Zengin Fakir By: reyyan Date: 18 Eylül 2011, 17:14:35
Demiþtik ki...
Mayýs 2007 - 101.sayý
Semerkand Dergisi kaleme aldý, DÝÐER YAZILAR bölümünde yayýnlandý.
Zengin Fakir
Bir gün, varlýklý bir kiþi Ýbrahim Ethem’e acýyarak yardým etmek istedi.
Ýbrahim Ethem k.s.:
-Senin yardýmýný eðer sen gerçekten zenginsen kabul edebilirim, dedi.
Adam gerçekten zengin olduðunu, hiçbir þeye ihtiyacý bulunmadýðýný söyledi. Bunun üzerine Ýbrahim Ethem k.s. sordu:
-Ne kadar paran var?
-Üçbin altýným var.
-Dörtbin altýnýn olmasýný ister misin?
-Elbette isterim!
-Beþbin altýnýn olmasýný?
-Ýsterim!
-Onbin altýnýn olsa çok sevinirsin deðil mi?
-Tabii ki çok sevinirim!
Bunun üzerine Ýbrahim Ethem adama þöyle dedi:
- Zengin olduðunu söylüyorsun ama sen gerçekten züðürdün birisin. Sen, onbin deðil, yüzbin altýnýn olsa, kanaat etmez fazlasýný istersin. Kanaati olmayan insan, zengin deðildir. Gerçek zengin olsaydýn yardýmýný kabul edecektim. Fakat bu durumda kabul edemem, kusura bakma…
Ümit BURSALI , EYLÜL 2002 • SAYI 45
Kandýrýlýyor muyuz?
Ýnsanlarýmýz büyük bir inatla mutluluðun dünyevi refahla elde edilebileceðine inandýrýlýyor. Bütün ulvi hedefl er rafa kaldýrýlýyor.
Ýþin en üzücü yaný tüketim çýlgýnlýðýnýn dindar kesimi de içine almasý. Tesettür modasý, Ýslamî tatil, beþ yýldýzlý otellerde Ýslamî düðün derken, biz de islamî islamî bu furyanýn içinde kendi yerimizi alýyoruz. Ýslamî hizmetler için, fakirlere yardým için cebimize gitmeyen elimiz, alýþveriþlerde nedense pek çevik.
Mehmet Ali ÇOBAN • OCAK 1999 • SAYI 1
Büyük Hurafe
Anlamalýyýz ki, en büyük hurafe, en büyük uygunsuzluk Allahu Tealâ’nýn emirlerine uymamak, yasakladýklarýndan kaçýnmamaktýr. Uðursuzluk baykuþta, karakedide, salý gününde, 13 rakamýnda deðil, Allah’ýn emirlerine, Peygamber’in sünnetine tabi olmamaktýr. Peygamber’in bugünkü varisleri olan evliyaullahý dinlememektir.
Asýl uðursuzluk, insan olmanýn gerçek hazzýný tattýran namazý terk etmede, orucu yemede, güç yettiði halde zekat ve haccý görmezden gelmededir.
Asýl uðursuzluk içkide, kumarda, rüþvette, yalan söylemede, iftirada, dedikodu yapmada, fi tne ve fesat çýkarmada, baþkalarýna saygýsýzlýk
etmede deðil midir? Ýnsaný ve dünyanýn her yerinde toplumlarý bozup kokuþturan bu davranýþlar, ilkellikten baþka ne olabilir?
Tekrar söyleyelim; asýl uðursuzluk ve ilkellik, dini yaþamak deðil, Kitab-ý Mübin’den, Sünnet-i Seniyye’den yüz çevirmektir.
Muhammed Saki EROL • KASIM 1999 • SAYI 11
Gönül açýklýðý ve kalp yumuþaklýðýnda, zikrin insaný hayrette býrakan bir tesiri vardýr. Zikirsizlik ve gafletinde gönül darlýðý ve katýlýðýnda hayret verici bir etkisi vardýr. “Dikkat edin, kalpler ancak Allah’ý zikirle huzura kavuþur” ayeti bu manaya iþaret eder. Gerçekten de asýl ve kâmil manada ruhî tatmin yalnýzca zikirle gerçekleþir.
Diðer ibadetler de insana kemalât, ruha huzur ve sükûnet vermekle beraber,Ýmam Rabbanî k.s. Hazretleri’nin de belirttiði gibi, kalp itminaný yalnýz ve yalnýz
zikirledir. Bu yüzden, zaruret olmadýkça günlük virdi terk etmemek gerekir.
