Dilin zehiri yalan By: ehlidunya Date: 08 Eylül 2011, 17:21:56
Dilin zehiri yalan
Yalanýn kendisi de gölgesi de her yana öyle bir yansýyor ki kalpler de diller de artýk onsuz olmuyor! Ruha musallat olan bu davranýþ, bizi yalan abidesine dönüþtürme yolunda hýzla ilerliyor. Lakin Sýdk Sarayý'nýn Sultaný, bu illeti münafýklýk alameti olarak nitelendiriyor.
Yalan söylemenin kötü bir davranýþ olduðunu masal kahramanlarýndan Pinokyo aþýlamýþtýr bize. Bu tahta çocuk, doðru sözden ne zaman ayrýlsa burnu uzar da uzar, yalancýlýk baþýna iþ açar. Masalý dinleyen her minik, küçücük bilinçaltýna 'yalan kötüdür' postitini asar. Fakat gün gelir, minik zihinler de yalaný öðrenir. Hatta doðruluðun terk edildiði ilk anda burun kontrol edilir. Bakýlýr ki somut bir deðiþiklik yok, yalana devam edilir. Herkesin yalan söyleme konusunda gayet rahat olduðu bu çaðda Pinokyo misali burunlar uzasa hiç fena olmaz! Gerçi bu virüsün hayatýmýzý iþgal ettiðini anlamak için birkaç dakika etrafýmýzý seyretmemiz yeterli. Örneðin otobüste yanýnýzda oturan beyefendinin telefonu çalýyor. Açtýðýnda kendisine nerede olduðunu soran kiþiye, bulunduðunuz yeri deðil de beþ durak sonrasýný söylüyor ve iki dakikaya orada olacaðýný ifade ediyor. Ya da evdeyken arkadaþýnýz arýyor, anneniz telefonu size vermek üzereyken 'yok de, yok de' diye iþaret ediyorsunuz. Ödevini yapmayan öðrenci öðretmene, iþe geç kalan eleman patronuna, aile çocuðuna, çocuk arkadaþýna derken liste uzayýp gidiyor, en basit konularda bile yalana baþvuruluyor. Kýsacasý lisaný nezih tutmak artýk maharet istiyor. Atalarýmýzýn dediði gibi artýk yalancýnýn mumu yatsýya kadar deðil daha uzun süre yanýyor veya yalancýnýn evi yanýnca herkes inanýyor! Çünkü bu konuda Oscar'a aday tavýrlar sergileniyor!
Bir ortamda yalan veya yalancýlýk üzerine de bahis açýlmayagörsün. Hemen yalanýn affedilmez bir suç olduðunu dile getirir, bize söylenmesine tahammül edemeyeceðimizin altýný çizeriz. Peki günlük hayatta sarf ettiðimiz yalanlar için tövbe kurnalarýna koþup, kizb kapýsýndan süzülen ve ruhumuza iþleyen yalan kokusunu atmak için çabalýyor muyuz? Þahsýnda fevkalade bir sýdk bulunan Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) sözlerini ya da Allah'ýn "Yalan sözden sakýnýnýz!" (Hac, 22/30) kelamýný gözden kaçýrýyor muyuz ki pervasýzca doðruluktan ayrýlýyoruz?
Fatih Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. Hasan Yenibaþ da yalanýn hayatýmýzý istila ettiði görüþünde. O, bu konuda dinin anlayýþýyla toplumun algýsýnýn birbirinden farklýlaþtýðýný düþünüyor. Doðrulukla yalaný ayný rafta satýlan iki ürüne benzetiyor. Fakat yalan, diðerinden çok satýyor. Yenibaþ'a göre, doðruluðun zirvede olduðu Asr-ý Saadet döneminde aldatmanýn en küçüðüne bile prim verilmezken bugün hayatýn her alaný bu virüsler tarafýndan kuþatýlmýþ durumda. Hatta dinin yalan dediðine toplum öyle demiyor. Örneðin birilerini güldürmek için þaka maksatlý sözler sarf ediyoruz ve bunun yalan olmadýðýný iddia ediyoruz. Lakin Efendimiz "Yazýklar olsun o kimseye ki, insanlarý güldürmek için konuþur ve yalan söylerler! Yazýk ona, yazýk ona." diyor. Zira Allah Resulü ashabýyla þakalaþýyor ancak O (sallalahu aleyhi ve sellem), latifelerini latif bir biçimde yapýyor ve sadece doðruyu söylüyor.
Bir þeyi ifade ederken olduðundan fazla ya da az göstermek için onu abartarak anlatma anlamýna gelen mübalaða da hayatýmýza nufüz ediyor. Olaný olduðundan farklý gösterme illeti, dilimizi hükmü altýna almýþ durumda. Her gün gazete ve televizyonlarda gördüðümüz haberler de buna örnek teþkil ediyor. Yapýlan bir mitinge yüz kiþi katýlmýþsa 'Binlerce insan geldi, alan doldu taþtý' gibi beyanlarla bire bin katýlýyor. Mübalaða için illa ekrana bakmaya lüzum yok tabii. En basit konularý bile çok rahat abartýyoruz. Ancak Fethullah Gülen Hocaefendi mübalaðanýn zýmnî yalan olduðunu söylüyor. Bediüzzaman Said Nursî de "Hangi þeyi vasfetsen, olduðu gibi vasfet. Medhin mübâlaðasý zemm-i zýmnîdir." þeklinde ifade ediyor.
Bir kusur, kabahat ya da suç için geçerli sebepler ileri sürmeyi ve onun hoþ görülmesi amacýyla bahaneler sayýp dökmeyi ifade eden 'mazeret' de insaný yalana sürüklüyor. Bazý kimseler, hatalarýný kabul etmeye bir türlü yanaþmayýp baþkalarýný suçluyor ya da olmadýk bahaneler sýralayarak iþin içinden sýyrýlmaya çalýþýyor. Hocaefendi mazeret döktürmenin de zýmnî bir yalan olduðunu belirtiyor ve "Bir suç iþlemek veya bir günaha girmek kötüdür, çirkindir; fakat o suça veya günaha mazeret bulma istikametinde beyanda bulunmak daha kötü ve daha çirkindir. Hatanýn hoþ görülmesi ya da suçun affedilmesi için 'þöyle olmuþtu, böyle vuku bulmuþtu' diyerek mazeretler ileri sürmek ve o türlü bahanelerin arkasýna sýðýnarak kendini temize çýkarma kastýyla sözü eðip bükmek vebali, daha da katlamak demektir. Çünkü böyle bir davranýþ, nefsi tezkiye etmenin, kendi kusurlarýný hiç görmemenin, ahirette her þeyin hakikatinin ayan beyan ortaya çýkacaðýný düþünmemenin ve dolayýsýyla baðýþlanma arayýþýnda olmamanýn ifadesidir." diyor.
zaman
radyobeyan