Maslahat Ve Mefsedetleri Bilme Yollari By: seymanur K Date: 14 Eylül 2011, 12:01:07
Maslahat Ve Mefsedetleri Bilme Yollari Ve Bunlarýn Farklý Derecelerde Olmasý
Dünyaya ait maslahat ve mefsedetler ile dinî hükünilerin önemli bir kýsmý akýlla bilinebilir. Akýllý bir kimse; þeriat gelmeden önce de sýrf maslahat olanýn elde edilmesi, sýrf mefsedet olarým gerek insanýn bizzat kendisinden gerek diðer varlýklardan defedilmesi, mefsedetlerin daha kötü olanýnýn evle-viyetle defedilmesi, iki maslahattan daha üstün olanýnýn önce gerçekleþtirilmesi, mefsedetin defediîmesinin maslahatýn elde edilmesine tercih edilmesi gibi esaslarýn övgüye layýk iyi iþler olduðunu bilir. Düþünürler bu konuda ittifak etmiþlerdir.
Dinin; can, mal, mülk ve þahsiyetin korunmasý, söz ve fiillerde en faziletli olamn tercih edilmesi gibi ilkeleri de akýlla bilinebilecek þeylerdir. Bazý meselelerde ihtilafa düþülmesi çoðunlukla, maslahat ya da mefsedetlerden birkaçýnýn ayný derecede mi olduðu yoksa birinin daha üstün mü olduðunun tespit edilememesi sebebiyledir. Ayný derecede olmasý durumunda insan tereddüde düþer ve eþit derecede mi yoksa farklýlýk var mý diye tereddüde düþtüðünde bir karar veremez.
Doktorlar da iki hastalýktan hafif olanýný býrakarak aðýr olanýný tedavi ederler. Hastanýn saðlýk ve selameti açýsýndan daha önemli gördükleri hastalýðý tedavi ederken daha Önemsiz olaný sonraya býrakýrlar. Hangi hastalýðýn daha önce tedavi edilmesi gerektiði hususunda tereddüde düþtüklerinde durakalýrlar. Zira týp da din gibi maslahat, esenlik ve saðlýðý mümkün mertebe terhin etme, mefsedet, ölüm ve hastalýðý ise defedebildiði ölçüde defetmek üzere vazedilmiþtir. Her açýdan saðlýðýn temini yani bütün hastalýklarýn tedavisi imkansýz olduðunda yapýlmasý gerekenler eþit derecede önem taþýyorsa doktor tereddüd eder; þayet birinin daha önemli olduðuna karar verebilirse onu yapmayý tercih eder, aksi taktirde bir müddet bekler. Yani týp da din gibi kullarýn maslahatýnýn temini ve mefsedeti-nin defi için vardýr.
Dinî bir maslahat söz konusu olunca hangi maslahatýn daha önemli olduðu tespit edilinceye kadar beklemek gerektiði gibi doktorun da insan saðlýðý söz konusu olunca maslahatlardan birini tercih için bir sebep buluncaya kadar beklemesi gerekir. Bunun aksini iyi ile daha iyi olaný, kötü ile daha kötü olaný bilemeyen cahiller yapar. Bu durum insanýn fýtratýnda vardýr. Kötü niyetli veya bu iþlerden anlamayan ahmak kimseler ancak bu fýtrata aykýrý hareket ederler.
Kafirlerden hayvan kesmeyi yasak kabul eden kimse, bununla hayvanýn maslahatýný murad etmiþ olmakla birlikte doðru yapmýþ olmaz. Zira deðeri az olan bir canlýnýn maslahatýný, deðerli bir canlýnýn maslahatýna tercih etmiþ olur. Nefse uyma ve cehaletten'uzak olsaydý iyi olaný kötü olana tercih eder, ve kötü olan iki þeyden dalia kötü olaný öncelikle defederdi.
