Galibi Olmayan Kavga By: reyyan Date: 28 Aðustos 2011, 11:31:48
Dünya Hali
Temmuz 2008 115.SAYI
Halil AKGÜN kaleme aldý, DÜNYA HALÝ bölümünde yayýnlandý.
Galibi Olmayan Kavga
Türkiye’deki kutuplaþma giderek derinleþiyor. Toplumda hiçbir konuyu aklý selim ile konuþamaz hale geldik. Spordan siyasete, ekonomiden eðitime her alanda tartýþmak demek, kýlýçlarý çekmek demek. “Ya hep ya hiç” yaklaþýmý o kadar derinlere gidiyor ki ittifak ettiðimizde cephe oluþturuyoruz; ihtilaf ettiðimizde savaþ ilan ediyoruz.
Bu kadar keskin ve býçkýn tutumlar öne çýkýnca aslýnda herkes kaybediyor. Ama bunun farkýnda deðiliz. Son 3-4 aydýr Türkiye’de yaþananlara bakýn. Yargý eliyle hükümeti devirme giriþimleri yargý dahil her kurumu ayaða düþürdü. Herkes birbirini karalama peþinde. “Bugün nasýl bir gol atarým” diye her gün yeni kumpaslar kuruluyor. Kimsenin yarýný düþündüðü yok. “Bugünü kurtarayým da gerisi mühim deðil” diyen bir zihniyetin ülkeye hizmet etmesi mümkün mü?
Bu kutuplaþmanýn birinci aktörleri siyasetçiler. Siyasetçi deyince sadece siyasi parti üyesi yahut milletvekili politikacýlarý kastetmiyoruz. Maþallah Türkiye’de herkes siyasetçi. Türkiye dünyanýn en politize olmuþ toplumlarýndan biri. Herkes siyaset, ekonomi, eðitim, saðlýk, vergi… uzmaný! Siyasilerin baþýný çektiði kutuplaþma, toplumu da geriyor. Kimse ‘reel siyasetle’ yani, halkýn gerçek sorunlarýyla, hizmet etmekle uðraþmak istemiyor. Varsa yoksa ‘kimlik siyaseti’. Yani ideolojik saldýrýlar, suçlamalar, ithamlar, hakaretler…
Türk basýný bu kutuplaþmada aslan payýna sahip. Her gün atýlan manþetler, yeni kampanyalarýn keþif kollarý. Biri on, onu bir yapan Türk basýný yapýcý bir rol oynamýyor. Doðru habercilik, araþtýrmacý gazetecilik gibi kavramlar bizim basýnýn lügatinde yok. Dünyanýn hiçbir yerinde olmadýðý kadar köþe yazarý bizim gazetelerde var. Neden? Çünkü bizde amaç doðru habercilik yapmak deðil, halkýn kanaatlerini þekillendirmek. Gazetelerde bu kadar köþe yazarý yerine araþtýrmacý gazeteci olsaydý, bugün Türk basýný çok daha iyi bir yerde olurdu.
Basýnýn bu durumunu þu söz güzel özetliyor: “Türkiye’de basýnýn gücü yok, gücün basýný var.” Yani medya patronlarý gazeteci olmadan önce patron, iþ adamý. Her birinin milyarlarca dolarlýk yatýrýmlarý, iþleri, baðlantýlarý var. Gazetelerin çoðu buna hizmet etmek için var. Basýn üzerinden baský suretiyle ihale almaktýr bu iþ. Nitekim çok satan bir gazetenin meþhur genel yayýn yönetmeni bir defasýnda hiç utanmadan, hem de övüne övüne yazmýþtý: “Ben hem gazete yönetirim, hem de patronumun ihalelerini takip ederim.”
Bu ülkeye yazýk oluyor. Zemin ayaðýmýzýn altýnda kayýyor. Bu kutuplaþma, bu ideolojik kamplaþma, bu siyasi çatýþma ortamý devam ederse geriye büyük Türkiye deðil, bir enkaz kalacak. Hak ve hukuk sýnýrlarýný aþan her müdahale ülkeyi kaosa sürükler. Nitekim sürüklüyor da. Biz o yüzden siyasileri, basýný, vatandaþlarý, kýsacasý herkesi saðduyulu olmaya davet ediyoruz. Bir tane Türkiye olduðunu onlara hatýrlatmak istiyoruz. Bu Türkiye zarar görürse hepimizin kaybedeceðini unutmayalým.
Ýran Hedef Tahtasýnda
Geçtiðimiz ay Ýran yine gündemdeydi. Bush yönetimi Ýran’ýn nükleer programýnýn Ortadoðu ve Amerika için en büyük tehdit olduðunu býkýp usanmadan dile getiriyor. Avrupalýlar da Ýran’ý Amerikan istekleri doðrultusunda ikna etmeye çalýþýyorlar. Fakat geçen ay çok önemli bir geliþme oldu ve ilk defa Ýsrail bu tartýþmaya açýktan ve resmen katýldý. Ýsrail hükümeti Ýran’a karþý bir saldýrý düzenleyebileceklerini söyledi. Ýran karþýtý kampanyanýn arkasýnda Ýsrail’in olduðu biliniyor. Fakat resmi aðýzdan Ýsrail’in böyle bir açýklama yapmasý daha önce duyulmuþ bir þey deðildi.
