Diðer Yazýlar
Pages: 1
Amellerin Kurdu Riya By: reyyan Date: 24 Aðustos 2011, 13:21:19
Amellerin Kurdu Riya


Þubat 2008 - 110.sayý


Kürþat Salih YAMAN kaleme aldý, DÝÐER YAZILAR bölümünde yayýnlandý.

Ýbadet ve itaatini gösteriþ için yapanlarýn durumu, para kesesine çakýl taþý doldurarak pazara çýkan adamýn haline benzer. Görenler, adamýn kesesinin ne kadar þiþkin olduðuna bakýp kýskanýrlar. Oysa bunun ne yararý olabilir ki?

Emeðinin boþa gitmesi kadar insanoðlunu hayal kýrýklýðýna uðratan ne olabilir? Müþterisinin sipariþ ettiði takým elbise için günlerce emek veren, fakat iþi paçavra gibi yüzüne vurulan terzinin halini düþünün. Kim bilir hangi yýrtýðýný onaracak olmanýn hayaliyle dikmiþti o elbiseyi; belki bir önceki ayýn ödenememiþ kirasýný ödeyecekti. Belki de çocuðunun okul masraflarýný karþýlayacaktý.

Böyle bir durum karþýsýnda önyargýlý davranýp, hemen emekçiden yana tavýr almak, sipariþ sahibini suçlamak mümkün. Ama iþin içinde pekâlâ baþka durumlar da olabilir. Sözgelimi müþterinin tarif ettiði modeli dikmemiþtir. Kendisine bildirilen kumaþ markasý yerine baþka birini kullanmýþtýr. Ucuza mal ettiði için pek görünmeyen bir defosu olan kumaþtan dikmiþtir elbiseyi… Eðer böyleyse elbette ki haklý taraf müþteridir. Terzi ne kadar hayal kýrýklýðýna uðrarsa uðrasýn…

Büyük Hayal Kýrýklýðý


Ýbadetlerine riya karýþtýran, yani sýrf ALLAH için deðil de ona buna þirinlik olsun diye yapan kiþi, pek çok açýdan bu terziye benzer. Yaratanýn samimiyetle yapýlmasýný emrettiði ibadetleri az ya da çok yerine getirmiþ olarak ilâhi huzura çýkar. Ümitlidir. Fakat amelleri deyim yerindeyse defoludur. Yüzüne çarpýlýr ve denir ki: “Ey iki yüzlü, gösteriþ budalasý! Amelini kimin için yaptýysan karþýlýðýný git, ondan al!” (Gazalî, Ýhya)

Tek geçer akçe salih amel olduðu o dehþetli günde, bir anda her þeyini kaybetmiþtir kiþi. Ýflas etmiþtir. Böyle bir hayal kýrýklýðý hangi dünyevî hayal kýrýklýðý ile kýyaslanabilir?

Mademki böyledir, riya nedir, kimde bulunur, bu defodan kurtulmak için neler yapýlmalý sorularýna cevap aramamýz gerekir. Kýsaca, alimlerimizin önümüze tuttuðu ýþýkla birlikte arayalým cevaplarý.

Riya sözlüklerde “gösteriþ, iki yüzlülük” olarak geçer. Yani olduðu gibi görünmeme, göründüðü gibi olmama hali… Buna göz boyama, adam aldatma, yapmacýk hareket etme de diyebiliriz. Neticede hepsi ayný kapýya çýkar.

Ýslâm alimlerimiz bu kelime için daha ince tarifler yapmýþlar. Sonuç itibariyle demiþlerdir ki; “Riya kulun ibadet sýrasýnda içinden (insanlara þirin gözükmek, makam elde etmek, dünyevî kazanç saðlamak, iltifat görmek gibi) farklý maksatlar gütmesi halidir. Riya, ibadetlerde tek maksat olarak ALLAH rýzasýný gözetmek hali olan ihlâsýn zýddýdýr.”

Riya Kimde Bulunur?


Böyle bir soruyu; “Elbette riyakârda bulunur!” diye kestirip atmak yetmez. Çünkü iki çeþit riyakâr vardýr. Birincisi imanýnda riya yapan, ikincisi iþ ve ibadetlerinde riya yapan. Ýlkine, yani imanýnda riya yapana münafýk, ikincisine, yani amel ve ibadetlerinde riya yapana sadece riyakâr denir. Yalnýz her münafýk riyakâr olmasýna raðmen, her riyakâr münafýk sayýlmaz. Aralarýnda bazý farklar vardýr.

