Suheyb Er Rumi By: seymanur K Date: 07 Aðustos 2011, 10:53:33
SUHEYB ER-RÛMÎ
«Alýþ-veriþ kârlý oldu, Ebû Yahya, Alýþ-veriþ kârlý oldu...»[1]
Suheyb er-Rûmî...
Biz müslümanlardan bazýlarý Suheyb er-Rûmî'yi tanýmaz, onun bazý yönlerini ve hayatýnýn bir bölümünü iyi bilmez!
Fakat çoðumuzun bilmediði, Suheyb'in Rûmî (Bizanslý) olmadýðýdýr. Onun; babasý Benî Numeyr, anasý Benî Temîm kabilesine mensup halis bir arap olduðudur.
Suheyb'in Rûm'a (Bizans'a) nisbetine dair tarihin devamlý hafýzasýnda tutup sayfalarýnýn söyleyip durduðu bir hikâye vardýr.
Bisetten [2] yirmi yýl kadar önce, Ýran hükümdarý Kisra tarafýndan tayin edilen Sinan Ýbn-i Malik en-Numeyrî Ubulle'yi [3] idare ediyordu.
Onun, Suheyb isimli 5 yaþlarýnda çok sevdiði bir çocuðu vardý.
Suheyb, parlak yüzlü, kýzýl saçlý, gözlerinden zekâ fýþkýran, hareketli ve üstün kabiliyetli bir çocuktu.
Ayrýca o, neþ'eli ve iyi kalbli idi. Babasýna neþ'e verir, saltanatýnýn sýkýntý ve kederlerini alýr götürürdü.
Suheyb'in anasý; küçük oðlu, baz. akraba ve hizmetçi I eriyle birlikte dinlenmek için Irak'ta bulunan Senîyy köyüne gitmiþti. Rum ýbýzans) ordusundaki bazý küçük birlikler köye baskýn yapýp bekçileri öldürmüþler, mallarý yaðmalamýþlar ve köylüleri esir almýþlardý.
Esir aldýklarý kimseler arasýnda Suheyb de vardý.
Suheyb, Rum ülkesindeki köle pazarlarýnda satýþa çýkarýlmýþ ve elden ele dolaþmaya baþlamýþtý. Bir efendinin hizmetinden diðerine geçiyordu. Onun bu hali, Rum ülkesinin saraylarýný dolduran binlerce köleden farklý deðildi.
Bu durum Suheyb'e, Rum toplumunun derinliklerine inmek ve iç durumuna vakýf olmak imkânýný vermiþti. O, Rum saraylarýnda yuvalanan pislik ve ahlâksýzlýklarý gözleriyle görmüþ, orada iþlenen zulüm ve günahlarý kulaklarýyla duymuþ ve bu toplumdan tiksinmiþti.
Kendi kendine þöyle diyordu :
«— Böyle bir topluluðu ancak tufan temizler».
Suheyb Rum ülkesinde büyüyüp ve ora halkýnýn arasýnda, yetiþmesine, arapçayý unutmak üzere olmasýna raðmen, halinden çöl çocuðu bir arab olduðu kaybolmamýþtý.
Kölelikten kurtulup soydaþlarýna kavuþtuðu güne kadar hiç ümitsizliðe kapýlmamýþtý.
Bir hýristiyan kâhini efendisine :
«— Arap yarýmadasýndaki Mekke'den Meryem oðlu Ýsa'nýn Peygamberliðini tasdik edecek ve insanlarý karanlýklardan aydýnlýða çýkaracak bir peygamberin çýkacaðý zaman yaklaþmýþtýr» dediðini duyunca Suheyb'in arap ülkesine dönme arzusu çok artmýþtý.
Suheyb bir fýrsatýný bulup kölelikten kaçmýþ ve þehirlerin anasý, araplann sýðýnaðý ve beklenen peygamberin gönderildiði yer olan Mekke'ye yönelmiþti.
Mekke'ye gelip yerleþtiðinde, arapçayý iyi konuþamadýðýndan ve saçlarýnýn kýzýl renkte olmasýndan dolayý halk ona Rûmî (Bizanslý) Suheyb ismini vermiþti.
Suheyb, Mekke'nin ileri gelenlerinden Abdullah Ýbni Cüdan ile anlaþýp beraber ticaret yapmaya baþladýlar. Yaptýklarý bu ticaret sebebiyle, bol para kazandýlar.
