu'þ-Þems, Yeþ-cüb'ün oðludur. Yeþcüb, Ya'rub'un oðludur. Ya'rub da Kahtan'm oðludur. Kendisi Ýlk þarap satýn alan arap olduðu için Abdu'þ-Þems'e Sebe' adý verilmiþtir. Sebe' Yemen'de büyük bir þehrin ve orada yaþayan kavmin ismidir. Bu þehir, Nemi Sûresinde (27/23-44) kendisinden söz edilen kraliçe Bel-kýs'ýn idare ettiði ülkenin baþkenti idi. Kurucusu Sebe1 olduðu için, belde ve halký onun adýyla anýlmýþtýr. Güneþe tapan bu halk, Belkýsý'm idaresinde Hz. Süleyman'a itaat ederek memleketlerini kurtarmýþ ve medeniyet alanýnda ilerlemiþlerdir.[245]
Sebe1, Güney Arabistan'da yer alan ve halký ticaretle tanýnmýþ bir ülkeydi. Baþ þehri de, Kuzey Yemen'Ýn merkezi SanVnýn kuzeydoðusunda bulunan ve takriben 55 mil mesafede olan Ma'rib kenti idi. Main Krallýðýnýn yýkýlýþýndan sonra da, M.Ö.yaklaþýk 1100 yýllarýnda güç kazandý ve bin yýl boyunca Arabistan'da hüküm sürdüler. Daha sonra MÖ. 115 yýlýnda onlarýn yerini Himyeriler aldý. Sebe'liler, bir taraftan Afrika kýyýlarý, Hindistan, uzak doðu ve Arabistan'ýn iç kýsýmlarýnýn dahi! olduðu yerlerde cereyan eden tüm ticari faaliyetleri, diðer taraftan Mýsýr, Suriye, Yunanistan ve Romanya'ya yönelik ticareti ellerinde tutuyorlardý. Ticaret ve alýþ veriþin yanýnda ulaþtýklarý bu refahýn baþka bir sebebi de, ülkenin birçok yerinde barajlar Ýnþa etmiþ ve sulama maksadýyla yaðmur sularým toplamýþ olmalarýydý, Bu tesislerle ülkeyi gerçek bir bahçeye çevirmiþ bulunuyorlardý. Yunan tarihçilerine göre o devirlerde dünyanýn en zengin kimseleri bunlardý.[246]
Mevdûdi'nin belirttiðine göre, Sebe' büyük bir Güney Arabistan kavmiydi. Eski çaðlarýndan beri bu Arap kavmi, bütün dünyaca bilinmekte ve M. Ö 2500 tarihli Ur kitabelerinde bu kavimden "Sebum" diye bahsedilmektedir. Bundan baþka Babil ve Asur yazýtlarýnda ve Kitab-ý Mukaddes'te Sebe'îilerin zenginlikleriyle meþhur bir kavim olduðu belirtilmektedir.[247]
Yukarýda da belirttiðimiz gibi, baþlangýçta güneþe tapan bu halk, daha sonra kraliçelerinin, Hz. Süleyman zamanýnda imana gelmesinden (M.Ö. 965-926 ) sonra muhtemelen çoðu Müslüman oldu. Fakat zamaný tam tes-bit edilememektedir. Daha sonraki bir dönemde Allah'ý býrakýp tekrar tanrýlara tapmaya baþladýlar."[248] Seyyid Kutub, Sebe'liierin verimli topraklara sahip oldukanný, günümüze kadar bunun izine rastlamanýn mümkün olduðunu ve medeniyette ilerlemiþ olduklarýný ifade etmektedir. [249]
a. Sebe' Kavmine Sunulan Nimetler
Yemen'de dedelerinin ismiyle anýlan bir kabile olan Sebe' halkýna bir kadýn hükümdarlýk ediyordu. Bu kadýnýn ismi Þerahil kýzý Belkýs'týr. Babasý yemen hükümdarý olup Belkýs'tan baþka çocuðu yoktu.[250]
Belkis'a krallarýn ihtiyaç duyduðu mal, servet gibi her þey verilmiþ bulunmaktaydý. Ayrýca büyük bir tahtý da vardý. Hatta tahtýnýn altýn ve gümüþten olduðu ve zümrüt, inci, yeþil ve kýrmýzý yakutlarla, kýymetli ve çeþitli mücevherle süslü olduðu söylenmiþtir.[251]
