Son Kitap Son Mucize By: reyyan Date: 08 Eylül 2011, 11:47:22
Son Kitap, Son Mucize
Kasým 2008 119.SAYI
Mübarek EROL kaleme aldý, BAÞYAZI bölümünde yayýnlandý.
Milyarlarca insaný barýndýran, hayatýn binbir rengini sinesinde taþýyan dünyamýz, kâinatýn içerisinde nokta kadar küçük bir yer iþgal eder. Büyüklüðünü hayalimize dahi sýðdýramadýðýmýz kâinatýn içinde insanoðlu da maddi ölçülerle bir nokta dahi olamayacak kadar küçük.
Fakat bu akla hayale sýðmayan kâinatýn ve bilemediðimiz nice alemlerin yaratýcýsý olan Rabbimiz, bütün varlýklarý insan için yarattýðýný, yerlerde göklerde ne varsa hepsini insanýn hizmetine verdiðini beyan etmektedir.
Hz. Ali r.a.’ýn “Sen kendini basit bir cisimcik saysan da en muazzam alemi taþýyorsun þahsýnda.” diye hitap ettiði insanoðlu, kendi varlýk þuurundan hareketle çevresini tanýmakta, yine kendinden, diðer yaratýlmýþlardan yola çýkarak Hâlýk-ý Zülcelal’in varlýðýna ulaþabilmektedir. Karþýsýna çýkan iç ve dýþ engellerle mücadele edip madde perdesinin arkasýna intikal edebilmekte, Rabbine kavuþabilmektedir.
Müberra kitabýmýz Kur’an-ý Kerim’de göklerde ve yerde bulunan varlýklarýn Allah’a secde ettiði beyan edilir. Melekler þuurlu olmakla birlikte iyilik ve kötülük arasýnda tercih yapma özgürlüðüne sahip deðildir. Ýnsanoðlu selim bir yaratýlýþa sahip olmakla birlikte iyiliðe de kötülüðe de temayülü bulunan, her ikisini de iþlemeye gücü yeten bir varlýktýr.
Allah’ýn varlýðýna ulaþmada insana aklý yardýmcý olsa da, Rabbi ile arasýndaki hukuku bilmede, iyiyi kötüyü tam olarak kavramada ve doðru yolun gereklerini yerine getirmede aklýn kýlavuzluðu kâfi deðildir. Sonsuz kerem ve lütuf sahibi Rabbimiz kullarýný irþad etmek, hak yolculuðunda kendisine yardýmcý olmak, hakkýn yaþanmasý ve yaþatýlmasýnýn örneklerini göstermek üzere elçilerini, peygamberleri göndermiþtir.
Ýlâhi kanun öyle tecelli etmiþtir ki peygamberler yine insanlar arasýndan, insan neslinden seçilmiþtir. Aklýný kullanmak istemeyen, ruhun yüceliþ mücadelesinden kaçýnan insanlar ise, ilâhi elçilerin melek olmasýnýn, en azýndan görebilecekleri meleklerin onlara gelip gitmesinin gerektiðini öne sürmüþlerdir. Böylece onlar ilâhi kanunun bozulmasýný talep ediyor, kendi iradelerini kullanmak istemiyorlardý. Oysa insan ancak kendisi gibi insan olaný idrak edebilir, onu örnek alabilir.
Mukaddes kitabýmýz Kur’an-ý Kerim’de geçmiþ peygamberlerin ümmetlerine gösterdikleri mucizelerden çeþitli örnekler zikredilmiþtir. Bunlar duyularla idrak edilen mucizelerdi. Bazýlarý Fahr-i Alem s.a.v.’den de ayný mahiyette mucizeler talep etmiþlerdir. Bunlar vicdanlarýnýn sesine kulaklarýný týkayanlar, akýllarýný kullanmak istemeyen, basiret ve tefekkür dini olan Ýslâmiyet’in mahiyetini anlamayanlardý.
Cenab-ý Hak tarafýndan tabiata tevdi edilerek onun iþleyiþini saðlayan kanunlarý aþan ve duyu organlarý tarafýndan idrak edilebilen mucizeler sadece vuku bulduklarý sýrada, ona þahit olanlar tarafýndan idrak edilebilir. Bu nevi mucizeler orada bulunmayanlara ve sonraki nesillere ancak rivayet yoluyla aktarýlabilir. Geçmiþ peygamberlerin bu tür mucizeleri diðer mukaddes kitaplar tahrif edildiklerinden ve hükümleri kaldýrýldýðýndan dolayý ancak Kur’an-ý Kerim ile ispat edilebilir.
Ýlâhi bir hikmet olmalý ki Kur’an-ý Kerim’in tebliðcisi Fahr-i Alem s.a.v.’in bu tür mucizeleri Kur’an’da yer almamýþ, hadis ve siyer kitaplarýnda rivayet edilmiþtir. Bu durum hem maddi mucize isteyenlere karþý Kur’an-ý Kerim’in benimsediði metoda, hem de Fahr-i Alem s.a.v.’in nübüvvet özelliðine münasip düþmektedir. Zira Fahr-i Kainat s.a.v. son peygamber olarak gönderilmiþtir. O’nun nübüvvetini ispat edebilecek mucize, insanlýðýn kýyamete dek fikrî ilerleyiþine paralel olarak aklýný kullanmak ve vicdanýnýn sesini dinlemek isteyecek her devrin insanýna hitap edebilmelidir. Ýþte bu mucize Kur’an-ý Kerim’dir. Kur’an-ý Kerim’in beþerî deðil ilâhi bir kelam olduðu akýl yoluyla idrak olunan bir gerçektir.
. . .
