Diðer Yazýlar
Pages: 1
Tarihi Kimler Yazar? By: reyyan Date: 12 Eylül 2011, 14:17:53
Tarihi Kimler Yazar?



Ocak 2007 - 97.sayý



Ali DEMÝRTOPUZ kaleme aldý, DÝÐER YAZILAR bölümünde yayýnlandý.

Ýnsanýn yeryüzünde varlýðýný sürdürebilmesinin þartý da, tek baþýna bile kalmýþ olsa, bu gezegen üzerinde “Allah” ile ünsiyeti olan son bir kalbin var olmasýdýr. Ve sonra bu dünyanýn ve evrenin varlýk sebebi ortadan kalkmýþ olacaktýr.

Tarih bilincimiz, kimliðimizi inþa eden deðerlerin ne kadar farkýnda olduðumuzla sýký sýkýya baðlantýlýdýr. Yeryüzünde “Allah” diyen tek bir insan var oldukça kýyametin kopmayacaðýna dair bilgimiz, tarihî ve güncel olaylara yaklaþýmýmýzda bize bir rehberdir. Bu bilgiyi tarih bilincimizi yapýlandýrmak için kullandýðýmýzda karþýmýza çýkan sonuç, dünya tarihinin merkezinde bir baþkasýnýn deðil, kesinlikle müslümanlarýn olduðu gerçeðidir.

Yeryüzünde “Allah” diyen bir tek insanýn kalmamasýyla kýyametin kopmasý arasýndaki iliþki, bizlere öncelikle insan denen türün yeryüzündeki varlýðýnýn anlamýný kavratýr. Allah insaný kendisi için yaratmýþtýr ve diðer yarattýklarýný da insan için... Böylece Allah’ýn kudretinin ayetleri olarak her tarafýmýzý kuþatmýþ varlýklarýn biz var olduðumuz için var olduklarýný, yaratýcýlarýndan verdikleri haberi kavrama yeteneðine sahip olduðumuz için etrafýmýzda konumlandýrýldýklarýný anlarýz.

Biz ise baþka bir þey için deðil, sýrf Allah için, O’na yönelmek, O’na yaklaþmak, O’nun kendisine yaklaþma kabiliyetiyle yarattýðý kalbimizi tamamen Allah’a tahsis etmek için var olduðumuzu biliriz. Böylece insanýn yeryüzünde varlýðýný sürdürebilmesinin þartý da, tek baþýna bile kalmýþ olsa, bu gezegen üzerinde “Allah” ile ünsiyeti olan son bir kalbin var olmasýdýr. Ve sonra bu dünyanýn ve evrenin varlýk sebebi ortadan kalkmýþ olacaktýr.

Tarih peygamberler etrafýnda þekillenir


Ýnsan için geçici bir ikamet yeri olarak dünyayý yaratan ve onu yayýp süsleyerek korunaklý bir fanus yapan Allah, kendisine muhatap olarak seçtiði insanoðlunun arasýndan da peygamberler seçip onlara vahyetmekle, kendisini ve yeryüzündeki varlýðýmýzýn anlamýný bize bildirmiþtir. Bizler varlýk sebebimizi peygamberlerin kendilerine gelen vahyi bize iletmesiyle biliriz.

Böylece bu seçilmiþ insanlar, insanýn var oluþ anlamýnýn merkezindedirler. Buradan çýkan sonuç da insanlýk tarihinin merkezinde peygamberlerin olduðu hakikatidir. Zira Allah’tan haberi olmayan iki topluluðun tecrit edilmiþ bir bölgede kendi aralarýnda yaptýklarý mücadele, ormandaki canlý türleri arasýndaki bir boðuþmadan daha fazla bir þey ifade etmez. Bir mücadelenin tarih için bir þey ifade ediyor olmasý, bu mücadelenin müslümanlarla ilgisi nispetindedir.

Bunun anlamý bizim dýþýmýzdaki insanlarýn fiillerinin bizi ilgilendirmemesi deðil; bu fiillerin bizimle ilgisini doðru tespit ederek yorumlarýmýzý ve müdahalelerimizi bu bilinç çerçevesinde yapma gereðidir.

Kur’an-ý Kerim’in büyük kýsmý bizlere peygamberlerin mücadelelerinden haber verir. Zira var oluþun, dünyanýn ve tarihin merkezinde, onlarýn temsil ettiði dava vardýr. Bu davayý üstlenen hangi topluluk olursa olsun, artýk tarihin merkezi de bu topluluk olmuþtur. Bütün olaylar bu toplulukla iliþkisi nispetinde tarihin içinde veya dýþýnda kalýr.

Böyle olduðu için bir zamanlar iman davasýnýn temsilcileri olarak seçilen Ýsrailoðullarý’nýn baþlarýndan geçen olaylar Kur’an-ý Kerim’in temel bahislerindendir. Allah bizlere, bahþetmiþ olduðu iman karþýlýðýnda yüklendiðimiz görev ve sorumluluklarý bildirerek, bir zamanlar bu davayý üstlenmiþ insanlarýn hangi suretlerde davadan uzaklaþtýklarýný haber verir.

