Gurur ve Kibir Heykelleri By: reyyan Date: 16 Eylül 2011, 04:03:55
Gurur ve Kibir Heykelleri
Nisan 2007 - 100.sayý
Ahmet ALEMDAR kaleme aldý, KAPAKTAKÝLER bölümünde yayýnlandý.
Kibir, ruhumuzda biriken kirlerdir. Noksanlýklarýmýz, hatalarýmýz, ruhumuzu kirlendirmekten ve böylece ruhumuzun aydýnlýðýna kalýn tabaka örmemizden kaynaklanmýyor mu? Muhammed Bâkýr r.a. Hazretleri’nin “kiþinin noksanlýðý, kalbindeki kibri kadardýr” sözüne katýlmamak mümkün mü?
“Küçük insanlarýn büyük gururlarý olur.” der Voltaire. Kendisiyle barýþýk olmayan, özgüvenden yoksun insanlarýn kalesidir gurur. Kiþiliði belirginleþmemiþ, olgunlaþma sürecinde yarý yolda kalmýþ insanýn kiþiliksizliðini gizleme çabasýdýr gurur. Kendisini var olduðundan daha büyük gösterme ve bu amaç için eksikliklerini örtme gayretidir gurur.
Ahlâk psikolojisi açýsýndan baktýðýmýzda gururun temel sebeplerinden biri, insanýn ‘aciz’ olduðu bilincinden uzak yaþamasýdýr. “Mala mülke maðrur olma, yok deme ben gibi. / Bir muhalif rüzgâr eser, savurur harman gibi.” beytinde ifade edildiði üzere, sahip olduðu parasýna, malýna veya bulunduðu makama aþýrý baðlanan ve güvenen insan, ALLAH’ýn ve O’nun dostlarýnýn otoritesini görmezden gelerek kendisini otorite haline getirme çabasýndadýr.
Emretme tavýrlarý, onun saldýrganlýk içgüdüsünü okþamaktadýr. Çevresinde emrine amade gibi gözüken sahtekâr insanlarýn varlýðý, kendisine deðerli olduðu hissini vermekte ve bu yanýlgýsý bir yandan onun gururunu Kafdaðý büyüklüðünde azdýrmakta, diðer yandan ýstýrabýný çektiði ama farkýnda olamadýðý varoluþsal boþluðunu derinleþtirmektedir.
“Kavaklarýn dikliðine, boylarýnýn uzunluðuna bakýp onlarý önemli bir þey sanmayýn. Bütün kibirli, meyvesiz ve gölgesiz yaratýklarýn baþlarý bulutlarda sallanýr.” diyen Cemil Sena Ongun’un bu sözü ne kadar isabetlidir.
Gururlu kiþinin zindaný
Yaþadýðýmýz çaðda maðrur yani gururlu insanlar çevremizde kol gezmektedirler. Gururunun kendisine verdiði bir his ve vehimle pek çok insandan daha deðerli olduklarýný ispatlamak için gayret sarfetmektedirler. Bu kiþiler, farkýna vardýklarýnda kendilerinin bile rahatsýz olacaklarý ruh dünyalarýndaki gerçek benliklerinin kamufle edilmesini, çevrelerindeki insanlara karþý ördükleri duvarlar ile saðlamaktadýrlar.
Bu duvarlar onun sahtekâr yapýsýnýn muhafazasý açýsýndan payanda hükmündedir. Yaþý ilerledikçe, plastik bile olmayan duvarlarýn yýkýlacaðý ve gerçek yüzünün ortaya çýkacaðý endiþesi ile duvarlarýný sürekli olarak tahkim etmektedir. Öyle ki maðrur kiþi günün birinde, saðlam olduðunu zannettiði ve kale duvarý gibi yükselen taþlaþmýþ yapýdan kendisi bile sýkýlabilir. Sert ve yüksek kale duvarlarý, kendisi ile çevresi arasýndaki iletiþimi kopardýðýndan, aslýnda kendi zindanýnda yalnýzlýða mahkûm olmuþtur.
Gururlu ve kibirli insan, diðer insanlara, dünyaya, evrene ve sonsuzluða pencerelerini kapamýþ insandýr. Kendisini kendi içine hapsettiðinden dolayý sýnýrlarýný zorlayacak þekilde þiþecek ve her an patlayabilecektir.
