Kapaktakiler
Pages: 1
O Meclislerde Konaklamak By: reyyan Date: 08 Eylül 2011, 12:03:43
O Meclislerde Konaklamak


Kasým 2008 - 119.sayý

Elvida ÜNLÜ kaleme aldý, KAPAKTAKÝLER bölümünde yayýnlandý.

Kim olsa gelir. Girer, kendine bir yer bulur, kendini bulur.
Kendinden bir þeyler bulur, tanýdýk bulur, yakýn bulur.
Yer üzerinde gönlüne en yakýn olduðu yerdir burasý çünkü.
Nasýlsa o haliyle gelir. Lakin geldiði gibi gitmez.

Pek sade. Göz alabildiðince uzayan kýrlar gibi.

Doðal. Bahçývan eli deðmemiþ dað çiçekleri gibi.

Yabanýl deðil lakin. Medeni.

Onca yabanýllýðýn ortasýnda medeni.

Onca unutulmuþluðun ortasýnda hatýrlayan, hatýrlatan,

O meclislerde konaklamak bir lahza...

Bir damlanýn izini sürmek, sürmek ve kendini derin bir denizin kenarýnda bulmak.

Korkmak önce, irkilmek. Girememek.

O damla gir der oysa. Senin gönlünden akan, benim gönlümden, bizim gönlümüzden… Aka aka denizi bulan.

Seni sen, beni ben ve bizi biz yapan her ne varsa hadi der. Dal!

Ýþte o kurtaracak dal!

Kaybolduðunda bulacaðýn.

O meclislerde konaklamak bir lahza…

Gel diyen


Gösteriþten, þaþaadan uzak bir meclis. Allah Rasulü s.a.v.’in meclisi.

Sözleri sade, hayatý sade, meclisleri sade.

Gel diyen, çaðýran, kabul eden haliyle. Meclisleri de kendisi gibi.

Anlar ki uzaktan izleyen biri, Kral deðildir O ve burasý da saray deðil. Koruma duvarlarýyla çevrili deðil.

Bir koruyan vardýr. Baþkasýnýn korumasýna gerek býrakmayan.

O koruduktan sonra vesiledir diðer korumalar, korunmalar. O korumadýktan sonra sebeptir bir karýnca, bir sinek.

Kim olsa gelir. Girer, kendine bir yer bulur, kendini bulur.

Kendinden bir þeyler bulur, tanýdýk bulur, yakýn bulur.

Yer üzerinde gönlüne en yakýn olduðu yerdir burasý çünkü.

Nasýlsa o haliyle gelir. Lakin geldiði gibi gitmez.

Kaba gelir, ince gider. Gaddardýr, kalbi yumuþamýþ gider.

Kirlidir; temizlenmiþ, aklanmýþ gider.

Cahildir, bilgilenmiþ gider.

Nasýlsa öyle gelir, kendini fark etmiþ olarak gider.

Kaybolmuþtur; bulmuþ, bulunmuþ olarak gider.

Efendi olarak da gelse köle olarak da, kurtulup tüm kulluklardan ve efendiliklerden Allah’a kul olarak gider.

O konuþtuðunda


Sözleri ne kadar sade. Lakin keskin bir kýlýçtan daha etkili. Gönle hitap ediyor, gönle karýþýyor çünkü.

O meclislerde öyle sessiz, öyle sakin oturuyor ki arkadaþlarý, sanki hepsinin baþýna bir kuþ konmuþ da onu uçururum, ürkütüp kaçýrýrým diye korkuyor.

Kalpleri titriyor, fikirleri teslim oluyor.

O kuþlar Allah Rasulü s.a.v.’in sözleridir.

Bilirler ki bir ömür bu sözleri bekledi yer, özledi gökler. Bilirler ki daðlar da kendileriyle birlikte dinler.

Uçup gitmesin isterler, yazýlsýn gönüllerimize, fikirlerimize, taþýmýza topraðýmýza...

Hikâyemize yazýlsýn. Zamana yazýlsýn, hayata yazýlsýn.

Duymayanlara duyuralým, bilmeyenlere bildirelim. Yetiþemeyenlere yetiþtirelim.

Belki onlar bizden daha iyi anlar, daha iyi yaþar.

Duyuralým.

Arkadaþlarý konuþtuðunda

Biri söz söylese asla sözünü kesmezdi O.

Yanlýþ bir kelam ederse gayet yumuþak ve vakur bir hal ve dille o kiþiyi teskin ederdi.

Hoþnut olmayacaðý bir soru sorulursa üzerinde durmaz, büyüttükçe büyüterek o kiþiyi halk içinde kýnamazdý.

O kiþi zaten bu ihmalden yanlýþ bir kelam ettiðini anlardý.

Nükteler yapýlsa O da neþelenir, nüktelere katýlýrdý.

Saadet, huzur, tebessüm karýþýrdý birbirine.

Birlikte duyarlardý hepsini.

Hayatýn mayasý karýlýrdý.

. . .

Bir gün bir bedevi geldi meclise, sordu:

– Peygamber kimdir?

Gösterdiler. Bedevi Hz. Peygamber s.a.v.’e dönerek sordu:

– Abdulmuttalip’in oðlu, sana hiç çekinmeden bazý sorular soracaðým, sakýn darýlma.

Hz. Peygamber s.a.v. þöyle karþýladý onu:

– Ýstediðinizi sorunuz, memnun olurum.

. . .

