Ebu d Derda By: seymanur K Date: 07 Aðustos 2011, 10:52:23
EBÛ'D-DERDÂ
«Ebûd-Derdâ dünyayý, elleri ve göðsüyle kendinden uzaklaþtýrdý...»[1]
Künyesi Ebûd-Derdâ olan Uveymir Ýbn-i Malik el-Hazrecî, erkenden uykudan kalkýp evinin en yüksek yerine diktiði putuna gitti. Onu saygýyla selâmladýktan sonra, büyük ticarethanesinden getirdiði en güzel kokulardan sürdü ve üzerine has ipekten yeni bir örtü örttü. Bu ipek örtüyü dün ona, Yemen'den gelen tacirlerden birisi hediye etmiþti.
Güneþ yükselince Ebûd-Derdâ, ticarethanesine gitmek üzere evinden çýktý. Bir de ne görsün! Yesrîb'in cadde ve sokaklarý, Bedir'den dönmekte olan ve önlerinde de KureyþTý esirler bulunan Muhammed'in taraftarlarýyla dolup taþmýþtý. Oniara hiç bakmadan çekip gitti. Fakat az sonra, onlarýn arasýndaki Hazredi bir gence yönelip Abdullah Ýbn-i Ra-vaha'y1 sordu.
Hazredi genç ona þöyle cevap verdi :
«— Abdullah harpte güzel bir döðüþ çýkardý. Sað-saiim ve ganimet kazanarak döndü». Genç onu böyle savuþturmuþtu.
O gence, Ebû'd-Derdâ'nýn Abdullah Ýbn-i Ravaha'yý sormasý garip gelmemiþti. Çünkü onlarý birbirine baðlýyan kardeþlik ilgisinden herkesin haberi vardý. Ebû'd-Derdâ ile Abdullah Ýbn-i Ravaha Cahiliyye çaðýnda birbirlerini kardeþlik edindikleri Ýçin Ebû'd-Derdâ onu sormuþtu. Ýslâm gelince, Ýbn-i Ravaha onu (Ýslâm'ý) kabul etmiþ, Ebû'd-Derdâ ise reddetmiþti.
Ancak bu durum aralarýndaki sýký iliþkiyi bozmamýþtý. Çünkü Abdullah Ýbn-i Ravaha, zaman zaman onu ziyarete gelir, Ýslâm'a davet eder ve ömründen müþrik olarak geçirdiði her güne üzülürdü.
Ebû'd-Derdâ ticarethanesine girip yüksek koltuðuna kuruldu. Alýp -satmaya, kölelerine þöyle yapýn, böyle yapmayýn diye baðýrýp çaðýrmaya baþladý...
Ama evinde cereyan eden olaylardan haberi yoktu...
O saatlerde Abdullah Ýbn-i Ravaha birþey yapmaya niyet ederek, arkadaþý Ebû'd-Derdâ'nm evine gidiyordu.
Eve varýnca kapýyý açýk buldu ve Ebû'd-Derdâ'nm karýsý.Ümmü'd-Derdâ'yý avluda gördü ve ona þöyle dedi :
«— Es-Selâmü aleyki». Kadýn þöyle cevap verdi :
«— Ve aleyke-s-Selâm Ebû'd-Derdâ'nm kardeþi!»
— Ebû'd-Derdâ nerede?»
«—Ticarethaneye gitti, az sonra döner».
«— Ýçeri girmeme izin verir misin?»
Tabiî, memnuniyetle» deyip ona yol gösterdi ve odaya gö-
türdü.
Kadýn, fþi ve çocuklarýyla meþgul olmaya baþladý.
Abdullah Ýbn-i Ravaha, Ebû'd-Derdâ'nm put koyduðu odaya girdi ve yanýnda getirdiði keseri çýkarýp putun üzerine eðildi ve keserle onu parçalamaya baþladý. Bîr taraftan da þöyle diyordu :
«— Allah'ýn ismi yanýnda her þey batýldýr... Allah'ýn ismi yanýnda her þey batýldýr...»
Putu parçaladýktan sonra evden ayrýldý.