Süleyman GÖNÜLAL • NÝSAN 2001 • SAYI 28
Hakim Deðiliz
Ýnsanlar arasý iletiþimde sýk görülen yanlýþlardan biri, karþýdaki kiþiyi sürekli yargýlama eðilimi, üstünlük taslama, kontrol etme ve deðer vermemedir. Bu tarz yaklaþýmda, karþýdaki kiþide kendini savunma yönünde bir tavýr oluþur.
Bu yanlýþ tutum, en çok ifade tarzýnda kendini belli eder. Mesela “sen” ile baþlayan yargýlayýcý cümleler, doðal olarak karþýdaki kiþiyi benliðini savunmaya yönlendirir ve anlatýlmak isteneni anlayamaz. Bir konuþma örneði ile konuyu netleþtirelim:
Anne, eve geç gelen oðluna: “Gene nerelerde sürttün bu saate kadar? Meraktan öldüm!” dediðinde alacaðý muhtemel cevap “sana ne?” dir. Oysa anne, oðlunu suçlamadan da duygularýný ifade edebilir:
“Çok þükür sað salim gelebildin. Baþýna bir iþ gelmesinden endiþelendim”. Burada suçlayýcý, yargýlayýcý bir tavýr yoktur ve anne oðlunu açýk ve samimi bir
iletiþime yönlendirmektedir.
Ayþe ÝZCÝ MART 2000 • SAYI 15
Terk-Ýsalât
Beþ vakit namazýný kýlan biri, bir beynamazla uzun müddet yoldaþ olur. Yol arkadaþýnýn ne namaz kýldýðýný ne de abdest aldýðýný görünce birgün ona sorar:
“Behey dost, namaz dinin direði ve Ýslâm’ýn esasýdýr. Niçin namaz kýlmazsýn? Yoksa farz olduðunu bilmez misin?” “Behey kardeþ, çocukluk yaþýmdan beri ibadet etmek adetim olmamýþ. O sebepten güç geliyor.” “Bunun çaresi kolay. Kýrk gün sabah namazýna devam et, eðer ondan sonra terkedebilirsen sana bin akçe vereyim.” “Gel sen üç gün namazý terket; eðer ondan sonra kýlabilirsen ben sana ne dilersen vereyim!
Yusuf YAVUZ , EYLÜL 2001 • SAYI 33
Hangi Huzur?
Kendi mensuplarýný karmaþa ve yýkýma götüren o dünyanýn deðerlerinde, biz hangi mutluluðu, hangi huzuru bulmayý umuyoruz? Allah Rasulü s.a.v. “Kim bir kavme
benzerse, o da onlardandýr.” buyuruyorlar. Ne kadar hümanizma, barýþ, adalet kavramlarýnýn arkasýna saklansalar da tarihteki ve bugünkü halleri daha bu dünyada ürküntü veren kavimlere benzeyip, bir de ebedi hayatta onlarla haþrolmak... Onlarýn piþmanlýklarýna, hüsranlarýna ortak olmak... Allah korusun!
Muhammed SAKÝEROL OCAK2000 • SAYI 13
Kimin kazaya rýzasý gerçekse, belaya sabrý kolay olur. Kendi kýsmetine razý olaný hiçbir þey mahzun etmez. Bir kimse bela ve musibetlerden ancak rýza ve teslim olmakla emin olur. Kazaya razý olan cihanýn sultaný olur.
MÜBAREK EROL • EKÝM 2003 • SAYI 58
Osmanlý'nýn Devamý
Bir tarihçimiz: “Batý’ya göre, bugün var olan Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlý Türklerinin devamýdýr. Batýlý kafanýn irsiyet prensipleri içinde verdiði bu
gerçek hükmü, sadece biz inkâr ediyoruz. Rejimimizin adý, dýþ siyasetimiz, iç hüviyetimiz ne olursa olsun, hakkýmýzdaki hükümleri deðiþmiyor.
Biz Avrupa’nýn önünde asýrlardýr duragelmiþ tek müslüman milletiz. Kudret devrimizde Viyana kapýlarýna dayanmýþýz. Bizans’ý alarak bir devri kapatmýþýz. Avrupa’da Rönesans’ýn baþlamasýna, Avrupa’nýn uyanmasýna sebep olmuþuz. Ama, Batý bize hep haçlý seferleriyle mukabelede bulunmuþ, kutsal ittifak cepheleri
oluþturarak cevap vermiþ. Batý, babadan evlada geçen duygularla daima karþýmýza dikilmiþ. Karþýsýna dikildiði asýl gerçek Ýslâmiyet.” diyor.
Muzaffer TAÞYÜREK OCAK 2002 • SAYI 37