Belkýs ve kavmi güneþe tapýyorlardý. Þeytan, kendilerine yaptýklarýný süslü göstermiþ ve onlarý Allah'a secde etmekten ve doðru yoldan alýkoymuþtu fbkz. Nemi, 27/23-25). Süleyman {a.s), ona "Rahman ve rahim olan Allah'ýn adýyla" baþlayan ve kendisine itaat ederek Müslüman olmalarým isteyen bir mektup yollamýþtý (bkz. Nemi, 27/30-31). Belkýs, ülkesinin ileri gelenleri ile bu durumu görüþmüþ ve Süleyman (a.s) a elçiler göndermiþ ve hediyeler sunmuþtu. Süleyman (a.s), hediyeleri reddetmiþ ve onun tahtýnýn getirilmesini emretmiþtir. Belkýs, Süleyman (a.s) in huzuruna gelince tahtý ona gösterilmiþ, ilk anda gördüklerine inanamamýþ ve nihayet teslimiyetten baþka çýkar yol olmadýðým farketmiþtir. Kur'ân'm ifadesiyle, Allah'tan baþka taptýðý þeyler ve dünya saltanatý onu Allah'a kulluk etmekten alýkoymuþtu. Bütün bunlardan sonra "...Süleymanla beraber, âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum." diyerek Müslüman olmuþtur.'[252]
Mevdûdi'nin beyanýna göre, Belkýs ile birlikte onun kavminin çoðu Müslüman olmuþtur.'[253] Belkýs'in ve kavminin Hz. Süleyman'ýn risâletýne inanarak Müslüman olmalarý ve Allah'a teslimiyet göstermeleri onlara Allab'm bir in'am ve ihsanýdýr. Güneþe tapan bir toplumun Müslüman nl tevhide ermesi kadar büyük bir nimet tasavvur edilemez. Allah Teâl"' onlara lütfettiði en büyük nimet budur. Bu sebeple biz, Sebe' kavmine nulan nimetlerin baþýnda "hidâyete erdirilme" nimetini zikrettik. Zira dü ya ve âhirette saadete ermenin temel unsuru budur. Diðer nimetler bu n' mete göre geçici ve tükenmeye mahkumdur.
Sebe' kavmine sunulan nimetieri ve oturduklarý yerlerin bir ibret ma halli olduðunu Kur'ân-ý Kerim þöyle beyan etmektedir: "Andolsun, Sebe1 kavmi için oturduðu yerlerde büyük bir ibret vardý. Biri saðda, diðeri solda iki bahçe vardý. (Onlara:) Rabbinizin rýzkýndan yeyin ve O'na þükredin Ýste güzel bir memleket ve çok baðýþlayan bir Rab!"[254]
SeyyÝd Kutub'un ifade ettiði gibi, kýssa, Sebe'lilerin içinde bulunduklarý nimet, bolluk ve refahý anlatmakla baþlamaktadýr. Onlara , bol bol nzýk ve nimetler verilmiþ ve güçleri yettiði kadar bu nimetlere karþýlýk þükretmeleri istenmiþtir. Âyet-i Kerime'de sözü edilen saðlý sollu bahçeler, Sebe' kavminin sahip olduðu nimet, bereket ve müreffeh hayatýn bir iþaretidir. Dolayýsýyla âyet-i kerime onlara, nimeti veren ulu Allah'ý hatýrlatmakta, þükrederek Allah'ýn verdiði rýziktan faydalanmalarý emredilmektedir. "Rabbinizin verdiði rýzýktan yeyin ve O'na þükredin" ilâhî mesajý ile nimeti unutmamalarý hatýrlatýlmaktadýr. Ayrýca güzel bir þehir ve nimetlere karþý þükürde kusurdan dolayý oluþan günahlardan vazgeçmek suretiyle baðýþlanma nimeti zikredilmektedir. Yeryüzünde cömertçe verilmiþ nimet ve saadet, gökte ise baðýþlanma ve maðfiret tecelli ediyor.[255]