Ummu'd-Derdâ putun bulunduðu odaya girdi, onu kýrýk ve parça farýný daðýnýk bir halde görünce þöyle diyerek döðünmeye baþladý :
«—Mahvettin beni Ýbn Ravaha...
— Mahvettin beni Ýbn Ravaha...»
Az sonra Ebü'd-Derdâ evine döndü. Karýsýný putun bulunduðu odanýn kapýsýna oturmuþ, aðlayýp sýzlanýrken gördü. Yüzünde de kendisinden çekindiðini gösteren belirtiler vardý. Ebû'd-Derdâ :
«— Ne bu hal?» dedi. Karýsý :
«—Sen yokken Abdullah Ýbn Ravaha evimize gelip putunu gördüðün hale getirdi».
Ebû'd-Derdâ putu parça parça görünce öfkesinden ateþ püskürdü ve ondan öc almaya niyet etti. Fakat az sonra öfkesi daðýldý. Olanlarý düþündü ve þöyle dedi :
«— Eðer bu putta bîr hayýr olsaydý, bu kötülüðü kendinden de-federdi».
Hemen Abdullah Ýbn Ravaha'nin yanýna gidip beraberce Rasûlül-lah'a (s.a.v.) vardýlar. Ebû'd-Derdâ, Allah'ýn dînine girdiðini açýkladý. Böylece o, kabîlesinden Ýslâm'a en son giren oldu.
Ebû'd-Derdâ -ilk andan itibaren- vücudunun her zerresine karýþmýþ bir þekilde Allah'a ve Rasûiüne îman etti.
Kaçýrdýðý iyi iþlere çok piþman oldu. Arkadaþlarýnýn Allah'ýn dinini anlama, Kur'ân-ý ezberleme ve Allah katýnda kendileri için ayýrdýklarý ibadet ve takvada onu geçmelerine derin bir anlayýþ gösterdi.
Kaçýrdýklarýný, çok çalýþmak suretiyle telâfi etmeye ve onlara yetiþip öne geçinceye kadar gece-gündüz hiç durmadan çalýþmaya karar verdi.
Dünyadan el etek çekercesine ibadete sarýlýp, susamýþ gibi ilme atýldý. Sözlerini ezberlemek, ayetlerini derinliðine incelemek üzere Allah'ýn Kitab'ýna yöneldi.
Ticaretin kendisinde ibadetin tadýný bulandýrýp, ilim meclislerini kaçýrttýðýný görünce, hiç tereddüt etmeden ve üzülmeden onu býraktý.
Birisi ona bunu sormuþ, o da þöyie cevap vermiþti :
«—Allah'ýn Rasûlü'ne inanmadan önce tacir idim. Müslüman olduðumda, hem ticaret hem de ibadet etmek istedim. Ama benim için istediðim þey gerçekleþmedi. Ben de ticareti býrakýp ibadete yöneldim.
Daha sonra bu soruyu soran kiþiye bakýp þöyle dedi :
«— Ben, Aziz ve Gelîl olan Allah alýþ-veriþi haram kýldý demiyorum. Fakat ben, ticaret ve alýþ-verîþin kendilerini Allah'ýn zikrinden alakoy-mayan kimselerden olmak istiyorum».
Ebû'd-Derdâ sadece ticareti terketmedi. O dünyayý terketti. Dünyanýn süs ve zinetlerinden yüz çevirdi. Dünyalýk þeyler arasýnda neslini meydana getirecek katý bir lokma, vücudunu örtecek kaba bir elbiseyle yetindi. Soðuðu þiddetli, dondurucu bir gecede bir topluluk ona misafir oldu. Onlara sýcak bir yemek ikram etti. Fakat yorgan vermedi. Yatmak istediklerinde, yorgan isteyelim mi? istemeyelim mi? diye aralarýnda tartýþmaya baþladýlar. Birisi :
«— Ben gidip söyleyeceðim» dedi. Bir baþkasý :
«— Býrak gitme» dedi ama o gitti.