Bunlar Amerika’nýn Ýran’a saldýrma ihtimalinin arttýðýný gösteriyor. Yýl sonunda görevini býrakacak olan Bush, Ýran’a saldýrabilir mi? Bush yönetiminin þu ana kadarki çýlgýn savaþ politikalarýný esas alýrsanýz, bu ihtimali gözardý edemezsiniz. Fakat saldýrý durumunda Ýran ne yapar? Bölgedeki ülkeler nasýl tepki verir? Bu iki sorunun cevabý açýk ve net olmadýðý için Bush yönetimi saldýrý konusunda hâlâ tereddüt ediyor.
Bir saldýrý durumunda Ýran’ýn vereceði tepki, hem ABD hem de Ýsrail için tam bir yýkým olabilir. Ýran Irak’taki ve Körfez’deki ABD hedeflerine, ayrýca Ýsrail’e saldýrabilir. Ayrýca Ýran destek verdiði Hizbullah gibi gruplarý harekete geçirebilir. Arap ülkeleri savaþta “tarafsýz” (yani ABD’nin yanýnda) kalmayý tercih edecektir ama “Arap sokaðý” sessiz kalmayacaktýr.
Kýsacasý bu bir Ortadoðu savaþýnýn baþlangýcý olur. ABD ve Ýsrail böyle bir savaþa gerçekten hazýr mý acaba?
Suriye ile Ýsrail Arasýnda Türkiye
Olur olmaz derken, Türkiye Ortadoðu’daki iki can düþmaný arasýnda arabuluculuk yaptýðýný resmen açýkladý. Haber, Türkiye’nin ve dünyanýn gündemine oturdu. Daha önce de “görüþmeye çalýþan” Ýsrail ve Suriye bu sefer Türkiye’nin marifetiyle belli konularda anlaþabilecek mi? Ortadoðu barýþ sürecine þüpheyle bakanlar hiç ihtimal vermiyor. Ýki tarafýn da talepleri makul deðil; o yüzden anlaþamayacaklar diyorlar. Fakat çoðu gözlemci bölgedeki dengelerin deðiþtiðine ve Ýsrail’in barýþ aramak zorunda olduðuna dikkat çekiyor. Yani Ýsrail “barýþ”ý bu sefer ciddiye almak zorunda.
Fakat sorun tam da burada: Ýsrail “barýþ” deyince ne anlýyor? Suriyelilerin ve Türklerin zihnindeki barýþ ile Ýsrailinki ayný mý acaba? Bizce pek deðil. O yüzden bu süreç zor ve sancýlý geçecek. Ama Türkiye’nin bu rolü üstlenmesi son derece önemli. Böylece bir ilk gerçekleþiyor ve Ýsrail’in, “Ben ABD’den baþka arabulucu tanýmam; çünkü Avrupalýlar da Araplar da bize karþý ön yargýlý…” gibi sözleri havada kalýyor. Yani Türkiye aslýnda surda bir gedik açmýþ oldu. Bu tür angajmanlar Ýsrail üzerinde baský yapmak için iyi bir baþlangýç olabilir.
Obama: Bir O Tarafa, Bir Bu Tarafa
Demokrat Parti baþkan adaylýðýný garantileyen Barack Obama, siyaset yolunda zikzaklar yapmaya baþladý. Önce Ermenilere “Ermeni soykýrýmýný tanýyacaðým” diye söz verdi. Gelen tepkiler üzerine tutumunu yumuþattý. Sonra Amerikan yahudilerine “Ýran’a haddini bildirmeliyiz!” dedi. Yine gelen tepkiler üzerine “benim kastettiðim…” türünden açýklamalar yaptý. Son olarak Detroit’te bir mitingde baþörtülü Amerikalý müslüman hanýmlarý inciten Obama, mitingden sonra onlardan özür diledi.
Bu zikzaklar siyasetin bir parçasý. Ama çok fazla eðilip büküldüðünüzde omurganýzý kaybetmeye baþlarsýnýz. Obama baþkanlýk yolunda yeteri kadar tecrübesi olmayan bir siyasetçi. Ýyi niyetli, açýk fikirli. Cesur adýmlar atabilecek bir lider izlenimi veriyor. Ama bütün bu hasletlerin, iyi politikalarla desteklenmesi gerekiyor. Obama’nýn þu ana kadarki zikzaklarýndan hem çok iyi iþlenmiþ politikalarýnýn henüz oluþmadýðý hem de baskýlardan etkilendiði sonucu çýkýyor.
Her neyse, seçilirse Obama Amerikalýlarýn baþkaný olacak, bizim deðil. Ama Amerika gibi dünyanýn her iþine burnunu sokan bir ülkenin baþýna kimin geçeceðine de insan kayýtsýz kalamýyor.
