Ýslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri
Pages: 1
Telafi Edilemeyen Hususlar By: seymanur K Date: 20 Aðustos 2011, 13:07:03
Bir Özür Nedeniyle Ortadan Kalkýp Sonradan Telafi Edilebilen Ve Özrün Devam Etmesiyle Birlikte Telafi Edilemeyen Hususlar


Bu konudaki temel ilke þudur: Þartlar ve rükünlerdeki eksiklik bir zaru­ret ve ihtiyaç sebebiyle gerçekleþmiþse bakýlýr:

Eðer söz konusu eksiklik mesela örtünme gibi yalnýzca namaza ait bir va­ciple ilgili deðilse ve kiþi tümü giysiden yoksun bir grup içinde bulunursa, içinde bulunulan zorluk sebebiyle kiþinin namazýný kaza etmesi gerekli ol­maz. Çýplaklýk grubun tümünde deðil bir kýsmýnda olursa, çýplak kiþinin rü­ku ve secdeyi tam yapmasý görüþünü kabul edenlere göre söz konusu kiþi­nin namazý kaza etmesi gerekmez. Çýplak kiþinin ima ile namaz kýlmasý gö­rüþünü kabul edenlere göre ise yine doðru olan görüþe göre namazýn kazasý gerekli olur.

Eðer söz konusu eksiklik namaza mahsus olup rükünlerde ve abdest ya­hut gusülde olursa bakýlýr: Özür; yolculukta suyun bulunmamasý, hastalýk­lar sebebiyle namazda oturma vb. gibi genel bir özürse yaygýn zorluk sebe­biyle kaza gerekli olmaz. Özür; istihaza, idrar akýntýsý, büyük abdest kaçýr­ma, hastalýk sebebiyle yatarak namaz kýlma gibi genel ve yaygýn olmayýp na­diren meydana gelen ve meydana geldiðinde bir anda geçmeyip devam eden bir özür ise kaza gerekmez.

Soðuktan korkan yolcunun teyemmüm yapmasý, sargýsý bulunan kiþinin teyemmüm yapmasý, yolculuk hali olmaksýzýn suyun tükenmesi sebebiyle kiþinin teyemmüm yapmasý durumlarýnda olduðu gibi nadiren meydana ge­len özür sebebiyle yapýlamayan þeyin yerine baþka bir þey ikame etme imkâ­ný bulunduðunda kazanýn gerekli olup olmadýðý konusunda iki görüþ vardýr. Nadiren meydana gelen özür sebebiyle baþka bir þey ikame imkâný yoksa, örneðin kiþi abdest almak için ne su ne de teyemmüm için toprak bulabilse, Þafiî mezhebine göre bu þekilde namaz kýlan kiþinin namazýný kaza etmesi gereklidir. Þiddetli korku halinde savaþ kýzýþtýðýnda savaþan kiþinin kýldýðý namaz ise bunun dýþýndadýr.

Þafiî'ye göre namazýn farziyeti yalnýzca mükellefiyetin sona ermesi ve adet hali ile ortadan kalkar. Ebu Hanife ise "meydana gelen sakatlýk sebebiy­le kazasý vacip olmayan bir namazýn edasý da vacip deðildir" demektedir. Þafiî'nin bir görüþü de bu yöndedir. Ancak Þafiî Ebu Hariife'nin aksine bu durumda edayý haram saymamaktadýr. Ebu Hanife ise meydana gelen sakat-, hk sebebiyle edayý haram saymaktadýr.

Müzem de "Edasý vacip olan bir namazýn kazasý vacip deðildir" demiþtir. O, bu görüþe dayanarak þu kaideyi ortaya koymuþtur: Ýbadetlerden herhan­gi biri ile mükellef olan bir kimse bu ibadetin bir kýsmým yapabildiði halde bir kýsmýný yapamasa, yapabildiði kadarýný yerine getirir, yapamadýðýnýn so­rumluluðu üzerinden kalkar. Çünkü Yüce Allah: "Allah hiç kimseyi gücü­nün yettiðinden fazla bir þeyle sorumlu tutmaz"[9] buyurmuþ, Hz. Peygamber de: "Size bir þey.emrettiðimde, onun gücünüz yettiði kadarýný yapýn"[10] de­miþtir.

Zahirîler de bu görüþtedir. Zahirilerin bir kýsmý Hz. Peygamber'in "Allah abdestsiz olarak kýlýnan bir namazý kabul etmez"[11] sözü sebebiyle abdestsiz olarak namaz kýlan kiþinin namazýný bundan istisna etmiþlerdir.

Zahirîler ve bazý alimler þöyle demiþlerdir: "Bir kimse kasten namaz ve orucu terketse kaza lazým gelmez. Çünkü kaza, unutan ve uyuyan kimse ile ilgili olarak varid olmuþtur. Bu iki kiþi mazurdurlar. Oysa kasten namazýný terkeden kiþi mazur deðildir". Bu görüþün güzel tarafý þudur: Namaz ceza türünden bir hüküm olmadýðýndan "mazur kimsenin namazýný kaza etmesi vacip olduðuna göre mazur olmayanýn kaza etmesi öncelikle vaciptir" deni­lemez. Çünkü namaz Yüce Allah'ýn kuluna bir ikramý ve onun þerefini yü-celtmesidir. Yüce Allah namaz kýlan kiþiyi kendisinin sohbet arkadaþý olarak isimlendirmiþtir. Kiþinin Rabbine en yakýn olduðu an secde anýdýr. Hal böy­le iken "mazur kimse Allah ile sohbet etme ve O'na yaklaþma konusunda ik­rama nail kýlýndýðýna göre, isyankâr kiþinin ikram ve yaklaþmaya nail kýlýn­masý daha Önceliklidir" demek mümkün deðildir. Bu görüþte olan kimse üs­tünlüðü aþaðýlama sebeplerine baðlayan ve þöyle diyen kiþi konumundadýr: "iffetli kimselere ceza uygulamadýðýma göre zina edenlere, yol kesenlere, hýrsýzlara, can ve organlara karþý öldürme ve yaralama suçu iþleyenlere ceza­yý hiç uygulamam". Bu, sebepler ve sonuçlar arasýndaki münasebeti tama­men koparmaktan baþka bir þey deðildir. Bu, þöyle demeye benzer: "Allah mazur kiþi ile münacaat edip onu kendine yaklaþtýrdýðýna göre, isyana cüret eden isyankâr bir kiþi ile münacaat edip onu kendine yaklaþtýrmasý, mazur olan ve günahýndan sorumlu tutulmayan kiþiden daha önceliklidir".



[9] Bakara, 286

[10] Buharý, î'tisâm, Bâbü'l-iktidâ bi süneni'n-nebiy: 13, 251; Müslim, Fezâil, Bâbü tevkîrihi sallallalýu aleyhi ve sellem ve terki iksârihi, 4,1380-1381

[11] Müslim, Taharet, Vücûbu't-taharet li's-salât, 1, 204





radyobeyan