Maddi ve manevî nimetler yaðmur gibi ayný anda üzerlerine boþanýyor. Maddi ve manevî nimetlerin birlikte lütfedilmesi saadet ve huzurun en üstün derecesidir. Sebe' halký bu sebepten hakikî mün'ime þükretmeye ve O'na kulluða davet ediliyor. "Onlarýn meskenlerinde kendileri için bir âyet. bir ibret vardýr" tabirinde, bu âyet, zikrolunan iki cennet zannedilin & Zemahþerî'nin belirttiði üzere yaÝnýz o deðil, kýssalarýnýn tamamýdýr.[256]
Sebe1 halký, Allah'a þükretmeleri gerekirken bundan yüz çevirdiler- Halbuki sað ve soldan iki cennet, iki taraflý baðlar, bostanlar, halk dili ile lardi ki, "Rabbinizin rýzkýndan yeyin de O'na þükredin" yani, bu ni deðerini bilerek ona göre ibadet edin, çünkü beldenizi hoþ bir belde>s derece þirin bir belde, Rabbiniz ise, baðýþlamasý çok bir Rabdir. Onun '> þükrünü bilin de iyi hizmet edin[257]
Bir beldenin tabiî güzelliklere sahip olmasý, her türlü ekim ve ziraata uvsun olmasý, ulaþým imkanlarýnýn kolaylýðý, ekonomik ve iktisadî yönden canlý]ýeý, iklim ve tabiat þartlan açýsýndan yaþama elveriþli olmasý, bað, bahçe park ve yeþillikleriyle, akarsu ve ormanlarýyla kapiý olmasý, o belde halkýna sunulan en Önemli nimetlerdendir. Senenin büyük bir kýsmýný, aðýr kýþ þartlarý altýnda geçirme zorunluluðu olan bir þehir, bölge vb. halkýnýn sosyal þartlarý ile, yýlýn büyük bir kýsmýmmn ekime, dikime ve maiþet teminine müsait olduðu bir belde halkýnýn hayat þartlarý arasýnda çok büyük farklar vardýr. Sebe' kavminin yaþadýðý bölgenin hoþ ve iatif olduðunu Allah Te-âlâ Kur'ân'ýnda belirtmektedir. Hoþ beldeyi hazýrlayan ve onlarýn hizmetine sunan yüce yaratýcýya boyun eðmek, ve O'na þükretmek onlarýn en önemli vazifesidir.
Allah Teâlâ, onlarýn yurdu ile, içlerini bereketli kýldýðý kasabalar arasýnda birçok þehirler meydana getirmiþtir. Sebe1 halkýnýn yaþadýðý hoþ beldeye münasip, uyumlu, emniyetli, güvenli þehirlerin oluþturulmasý da ayrýca onlar için bir nimettir. Bir ülkenin sýnýr komþularýnýn güvenilir olmasý, can, mal ve namus emniyeti açýsýndan bunlarla her türlü tecavüze karþý dost ve kardeþçe bir siyasetin izlenmesi, önemli bir husustur. Böyle bir emniyete sahip bir ülke, her sahada kalkmabüir ve üstün medeniyetler kurabilir. Aksine böyle bir güvenceye sahip olmayan bir ülke, baþýný gerek iç ve gerekse dýþ fitne ve anarþiden, tecavüzden, terör ve tehlikelerden kurtaramaz. Bir ülkenin iç ve dýþ tehditlerle uðraþmasý, her türlü geliþme ve kalkýnmasýnýn önünde büyük bir engel teþkil eder. Bugünkü dünya konjonktürüne bakarak Avrupa devletlerinin her sahada kalkýnmasý ve geliþmesini, sýnýr, yani komþu ve sýnýr güvenliðine ve iç huzurlarýna baðlayabiliriz.
