Sahabe Hayatýndan Tablolar
Pages: 1
Ebu Eyyub El Ensari By: seymanur K Date: 07 Aðustos 2011, 11:12:09
EBU EYYUB EL-ENSARÎ

 

— Ýstanbul surlarýnýn dibine  gömülüyor —

Bu büyük sahabî; Neccar Oðullarýndan, Halid Ýbnu Zeyd Ýbnu Kü-leyb adýný taþýmaktadýr.

Lâkabý, Ebû Eyyub'tur ve Ensar'a mensuptur.

Biz müslümanlardan Ebû Eyyûb el-Ensarî'yi kim tanýmaz ki?

Allah onun adýný doðuda ve batýda meþhur etmiþtir. Yine, onun þe­ref ve itibarýný, halk arasýnda artýrmýþtýr. Bu, Rasûlüliah'ýn (s.a.v.) Me­dine'ye muhacir olarak gelip de, misafir olmak için bütün müslümart evlerinin arasýndan onun evini seçtiðinde olmuþtur. Ýþte bu, ona övünç olarak yeter.

Rasûlüliah'ýn (s.a.v.), Ebu Eyyub'un evinde misafir olmasýyla ilgili tekrarý çok zevkli bir hikâye vardýr:

Peygamber (s.a.v.) Medine'ye geldiðinde, halk onu en güzel þe­kilde karþýladý.

Onun gelip yerleþmesi için kalplerini açtýlar.

Evlerinin en iyi yerlerini onu misafir etmek için hazýrladýlar.

Fakat Rasûlüliah (s.a.v.) Medîne yakýnýndaki Küba'da dört gün kalmýþ ve orada takva üzere kuruian ilk mescidini yapmýþtý.

O, devesine binerek yola çýktý. Yesrib iieri gelenleri, Rasûlüllah'i (s.a.v.) kendi evlerinde misafir etme þerefine ermek arzusuyla, onun geçeceði yolda durup beklediler.

Devenin önüne geçip þöyle diyorlardý:

«— Yâ Rasûlüliah! Benim evimde kal, seni misafir etmek için her türlü imkâným var».

 Rasûlüllah (s.a.v.) da diyordu ki :

«— Býrakýn deveyi, o ne yapacaðýný bilir».

Deve yürüyor, bütün gözler onu takip ediyordu. Bir evi geçtiðinde, sahipleri üzülüp artýk ümitlerini kesiyorlardý.

Deve böyle yoluna devam ediyor, halk da onun peþinden gidiyor­du. Þanslý kimseyi öðrenmek için meraklanýyorlar, bu arada kendileri­nin kaçýrdýðý fýrsata üzülüyorlardý.

En sonunda deve, Ebû Eyyub el-Ensari'nÝn evinin önündeki boþ ar­sada çöktü. Fakat Rasûlüllah (s.a.v,) deveden inmedi.

Biraz sonra, deve kalkýp yürümeye baþladý. Rasûlüllah (s.a.v.) yu­larýný gevþetmiþti. Çok geçmedi, deve ayný yoldan geri dönüp  önceki yere çöktü.

Ýþte o anda, Ebû Eyyub el-Ensarî'nin kalbini büyük bir sevinç kap­ladý. Hemen Rasûlüllah'a (s.a.v,) koþup «hoþ geldin» dedi. Eþyasýný yüklendi. Sanki o, dünyanýn bütün hazinelerini taþýyordu. Böylece, Rasûlüllah'ý (s.a.v.) evine götürmüþ oldu.

Ebû Eyyub'un evi, üstte bir oda bulunan tek kattan ibaretti. Ra-sûlüllah'ýn (s.a.v.) kalmasý için üstteki odayý boþaltmýþtý. Fakat Rasû­lüllah (s.a.v.) alt katý yukarýya tercih etti. Ebû Eyyub'da onun isteðine uyup, onu arzu ettiði yere misafir etti.

Gece olunca, Rasûlüllah (s.a.v.) odasýna çekildi. Ebû Eyyub'ia ka­rýsý yukarýdaki odalarýna çýktýlar. Kapýyý kapattýktan sonra, Ebû Eyyub karýsýna dönüp dedi ki :

— Yazýklar olsun bize, biz ne yaptýk?»

«— Biz yukarýda, Rasûlüllah (s.a.v.) aþaðýda olur mu hiç?»