Tarihin dýþýna kaçmaya çalýþmak


Bugün Avrupa’nýn, Amerika’nýn ýþýl ýþýl þehirlerini, masalsý sokaklarýný, insanlarýnýn yaþam biçimlerini görerek onlar gibi olmayý arzu edenler için ise, tarihin anlamý dünya nimetlerinin daha fazlasýna sahip olma didiþmesinden ibarettir. Ýdeolojilerin tümü, bu anlamsýz bakýþ açýsýný daha anlamlý bir kýlýða sokmak için sahte davalar üretmiþ olmaktan öte bir þey ifade etmezler. Onlarýn zenginlikleri bir seraptan ibarettir.

Nitekim Allah’ýn Rasulü “Eðer Allah katýnda dünya bir sivrisinek kanadý kadar deðer taþýsaydý, ondan inkârcýlara bir içim su bile vermezdi.” buyurarak, dünya nimetlerinin daha fazlasýna sahip olmanýn gerçek bir üstünlük göstergesi olmadýðýný ifade etmiþtir. Ýmanýmýz ve salih amellerimiz karþýlýðýnda bize vaad edilen þey ise, hakiki ve temelli bir yurt olan cennet ve bunun ötesinde Allah’ýn hoþnutluðudur.

Birilerinin zenginliklerine göz koymak ve onlar gibi olmaya çalýþmak demek, içerisinde bulunduðumuz zilletin sebebini hiç anlayamamýþ olmak demektir. Halbuki Allah, iman edip salih ameller iþleyenlere öte dünya nimetlerinin yanýnda bu dünyanýn egemenliðini de vaad etmiþtir.

Tarihin merkezindeki toplum olarak yapmamýz gerekenleri yapmadýkça bu zillet ateþinde piþmeye devam etmek zorunda kalacaðýz. Biz sürekli olarak uyarýlan ve kýymetli olduðumuz için bâtýl isteklerimizle kendimiz arasýna perdeler konan merkezi toplum olduðumuzu anlamalýyýz. Ýsrailoðullarý’nýn þýmarýklýklarý sonucu baþlarýna gelenlerin ise büyük bir ibret olduðunu unutmamalýyýz.

Egemenlik kimin hakký?

Avrupa’nýn teknolojik devrimi bu hususta bir örnek teþkil eder. Batýdaki geliþmeler karþýsýnda düþülen kompleksi aþmak için bu bilimsel ve teknolojik geliþmelerin temelinin müslümanlar tarafýndan atýlmýþ olduðunu söylemek, bir takým doðrularý barýndýrsa bile çýkar bir yol deðildir.

Bu yaklaþým teknolojinin yüceltilmesi gereken aslî bir deðer olduðu varsayýmýný esas alýr. Ona sahip olaný yücelten, olmayaný da zelil eden hakiki bir deðer… Halbuki teknoloji yüceltilmesi veya küçümsenmesi gereken bir olgu deðildir. Bizden önce yaþamýþ seleflerimizin neden Batýlýlardan önce davranýp içten patlamalý motoru veya ampulü bulamadýðýna hayýflanmak son derece anlamsýz bir yaklaþýmdýr.

Görülmektedir ki teknoloji birilerini egemen kýlarken, ona sahip olmayanlarý da esarete düþüren bir vesile olarak belirmiþtir. Avrupalýlar kendilerini egemen kýlan buluþlarýyla övünedursun, durum aslýnda tamamen bizim neyi hak edip etmediðimizle ilgilidir. Burada mesele Batý’nýn teknolojiyi kullanarak nasýl egemen olduðu deðil, bizim içine düþtüðümüz zilleti neden hak ettiðimizdir. Teknoloji burada bir sebepten ibarettir. Çünkü yeryüzünün var olmasýnýn anlamýný barýndýran topluluk biziz ve tüm geliþmeler bizim etrafýmýzda ve bize göre olmaktadýr.

En nihayetinde teknoloji dediðimiz þey ulaþýlmasý imkansýz bir alan deðildir. Uzakdoðu örneði bunu açýkça ortaya koymuþtur. Ama bizler teknolojiyi yücelttikçe ve kurtuluþumuzun tek yolu olarak ona sahip olmayý gördükçe zihnimiz onu kavrayamayacak ve seyirci konumumuzdan kurtulamayacaðýz.

Her birimiz kendi kiþisel yaþantýmýzda bizden istenilenleri yaptýðýmýzda nelerin deðiþtiðini biliyoruz. Çok karmaþýk zannettiðimiz problemlerin basit, ama akla gelmedik bir vesileyle nasýl çözülüverdiðini hepimiz yaþamýþýzdýr. Ruhlarýmýzýn yeryüzüne inmesinin takdir edildiði bu çað dünyanýn son zamanlarýdýr. Bu zamanlarýn da kendine göre bazý gerekleri vardýr. Fakat bu gerekleri tek baþlarýna bir kurtarýcý olarak ele aldýðýmýzda, kovaladýkça bizden kaçan ve hepimizi bitap düþüren bir hayal olarak kalmaya devam edeceklerdir.



radyobeyan