Ýslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri
Pages: 1
Tevili Kabul Eden By: seymanur K Date: 17 Aðustos 2011, 13:51:20
Tevili Kabul Eden Ve Etmeyen Ýfadeler


Bir kimse bir þeye delaleti açýk olan bir sözü söyleyip sonra da bunu baþka bir anlama tevil etse, tevili kabul edilmez. Ancak kiþinin ikrarýnýn kendi zannýna dayandýðý bazý durumlar müstesnadýr.

Örneðin ric'î talak ile boþanan kadýn ric'atin olmadýðýný ikrar etse veya alýcý ile satýcý arasýnda anlaþmazlýðýn söz konusu olduðu durumda alýcý ma­lýn satýcýnýn mülkü olduðunu ikrar etse sonradan onlarýn bu sözler konusun­da yapacaklarý tevil kabul edilir. Tevil yapmalarý halinde onlarýn ikrarlarýnýn zahirinden anlaþýlan anlama göre hükmedilmez. Çünkü onlarýn ikrarlarýn­dan dönmeleri ikrarý nakzetmez. Ýkrarlarýný yorumlamada esas alýnacak tek þey onlarýn zanlarýdýr. Zannýn yalan olmasý ikrarý nakzetmez, çünkü zan ger­çekleþmiþtir. Bu "þöyle þöyle zannediyorum" deyip de sonradan "zanmm doðru çýkmadý" diyen kiþinin durumu gibidir.

Yine efendi, kitabet akdi yaptýðý kölesi taksidini ödediðinde ona "gidebi­lirsin, sen hürsün" dese sonra da ödenen taksidin baþkasýnýn hakký olduðu ortaya çýksa, efendi söylediði sözü kölesinin taksidi ödemesine binaen azat olacaðý anlamýnda tevil etse köle azat olmaz.

Buna benzer bir örnek de þudur: Bir kimse belli bir þahýs hakkýnda ölen kiþinin onun dýþýnda mirasçýsý olmadýðýna dair þahitlik etse sonra baþka bir mirasçý ortaya çýksa, mirasçý sayýsýný belirleme dýþýnda þahitliði geçerli olur. Çünkü kiþi þahitliðini zahir duruma dayandýrmýþtýr. Mirasçý sayýsýný sýnýrla­ma ise bunun dýþýnda kalmýþtýr.

Bunun daha pek çok örneði vardýr.

Tevilin batýný durum I diyanî hüküm açýsýndan kabul edilmesi

Bununla ilgili çeþitli durumlar söz konusudur:

1- Dil açýsýndan söylenen sözün tevili kabul eden bir söz olmasý. Bu du­rumda fetva açýsýndan tevil kabul edilmekle birlikte hüküm açýsýndan kabul edilmez.

Örneðin kiþi sarih bir lafýzla karýsýný boþadýktan sonra "Ben kadýnýn ba­ðýndan kurtulmasýný kastetmiþtim" dese hüküm açýsýndan onun sözü kabul edilmez. Bu konuda karýsýnýn onu tasdik etmesi de caiz olmaz. Hakimin kadým ona teslim etmesi de caiz deðildir. Çünkü hem kadýn hem hakim zahire göre amel etmekle emrolunmuþtur. Kadýn kocasýný tasdik etse bile Yüce Al­lah'ýn cinsel iliþkileri haram kýlma konusundaki hakký sebebiyle kadýnýn tas­dikine itibar edilmez.

Kiþi cariyesine "sen hürsün" dese, sonra da "nefsi ve ahlakýnýn hür olma­sýný kastetmiþtim" dese sözü kabul edilmez. Cariyenin kendisini ona teslim etmesi caiz olmaz. Yine Allah hakký olarak hür kadýnlar üzerine vacip olan haklan yerine getirmemesi caiz olmaz.

Kölenin de ayný durumda efendisini tasdik etmesi caiz olmaz. Allah hak­ký olarak, Cuma, cihad vb. hür insanlarýn mükellef tutulduðu ve yalnýzca hür insanlar üzerine vacip olan fiilleri terketmesi caiz olmaz. Çünkü efendinin hürriyeti ikrar etmesi bu sorumluluklarýn tümünün azat edilen kiþiye vacip olmasý hükmünü içerir.

Bir kimse baþkasýna ait bir hakký ikrar etse sonra ikrarýndan dönse, hak sahibi kendisini tasdik etmedikçe ikrardan dönüþü kabul edilmez. Havý ad­lý kitapta bu konu ile ilgili zikredilen þeylere itibar edilmez.