Aþaðýda sunacaðýmýz âyet, Sebe' halkýnýn böyle bir güvence içinde yaþadýðýna , dost ve kardeþ þehirlerle sýrt sýrta bir emniyet yumaðý oluþturduðuna iþaret etmektedir.
Onlarýn yurdu ile, içlerini bereketlendirdiðimiz memleketler arasýnda, Kolayca görünen nice kasabalar var ettik ve bunlar arasýnda yürümeyi konaklara ayýrdýk. Oralarda geceleri, gündüzleri korkusuzca gezin dolaþýn de-•k- [258] Elmalý'lmm belirttiðine göre, bereketli kasabalardan maksat, Þam •yandýr. "Görünen nice kasabalar" tabirini Katade, sýrt sýrta bitiþik diye sýr etmiþtir. Allah Teâlâ, o kasabalarda yolculuðu belirli miktar üzere ter-P ve tanzim etmiþtir. Her bir yolcu için birer istasyon ve merhale halinde idi. Bir kasabadan çýkan kiþi azýk taþýmadan, açýkta yatmadan ve tehlik görmeden diðerine gidebilirdi.[259]
O sýrt sýrta inþa edilmiþ kasabalar içinde geceleri ve gündüzleri emniyet ve asayiþ iie gezip dolaþmak mümkündü. Âyetten anlaþýldýðýna göre, yalmz Sebe' deðil, Yemen'den Þam'a kadar Arabistan baþtan baþa baymdtr Malde idi. Elmalý'Ýýnm dediði gibi bu çok dikkat çekici bir olaydýr.[260]
Sebe'liler yolculuða çýktýklarýnda, bir kasabada geceler, deðerinde de kaylûle (öðle) uykusuna yatarlardý. Kendi ülkelerinden Þam'a kadar herhangi bir azýk taþýmaya ihtiyaç duymazlardý. Bir kasabadan diðerine kadar olan yolculuðun müddeti yarým gündü. Bir insan, yol korkusu, su ve azýðý olmamasýndan dolayý yolculuðunda acele eder, yoÝ azýðý ve emniyet bulunduðu takdirde, nefsine meþakkat yüklemez, aksine istediði yerde konaklardý. Bu âyette Allah Teâlâ, onlarýn üzerindeki nimetleri saymaktadýr. Katade'nin belirttiðine göre, korkmadan, acýkmadan ve susuzluk çekmeden emniyet içinde dört aylýk bir yolculuk yapabiliyorlardý.[261]
Seyyid Kutýýb'un beyanýna göre, sefere çýkan bir kiþi, bir kasabadan diðerine karanlýk basmadan gidebiliyordu. Sefer duraklarý mahdut ve yollar, yolcular için rahat ve emniyetli idi. Konaklama yerlerinin ve yoldaki istasyonlarýn birbirlerine yakm olmasýndan dolayý, yolculuk oldukça rahattý.[262]
Selef ve halef âlimlerinden birçok tefsirci ile diðer âlimlerin anlattýklarýna göre, iki dað arasýndan akýp gelen sularý toplaya" Me'rib barajý vardý. Çok eski zamanlarda oralarýn insanlarý, Ýki dað arasýnda çok saðlam bir sed (baraj) yapmýþlardý. Böylece sular toplanarak o iki daðýn tepelerine varýncaya kadar yükselmiþti. Baraj çevresine bahçeler, bostanlar, hoþa giden meyve aðaçlarý dikmiþ ve birçok ekin ekmiþlerdi. Bu barajýn inþaatýný Sebe1 b. Ya'rûb baþlatmýþ ve yetmiþ vadinin suyunu oraya baðlamýþtý. Baraj inþaatý, Sebe' b. Ya'rub'un ölümünden sonra kral Himyer tarafýndan tamamlanmýþtýr. Barajýn otuz çýkýþ aðzý vardý.[263]