Futbol Deyip Geçmeyin
Türk milli futbol takýmýnýn Avrupa kupasýndaki baþarýlarý turnuvaya damgasýný vurdu. Siz bu satýrlarý okurken Türkiye ya Almanya tarafýndan elenmiþ olacak ya da finale çýkacak. Fakat önemli olan burasý deðil. Önemli olan Türkiye’nin baþarýsýnýn Ýslâm dünyasýndaki yankýlarý. Türkiye Hýrvatistan’ý yendiði gün Boþnaklar Saraybosna sokaklarýna akýn ettiler. Mýsýr’dan, Azerbaycan’dan, Malezya’dan, Pakistan’dan coþku naralarý yükseldi. Avrupa’da yaþayan müslüman topluluklar Türklerle beraber kutladýlar yarý final heyecanýný.
Þimdi insanýn durup düþünmesi gerekiyor: Böyle bir coþkuyu bir baþka milletle yaþamak mümkün mü? Arabý, Pakistanlýsý, Malayý, Azerisi hepsi birden Türkiye’nin sevincine ortak oluyor. Sanki kendi milli takýmlarý kazanmýþ gibi heyecan duyuyor, dua ediyor, þükrediyor. Türk milli takýmýyla gurur duyuyor. Þanlý mazisini hatýrlýyor. Özgüveni artýyor. Sokaða çýktýðýnda “ben de varým” diyor. Bu teveccüh baþka hangi millete gösteriliyor ki?
Bunun sebebi ne iyi futbol oynamaktýr, ne de AB üyeliðine aday olmak. Bunun tek bir sebebi var: Geçmiþte din-i mübin’e hizmet etmiþ olmak. Ýslâm ümmetinin bu kadar farklý evlatlarý Türk milli takýmýný bunun için seviyor. Ah keþke 1930’lara, 40’lara takýlýp kalmýþ bizdeki bazý “gericiler” bu gerçeði kavrasalar!
Kýsa Kýsa
Yükselen petrol fiyatlarý bütün dünyayý etkiliyor. Amerikalýlar yine Suudlularýn tepesine binmiþ durumda. Günlük petrol üretiminin arttýrýlmasý için baský yapýyorlar. Dünyanýn en büyük petrol üreticiler grubu OPEC ise bu baskýlara þimdilik direniyor. OPEC’e göre sorun üretimden deðil, piyasadaki spekülatörlerin tutumlarýndan kaynaklanýyor. Tahmin edebileceðiniz gibi küresel petrol piyasasýnýn en büyük kartelleri ABD’ye ait. Yani kim kime ne için baský yapýyor anlamýþ deðiliz. ABD OPEC’ten önce kendi þirketlerine çeki düzen vermeye çalýþsa daha iyi eder.
***
Bu yýlki ÖSS imtihanýna yaklaþýk 2 milyon kiþi girdi. Yani üniversite okumak isteyen iki milyon genç. Bu yýl YÖK kontenjan artýrýmýna giderek çok önemli bir adým attý. Yeni düzenlemeyle bu yýl üniversiteye yaklaþýk 900 bin kiþi girecek. Önümüzdeki yýllarda da kontenjan artýrýlacak. Dahasý yeni üniversiteler kurulacak. Böylece artýk ÖSS imtihanýna her yýl yüzbinlerce kiþi girmeyecek. 70 milyonluk Türkiye 300 üniversiteyi kaldýracak kapasitededir. Yeni üniversiteler ve kontenjanla umarýz o hedefe kýsa sürede ulaþýrýz.
***
Siyasi gündemin azizliðine uðrayan çok önemli bir proje açýklandý geçen ay: Yeni GAP Kalkýnma Programý. Program Doðu ve Güneydoðu Anadolu bölgesine önümüzdeki 5 yýl içerisinde yaklaþýk 20 milyar YTL kaynak aktaracak. 4 milyon kiþiye istihdam oluþturulacak. Bölgede cazibe merkezleri kurulacak. Projenin amacý Güneydoðu sorununun sosyo-ekonomik ayaðýnda ciddi iyileþtirmelere gitmek. Projenin parasý hazýr olduðu için herkes umutlu. Umarýz bu açýlým terör örgütünün kaynaklarýný kuruturken, bölge halkýna da ekonomik rahatlama getirir.
***
Amerika’nýn Irak’ta daimi askeri üs kurma planlarý yaptýðý bu sefer resmi kanallardan doðrulandý. Amerikalýlar böyle bir hedeflerinin olmadýðýný söyleseler de Irak hükümetine sunduklarý anlaþma bunu teyit ediyor. Irak’taki Amerikan askeri üslerinin süresi bu yýlýn sonunda bitiyor. Amerikalýlar yeni anlaþmada 50’ye yakýn üs kurulmasýný ve daimi olarak Irak’ta kalmasýný öngörüyor. Iraklý siyasi gruplar anlaþmaya tepki gösterdiler ve “bu, Irak iþgalinin resmen uzatýlmasýdýr” dediler. Ýran da bu anlaþmaya tepki gösterdi. Bugünlerde Ýran ile Bush yönetimi arasýnda yaþanan gerginliðin perde gerisinde biraz da bu var. Bakalým Iraklýlar bu ‘daimi iþgal’ teklifine karþý koyabilecekler mi?