Gurur-baþarý iliþkisi
Ýnsandaki gururun artmasýný saðlayan önemli faktörlerden biri de, elde edilen baþarýlardýr. Aslýnda gurur, baþarýnýn en büyük düþmaný yani baþarýyý engelleyecek önemli bir engel olduðu halde, herhangi bir baþarý kazandýktan sonra insan her nasýlsa kendisinden gurur duyabilmektedir. Böylece bugünün baþarýlarýyla maðrur insan, farkýnda olmadan gelecekteki muhtemel baþarýlarýnýn önünü kesebilmektedir.
Bahsettiðimiz baþarý, sadece elde edilen birtakým maddi menfaatler veya statüler anlamýnda deðildir. Ayný zamanda bir insanýn yerine getirdiði ibadetleri, yaptýðý zikirleri, manevi anlamda kazandýðý mertebeleri de onun için baþarý olarak kabul edilmelidir.
Sabah namazýný kýlmak üzere uyanmýþ bir insan, penceresinden dýþarýya bakýp da diðer evlerin lambalarýnýn yanmadýðýný gördüðünde, sabah namazýna kalkmýþ olmasý ayrýcalýðýný fark edip aklýný ve kalbini gizli kibirle kýþkýrtýrsa, “insanlar uyurken ben ibadet ediyorum ve ALLAH katýnda kazanýyorum” derken acaba neler kaybettiðinin farkýnda mýdýr?
Namazý kýlmayanlara karþý olmasý gereken hüzün ve gayret baþkadýr, onlarýn kýlmamasý gerçeði üzerine bina edilen gurur heykelimizin varlýðý baþkadýr. Ýlkinde mümin insanýn herkesi kuþatýcý rahmet tavrý ve onlarýn da kurtuluþunu talep vardýr; diðerinde ise elde ettiðimizi düþündüðümüz baþarýnýn nefsimizde tezahür eden gururu vardýr.
Ýnanan kimse, kiþiliðiyle ve yaþayýþýyla toplumda örnek olarak gösterilen kimsedir. Bir müminde vakarlý olma, iyilikseverlik, elinden dilinden emin olunma, doðru sözlü olma gibi daha pek çok vasýf tebarüz etmelidir. Ancak unutulmamalýdýr ki mümin vakarlýdýr ama kibirli deðildir. Onurludur ama gururlu deðildir. Mütevazidir ama büyüklenen deðildir. Nitekim Rasulullah s.a.v. Efendimiz, kalbinde hardal tanesi kadar kibir olan kiþinin cennete giremeyeceðini ifade etmiþlerdir. (Tirmizî, Birr, 60). Vakar, onur ve tevazu ise, müminin ziynetleridir.
Gurur ile vakarýn farký
‘Gurur’ ile ‘vakar’ýn birbirine karýþtýrýlmamasý ise bizler için ayrýca önem arz eder. Çünkü vakarý dolayýsýyla bir insanýn sözünü, davranýþýný veya ortaya koyduðu tavrýný gurur yapýyor diye haksýz yere damgalayabiliriz.
Hiç þüphesiz þeytan, insanýn yaratýlýþý için; “Ben ondan iyiyim. Beni ateþten, onu çamurdan yarattýn.” (Sâd, 76; A’raf,12) diyerek, insanýn yaratýlýþýný küçümsemiþ ve kendi yaratýlýþýný üstün görerek kibre düþmüþtür. Oysa vakarlý olma, zillet karþýsýnda boyun eðmeme, bir mümin olarak kendine güvenme ve onurlu olma manasýna gelmektedir.
Vakur insan, sahip olduðu asaleti gereði, varlýðýnda sükûneti saðlamýþ, hayatýndaki çizgisini belli bir istikrar içerisinde belirlemiþtir. Asaletinin temel çerçevesini, ruhunda özümsediði medeniyetinin derinliði belirler.
Asil insanýn güven içerisinde yaþadýðý kendisine ait bir dünyasý vardýr. Dünyasýný kurabilmiþ insan, daha doðrusu var olan dünyalarý algýlayabilmiþ ve kendi dünyasýný da bu medeniyet platformu içerisine oturtabilmiþ insanýn, kimseye minnet etmeksizin ortaya koyduðu samimi ve ölçülü iliþkilerini gurur kavramýyla açýklayamayýz.