Ýbn Kesir'in anlattýðýna göre Sebe' halký, imrenilecek bir haldeydi. Bolluk ve refah içinde, güzel günler geciriyorlardý. Aðaçlarý, meyveleri, ekinleri bol ve birbirlerine bitiþik kasabalarda ve emin yerlerde hayat sürüyorlardý. Konakladýklarý her yerde su ve meyve buluyorlardý. Yemen'den Þam'a kadar birbirlerine bitiþik kasabalarda, emniyet içinde yolculuk yapabiliyorlardý. Katade'nin de içinde bulunduðu birçok selef âlimlerinin anlattýklarýna göre, baþýna zembil koyup yürüyen bir kadýn, aðaçlardan düþen olgun mefveçokluðundan dolayý kýsa sürede hiçbir külfete ve toplamaya ihtiyaç duymaksýzýn, zembili meyvelerle kendiliðinden dolardý. Havasý hoþ ve çevresi güzel olduðundan, oralarda pire ve insana eziyet veren haþereier yoktu.[264]
Sebe' halký, zenginliðini iki þeye borçluydu: Birincisi tarým, Ýkincisi ise ticaret. Tarýmlarým, daha önceden Babil hariç hiçbir yerde bilinmeyen bir sulama sistemi ile geliþtirmiþlerdi. Ülkelerinde doðal akarsular yoktu. Yaðmurlu mevsimlerde tepecikler arasýna inþa ettikleri setler sayesinde küçük gölcüklerde su toplanýr ve ülkenin her tarafýna yapýlan bu gölcüklerden topraklarýna su taþýmak için kanallar inþa ederlerdi. Bu Kur'ân'da da deðinildiði gibi, bütün ülkeyi verimli bir bahçe haline getirmiþti. Allah, Sebe'li-lere ticaretle ilgili olarak da yararlanabilecekleri çok avantajlý bir coðrafî mekan ihsan etmiþti. Bin yýldan fazla doðu ile batý arasýndaki ticaret araçlarýný tekellerinde tuttular. Bir taraftan limanlarýna Çin'den ipek, Endonezya ve Malabar'dan baharatlar, Hindistan'dan dokuma ürünleri, Güney Afrika'dan maymunlar, deve kuþu tüyleri, fil diþi geliyor, diðer taraftan bu mallar daha sonra Roma ve Yunanistan'a nakledilmek üzere Mýsýrlý ve Suriyeli tacirlere satýyorlardý. Deniz ticareti, bin yýldan fazla Sebe'liler'in kontrolünde kaldý. Sebe'liler ticaret mallarýný Ürdün ve Mýsýr limanlarýna götürüyorlardý.[265]
Mevdûdî'nin ifade ettiðine göre, bir zamanlar Yunanlýlar ve Romalýlar bu kavmin efsanevi zenginliðini duyup kýskanýrlardý. Sebe'liler, altýn ve gümüþ kaplar kullanýrlardý. Evlerin tavanlarý ve kapýlarý bile fil diþi, altýn, gümüþ ve deðerli taþlarla süslüydü. Romanýn ve Ýran'ýn bütün zenginlikleri, Sebe'lilerin ellerine akýyordu. Tarihte ilk defa Sebe'liler bir gökdelen inþa etmiþlerdir. Sonra da bir tepe üzerine inþa edilen ve "Gumdan Kalesi" denilen bu gökdelenin Arap tarihçilerine göre yirmi katý vardý. Her kat 36 fit yüksekliðe sahipti. Sebe'liler, Allah'ýn kendilerine bol bol ihsan ettiði nimetler sayesinde refah, huzur ve eðlence içinde yaþýyorlardý.[266]
Sebe'lilerin emniyet ve güven içinde olmalarý, onlara sunulan en önemli bir nimetti. Güven, emniyet ve huzur baþlý baþýna birer nimettir. Güvenin, emniyetin ve huzurun olmadýðý bir yerde hiçbir ilerleme saðlanamaz. Eðitim ve öðretim faaliyetleri saðlýklý ve çaðýn geliþmesine paralel bir seyir izleyemez. Ýnsanlar, canýndan, malýndan ve namusundan emin olmadýklarý bir toplumda, insanca yaþayamazlar. Her sahada ilerleme kaydetmek güven