Ebû'd-Derdâ'nýn kaldýðý odanýn kapýsýna vardýðýnda; onun yatmýþ, karýsýnýn da yanýnda oturmakta olduðunu gördü. Fakat karýsýnýn üzerinde sýcaða ve soðuða faydasý olmayan hafif bir elbise vardý. Adam Ebû'd-Derdâ'ya þöyle dedi :
«— Senin de geceyi bizim gibi geçirdiðini görüyorum».
«— Eþyalarýnýz nerede?» Ebû'd-Derdâ þöyle cevap verdi
«—Bizim, ötede bir evimiz var, kazandýðýmýzýn hepsini hemen oraya gönderiyoruz. Eðer onlarýn bir kýsmýný buradaki evimizde býrakmýþ olsaydýk, mutlaka verirdik,
— Ayrýca, bizim ötedeki evimize gideceðimiz yolda hafifin aðýrdan daha iyi olduðu çetin bir yokuþ var. Biz aðýrlýklarýmýzý atmak istedik ki beiki geçeriz».
Arkasýndan adama :
—Anladýn mý?» dedi. Adam :
«— Evet, anladým. Allah sana iyilikle mukabele etsin».
Halifeliði sýrasýnda Hz. Ömer, Ebû'd-Derdâ'nýn Þam valisi olmasýný istedi. Ama o, kabul etmedi. Ömer'in ýsrarý üzerine :
«— Onlara Rablerinin Kitab'ýný, Peygamber'lerinin sünnetini öðretmek ve onlara namaz kýldýrmak için gitmeme razý olursan, giderim».
Ömer buna razý oldu ve o Þam'a gitti. Oraya varýnca halkýn konfora merak sardýðýný ve refaha daldýklarýný gördü. Bu durum onu endiþelendirdi. Halký mescide çaðýrdý. Orada toplandýlar, aralarýnda ayaða kalkýp þöyle dedi.
«— Ey Þamlýlar! Siz din kardeþlerisiniz, yurt komþularýsýnýz. Düþmanlara karþý birbirlerinizin yardýmcýlarýsýnýz.
Ey Þamlýlar! Beni sevmekten ve nasihatimi kabul etmekten aia-koyan nedir? Halbuki ben sizden hiçbir þey ummuyorum. Nasihatim sizedir. Benim geçimimi saðlayan da siz deðilsiniz.
Bu ne hal böyle! Alimlerinizin öte dünyaya göç ettiklerini ve cahillerinizin ise hâlâ ders almadýklarýný görüyorum. Allah'ýn sizin için tekeffül ettiklerine yöneldiðinizi ama size emredileni yapmadýðýnýzý görüyorum.
Yiyemiyeceðiniz þeyleri topladýðýnýzý, Oturamýyacaklarýnýzý bina ettiðinizi,
Eriþemiyeceklerinizi düþündüðünüzü görüyorum.
Sizden önceki kavimler topladýlar ve ümitlendiler. Çok geçmedi onlarýn topluluklarý yok oldu. Ümitleri aldanmaya, evleri kabirlere dönüþtü.
Ýþte dünyayý para ve çocukla dolduran Ad kavmi [2] Bugün benden Ad'ýn mirasýný iki dirhem karþýlýðýnda kim satýn almak ister?»
Halk aðlamaya baþladý, öyle ki hýçkýrýklarý mescidin dýþýndan duyuluyordu.
O günden itibaren Ebû'd-Derdâ, Þam halký arasýnda ve çarþiiarda dolaþmaya baþlamýþtý.
Her münâsebetten istifade ederek ve her fýrsatý ganimet bilerek soru soranlara cevap veriyor, bilmeyenlere öðretiyor ve gafilleri uyandýrýyordu.
Bir defasýnda birkaç kiþiyle karþýlaþmýþtý. Onlar bir adamýn baþýna toplanmýþlar, ona hem vuruyorlar, hem de hakaret ediyorlardý. Yanlarýna gelip sordu :
«— Ne oluyor?»
«— Bu adam büyük bir günâha düþmüþ» dediler.