"Allah'ýn saptýrdýðýný kim doðru yola getirebilir, onlar için hiçbir yardýmcý da yoktur."[8] Allah (cc), hatadan koruyup muvaffak kýldýðý kimseye bu meselelerin bütün detaylarýný öðretir ve onu öðrettiði þeylerin gereðiyle amel etmeye de muvaffak kýlar. O kimseler gerçekten kazanmýþlardýr, ama sayýlarý azdýr. Biz onlar için az diyoruz, onlar gerçekten çok azdir.
Benzer þekilde müctehitler de, Allah'ýn hatadan koruyup muvaffak kýldýðý ve onlara tercihe þayan delilleri öðrettiði kimselerdir. Onlar içtihatlarýnda isabet ederler ve hem niyetleri hem de isabet etmiþ olmalarý hasebiyle sevaba nail olurlar. Þayet hata ederlerse sadece içtihat etmiþ olmalarý ve niyetlerinden ötürü sevaba nail olurlar ve onlarýn hatalarý affolunur. Müctehidin düþebileceði hatalarýn en büyüðü usul konusunda yapýlan hatadýr.
iki iyi þey arasýnda daha iyi olaný seçme ve iki kötü þey arasýnda daha kötüyü defetme düþüncesi, alemlerin Rabbinin bir nimeti olarak insanlarýn fýtratýnda vardýr. Nitekim küçük bir çocuktan; lezzetli ve daha lezzetli olan iki þeyden birini seçmesi istense daha lezzetli olaný seçer, güzel ve dah2#güzel olan iki þeyden birini seçmesi istense daha güzel olaný seçer, bakýr parayla gümüþ paradan birini seçmesi istense gümüþ olaný seçer, gümüþ parayla altýn paradan birini seçmesi istense altýn olaný seçer. Daha faydalý olan varken faydasý az olaný, bu durumu bilmeyen bir kiþi tercih eder. Veya ikisinin arasýndaki farký görmezlikten gelen ahmak kimseler böyle bir tercihte bulunur.
Sýrf maslahat olan þeyler çok azdýr. Zira yiyecek, içecek, giyecek, binecek, mesken gibi mallarý elde etme ve evlenme ancak bunlarýn öncesinde veya sonrasýnda ya da ayný anda katlanýlacak meþakkatlerle mümkün olur. Bunlardan her birini elde etmek birçok insan için gerçekten zordur. Çok çalýþýp zahmetlere katlanýlarak ancak elde edilir. Elde edildikten sonra da her birini çekilmez kýlan, hayatý zehir eden sýkýntýlarla da karþýlaþýlabilir. Kýsacasý tüm bunlara sahip olmak bir çok meþakkati beraberinde getirir.
Yiyecek ve içecekler insanýn bunlarý arzu etmesi, elde edilmeleri için çok çalýþmak zorunda olmasý, sonuçta bu yiyeceklerin sindirilerek necaset ve dýþkýya dönüþmesi, necasetin de elle yýkanmasý gibi birçok açýdan insan için meþakkat kaynaðýdýr. Elbise açýsýndan mefsedet olan þeyler ise baþta çalýþýp kazanýlmasý olmak üzere yýrtýlma, sökülme, eskime ve yanma gibi durumlardýr. Hanýmlar ise nafaka, yiyecek ve giyeceklerinin temini ve sair haklarý açýsýndan erkek için meþakkat kaynaðýdýr. Binek hayvanlarý da baþta çalýþýp kazanýlmalarý olmak üzere yemlerinin tedariki, sularýnýn verilmesi, muhafaza edilmeleri, kullanýlmalarý, çeþitli afetlere maruz kalmalarý gibi mefsedetler içermektedir. Kölelerde de benzer mefsedetler vardýr. Evlerin ise elde edilmeleri çok meþakkatli ve uzun süren çalýþmayla ancak mümkün olur. Üstelik evler; yýkýlma, yanma, zelzelede hasar görme, bakýma ihtiyaç duyma, kötü komþudan zarar görme, dar ortamý sevmeyen bir kimse için evin dar olmasý ya da geniþ olmasýndan rahatsýz olan bir kimse için evin geniþ olmasý, saðlýða zararlý bir çevrede bulunmasý, suya uzak olmasý, fýrýn, hamam ya da kötü kokusu olan deri imalathanesine komþu olmasý gibi birçok mefsedete konu olur.