«— Biz peygamberle vahyin arasmdamýyýz? Öyleyse biz mutlaka helak olacaðýz».

Ne yaptýklarýný bilmez bir halde, onlarý bir þaþkýnlýk, piþmanlýk ve üzüntü almýþtý.

Biraz kendilerine gelir gelmez hemen, kaldýklarý odanýn Rasûlüllah'ýn (s.a.v.) üstüne rastlamayan bir tarafýna çekildiler ve odanýn ortasýna yaklaþmiyarak hep kenarlarda dolaþtýlar.

Sabah olunca, Ebû Eyyub Peygamber'e (s.a.v.) :

«— Vallahi, bu gece, ne benim ne de Ümmü Eyyub'un gözlerine uyku girdi», dedi. Rasûlüllah (s.a.v.) :

«—: Neden, ey Ebû Eyyub?» dedî. Ebû Eyyub :

«— Düþündüm ki, ben evin üstündeyim, sen altýndasýn. Ben hare­ket ettiðimde, senin üzerine toz toprak dökülüp seni rahatsýz etmiþ, dahasý, ben seninle vahyin arasýna girmiþ oldum». Rasûlüllah (s.a.v.) :

«— Bu kadar büyütme, Ebû Eyyub! Ziyaretçilerin çokluðu sebebiy­le, aþaðýda kalmamýzýn daha uygun olacaðýný düþündük», diye cevap verdi,

Ebû Eyyub anlatmaktadýr :

«Bir müddet,- Rasûlüilah'ýn (s.a.v.) orada kalmasýna itiraz etme­dim. Fakat bir gece, yukarýda testi kýrýlýp suyu döküldü. Rasûlüilah'ýn (s,a.v.) üzerine akar korkusuyla, yorgan olarak kullandýðýmýz bir örtüye suyu emdirdik.

Sabah olunca, Rasûlüilah'ýn (s.a.v.) yanýna gidip dedim ki :

«— Ey Allah'ýn Rasûlü! Bizim üstte, senin altta olman benim ho­þuma gitmiyor». Testi mes'elesini de anlattým. Ýsteðimi kabul edip, yu­karýya çýktý. Biz de aþaðýya indik».

Peygamber, (s.a.v.) Ebû Eyyub'un evinde yedi aya yakýn kaldý. Deve­nin çöktüðü boþ arsaya mescid yapýldý. Rasûlüllah (s.a.v.) da kendisi ve hanýmlarý için yapýlan odalara taþýndý. Böylece o, Ebû Eyyub'a komþu

oldu.

Ebû Eyyub, Rasûlüllah'ý {s.a.v.) tam anlamýyla sevmiþtir. Rasûlüllah fs.a.v.) da onu çok sevmiþtir. Peygamber (s.a.v.) onun evini adeta ken­di eviymiþ gibi kabul ediyordu.

Ýbnu Abbas anlatmaktadýr :

«— Hz. Ebû Bekir, öðle sýcaðýnda mescide geldi». Ömer onu görüp dedi ki :

«— Ebû Bekir! Niye bu saatte çýkýp geldin?» Ebûbekir :

«— Çok acýktýðým için, bu saatte çýktým geldim», dedi. Ömer ;

«— inan, benim çýkmamýn sebebi de bundan baþka bir þey deðil». dedi.

Onlar bu haldeyken, Rasûlüllah (s.a.v.) çýkageldi ve onlara sordu :

 «— Sizleri bu saatte çýkmaya zorlayan nedir?» Onlar :

«— Bizi bu saatte çýkmaya zorlayan, karýnlarýmýzýn açlýðýdýr», diye cevap verdiler.

Rasûlüllah (s.a.v.) da þöyle konuþtu :

«~ Allah'a yemin ederim ki, beni çýkmaya zorlayan da bundan baþkasý deðildir. Kalkýn, gidelim».

Kalkýp gittiler. Ebû Eyyub'un evinin kapýsýna geldiler. Ebû Eyyub, her gün Rasûlüllah (s.a.v.) için yemek ayýrýrdý. Eðer gecikir de vak­tinde gelmezse, ev halkýna yedirirdî.