Ne vakit biri gelse de sorsa hep ayný yanýtý alýrdý Allah Rasulü s.a.v.’den: “Ýstediðinizi sorunuz, memnun olurum.”

O ahlâký tamamlamak ve kalplerimizi temizlemek için geldi.

Kalplerimiz doðrulsun ki hayatýmýz doðrulsun.

Rahattýr, rahatlatýr. Kelimelere takýlmaz, kelimeler yanýlýr.

Deðil mi ki o kiþi Allah’ý bilmek için gelmiþtir. Allah deðer vermiþtir de ona, kendini bilme, tanýma isteði vermiþtir, deðerlidir o gönül.

Allah Rasulü s.a.v. de gönle bakar. Sözler yanýlýr, gönül yanýlmaz.

Bir sözü bitirmeden diðerine baþlamaz. Biri müdahale edecek olsa ona yönelmez, sözünü bitirir öyle dönerdi.

. . .

Bir gün bir konuyu anlatýrken birisi müdahale ederek sordu:

– Ey Allah’ýn Rasulü! Kýyamet ne zaman kopacak?

Allah Rasulü s.a.v. mevzuunu deðiþtirmeyerek önce sözünü bitirdi. Fakat bu adamýn sorusunu da ihmal etmedi. O cevapta hepimizin sorusu cevap bulur.

– Kýyamet, emanete hýyanet edildiði vakit kopacak.

Adam tekrar sordu:

– Peki emanete nasýl hýyanet edilecek?

Allah Rasulü s.a.v. buyurdu:

– Ýþler ehil olan ellere verilmediði zaman emanete hýyanet edilmiþ olur.

Vakit deðerlenir, hayat deðerlenir

Sabah vakitlerinde, bazen ikindilerde Allah Rasulü s.a.v. ve arkadaþlarý birlikte, bir arada, iç içe bu meclislerde.

Efendimiz s.a.v. sabahlarý bazen öyle konuþuyor ki titriyor kalpler.
Ýrbad b. Sariye r.a. þöyle diyor:

“Rasul-i Ekrem bir gün sabah namazýndan sonra bize öyle güzel ve etkileyici konuþtu ki gözler yaþardý, kalpler titredi.”

Ka’b b. Malik r.a. mazeretsiz olarak Tebük Seferi’ne katýlmamýþ, Allah Rasulü s.a.v.’i gücendirmiþti. O zamanlarda bu meclislere gelir, ‘hâlâ bana dargýn mýdýr’ diye anlamak isterdi. Þöyle diyor:

“Rasulullah’ýn meclislerine devam eder, namazdan sonra O’na selam verir, selamýma karþýlýk verdi mi diye dudaklarýný kýpýrdatýp kýpýrdatmadýðýna dikkat ederdim.”

Kim olursa olsun


Herkes aynýdýr bu meclislerde. Farklýlýk yalnýz ilimde, edeptedir. Ne ýrk var ne millet.
Bakýn Habeþli Bilal r.a. ile Ýranlý Selman r.a. ayný halkada. Ýkisi de birbirinden kýymetli.

Ne zengin var ne fakir.

Allah yolunda baðlar bahçeler, kuyular baðýþlayan Hz. Osman r.a. ile bir avuç hurma veren Ebu Ukayl r.a. ayný halkada.

Yürekleri bir atýnca tüm farklýlýklar farklýlýðýný kaybediyor.

Allah Rasulü s.a.v. herkesin bu konuþmalardan ve meclislerden istifade etmesini arzu ederdi.

. . .

Yine bir gün arkadaþlarýyla oturuyordu. Üç kiþi geldi. Biri kendine bir yer bularak oturdu. Diðeri yer bulamayarak arkada durdu. Üçüncü kiþi de çýkýp gitti. Allah Rasulü s.a.v. bu kiþinin hareketinden hoþlanmayarak þöyle buyurdular:

– Bir adam bu meclisten yüz çevirdiði için Allah da onu reddetti.

. . .

Bu meclislerden hanýmlar rahatça istifade edemiyorlardý. Hz. Peygamber s.a.v. onlarýn rahatça faydalanmalarý için hanýmlara ayrý bir gün tahsis etti. O günde hanýmlar Hz Peygamber s.a.v.’in etrafýnda toplanýyorlar, rahatça sorularýný sorabiliyorlardý. Rahmetten yudumluyor, O’nunla bereketleniyorlardý.

Hz. Peygamber s.a.v.’in meclislerinde her konu konuþulabiliyordu. Lakin hanýmlara ait meseleler umuma ya da erkeklere ait meclislerde asla konuþulmuyordu. Bu konularla ilgili soru sorulsa Allah Rasulü s.a.v. memnuniyetsizliðini açýkça ifade ederdi.

O meclisler bu meclisler


O meclislerde konaklamak bir an... Dinlemek, dinlenmek...

Arýnmak o sadelikle... Dirilmek o vakitlerle...

Fark etmek, hatýrlamak... Gönlüne ermek...

O meclisler, bu meclisler...

Uzak deðil bugünlere.

O’nun iþaretiyle bulduðumuzda yönümüzü, O’ndan aldýðýmýzda ölçüyü, o meclisler bu meclisler.

Sorularýmýza cevap Allah Rasulü s.a.v.’den gelir.

Müjdeler O’nun dilindendir.

Deva O’nun eliyledir.

O gölgelikte Suffa Ehli’yle beraber ferahlarýz.



radyobeyan