ve huzur ortamýna baðlýdýr. Anarþi, fitne ve terörle boðuþan hangi mili teknolojik sahada ilerlemiþ ve bilim sahasýnda varlýðým kanýtlamýþtýr? R sebepledir ki, emniyet ve huzur nimeti hayatî bir Önem kazanmaktadýr K, saca diyebiliriz kî, SebeÝiler, Kur'ân'ýn beyaný ile önemli bir nimeti elde et miþ ve buna baðlý oiarak huzurlu ve mutlu dönemler yaþamýþlar ve medeniyetler kurmuþlardýr. Ýþte Kur'an'da onlara sunulan bu nimetler hatýrlatýlarak ibret ve öðüt alýnmasý, ders çýkartýlmasý istenmekte ve böyle bir nimete eren herkes þükre davet edilmektedir. [267]
b. Sebe' Kavminin Nankörlük Etmeleri
Yukarýda belirttiðimiz gibi, Sebe' halký, bereketli ve verimli topraklarda mutlu bir hayat geçiriyordu. Yaþadýklarý beldenin hoþ ve emniyetli olmasý yanýnda, bu beldeye komþu olan kasabalarda güven içindeydi. Bir ülkenin kendi içindeki güvenliðine ilave olarak, güvenilir komþulara sahip olmasý, o ülkenin genel asayiþi açýsýndan da önemlidir. Hatta bu durum, o ülkenin dünya kamu oyunda söz sahibi olmasýnda da önemli bir vesiledir. Nüfuslarýnýn az, yüzölçümlerinin ise küçük bir þehir büyüklüðünde olan fakat iç ve dýþ komþularý cihetÝyle güvenliðe ve huzura sahip olan ülkeleri buna örnek gösterebiliriz. îþte Sebe' halkýnýn çeþit çeþit nimetlerin yanýnda böyle bir þansa da sahip olduklarýný Kur'ân bize haber vermektedir. Yemen'den Þam'a kadar emniyetle yolculuk yapabilecek güvene sahip idiler. Korkmadan, endiþe etmeden, yanlarýnda herhangi bir yiyecek taþýmaya gerek duymadan sýrt sýrta bitiþik olan þehirler arasýnda yolculuk etmek elbette bir medeniyetin, huzur ve güvenin eseridir. Sebe'lilerin ellerinde böyle bir imkan da bulunmaktaydý. Bütün bunlara raðmen, yolculuklarýnýn arasýnýn uzaklaþtýrýlmasýný, zorluk ve yorgunlukla yolculuk etmeyi arzu ettiler. Sahip olduklarý hayrýn, rahatýn, huzur ve sükûnun þerle, kötülükle, zorluk ve meþakkatle deðiþtirilmesini istediler. Bu sebeple Sebe' halký, emin ve güvenli yolculuktan mahrum býrakýldýlar.
Kur'ân-ý Kerim, onlarýn bu nankörlüklerini, kadir bilmezliklerini ve menfi tavýrlarýný þöyle açýklamaktadýr: "Bunun üzerine: Ey Rabbimiz! Aralarýnda yolculuk yaptýðýmýz þehirlerin arasýný uzaklaþtýr, dediler ve kendilerine yazýk ettiler. Biz de onlarý ibret kýssalarý haline getirdik ve onlarý büsbütün parçaladýk. Þüphesiz bunda, çok sabreden ve çok þükreden herkes için ibretler vardýr." (Sebe', 34/19)
Allah, onlarýn yurdu ile, içleri bereketli kýlýnan memleketler arasýnda, olayca görünen birçok kasaba var etmiþ ve ayrýca onlarýn arasýnda gecele gündüzleri korkusuzca gezip dolaþýlan bir yol emniyeti yaratmýþtýr. Buna raðmen onlar, zorluða, meþakkate talip olmuþlar, böyle bir nimeti elinin tersi ile itmiþlerdir. Nimete þükredecekleri yerde, nankörlük ederek kendilerine zulüm etmiþler, þýmararak ve küstahça yukarýda arz ettiðimiz duayý yapmýþlardýr.