2- Dil açýsýndan lafzýn yorumlanamayacaðý bir anlamý kastetmesi. Örne­ðin kiþi yeme ve içme konusunda emir verip bununla boþama ve azat etmeye niyet etmesi gibi bir durumda bu ne kazaen ne de diyaneten kabul edilir. Boþama ve azat gibi konularda kiþi sarih lafzýndan sorum­lu tutulur.

3-  Lügatte yer alan lafzý lügatte kullanýlmadýðý bir anlamda kullanmaya kastetmek.

Bu konuda "vaz-ý hâs" diye ifade edilen bir görüþ ayrýlýðý bulunmaktadýr. Örneðin bir kimse ile önce gizli bir akit yaparak malý bin dirheme satan ve­ya satýn alan kiþi sonra baþkalarýnýn önünde "iki bin dirhem" diyerek akit yapar, ancak bin dirhemi kasteder.

4- Kullandýðý lafzýn lügatteki zahir anlamýna niyet etmekle birlikte kiþiden ne kazaen ne de diyaneten kabul edilmeyen, varlýðý ile yokluðu eþit kabul edilen, sözcüðün sözlükteki muktezasýna göre kabul edildiði du­rumlar.

Örneðin davalý yeminini tevil ederek veya "inþaallah" diyerek yemin et­se, yaptýðý geçersizdir. Onun niyetine itibar edilmez. Çünkü bu, yeminlerin fonksiyonunu iptal eder. Yeminler, hasmýn Allah'tan korkarak yalan yere ona teþebbüs etmekten çekinmesi için konmuþtur. Davalýnýn yeminini tevil etmesi geçerli olur ve niyetine itibar edilirse bu fayda ortadan kalkar. Bu se-' beple pek çok hak zayi olur, mallar ve namuslar helal olmadýðý halde helal sayýlmýþ olur. Mesela davalý "onu boþamadým", "onu azat etmedim", "önu satmadým", "onu öldürmedim", "ona iftirada bulunmadým" dese ve dilin imkanlarý ölçüsünde bu yeminleri iptal edecek þekilde yeminini tevil etse na­muslar, canlar, mallar ve þahsiyet haklarý çiðnenmiþ olur, hür insanlar satý­lýr, kadýnlar ile zina edilirdi. Davalýnýn tevilini muteber kabul etmek bu bü­yük fesatlara yol açtýðýndan tevili itibara alýnmamýþtýr. Bu, "lafzýn kaldýrabi­leceði niyet" kaidesinden istisna edilmiþtir.

Ödeme güçlüðü içinde bulunan bir kimse aleyhine bir hak iddiasýnda bu­lunulsa, davalý "iddia ettiði þeyi bana karþý hak etmiþ deðildir" dese sonra yeminini "þu anda hakkýn ona teslim edilmesini hak etmiyor" diye tevil etse tevili geçerli olur. Yemininden dolayý sorumlu tutulmaz. Çünkü burada onun teviline itibar etmek yukarýda belirttiðimiz kötülüklere sebep olma­maktadýr. Aksine hasmý, kiþinin ödeme güçlüðü içinde bulunduðunu bili­yorsa hakký istemekte zulmetmiþtir, ödeme güçlüðü içinde bulunduðunu bilmiyorsa hakký istemekte hata etmiþtir. Kiþilerin yanlýþlýðý ya da haksýzlýðý sebebiyle kaideler deðiþtirilemez. Haksýz tevil bundan farklýdýr. Çünkü bu kabul edilse yukarýda belirttiðimiz kötülüklere yol açar. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) þu sözleri bu anlamda anlaþýlmalýdýr: "Yemin, yemin talebinde bulu­nan kiþinin niyeti üzerine yapýlýr".[19] "Senin yeminin, arkadaþýnýn seni tasdik edeceði konu üzerinedir".[20] Yemin talep eden kiþiden kasýt hakim, arkadaþ­tan kasýt da hasýmdýr.

Liandaki yeminde de eþlerden biri yeminini tevil etse bu kabul edilmez, niyeti dikkate alýnmaz. Çünkü bu erkek açýsýndan kazif haddini, kadýn açý­sýndan zina haddini iptal etmeye yol açar. Kasame yeminlerinde davacýlarýn yemini ile emanet býrakýlan mallarýn geri verilmesi ve telefi konusundaki ye­minler de böyledir.


[19] Müslim, Eymân, 3,1274

[20] Müslim, Eymân, 3,1274




radyobeyan