«— Ne dersiniz? Eðer bîr kuyuya düþmüþ olsaydý oradan çýkamaz mýydýnýz?»
«— Evet, çýkarýrdýk».
«— Ona kötü söz söylemeyin, onu dövmeyin. Ona ancak öðüt verip öðretin ve sizi onun günâhýna düþmekten koruyan Allah'a hamde-diniz».
«— Sen ona kýzmýyor musun?»
«— Ben sadece onun yaptýðý iþe kýzýyorum. Eðer onu terkederse, o benim kardeþimdir».
Bunun üzerine adam tevbe ettiðini açýklayarak aðlamaya baþiadý.
Ýþte bir genç Ebû'd-Derdâ'ya gelip þöyle diyor :
«—'Bana tavsiyede bulun, ey Rasûlüliah'ýn (s.a.v.) sahabisl!» Ebû'd-Derdâ da ona þöyle diyor :
«— Oðlum! Bolluk zamanýnda Allah'ý an ki, sýkýntýda o da seni ansýn.
Ya alim, ya öðrenci, ya da dinleyici ol, dördüncüsü olma [3] çünkü helak olursun.
Yavrum, mescid evin olsun». Rasûlüllah'ýn (s.a.v.) þöyle buyurduðunu duymuþtum :
«Mescidler her Allah'tan korkanýn evidir. Aziz ve Celîl olan Allah, m'escidleri evleri haline getiren kimseler için, rahatlýk ve rahmet vermeye, sýratý da Allah'ýn hoþnutluðuyla geçmeye kefil olmuþtur».
Birkaç genç yol kenarýna oturmuþ, hem sohbet etmekteler, hem de gelip geçenlere bakmaktadýrlar. Ebû'd-Derdâ yanlarýna gelip þöyle, dedi :
«— Çocuklarým! Müslüman kiþinin oturacaðý yer evidir. Orada kendini ve gözünü kötülüklerden korur. Çarþý ve pazarlarda oturmaktan sakýnýn. Çünkü böyle bir hareket insaný boþ þeylerle meþgul edip oyalar».
Ebû'd-Derdâ Þam'da oturduðu sýralarda, Muaviye Îbnl-Ebû Sufyan onun kýzý Derdâ'yi oðlu Yezîd'Ie evlendirmek istedi. Ebû'd-Derdâ kýzýný Yezîd'e vermeyi kabul etmedi. Dinini ve ahiâkýný beðendiði, halktan müslüman bir gence verdi. Bu halk içinde yayýldý. Þöyle konuþulmaya baþlandý ;
«— Muaviye'nin oðlu Yezîd, Ebû'd-Derdâ'nýn kýzýyla niþanlanmýþ, kýzýn babasý kabul etmeyip, onu halktan bir müslümania evlendirmiþ».
Birisi Ebû'd-Derdâ'ya böyle yapmasýnýn sebebini sorduðunda þöyle cevap verdi :
«— Bu davranýþýmla sadece Derdâ'nýn iyiliðini düþündüm». «— Nasýl?»
«— Derdâ'nýn huzurunda hizmet eden köleler beklerse ve o parýltýlarý göz kamaþtýran saraylarda oturursa siz onun hakkýnda ne düþünürsünüz...?
O zaman dîni nerede olur?!»
Yine Ebû'd-Derdâ Þam diyarýndayken, durumlarýný araþtýrmak üzere Mü'minlerin Emîri Ömer Ýbnu'i-Hattab onlarýn yanma geldi. Arkadaþý, Ebû'd-Derdâ'yý geceleyin evinde ziyaret etti. Kapýya gitti. Gördü ki, kapý kapalý deðil, evin ýþýðý da yoktu. Ebû'd-Derdâ Ömer'in sesini duyunca, kalkýp yanýna geldi, hoþ geldin dedi ve onu bir yere oturttu.
Karanlýkta birbirlerini görmeksizin, karþýlýklý konuþmaya baþladýlar.