Sebe'liler haktan yüz çevirmiþler, Ailah'i inkar edip peygamberlerini yalanlamýþlardýr (bkz. Sebe', 34/16). Taberî'nin belirttiðine göre, Allah, onlara on üç peygamber göndermiþ, ama onlar peygamberleri yalanlamýþlar ve nimete þükretmekten kaçýnmýþlardýr. Bunun üzerine Allah onlara Arim selini göndermiþ ve kendilerine ihsan ettiði nimetleri ellerinden çekip almaþtýr.[268]
Sebe' Sûresi 17. âyette geçen "keferû" kelimesi, imanýn zýddý olan küfür manasýnda deðildir. Küfrân-ý nimet, yani nimete karþý yapýlan nankörlük anlamýndadýr. Onlara cezanýn veriliþ nedeni, þükürden kaçýnmalarý ve nimetin kýymetini bilmemelerinden dolayýdýr.[269]
Sebe'liîer, kendilerine verilen nimetlerin deðerini anlamadýlar. Daha deðerli olan nimet yerine, daha deðersiz olan nimeti istediler. Bu þehirlerin bayýndýr, emniyetli ve müreffeh olmasýndan rahatsýzlýk duydular. Onlarýn ortadan kaldýrýlýp aralarýna uzun mesafelerin, sahralarýn girmesini istediler. Elmalýlý'nm iþaret ettiði gibi, nefislerine haksýzlýk ettiler, kendilerine yazýk ettiler. Çünkü belalarýný aradýlar. Allah da kendilerini efsanelere, masallara konu eyledi. Ciddî bir süvari, iki aydan fazla bayýndýr yer ve kasabalardan gider ve dört aylýk mesafeden ahali bir diðerinden ateþ alabilirdi.[270]
Sebe' Sûresinde, Sebe'lilere dair haberin, Hz. Süleyman'ýn kýssasýndan sonra gelmesi, Süleyman (a.s) la Sebe' kraliçesi Belkýs arasýndaki hadiselerden sonra meydana gelmiþ olmasýndandýr. Onlar, Nemi Sûresinde anlatýlan kraliçe Belkýs zamanýnda büyük bir saltanat içinde bulunuyorlardý (bkz. Nemi, 27/23-24). Bu sûrede geçen hadiseler, kraliçenin islam'a girmesinden sonradýr ve burada Allah'ýn nimetlerine karþý þükretmeyip nankörlük etmeleri neticesinde, Sebe'liîerin maruz kaldýðý musibetler açýklanmaktadýr (bkz. Seyyid Kutub, a.g.e., V, 2900 ).
Verimli ve yemyeþil bahçeler içinde huzurlu ve rahat bir hayat sürdüren Sebe' halký, bereketli ve mübarek memleketler arasýndaki medeni ve içtimaî alakalarýný da devam ettiriyorlardý. Sebe'lilerin bulunduðu belde, o sýrada mamur ve verimli kýlýnmýþ bulunan Arabistan'daki Mekke ve Þam diyar, da bulunan Kudüs ile irtibat halindeydi. Taný anlamýyla içte ve dýþta hP güvence içinde ve hem de itibar sahibi idiler. Fakat daha sonralarý, nimet refahýn þýmartmasý neticesinde taþkýnlýk gösterdiler. Nimetleri veren Allah Teâlâ'ya kulluk etmekten yüz çevirdiler. Bunca nimete karþýlýk nankörlük edenlerin durumunu ve uðradýklarý ceza ve musibetleri Allah, insanlarýn Jb ret ve öðüt almalarý için zikretmiþtir.