Ünlü tefsir alimi Râzî rh.a. Maun Suresi’nin tefsirinde bu farklara iþaretle diyor ki:

“Münafýk, dýþtan iman etmiþ görünüp içinde inkârý saklayan kimsedir. Riyakâr ise, kendisini görenler dindar olduðuna inansýnlar diye, kalbinde olmadýðý halde, alabildiðine bir huþu gösteren kimsedir. Þöyle de diyebiliriz: Münafýk, kimsenin olmadýðý, görmediði yerde namaz kýlmayan; riyakâr ise en güzel namazý insanlarýn yanýnda kýlan kimsedir.” (Tefsir-i Kebir, 23/446)

Kur’an-ý Kerim’de, ALLAH’a ve ahiret gününe inanmayýp, insanlara gösteriþ için malýný sarfeden münafýðýn hali, üzerinde azýcýk bir toprak birikintisi varken þiddetli bir yaðmurda cascavlak kalan kayanýn haline benzetilir. (Bakara, 264). Bu gerçekten çok canlý bir benzetmedir. Çünkü riyakârýn dünyada yaptýðý iyi gibi görünen amellerin gerçek yüzü hesap gününde ortaya çýkacaktýr.

Þöyle bir örnek de verilir:
Ýbadet ve itaatini gösteriþ için yapanlarýn durumu, para kesesine çakýl taþý doldurarak pazara çýkan adamýn haline benzer. Görenler, adamýn kesesinin ne kadar þiþkin olduðuna bakýp kýskanýrlar. Oysa bunun ne yararý olabilir ki? Çakýl taþlarýyla bir þey almak istese kimse dönüp bakmaz bile.

Ýbadetlerde Riya

Ýmam Gazalî rh.a., ibadetlerde olabilecek riyayý birkaç grupta incelemiþtir. Buna göre en aðýrý, ibadetinde zerre kadar sevap niyeti taþýmayan kiþinin riyasýdýr. Normalde ibadetle alakasý olmadýðý halde, sýrf sevdiði kýzý dindar olan ailesinden alabilmek için bir anda kýrk yýllýk sofu kesilen sahtekârýn hali bu duruma en açýk örnektir. Böyle yapan kiþi hiç deðilse muradýna erdikten sonra ibadete devam etse!.. Böyle biri hem insanlarý hem ALLAH’ý kandýrmak gibi bir ahmaklýða prim verdiðine göre ahirette durumu ne olur acaba?

Riyanýn bir diðeri, yaptýðý ibadetlerde az buçuk ALLAH rýzasý gütmekle beraber daha çok desinler kaygýsý taþýyan kimsenin halidir. Bunlar birilerinin kýnamasýndan korktuklarý ya da menfaat göreceklerini bildikleri zaman ibadetlerini yapar, yalnýz kaldýklarýnda terk ederler. Bir öncekinden farklarý, ibadet esnasýnda arada bir de olsa ALLAH’ý hatýrlamalarýdýr. Bu kiþilerin, günah bakýmýndan birinciye yakýn olduðu söylenmiþtir.

Üçüncü kýsým, yaptýðý ibadetlerde hem Yaradan’ýn hem de yaratýlanýn rýzasýný eþit düzeyde isteyen kimsenin riyasýdýr. Bu kimse amelleriyle hem ALLAH’ý hem kullarý razý etme sevdasýndadýr. Ýkisinden biri eksik olsa ameli terk eder. Alimlerimizin kavline göre, kiþi bu niyetle yaptýðý amelinden fayda görmese de zarar da görmez. En kötü ihtimalle günahý kadar sevabý olur.

Riyanýn dördüncü ve son kýsmý, ibadetlerini her halükârda ALLAH için yapmaya çalýþan, fakat insanlar duyup görünce de hoþnut olan, bu þekilde daha bir gayrete gelen kimsenin halidir. Ýmam Gazalî rh.a. bu gruptaki riyakârlarýn durumunu ALLAH’a havale etmekle birlikte, kendi kanaatini þöyle açýklýyor: “Bize göre böyle birinin durumu, sevabýnýn kökünden yok olmayacaðý ama azalmýþ olacaðý ya da riyasý nispetinde azap, ihlâsý nispetinde sevap göreceði þeklindedir.” (Ýhya)