Ýnsanlarýn arzularý, içerdikleri sýkýntýlar sebebiyle ayný zamanda mefse-dettirler. Hiçbir arzu onunla birlikte var olan sýkýntýlara katlanýlmadan yerine getirilemez. Arzular kýsa ya da uzun vadede insaný bir mefsedete sürük-leyince buna baðlý olarak daha büyük mefsedetler ortaya çýkabilir. Bazý kýsa süren arzular uzun süreli hüzün ve sýkýntýlar doðurabilir.
Þöyle bir soru sorulabilir; arzular sýkýntý ve acý kaynaðýysa nefsin arzuladýðý þeylerin var olacaðý cennet de sýkýntý ve acýlarýn var olduðu bir yer midir? Buna þu þekilde cevap veririz: Arzulardan kaynaklanan acý ve sýkýntýlar imtihan dünyasýna aittir. Ahirette ise acý ve sýkýntý olmaksýzýn arzu ve istekler yerine getirilerek haz duyulur. Bu dünyada haz duyma ile acý ve sýkýntý çekme Allah'ýn deðiþmez kanunu gereði her zaman bir arada bulunur. Ahirette ise Allah'ýn bu kanunu kaldýrýlmýþtýr. Týpký sümkürme, tükürme, küçük veya büyük abdeste çýkma, düþmanlýk etme, kýskanma, kötü huylu olma gibi durumlar orada söz konusu olmayacaðý gibi haz almayla beraber ya da haz alma öncesinde acý ve sýkýntý çekme de bu dünyadan farklý olarak orada söz konusu olmayacaktýr. Orada açlýk ve susuzluk hissedilmeksizin yeme, içme hazzýna varýlacaktýr.
Ahirette cezalar konusunda da Allah'ýn kanununda bazý deðiþiklikler olacaktýr. Mesela herhangi bir kimse ahiretteki azabýn çok azýna bu dünyada çarptýrýlsa hayatta kalmasý mümkün olmazdý. Ama orada bu dünya için öldürücü olan birçok sebep var olmasýna raðmen kimse ölmeyecek.
Ahirete iliþkin maslahat ve mefsedetleri ancak vahiyle bilebiliriz. Her iki dünyaya dair maslahat ve mefsedetler farklý mertebelerdedir, en üst ya da en alt mertebede olanlarý olduðu gibi bu ikisi arasýnda olanlarý da vardýr ki bunlarýn bir kýsmý üzerinde ittifak edilmiþken bir kýsmý ihtilaflýdýr.
Nasslarla emredilen her þeyde ya her iki dünya ya da ikisinden biri için bir maslahat vardýr. Ayný þekilde her yasaklanan þeyde de ya her iki dünya ya da ikisinden biri için mefsedet vardýr.
Amellerin en hayýrlýsý maslahatlarýn en iyisini elde etmeye yönelik olaný, en þerli olaný ise mefsedetlerin en kötüsünü elde etmeye yönelik olanýdýr, Ýrfan, iman ve Allah'a itaatten daha büyük saadet; dini bilmeme, inkar etme, günah iþleme ve Allah'a isyan etmekten daha büyük bedbahtlýk yoktur.
Maslahatlar farklý derecelerde olduðundan ahirette her birine verilecek sevap da çoðunlukla farklý olacaktýr. Ayný þekilde mefsedetler de farklý derecelerde olduðundan onlara verilecek cezalar da farklý olacaktýr. Kuran'da beyan edilen maslahatlarýn büyük bölümü; maslahatlarý elde etme ve ona götüren yola girmeyi emretme, mefsedetlerden ve ona götüren yoldan sakýnma þeklindedir.
