Güncel Dini Haberler
Pages: 1
Ekranlar orucumuza zarar verir mi? By: ehlidunya Date: 19 Aðustos 2011, 21:25:27
   
Þükrü BULUT

Ekranlar orucumuza zarar verir mi?

Hürriyetin olmadýðý ve demokrasinin manipüle edildiði toplumlarda, medyanýn vazifesini az-çok biliyoruz. Yakýn tarihimizde evvelâ gazetelerin, sonra radyonun ve gele gele ekranlar ile elektronik medyanýn her türünün, hâkim cereyanlarca nasýl kullanýldýðý sosyolojik büyük bir araþtýrmanýn konusudur.

 Bediüzzaman´ý ve Risâle-i Nur´u bu adeseden okuyanlar, büyük hakikatlerin ipuçlarýný Hürriyetin îlanýnda ve sonraki zamanlarda Tanin ile Mizan´ýn tartýþmalarýndan baþlayarak vefatýndan bir-iki ay öncesine kadarki gazete arþivlerinde bulabilirler. Bilhassa 31 Mart olayý, Selaniklilerin Ýstanbul´u iþgali, Sevr ve Lozan muahedeleri, Birinci Meclisin devre dýþý býrakýlmasýyla baþlayan büyük zulüm ve istibdatlarýn gazetelere nasýl yansýdýðýný görenler, Bediüzzaman´ýn 1925´ten itibaren mülhid müstebitlerin kontrolündeki medyaya nasýl bir ambargo koyduðunu Risâle-i Nur´da okuyan müdakkikler, onu hayranlýkla takip edebilirler.
Ýster dönüþtürme, ister menfaat elde etme, ister dinsizce fikirlerini yayma veya isterseniz istibdatlarýný devam ettirme gayretiyle medyanýn zalimler elinde kýrbaç olduðu günlerde, Bediüzzaman toplumu bu zehirli üfürüklerden, cemiyeti ümitsiz eden haberlerden veya dinsizce makalelerden kurtarmak için Mektubat, Lem´alar ve Lâhikalar gibi eserlerinde büyük tahþidatta bulunuyor. Medyada yanlý ve zulme yol açacak þekilde verilen olaylara, kendileri Kur´ân´a dayalý farklý yorumlar getiriyor. Cumhuriyet öncesi ve sonrasýnda ve bilhassa Kastamonu sürgününde iken cereyan eden Ýkinci Dünya Savaþý ile kulaðýna ve kalbine kadar gelen olaylarý deðerlendiriþi emsalsiz denecek kadar orjinaldir. Kemalistlerin toplumu Ýngiliz ve Alman yanlýlarý diye ikiye böldüðü ve karþýsýndakilerini “Almancý” diye suçladýðý günlerde, Kemalist radyo ve gazetelerin propagandalarý fevkalâde zehirlidir.
Bediüzzaman’ýn o günlerde talebelerini ve ehl-i îmaný ikaz eden sözlerinin, günümüzdeki global cereyanlarca kontrol edilen medya için de geçerli olduðunu düþünüyoruz. Ülkenin Dýþiþlerindeki diplomatlara, stratejik savunmayla ilgilenen kurmay ve komutanlara ve devletin dýþ politikasýyla görevli siyasetçilere bir nevi vazife olan dünya siyasetinin, gazete ve radyo ile toplumun tümüne ders verilmesine Bediüzzaman þiddetle itiraz ediyor: “Siyasetin geniþ dairelerine ait mesâili, basit fikirli ve idare-i ruhiye ve diniyesine ve þahsiyesine ve beytiyesine ve karyesine ait lüzumlu vazifesini geri býraktýrmakla onlarý meraklandýrýp ruhlarýný serseri, akýllarýný geveze ve kalblerini de hakaik-ý imaniye ve Ýslâmiyeye ait zevklerini, þevklerini kýrýp havalandýrmak ve o kalbleri serseri etmek ve mânen öldürmekle dinsizliðe yer ihzar etmek tarzýnda, kemal-i merakla, onlara göre mâlâyâni ve lüzumsuz mesâil-i siyasiyeyi radyoyla ders verip dinlettirmek, hayat-ý içtimaiye-i Ýslâmiyeye öyle bir zarardýr ki, ileride vereceði neticeleri düþündükçe tüyler ürperir.“ (Kastamonu Lâhikasý, 35)
Bilhassa þu Ramazan-ý Þerifte, Müslümanlarýn ruhanî hâlini tahrip etmek ve onlarý tefekkürden kaçýrmak için “ezan vakitleriyle eþzamanlý” üfürükçü hipnotizmacý spikerlerin “haber saatlerinde” Müslümanlarý uðrattýklarý halet-i ruhiyeyi, yaþayanlar iyi biliyordur. Yine Kastamonu Lâhikasý’nda, “Birden ihtar edilen bir mesele” adý altýnda kaleme aldýðý çok kýsa parçada, bir tek adamýn bir tek kelime ile bir milyon kebairi birden iþlediðini ve milyonlarca insaný dinlettirmekle (seyrettirmekle) günahlara soktuðunu ifade ederken de hem zamanýmýzý ve hem de ekranlarýmýzý haber veriyor gibi…