Ancak Suheyb'in ticaret yapýp bol para kazanmasý ona hýristiyan kâhinin sözünü unutturmadý.
Ne zaman hatýrýna gelse, hemen kendi kendine soruyordu :
«— Bu ne zaman olacak?»
Çok geçmedi ona cevap geldi :
Bir gün Suheyb, bir yolculuktan Mekke'ye dönmüþtü. Ona :
Abdullah oðlu Muhammed'in peygamber olarak gönderilip, onun insanlarý tek olan Allah'a imana davet etmeye, adaletli olmaya, iyilik yapmaya teþvik etmeye, insanlarý kötülüklerden alakoymaya baþladýðý anlatýldý, O da ;
«— Bu, Emîn lâkabý verilen kimse deðil mi?» dedi.
«— Evet» dediler.
«— Kaldýðý yer neresi?»
«— Safa'da Erkam'ýn oðlu Erkam'ýn evi... Yalnýz Kureyþ'lilerden birinin seni görmemesine dikkat et. Eðer görürlerse, sana yapacaklarýný yaparlar... Sen kimsesiz birisisin. Seni koruyacak ne hýsýmýn, sana yardým edecek ne de akraban var».
Suheyb dikkatlice, Erkam'ýn evine gitti. Oraya vardýðýnda kapýda Ammar Ýbn Yasir'i gördü. Önceden onu tanýyordu. Bir an tereddüt etti. Sonra ona yaklaþýp :
«— Ne istiyorsun Ammar?» dedi. Ammar da :
«—Ya sen ne Ýstiyorsun?» diye cevap verdi. Suheyb :
«— Bu zatýn yanýna girip söylediklerini bizzat kendisinden duymak istiyorum» dedi.
«— Ben de bunu istiyorum». - Öyleyse Allah'ýn bereketi üzere birlikte girelim».
Suheyb Ýbn Sinan er-Rumî ile Ammar Ýbn Yasir Rasûlüllah'ýn (s.a.v.) huzuruna girip söylediklerini dinlediler. Göðüslerinde imanýn nuru parladý ve ona ellerini uzatmak için yarýþa girdiler. «Allah'dan baþka Tanrý yoktur, Muhammed onun kulu ve elçisidir» diye þehâdet getirdiler. Günün tamamýný içerde, onun hidâyet pýnarýndan Ýçerek ve onunla sohbet ederek geçirdiler. Gece olup ortalýk sakinleþince, karanlýkta her-biri; kalbine bütün dünyayý aydýnlatmaya yetecek kadar ýþýðý koyarak onun yanýndan ayrýldý.
Bilâl, Ammar, Sumeyye, Habbâb ve birçok mü'minle birlikte Suheyb de Kureyþ'in eziyetlerinden payýna düþeni almýþtý. Daða inse, onu param parça edecek olan Kureyþ'în iþkencelerine göðüs germiþti. Bütün bunlarý sakin ve sabýrlý bir gönülle kabul etmiþti, çünkü o Cennet'in yolunun sýkýntýlarla kuþatýlmýþ olduðunu biliyordu.
Rasûlüllah (s.a.v.) ashabýna Medine'ye hicret izni verdiðinde Suheyb, Rasûlüllah (s.a.v.) ve Ebû Bekir'le birlikte gitmeye karar verdi ama Kureyþ onun hicret kararýný anlayýp onu amacýndan alakoymuþtu. Ellerinden kurtulmamasi ve ticaretten kazandýðý altýn ve gümüþleri yanýnda götürmemesi için ona gözcüler dikmiþti.
Suheyb, Rasûlüliah'ia (s.a.v.) arkadaþýnýn hicretinden sonra onlara kavuþmak için fýrsat bekliyordu. Fakat istediði olmamýþtý. Çünkü gözcülerin gözleri hiç kapanmýyor, devamlý uyanýk duruyordu. Onun için hîle yapmaktan baþka çare bulamamýþtý.
Soðuk bir gecede Suheyb, sanki ihtiyacýný gideriyormuþ gibi birkaç defa helaya çýktý. Heladan çýkýyor arkasýndan tekrar gidiyordu.
Gözcüler birbirlerine :
«— Ýçiniz rahat olsun. Lât ve Uzza onu karnindakilerle uðraþtýrýyor» dediler. Daha sonra yataklarýna çekilip gözlerini uykuya teslim ettiler.