Dünya maslahat ve mefsedetleri, ahiret maslahat ve mefsedetl eriyle farklýlýk arzeder. Zira ahiret maslahatlarý; cennette ebediyen kalmak ve Rah-man'ýn rýzasýný elde ederek cemâlini görmektir. Bu ne yüce ve kalýcý bir nimettir! Ahiret mefsedetleri ise elem verici azabýn olduðu cehennem ateþinde ebediyen kalmak, Yargýlayýcý'nm gazabýna müstahak olup cemâlinden mahrum olmaktýr.
Maslahatlar üç çeþittir: Mubah maslahatlar, mendup maslahatlar, vacip maslahatlar. Mefsedetler ise iki çeþittir: Mekruh mefsedetler, haram mefsedetler.
Allah'ýn veli kullarý, ahiret maslahatýný bu dünya maslahatýnda^ önde tutmuþlardýr. Ayný þekilde bu dünyaya ait bazý mefsedetlere tahammül etme pahasýna bile olsa ahiret mefsedetlerini defetmeye öncelik vermiþlerdir. Onlar bu dünya ile ahirete ait maslahat ve mefsedetler arasýndaki derece farkýný gayet iyi biliyorlardý.
Allah dostlarý da hal ehli olma ve irfanýn verdiði hazzý dünya ve ahiret nazlarýndan üstün görmüþ ve onu tercih etmiþlerdir. Onlarýn bildiði herþeyi insanlar bilselerdi, onlar gibi olurlardý. Onlar rahata kavuþmak için zora talip olur ve O'na yakýnlaþmak için diðer þeylerden uzaklaþýrlardý.
Allah dostlarýnýn bir kýsmý hiçbir çaba harcamaksýzm irfana nail kýlýnmýþlardýr. O kimselerde irfana uygun haller düþünme iþlemi söz konusu olmaksýzýn, herhangi bir gayret göstermeksizin kendiliðinden zuhur eder. Bazý insanlar ise ehl-i irfanýn haliyle hallenmek için irfana nail olmaya çalýþýr. Bu iki grup arasýnda daðlar kadar fark vardýr. Ýrfandan mahrum olan kimse, ona nail olabilmek için kendisini zorlar, ama nail olamaz. Allah (cc); hiçbir yorgunluk, sýkýntý ve meþakkate katlanmaksýzm irfana nail kýldýðý kimseleri en üstün fazilet ve rahmet yaðmurlarýyla bezedi. O kimseler O'nun dýþýnda baþka þeylerle ilgilenmez, sadece O'nu düþünür, sadece O'na yakýnlýk hisseder ve sadece O'na güvenirler. Zira ancak ve ancak O'na varacaklarýný bilirler. O'nun takdirine razý olur, musibetlerine sabreder, nimetlerine þükrederler. Bazen insanlar için sýkýntýlý olan þeyler onlar için rahatlýk, insanlar için rahatlýk olan þeyler de onlar için sýkýntý olur. Kuran'ý terbiye edici, Rahman'ý öðretici, Yargýlayýcý'yi yoldaþ, Allah'a itaat etmeyi þiar edinmiþlerdir. Kardeþlerinden kopmuþ, vatanlarýndan uzaklaþmýþlardýr. Çok aðlar, az gülerler. Her an daha önce hiç tahmin etmedikleri bir yere varýr, hiç akýllarýna gelmeyen yerlerde konaklar ve hiç bilmedikleri þeyleri müþahede ederler.
Onlarýn konakladýklarý yerleri ancak oralarda konaklayanlar bilir, onlarýn vasýflarýný da ancak o vasýflara sahip olanlar bilir. Onlar imkan dahilinde Kuran ahlakýyla ahlaklanmýþlardýr. Kuran ahlaký Rahman'm rýzasýný kazanmayý ve O'nun cemâlini görerek rahat ve güven içinde cennette yaþamayý saðlar.
[8] Rum, 29