Global dinsizlerin içimizdeki münafýklarla el ele verip dizayn ettiði ekranlarýn yalan, iðfal, kebair, gýybet, yeis, zulme taraftarlýk, sefahet, dine ve geleneðe düþmanlýk, dinsizlik ve ahlâksýzlýktan oluþan bir çemberde dinleyenlerini periþan ettiðini gösterirken Said Nursî diyor ki: “Ýþte bu hakikate binaen, deðil on üç ay, belki on üç sene dahi bakmasam hakkým var. Sizler baktýnýz, günahlardan baþka ne kazandýnýz? Ben bakmadým, ne kaybettim?“ (Kastamonu Lâhikasý, 161)
Ekran düþkünlerinin psikolojilerini incelediðimizde, onlarýn TV´lerle ilim, marifet ve kültürlerini arttýrdýklarý, seyretmemeleri halinde cahil kalacaklarý fikrinin onlarý cezbettiðini anlýyorsunuz. Bu psikolojik yaklaþýmý da Üstad Hazretleri Emirdaðýndan yazdýðý bir mektubuna kaydetmiþ: “Merak yüzünden ve âfakî hadisatýn verdiði sarhoþâne gafletten zevk alan biçareler! Eðer ‘Ýnsanýn fýtratýndaki merak, insaniyet damarýyla sizin, farz ve lâzým vazifeniz zararýna o hadise, o geniþ boðuþmalara sevk ediyor. Bu da bir ihtiyac-ý mânevîdir, fýtrîdir’ derseniz“ diye baþlayan soruya, her an bizi çevreleyen daha acip ve garib mucizevî hadiselere yüzümüzü çevirdikten sonra “Bu hakikî zevklere ehemmiyet vermeyip beþerin zararlý, þerli, ârýzî hadiselerine bu kadar merak ve zevkle baðlanmak; dünyada ebedî kalmak ve o hadiseler daimî olmak ve herkese o hadiseden bir menfaat veya zarar gelmek ve o hadiseye sebebiyet verenlerin hakiki fail ve mucid olmak þartýyla olabilir. Halbuki, havanýn fýrtýnalarý gibi geçici hallerdir. Sebebiyet verenlerin tesirleri pek cüz’î... Ondaki zarar ve menfaati, o vaziyet þarktan, Bahr-i Muhitten sana göndermez“ diyerek anlýk, günlük ve nihayet mevsimlik hadiselerde mânen boðulmamamýz için ikaz ediyor. Okuyucularýmýzýn neredeyse belva-yý umumî halini almýþ elektronik medya ile irtibatýmýzý tamamen keselim fikrini bu yazýdan çýkarmayacaklarýndan eminiz. Fakat saldýrgan global dinsizlik ile yerli münafýklýk elinde insaniyete ve Ýslâmiyete çevrilmiþ bir silâh olan “medya”dan bahsediyoruz. “Dindar” medyanýn da kendisine has, faydalý ve orijinal bir üslûp ortaya koyamadýðýný, hattâ zaman zaman dinsizlerin þarlatanca kullandýklarý metodlarla ekran, radyo ve manþetlerinde belki de farkýna varmadan onlarýn dümen suyunda kürek çektiklerini üzülerek belirtmek zorundayýz.
 Türkiye´yi tüm insanlarýyla toptan bir “negatif dönüþüme” zorlayan kýtalar arasý projede medyanýn kapitalden sonraki faktör haline geldiðini ve mümkünse çocuklardan dedelerine kadar her ferdi ekrana baðlama gayretiyle lüzumlu lüzumsuz her yere ekran yerleþtirmelerinin maksat ve hedefini Bediüzzaman - yüz sene öteden tesbit etmiþ. Bizi ve çocuklarýmýzý bu dehþetli kimyasal deðiþime karþý uyarýyor. Dinsizliði, sefaheti ve tefessühü toplumda hýzlandýracak hastalýklara karþý toplumu uyarýyor.
Tuttuðumuz orucun sýhhatini hadis-i þeriflerin ölçüleriyle deðerlendirebiliyoruz. Medyanýn meraklarýmýzý tahrik ederek bilhassa ekranlarla sunduðu programlarýn oruç, tefekkür ve ibadetlerimizi ne kadar etkileyeceði ortada iken, Bediüzzaman´ýn “Nasýl ki sarhoþluk, hakikî vazifelerden gelen elemleri ve ihtiyaçlarý sarhoþlukla muvakkaten unutturduðu cihetle menhus ve kýsa bir zevk verir; öyle de, böyle fani boðuþmalarý ve hadiseleri merakla takip etmek bir nevi sarhoþluktur“ (Emirdað Lâhikasý, 53) ifadeleri muvacehesinde, hiç olmazsa þu önemli zamanlarda elektromanyetik dalgalarýyla bilhassa mânevî zehirler neþreden ekranlardan ne kadar uzak durmamýz gereði ortadadýr.

Ynt: Ekranlar orucumuza zarar verir mi? By: mavi derinlik Date: 19 Aðustos 2011, 23:59:36
       Açlýðýmýzýn sadece bedeni yemeksiz býrakmak olmadýðýný biliyoruz zaten.. Ve tv de orucumuza hiç olumlu etki edecek gibi deðil.. Güzel programlar var tabii ama çoðunluk olarak zarar.. Allah Razý Olsun çok güzel anlatýlmýþ..

radyobeyan