Onlarý Ümmü Eyyub karþýladý. Rasûlüllah (s.a.v.) ve yanýndakilere : «Hoþgeldiniz» dedi. Rasûlüllah (s.a.v.) :

«—Ebû Eyyub nerede?» diye sordu. Ebû Eyyub —yakýndaki hur­malýkta çalýþýyordu— Rasûlüllah'ýn (s.a.v.) sesini duyup koþarak geldi ve o da Râsûlüllah (s.a.v.) ve yanýndakilere :

«— Hoþgeldinîz». deyip sözüne þöyle devam etti :

«— Ya Rasûlüllah! (s.a.v.) Bu, sizin gelme vaktiniz deðil». Rasû­lüllah (s.a.v.) :

«— Doðru söyledin», dedi. Sonra, Ebû Eyyub hurma aðaçlarýnýn yanýna gidip; içinde kurusu, olgunu ve tazesi bulunan bir hurma sal­kýmý kesti Rasûlüllah (s.a.v.) :

«— Bunu kesmeni istemedim. Bize, kuru hurma toplasaydm olur­du», dedi. Ebû Eyyub da þöyle dedi :

«— Ey Allah'ýn Rasûlü! Ben hem kuru hem olgun, hem de taze­sinden yemeni arzu ettim. Daha senin için bir de hayvan keseceðim». Rasûlüllah (s.a.v.) :

«— Eðer kesersen, saðilam kesme», dedi.

Ebû Eyyub bir oðlaðý tutup kesti. Sonra karýsýna :

«—Sen hamur yoðurup, bize ekmek yap. Sen iyi ekmek yaparsýn» dedi. Oðlaðýn yarýsýný alýp haþladý, yarýsýný da kýzarttý : Yemek pîþince, Rasûlüllah'la (s.a.v.) arkadaþlarýnýn önlerine konuldu, Hz. Peygamber oðlaktan bir parça alýp ekmeðin arasýna koydu ve þöyle dedi :

«— Ebû Eyyub! Çabuk bu parçayý Fatýma'ya götür. Birkaç günden beri o böyle yemek görmedi».

Yemeði yeyip doyduklarý zaman Peygamber (s.a.v.) :

«— Ekmek, et, kuru, taze ve olgun hurma!» dedi. Gözleri yaþardý ve tekrar dedi ki :

«— Allah'a yemin ederim ki, iþte bunlar, Kýyamet gününde hesabýný vereceðiniz nimetlerdir. Böyle nimetlere  kavuþup onlarý yerken :

—   Bismillah (Allah'ýn ismiyle) deyiniz. Doyduðunuzda da :

—  Bizi doyuran, bize nimetler veren ve iyilik eden Allah'a ham-doisun, deyiniz».

Sonra, Rasûlüllah (s.a.v.) kalkýp, Ebû Eyyub'a :

«— Yartn bize gel», dedi.

Birisi Rasûlüllah'a (s.a.v.) herhangi bir iyilik yapsa, hemen ona karþýlýk vermeyi çok severdi. Fakat Ebû Eyyub, Rasûlüllah'ýn (s.a.v.} bu sözünü duymamýþtý. (Ömer (r.a.) ona :

«— Peygamber (s.a.v.) yarýn senin ona gelmeni istiyor, Ebû Eyyub». dedi. Ebû Eyyub da :

«Baþ üstüne» dedi.

Ertesi gün, Ebû Eyyub Peygamber'e (s.a.v.) gitti. Rasûlüllah (s.a.v.) hizmetindeki küçük bir cariyeyi ona verip dedi ki :

«— Ona iyilik et, ya Ebû Eyyub! Çünkü, yanýmýzda kaldýðý sürece, biz ondan hep iyilik gördük».

Ebû Eyyub yanýnda cariyeyle birlikte evine döndü. Ümmü Eyyub onu görünce :

«— Bu kimin Ebû Eyyub?» dedi. Ebû Eyyub :

«—Bizim... Onu, Rasûlüllah (s.a.v.) baðýþladý», diye cevap verdi. Ümmü Eyyub :

«— O ne iyi baðýþlayýcýdýr. Ne güzel baðýþtýr bu», dedi. Ebû Eyyub : «Bizim ona iyilik etmemizi tavsiye etti», dedi. Ümmü Eyyub ;

«— RasûfüNah'ýn (s.a.v.) tavsiyesini yerine getirmek için, ona na­sýl davranalým» dedi. Ebû Eyyub :

«— Rasûlüllah'ýn (s.a.v.) tavsiyesini yerine getirmek için onu azat etmekten daha iyisini göremiyorum» cevabýný verdi. Ümmü Eyyub:

«— Doðru olaný buldun. En iyisi senin dediðin gibi». Sonra, cariyeyi azat etti.