Hz. Ömer araþtýrdý ki, Ebû'd-Derdâ'nýn yastýðýnýn bir eðerden, yataðýnýn çakýl taþlarýndan, elbisenin ise Þam'ýn soðuðunda hiçbir faydasý olmayan ince bir elbiseden ibaret olduðunu anladý. Ömer :
«— Allah iyiliðini versin, sana geçimini saðlamak için maaþ baðlamadým mý? Sana göndermedim mi?» dedi.
«— Ömer! Rasûlüllah'ýn [s.a.v.) bize söylediði bir hadisi hatýrlamýyor musun?»
«—Hangisi o?»
«— Rasûlüllah : «Sizin dünyadaki malýnýz bir yolcunun azýðý I dar olsun» demedi mi?»
«— Evet».
«_. Ondan sonra biz ne yaptýk ya?»
Ömer aðladý, Ebû'd-Derdâ aðladý. Sabaha kadar hiç durmadan að ladýiar...
Ebû'd-Derdâ ölünceye kadar, Þam'da halka vaaz vermeye ve onlara Kitab'la hikmeti öðretmeye devam etti. Ölmeden önce, hastalandýðýnda arkadaþlarý yanýna girip þöyle sordular :
«— Þikayetin nedir?»
«— Günahlarým».
«—Canýn birþey istiyor mu?»
«— Rabbimin affýný».
Sonra etrafýndakilere :
«— Bana Lâ ilahe îila'llah, Muhammedün Rasûlüllah, deyiniz Bunu tekrar ede ede hayata gözlerini yumdu.
Ebû'd-Derdâ Rabbine kavuþunca, Avf Ýbn Malik el-Eþcaî [4] sinda, yeþil, geniþ ve gölgeli bir çayýrlýk gördü. Çayýrlýkta deriden yapýlmýþ büyük bir çadýr vardý. Çadýrýn etrafýnda da gözün öylesini asla görmediði yatan bir koyun sürüsü.
«— Bu kimin?» dedi. Ona :
«— Abdurrahman Ýbn Avf in» denildi.
Abdurrahman Ýbn Avf çadýrdan çýkýp yanma geldi ve þöyle dedi :
«— Ey Ýbn Malik! Bu, Azîz ve Ceiîl olan Allah'ýn Kur'ân'da bize va-dettiði þeylerdir. Eðer bu yolun üzerine çýkýp baksaydýn, gözünün görmediðini görür, kulaðýnýn duymadýðýný duyar, aklýndan geçirmediðin þeyleri görürdün». Ýbn Malik sordu :
«— Bütün bunlar kime ait? Ey Ebu Muhammedi» Abdurrahman Ýbn Avf þöyle cevap verdi :
«— Azîz ve Ceiîl olan Allah, bunlarý Ebû'd-Derdâ için hazýrlamýþ týr. Çünkü o, dünya sýkýntýlarýný elleriyle (sadakayla) ve göðsüyle (kurbanla) defederdî».[5]
[1] Abdurrahmâm Ýbn-Ý Avf (R.A.)
[2] Hûd Peygamber'in kavmidir. Peygamberlerine isyan ettikleri için, Allah helâk etmiþtir
[3] Dördüncü ile cahil'i kasdetmektedir
[4] Kahramanliðýyla meþhur bir Sahâbi'dir
[5] Ebu'd-Derda hakkýnda geniþ bilgi için aþaðýdaki eserlere bakýnýz
1- El-Ýsabe, biyografi no: 6117
2- El-Ýstîab (Et-Ýsabe'nin hamiþinde), ÝTÝ/15, ÝV/159
3- Üsdu'l-ðabe, ÝV/159
4- Hýlyetu'i-evliya, I/308
5- Husnu'-sahabe, s, 218
6- Sýfetu's-safve, 1/257
7- Ez-Zehebî, Tarîhu'l-Ýslâm, K/107
8- Hayatu's-sahabe (fihristlere bakýnýz).
9- El-Kevakibu'd-durriyye, 1/45 10-Ez-ZirÝklî, el-Â'lâm, V/281
Dr. Abdurrahman Re’fet el-Bâþâ, Sahabe Hayatýndan Tablolar, Uysal Kitabevi: 1/161-169.