Hal Dili
Pages: 1
Tasavvufun Gayesi By: reyyan Date: 20 Aðustos 2011, 15:25:08
Hâl Dili


Nisan 2009 124.SAYI


Abdullah S. DEMÝRTAÞ kaleme aldý, HÂL DÝLÝ bölümünde yayýnlandý.

Tasavvufun Gayesi

Necmeddin Kübrâ k.s. þöyle buyuruyor:

“Tasavvuf yolu, doðru yoldur. Üstelik yollarýn en yüce ve deðerlisidir. Çünkü yollar gayesine göre deðer kazanýr. Tasavvuf yolunun gayesi ise, Allah Tealâ’yý tanýmak ve Hz. Muhammed s.a.v Efendimiz’in bildirdiði bütün hükümleri edeple uygulamaktýr. Dolayýsýyla bu yolda rehberlik eden kâmil mürþitler diðer yol gösterenlerin efendisi konumundadýr. Çünkü kâmil mürþitler, Rasulullah s.a.v Efendimiz’in ilminin vârisidirler. Onlar Kur’an ve Sünnete göre amel eden kimselerdir.” (Ýmam Þa‘rânî, el-Envârü’l-Kudsiyye)

Üç Tür Cihat

Hâtim-i Esam k.s þöyle buyuruyor:

“Cihat üç türlüdür:

• Galip gelinceye kadar iç âleminde þeytanla yapýlan cihat,

• Allah Tealâ’nýn emrettiði farzlarý yerine getirmede kiþinin açýkça kendisiyle yaptýðý cihat,

• Ýslâm’ý yüceltmek için Allah’ýn düþmanlarýyla yapýlan cihat...” (Ýmam Beyhakî, Zühdü’l-Kebîr)

Haram Lokmaya Dikkat!

Yûsuf b. Esbât k.s. þöyle der:

“Genç bir insan ibadet ettiði vakit, Ýblis, yardýmcýlarýna:

- Bunun yiyeceði nereden geliyor bir bakýn! der. Þayet yiyeceði kötü ve haram yoldan geliyorsa,

- Onu kendi haline býrakýn, onunla meþgul olmayýn. Býrakýn çalýþsýn dursun. Zira sizin bir þey yapmanýza gerek yok, kendi nefsi ona yeter.” der. (Zühdü’l-Kebîr)

Sözün Gücü

Sâdât-ý Kirâm’ýn büyüklerinden Ýmam Rabbânî k.s. Ýslâm’ýn ve müslümanlarýn zayýf düþmesinden dolayý duyduðu üzüntü ile yazdýðý bir mektupta, müslümanlarýn güçlenmesi arzusunu dile getirir. Önce Ýslâm’ý yaþayarak ve anlatarak yüceltmeyi teþvik eder ve þu tavsiyede bulunur:

“Bugün elinizden gelen þey, Ýslâm’ýn güzelliklerini sözle ve kalemle anlatarak düþmanlara karþý mücahede etmektir. Bunu yapmak için de þimdiye dek yaptýklarýnýzdan fazlasýný istemeniz ve yapmanýz gerekir. Sözlü mücahedenin, düþmana karþý savaþla mücahededen daha üstün olduðuna inanmanýz gerekir. Bizim gibi aciz ve eli ayaðý tutmayan kimseler ise þimdi bu nimetten mahrum.” (Ýmam Rabbânî, Mektûbât)

Hakiki Tevbe


Ýbrahim b. Edhem k.s. þöyle der:

“Kulun tevbesinde sadýk olmasýnýn iþaretlerinden biri, kiþinin tevbeden sonra Allah Tealâ’ya ve ibadetlere karþý kalbinde lezzet hissetmesidir. Kim tevbe ettikten sonra kalbinde lezzet duymazsa, o kiþi günahlarý terk etme hususunda yalancýdýr. Bu durumda olan kimsenin, yakýn bir zamanda günaha dönmesinden endiþe edilir.” (el-Envâru’l-Kudsiyye)

Hangi Bilgi?


Bir defasýnda Ýmam Mâlik rh.a. Hazretlerine:

- Bir þeyler öðrenme isteði konusunda ne dersiniz, diye soruldu. Ýmam Mâlik rh.a. þu güzel cevabý verdi:

- Bilgi edinmek çok güzel bir iþ. Ama öðreneceðiniz bilgi, öncelikle günlük yaþayýþýnýzda ve ibadetlerinizde size lazým olan dinî bilgiler olmalýdýr.