Vakur insanýn bir derya olan engin dünyasýnýn pencereleri herkese açýktýr. Ýçerisinde nice güzellikleri barýndýran bu dünyasý, hemen hemen herkesi ferahlatabilecek ve kuþatabilecek kadar geniþtir. Ancak o pencerelerden içerilere yani onun dünyasýnýn güzelliklerine bakmak, hatta dünyasýna girmek, söz konusu insanla ayný yetkinlikte ve derinlikte olmayý veya bu idealle donanmýþ olarak adým atmayý gerekli kýlmaktadýr.
Nasýl kurtulacaðýz bu hastalýktan?
Hacý Bayram-ý Velî Hazretlerinin, “Kibir, bele baðlanmýþ taþ gibidir. Onunla ne yüzülür, ne uçulur.” þeklindeki kutlu sözünden hareketle, bugüne kadar gururla örülü her bir söz ve davranýþlarýmýzla belimize baðladýðýmýz aðýr taþlarý üzerimizden atmaya çalýþarak manevi anlamda olgunlaþmaya doðru ilerleyebiliriz.
Kendi nefsimizle baþbaþa kaldýðýmýzda, bazen vicdanýmýzý sýzlatsa bile, kendi varlýk dünyamýza fýsýldadýðýmýz övücü söz ve telkinlerden oluþan kalemizin kapýsýný açarak buradan nasýl kaçabiliriz?
Þinasi, “Alçak yerde tepecik kendini dað sanar.” demektedir. Öncelikle bizdeki bilgi seviyesinin, ibadet sevgisi ve uygulamalarýnýn, insanlararasý iliþkilerimizde vahyî ölçülere ne kadar dikkat ettiðimizin, insanlarýn kalplerini ne kadar kazanabildiðimizin tarafýmýzdan bilinmesi gereklidir. Bu bilme ve böylece kendimizi tanýma sürecinin riskli bir tarafý, kendimizi yeterli görme ihtimalidir.
Evet, varlýðýmýzla ve yaptýðýmýz salih amellerle bir tepecik oluþturmuþ olabiliriz ama tarihte ve günümüzde tepeciklere nazaran nice daðlarýn olduðunu da hatýrlarsak, gururumuzdan vazgeçebiliriz. Peygamberlerin ve büyük velilerin hayatlarýný sýklýkla okumaya çalýþýrsak, büyüklenecek fazla bir þeyimiz olmadýðýný anlayabiliriz. Kendimizi kendimizden büyüklerle karþýlaþtýrmalýyýz ki, hem iç dünyamýzda hem de insanlarla iliþkilerimizde yürümemiz gereken nice uzun yollar olduðunu görebilelim.
Ýçi arýnmamýþsa, neler bekler insaný,
Kendi kendisiyle ne savaþlar eder boþuna!
Tutkularý içinde ne kemirici kaygýlar.
Ne korkular içinde kývranýr insan!
Ne çöküntüler yapar bizde gurur, þehvet,
Öfke, gevþeklik ve tembellik! (Lucretius)
Küçük insanlarýn büyük gölgeleri de bizleri etkileyebilmektedir. Hatta bu gölgeler kendi varlýðýmýzý bile karartabilmektedirler. Siz de gurur yaparak kendi gölgenizi oluþturmaya kalkarsanýz iþte o zaman hiç güneþ doðmayacak, daha doðrusu var olan güneþin ýþýklarý kesafetli gölgelerin varlýðý dolayýsýyla sizlere ve insanlara ulaþamayacak demektir. Gölgelerin puslu ortamlarýndan sýyrýlabilmek için gölgelerle rekabet edeceðimiz yerde, gölgesi bile olmayan varlýk düzeyine yükselebilmeliyiz. Bir baþka ifadeyle, gölgenizin olmamasý, özel bir terbiye sonucu nefsinizin etkilerinden arýnmanýz demektir. Kendi nefsimizi baþkalarýndan üstün, diðer insanlarý da hakir görmemekle bu seviyeye ulaþabiliriz. Hakký çiðnemekten korunmanýn ana yolu da budur.
Unutmamalýyýz ki, dað ne kadar yüksek olursa olsun, yol onun üzerinden geçer. Sen dað olmaya heveslenme, asla gururlanma! Yol ol ki, herkes senin üzerinden geçerken, sen daðlarýn bile üzerinden geçesin.