Sebe'lilerin maddî nimetlerin yanýnda, rahatlýk, huzur ve emniyet gibi nimetlerden de usandýklarý görülmektedir. "Ey Rabbimiz! Aralarýnda yolculuk yaptýðýmýz þehirlerin arasýný uzaklaþtýr" þeklinde yaptýklarý dualar onlarýn ne derece nankör, iyilik bilmez ve hatýr tanýmaz insanlar olduklarýný ortaya koymaktadýr. Allah, onlarýn bu tavrým ve þükürsüzlüklerini haber vererek, gelecek nesillerin ayný hataya düþmemeleri için hatýrlatmada ve uyanda bulunmaktadýr. Ayrýca onlarýn baþýna gelen sýkýntý ve musibetin bu yüzden olduðuna da iþaret etmektedir. Hatta Aliah, onlarýn baþýna gelenleri nesilden nesile anlatýlmak üzere ibretli kýssalar haline getirmiþtir. Öyle ki bu haberler, dilden dile, kavimden kavime aktarýlarak devam etmiþ ve edecektir. [271][245] Bkz. îbn Kesir, a.g.e., VI, 493; Þevkânî, a.g.e., IV, 398; Elmalýh, a.g.e., VI, 3956, Özek, Ali ve Arkadaþlarý, a.g.e., Sebc', 15. âyetin izahý.
[246] Bkz. Mevdûdi, a.g.e., IV, 105
[247] Bkz. Mevdûdi, a.g.e., IV, 521
[248] Seyyid Kutub, a.g.e., V, 290
[249] Kerim Buladý, Kur’an’da Nankörlük Kavramý, Pýnar Yayýnlarý: 360-361.
[250] Bkz. Beydâvi, a.g.e., IV, 514; Nesefi, a.g.e., IV, 524; Hâzin, a.g.e., IV, 515; Elmalýh, a.g.e., VI, 137
[251] Beydâvî, a.g.e., IV, 515: Nesefi, a.g.e., IV, 515; Hâzin, a.g.e., IV, 515
[252] Geniþ bilgi için bkz. Kur'ân-ý Kerim, Nemi, 27/ 23-44
[253] Mevdûdî, a.g.e., IV, 521
[254] Kur'ân-ý Kerim, Sebe', 34/15
[255] Bkz. Seyyid Kutub, a.g.e., V, 2900-2901
[256] Zemahþerî, Keþþaf, IIÎ, 575
[257] Bkz. Elmalýh, a.g.e., VI, 359
[258] Kur'ân-ý Kerim, Sebe', 34/18
[259] Elmahlý, a.g.e., VI, 3958
[260] Bkz. Elmahlý, a.g.e., VI, 3958
[261] Bkz. Þevkânî, a.g.e., IV, 401-402
[262] Seyyid Kutub, a.g.e., V, 2901
[263] îbn Kesir, El-Bidâye ve'n-Nihâye, çev. Mehmet Keskin, ist., 1994, II, 264-265
[264] Ýbn Kesir, Tefsir, VI, 494,496; EI-Bidâye, II, 265
[265] Bkz. Mevdûdî, a.g.e., IV, 523
[266] Bkz. Mevdûdî, a.g.e., IV, 524
[267] Kerim Buladý, Kur’an’da Nankörlük Kavramý, Pýnar Yayýnlarý: 361-366.
[268] Bkz. Taberî, a.g.e., c. X, ez. XXII, 54; Þevkânî, a.g.e., TV, 400; Elmah'h, a.g:e., VI, 3950
[269] Bkz. Elmahh, a.g.e., VI, 3958; ÞevkânÝ, a.g.e., IV, 401; Seyyid Kutub, a.g.e., V, 2901
[270] Bkz. Elmahh, a.g.e., VI, 3958-3959
[271] Kerim Buladý, Kur’an’da Nankörlük Kavramý, Pýnar Yayýnlarý: 366-368.
Ynt: Sebe Kavmi By: ceren Date: 07 Temmuz 2016, 21:21:43
Esselamu aleykum.Sebeb kavmi allahin emrine uymayan sapkinlik yapan ve allahin azabina ugrayip herkese ders olan kavimdir.Rabbim bizleri onun yolunda giden kullardan olalim inþallah...