Kim Kurtulacak?

Bir gün Davud Tâî k.s. Hazretleri, Peygamber s.a.v. Efendimiz’in neslinden gelen ve Sâdât-ý Kiram’ýn büyüklerinden olan Ýmam Cafer Sadýk k.s. Hazretlerini ziyaret eder ve kendisine,

– Ey Allah Rasulü’nün torunu! Gönlüm karardý, bana öðüt verir misiniz, der. Ýmam Cafer Sadýk Hazretleri þu cevabý verir,

– Ey Davud! Sen bu zamanýn önde gelen zahidi ve dünya sevgisini kalbinden çýkarmýþ birisin. Benim nasihatime ne ihtiyacýn var? Ben, kýyamet günü ceddim Hz. Rasulüllah s.a.v.’in elimden tutarak, ‘Niçin bana tam olarak uyup, sünnetlerime riayet etmedin. Bu iþ soy-sop ile olmaz. Cenab-ý Hakk’a layýk salih ameller yapmakla olur!’ demesinden korkuyorum.

[Nitekim Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz, kýzý Fatýma r.anha.’ya þu uyarýda bulunmuþtu:

“Ey Fatýma! Kendini ateþten kurtaracak salih amellere sarýl. Bil ki, Allah’tan gelen bir azabý senden ben gideremem.” (Buharî; Nesâî)] (Feridüddîn Attâr, Tezkiretü’l-Evliya)

Bir Ahlâk Abidesi


Sâdât-ý Kirâm’ýn büyüklerinden Abdullah Dehlevî k.s. Hazretleri çok üstün bir ahlâka sahipti. Ayný zamanda sünnet-i seniyyeye baðlýlýkta da çok titizdi.

Güzel huylarýndan biri, çok cömert olmasýydý. O derece eli açýktý ki, dergâhýnda her gün bulunan en az iki yüz müridin ihtiyaçlarýný mükemmelen karþýlar, kendisi için ertesi güne bir þey býrakmaz, onlara ikram ederdi.

Hayâ ve tevazusu da muhteþemdi. Kapýsýna bir köpek gelse dahi onu doyururdu. Þöyle derdi:

- Allahým! Þu yarattýðýn canlýlarýn hürmetine beni baðýþlamaný istiyorum. Bana uðrayanlar, dergâhýma gelenler, sen bana rahmet ettiðin için, beni kendine yaklaþtýrdýðýn için geliyorlar ve beni seviyorlar. (Abdulmecîd Hânî, el-Hadâiku’l-Verdiyye; Asým Ýbrahim Keyyâlî, Tezhibü’l-Mevâhibi’s-Sermediyye)

Kime Tabi Olmalý?

Cüneyd-i Baðdâdî k.s. þöyle der:

“Bir kimsenin havada uçtuðunu görseniz dahi o kimsenin Allah Tealâ’nýn emir ve yasaklarýna tam olarak uyduðunu görmedikçe ona tabi olmayýn. Þayet Hak Tealâ’nýn bütün emirlerini yerine getirdiðini ve yasaklarýndan da kaçýndýðýný görürseniz o kimseye inanýn ve uyun. Aksini gördüðünüzde ise o kimseden uzak durun.” (Ýmam Þa’rânî, Tenbîhü’l-Muðterrîn)

O Sevdiði Zaman


Ýmam Þa‘rânî k.s. þöyle der:

“Bir mürit, Allah katýnda seçkin biri olmadýkça kâmil bir üstad ile buluþmaz. Þayet o Allah Tealâ katýnda seçkin biri olmasaydý, Allah Tealâ onu huzuruna ulaþtýracak o kâmil zatla buluþturmazdý.

Ey mürit! Mürþidine teslim ol ki, selamette olasýn ve bolca manevi menfaat elde edesin.” (el-Envâru’l-Kudsiyye)

Yolculuk


Nehrecûrî k.s. þöyle buyuruyor:

“Dünya deniz, ahiret ise sahildir. Sahile ulaþmak için binilmesi gereken gemi de takvadýr. Ýnsanlar ise
yolcudur.” (Zühdü’l-Kebîr)

Denizde Su Saklamak

Balýk asla depoda su saklamayý düþünmez. Çünkü denizin bitmeyeceðini bilir. (Hz. Mevlâna, Divan-ý Kebir)


radyobeyan