Suheyb böylece aralarýndan sýyrýlýp Medine'nin yolunu tuttu. Suheyb yola çýktýktan biraz sonra, gözcüler iþin farkýna varýp urpertiyle uykularýndan fýrladýlar. Yarýþ atlarýna binip dolu dizgin yola koyuldular ve ona yetiþtiler.
Suheyb onlarýn yaklaþtýðýný anlayýnca, yüksek bir yerde durdu. Sadaðýndan oklarý çýkarýp yayýna koydu ve þöyle dedi :
«— Kureyþliler! Vallahi siz benim çok iyi ok attýðýmý ve isabet
ettirdiðimi bilirsiniz.
Ben yanýmdaki oklarýn herbiriyle birinizi öldürmedikçe bana ulaþamazsýnýz.
Daha sonra da sizinle elimde kalan tek þeyim kýlýcýmla dövüþürüm».
Birisi ona þöyle dedi :
«—Vallahi, seni hem canýnla hem de malýnla bizden üstün bir halde býrakamayýz...
Sen Mekke'ye zayýf ve yoksul olarak geldin, zenginleþtin ve þimdiki haline ulaþtýn». O da þöyle cevap verdi :
«Malýmý size býrakýrsam, beni serbest býrakmaya ne dersiniz?» Onlar :
«—Tamam» dediler.
Böyiece onlara Mekke'deki evinde parasýný koyduðu yeri tarif etti. Onlar Mekke'ye gidip oradan parayý aldýlar ve sonra onu serbest býraktýlar.
Suheyb dînini kurtararak Medine'ye doðru hýzla yürümeye baþladý. Öyleki toplamak için ömür çiçeðini tükettiði malýna hiç üzülmeden. Her yorgunluk ve bitkinlik hissediþinde, Rasûlüllah'a (s.a.v.) olan özlemi artýyor, ona tekrar canlýlýk geliyor ve yürümeye devam ediyordu.
Küba'ya [4] vardýðýnda, Rasûlüllah (s.a.v.) onun geldiðini gördü ve sevinçle onu karþýlayýp þöyle dedi :
«— Atýþ-veriþ kârlý oldu, Ebû Yahya, alýþ-veriþ kârlý oldu». Bu sözü üç defa tekrarladý.
Suheyb'In yüzünde bir sevinç görüldü ve þöyle dedi
«— Vallahi, benden önce sana hiç kimse gelmedi ya Rasûlallah! Bunu sana ancak Cebrail haber vermiþtir».
Gerçekten aiýþ-veriþ kârlý olmuþtu... Bunu gökten gelen vahiy de doðrulamýþtý.
Buna Cebrâü de þâhid olmuþtu... Suheyb hakkýnda þu âyet nazil olmuþtu :
«Ýnsanlardan bir kýsmý da vardýr ki, Allah'ýn rýzasýný isteyerek nefsini Allah'a ibadet yolunda sarfeder. Allah ise kullarýna çok merhamet edicidir». (Bakara Sûresi, âyet : 207)
Ne mutlu Suheyb Ýbn-i Sinan er-Rûmî'ye... Onun sonu ne güzel olmuþtur.[5]..
[1] Allah'ýn Rasûlü Hz. Muhammed (S.A.V.)
[2] Bi’set : Peygamberliðin baþlangýç zamaný
[3] Ubulle : Sonradan Basra'ya katýlmýþ ©ski bir þehi
[4] Küba: Medine'nin iki mil uzaðýnda bir köy
[5] Suheyb er-Rumi hakkýnda geniþ bilgi için aþaðýdaki eserlere bakýnýz
1- El-Ýsabe, biyografi no: 4104
2-Tabakatu Ýbn Sa'd, ÝM/226
3- Usdu'l-ðabe, (il/30
4- El-ÝStîab (el-Ýsabonin hamiþinde), 11/174
5- Sýfetu's-safve, 1/169
6- El-Bidaye ve'n-nihaye, VH/318-319
7- Hayaîu's-sahabe, (Dördüncü ciltteki fihristlere bakýnýz)
8- EI-A'lâm
Dr. Abdurrahman Re’fet el-Bâþâ, Sahabe Hayatýndan Tablolar, Uysal Kitabevi: 1/155-160.