Bir Samimi Olabilsek

Yapmacýk hareketlerin onay gördüðü, ikiyüzlülüðün sanat haline getirildiði, riyadan kaçýnmanýn adeta iðne deliðinden geçmek kadar zor olduðu bir dönemde bulunuyoruz. Böyle bir zamanda riya illetine bulaþmak ne kadar kolaysa, ondan kurtulmak da bir o kadar zordur. Bir yandan da amellerin niyetlere baðlý olduðu, Cenab-ý Hakk’ýn ihlâs ve samimiyeti sevdiði de apaçýk ortadadýr. O halde bu illetten bir an önce kurtulmak gerekir.
Ýslâm alimleri bu manevi hastalýðýn tek ilacý olarak ihlâsý göstermiþlerdir. Ýhlâs, yani kulun amel, ibadet ve davranýþlarýný, sadece ALLAH Tealâ için yapmasý hali. Yani ALLAH’a samimiyet…

Riyayý bir tür zehir olarak düþünecek olursak, diyebiliriz ki ihlâs onun panzehiridir. Fakat mühim olan çareden ziyade, böyle bir panzehiri içmeyi kabullenmenin zorluðudur. Zira vücuda yararlý her ilaç gibi ihlâs þurubu da kiþiye acý ve zor gelir. Sabýr ve dirayet gerektirir.

Ýhlâsa ulaþmak için kiþiyi riyakârlýða sevk eden, övülme tutkusu, yerilme kaygýsý, rýzýk korkusu gibi bir dizi zararlý huydan vaz geçmek gerekir. Bilinmelidir ki her þey Alah’ýn elindedir. Kul gözüne girerek hedefe ulaþmayý ummak yerine, mülkün asýl sahibi olan ALLAH’ýn gözüne girmeye çalýþan kiþiyi ALLAH diðer kullarýn sevgi ve ilgisine de mazhar kýlar. Zor gözüken iþlerini kolaylaþtýrýr.

Sevap da Günah da Gizli


Öte yandan, yapýlan nafile amel ve ibadetleri gizlemek, baþkalarýna söylememek, kazara gören olmuþ ve övmüþse bu övgüye layýk bir þey yapmadýðýný düþünmek gerekir.

Kaynak kitaplarýmýzda, “Selef-i Salihîn” denen Ýslâm’ýn ilk dönemlerinde yaþamýþ büyük zatlarýn sadakalarýný ve baþka iyi amellerini halkýn gözünden ýsrarla gizledikleri kaydedilir. O derece ki, içlerinden bazýlarý yardým edecekleri þahýslar tarafýndan dahi tanýnmasýnlar diye özellikle gözleri görmeyen fakirleri tercih etmiþlerdir. Bazýlarý da yapacaklarý yardýmý fakir kiþi uyurken, gizlice ceplerine koyuvermiþler.

Osmanlý’daki sadaka taþlarý benzer hassasiyetin sonucudur. Sadaka vermek isteyen kiþi daha çok gecenin bir vakti gider, yapacaðý yardýmý taþýn oyuðuna býrakýverirdi. Muhtaç kimse de bu taþlara gider, ihtiyacý olan kadarýný alýrdý. Böylece ne yardým eden bilinirdi, ne yardým gören… Hatta anlatýldýðýna göre bu taþlar öyle ince bir düþünceyle tasarlanmýþ idiler ki, kendilerine uzatýlan elin yardým koymak için mi, yoksa yardým almak için mi girdiði anlaþýlmazdý.

Bu arada, riyaya girerim korkusuyla amel ve ibadet yapmamak þeytanýn hilesidir. Bu sebeple “farz ibadette riya olmaz” da denilmiþtir. “Riyaya girmekten korkuyorum” bahanesine sýðýnarak amel ve ibadetten kaçmak yerine, ihlâsla yapacaðým istek ve telkiniyle hareket etmek gerekir. Bir þeyi istemek onu elde etmenin yarýsýdýr, bu da bilinmelidir.

Ýmam Rabbanî k.s. Hazretleri ihlâs iksirinden yudumlamayý kolaylaþtýrmak için tasavvufî terbiye altýna girmeyi öneriyor. Bir mektubunda diyor ki: “Ýlim ve amel kitaplardan alýnýr. Ýlim ve amele göre ruh sayýlan ihlâsýn elde edilmesi ise sûfilerin yollarýna girmeye baðlýdýr.” (Mektubat, 59. Mektup)

Son olarak; riya hastalýðýndan þifa bulmak için bütün bu tedbirlerin yaný sýra, sevgili Peygamberimiz’den gelen þu duayý da ihmal etmemelidir:

“ALLAHým, kalbimi nifaktan, amelimi riyadan temizle -âmin.”


radyobeyan