Kur’an-ý Azimüþþan nurdur, hidayettir. Ýnsanlarý aydýnlýða çýkarýr, doðru yolu gösterir. Hiç þüphe yoktur ki dünya ve ahiret saadetinin rehberidir. En büyük nimet olan imana davet eder, dosdoðru olan din yoluna irþad eder. Böylece insanlýðý dünyada rahata ve saadete, ahirette de ebedi nimete kavuþturur.
Kur’an-ý Kerim bu gayenin gerçekleþmesi için evvela þirki yýkmýþ, kökünü kazýmýþtýr. Tevhid dinini gerçek manasýyla yaymýþ ve yerleþtirmiþtir. Ýslâm’ýn nuru bütün kâinatý aydýnlatmýþ, insanlýðý þirkin, cehaletin, dalaletin bataklýðýndan kurtarmýþtýr.
Mücella kitabýmýz, insanýn kul olarak yaratýcýsýna karþý vazifelerini tanýttýðý gibi; toplumda bir birey olarak da insanlarýn birbirlerine karþý vazifelerini öðretmiþtir. Ýnsanlar arasýna hakiki hürriyet ve eþitliði getirmiþtir. Ferdin ferde taarruzunu, tecavüzünü yasak etmiþ; ýrk ayrýlýklarýný ortadan kaldýrarak kimsenin kavminden dolayý farký olmadýðýný, üstünlüðün sadece takvayla olduðunu bildirmiþtir. Kul hakký adý verilen insan haklarýna riayet etmeyi emretmiþ, alýþveriþte dürüst olmayý öðretmiþtir. Haksýzlýðýn, hilekârlýðýn cezasýnýn çok aðýr olduðunu beyan etmiþtir. Fert, toplum, insanlýk bakýmýndan iyi, güzel, faydalý olanlarý emretmiþ, kötü, çirkin ve zararlý þeyleri de yasaklamýþtýr. Toplum nizamýnýn en iyi þekilde yürümesi için fertlerin ve cemiyetin riayet etmesi gereken en saðlam düsturlarý koymuþ, güzel ahlâklý, faziletli bir cemiyeti kurmuþtur.
Her yeninin eskidiði, her tazenin sararýp renk attýðý þu dünyada, her zaman taptaze, rengârenk kalabilen bir þey varsa o da Kur’an-ý Kerim’dir. O indiði günden beri onca muhalif rüzgâra, yer yer sertleþen, deðiþen þartlara raðmen hep orijinalliðini koruyup semavi kalabilmiþ tek kitaptýr.
Bunun içindir ki Kur’an ne zaman ihlâslý sinelerden yükselse, ruhlarýmýzda adeta semadan henüz inmiþ bir ilâhi ikram hissi verir. Onun sesinin duyulduðu her yerde diðer bütün sözler birer boþ gürültüye dönüþür. Onun bayraðýnýn dalgalandýðý burçlarda inananlarýn ruhlarýna ýþýk, þeytanlarýn baþlarýna da taþlar yaðar.
Rabb-i Ziþan, iki cihan saadetini onun rehberliðine baðlamýþtýr. Bu rehbere baþvurulmadan katiyen hedefe ulaþýlamaz. Onun vesayetine sýðýnmayan yolcular dökülür, yollarda kalýr. Arkasýna aldýklarýný, þaþýrtmadan, yanýltmadan maksada ulaþtýran en son, en mükemmel söz odur. Onu iç dünyalarýnýn derinlerinde, sinelerinde duyanlar, duyulmasý gereken her þeyi duyup hissetmiþ olurlar. Onu tam manasýyla tadanlarýn sesleri her zaman meleklerin sesleriyle iç içedir.
Kur’an-ý Hakim’in yeryüzünü þereflendireceði güne kadar gelmiþ bütün peygamberler kendi çaðýný aydýnlatacak çeraðýný onun ýþýk kaynaðýndan tutuþturmuþtur. Kur’an-ý Mübin’in gölgesinin gezindiði en karanlýk devirler bile birer altýn çað haline gelmiþtir. Aslýný duyup yaþayanlarýn dönemleri ise cennet sabahlarýndan farksýzdýr.
Kur’an’ý tam duyabilmiþ bir sinenin ilhamlarý karþýsýnda koca deryalar damla misali kalýr. Onun nuruyla aydýnlanmýþ bir dimað yanýnda güneþ bir mum ýþýðýna dönüþür. Onun gönüllerimizde duyulan nefesi canlarýmýza can katar ve yaratýlýþýn, alemlerin hakikati onunla aydýnlanýr. Onun soluklarýnýn duyulduðu en ücra yerler bile Ýsrafil a.s.’dan sur sesi almýþ gibi dirilir.
Kur’an-ý Hakim’in indirildiði zamanda Sahabe ünvanýyla öyle bir nesil yetiþmiþtir ki, bu nesil Allah katýnda çok üstün derecelere ulaþmýþtýr. Bu mübarek nesil, Ku’ran’ýn bereketli ikliminde olgun baþaklar gibi boy vermiþ aþýk bir cemaattir. Kur’an’a gönül veren, onun emir ve yasaklarýyla yoðrulup þekillenen bu insanlar olmazlarý oldurmuþ, ölü ruhlara ebedi varoluþun yollarýný açmýþ, arzýn þeklini deðiþtirmiþ, insanoðluna yeniden insanlýðýný kazandýrmýþ, ona yitirdiði itibarýný iade etmiþ; insaný insan-ý kâmil olmaya yönlendirmiþtir.
Rabbim bizleri de Ku’ran’ý hakkýyla anlayan ve emirlerini hakkýyla yaþayan, yasaklarýndan hakkýyla sakýnan salih kullarýndan eylesin.
Tevfik ve inayeti ile...