Bunlar, Ebû Eyyub el-Ensarî'nin barýþtaki hayat sahnelerinden bir­kaçýdýr. Onun savaþtaki hayat sahneleri de enteresandýr...

Ebû Eyyub, hayatý boyunca savaþarak yaþamýþtýr. Hatta denilmiþtir ki : «O, Rasûlüllah (s.a.v.) devrinden baþlayarak Muaviye zamanýna ka­dar müslümanlarýn yaptýðý hiçbir savaþtan geri kalmamýþtýr. Ancak bir mazereti varsa katýlmamýþtýr».

Ebû Eyyub el-Ensarî'nin katýldýðý son savaþ, Ýstanbul'un fethi için­dir. Hz. Muaviye, oðlu Yezîd komutasýnda bir ordu hazýrlamýþtý. O sý­rada, Ebû Eyyub'un yaþý çok ilerlemiþti. Hemen hemen seksene yak­laþmýþtý. Bu durum, onu Yezîd'in sancaðý altýna girmekten ve Allah yolunda savaþmak için denizin dalgalarýyla boðuþmaktan alýkoymadý.

Fakat düþmanla savaþa girdikten bir süre sonra, Ebû Eyyub has­talandý. Savaþa devam etmedi. Yezîd ziyaretine geldi ve dedi ki :

«— Bir ihtiyacýn var mý, Ebû Eyyub!» O da þöyle cevap verdi :

«— Müslüman askerlerine benden selâm söyle ve onlara þöyle us» ;

«— Ebû Eyyub size, düþman topraðýnda ordunun varacaðý en ileri noktaya kadar yürümenizi, kendisinin de beraberinizde götürülmesini ve Ýstanbul surlarýnýn dibine gömülmesini tavsiye ediyor».

Müslüman askerleri, Rasûlüllah'ýn (s.a.v.) dostunun arzusuna uya­rak düþmana üst üste saldýrýda bulundular. Ebû Eyyub'u da yanlarýnda götürerek Ýstanbul surlarýna ulaþtýlar.

Ebû Eyyub ölünce orada bir mezar kazýp, onu gömdüler.

Allah Ebû Eyyub ei-Ensarî'ye rahmet etsin. O, yaþý seksen'e yak­laþtýðý halde Allah yolunda savaþmak için, þahlanmýþ atlarýn sýrtlarýnda ölmekten kaçýnmamýþtýr.[1]


 

 

[1] Ebû Eyyub hakkýnda geniþ bilgi için aþaðýdaki eserlere bakýnýz :

1- El-Ýsabe (es-Seade baskýsý), H/89-290

2- EI-Ýstîab (Haydarabad baskýsý), 1/152

3- Usdupl-ðabe,  V/143-144

4- Tehzîbu't-tehzîb, 111/90-91

5- Takrîbu't-tehzîb, 1/213

6- Ýbn Hayyat, s. 89,140,190,303

7- Tecrîdu esmai's-sahabe, 1/161

8- Huiasatu tezhibi tehzîbi'l-Kemal, s. 100-101

9- EI-Cerhu ve't-ta'dîl, cüz f, kýsým II, s. 131

10- Sýfetu's safve,  1/186-187

11- Et-Tabakatu'!-Kubra,  I fi/484-485

12- El-lber, 1/56

13- Ez-Zehebî, Tarîhu'l-Ýsiâm, II/327-328

14- Þezeratu'z-zeheb,   1/57

15- Dairetu'l-maarin-Ýslâmiyye, 1/309-310

16- El-Cem'u beyne ricali's-sahîhayn,  î/118-119

17- Ebu'l-futûh  et-Tunisî, Min ebîaline'llezine   sanau't-tarih,  s. 105-110

18- Silsüetu a'lemi'l-müslimîn {No: 4)

19- EI-A'!am,  U/336

Dr. Abdurrahman Re’fet el-Bâþâ, Sahabe Hayatýndan Tablolar, Uysal Kitabevi: 1/55-61.

Ynt: Ebu Eyyub El Ensari By: mavi derinlik Date: 08 Aðustos 2011, 00:40:20
         Allah Razý Olsun çok güzel imrenilecek Sahabilerimizden...

radyobeyan