Sahabe Hayatýndan Tablolar
Pages: 1
Esma Bint Ebi Bekr By: seymanur K Date: 05 Aðustos 2011, 13:42:37
ÝKÝ KEMERLÝ ESMA BÝNT EBÎ BEKR


«Esma,  yüz sene  yaþamýþtýr.  Onun ne tek bir diþi düþmüþ,   ne de aklýndan bir eksilme olmuþtur.»[1]

Bu haným sahabîmiz; þerefi bütün yönlerinden elde etmiþtir. Ba­basý sahâbîdir, dedesi sahâbîdir. Kýzkardeþi sahâbîdir. Kocasý sahâbî-dir, oðlu sahâbîdir...

Bunlar, þeref ve övünç olarak ona yeter...

Babasý, saðlýðýnda Rasûlüllah'ýn (s.a.v.)  dostu, vafâtýndan  sonra

halîfesi olan Ebû Bekir es-Sýddîk'tir...

Dedesi; Ebû Bekr'in babasý Ebû Atîk'tir.

Kýzkardeþi; mü'minlerin annesi temiz, pâk, Aiþe'dir.

Kocasý, Rasûlüllah'ýn (s.a.v.) dostu ez-Zubeyr ibnu'l-Avvam'd

Oðlu;  Abdullah ibnu'z-Zubeyr'dir...

Ýþte bu —kýsaca— Esma bint-i Ebî Bekir es-Sýddîk'tir.

O kadar...

Esma, Ýslâm'a ilk giren kadýnlardandý. Bu büyük fazilette 17 kiþi­nin dýþýnda kimse onun önüne geçmemiþti. Ona «Ýki Kemerli» lâkabý verilmiþtir. Medine'ye hicret ettikleri gün, Hz. Peygamber'ie babasý­na yiyecek ve su tulumu hazýrlamýþtý. Onlarý baðlayacak birþey bula­mayýnca, kemerini ikiye bölmüþ, birisiyle azýk torbasýný, diðeriyle de su kabýný baðlamýþtý. Hz. Peygamber, o iki kemerin yerine Cennet'te, ona iki kemer vermesi  için Allah'a dua etmiþti.

Ýþte bundan dolayý ona, «Ýki Kemerfi» lâkabý verilmiþti.

Onunla, ez-Zubeyr Îbnu'l-Avvam evlenmiþti. Ez-Zubeyr, yoksul bir gençti. Hizmetini görecek hizmetçisi ve ailesini rahat içinde yaþata­cak parasý yoktu. Sadece bir atý vardý.

Esma ona iyi bir eþ oldu. Kocasýnýn hizmetini görür, atýný týmar eder, otlatýr ve ona yem hazýrlardý. Nihayet Allah, ez-Zubeyr'e yardým etti ve o sahabenin en zenginlerinden oldu.

Esma Allah ve Rasûl'üne sýðýnmak için Medîne'ye hicret etmek istediðinde, oðlu Abdullah Ýbni'b-Zubeyr'e hamileliðinin son günlerin-deydi. Bu durum onun, uzun ve meþakkatli yolculuða çýkmasýna engel olmadý. Küba'ya varýnca çocuðunu doðurdu. Müslümanlar, Allahu ek-ber ve lâ ilahe illallah diye baðýrdýlar. Çünkü o, Muhacirler'in Medi­ne'de doðan ilk çocuðu idi. Onu Rasûlullah'a (s.a.v.) götürüp kucaðýna verdiler. Rasûlüllah (s.a.v.) biraz tükrüðünden alýp çocuðun aðzýna koy­du. Sonra da onun için dua etti...

Böylece onun kamýna ilk giren, Rasûlullah'ýn (s.a.v.) tükrüðü oldu.

Erkeklerden pek azýnda bulunan iyi hasletler, güzel huylar ve me­tanet Esma Bint Ebî Bekr'de biraraya gelmiþti.

O, darbý mesel haline gelecek kadar cömertti. Oðlu Abdullah þöy­le anlatýr:

«—, 3en þimdiye kadar, teyzem Aiþe ve Annem Esma'dan daha cömert kadýn görmedim. Ancak onlarýn cümertlikleri farklýdýr. Teyzem bazi þeyleri biriktirmeye çalýþýrdý. Bir miktar biriktirince, onu ihtiyaç sahipleri arasýnda taksim ederdi. Annem ise hiçbir þeyi ertesi güne kadar bekletmezdi...»

Bundan baþka Esma, güç durumlarda iþleri  iyi  idare eden akýllý bir kadýndý...

Ýþte bunlardan biri: Sýddîk, Hicret'e Rasûlüllah'la (s.a.v.) birlikte çýktýðýnda, altý bin dirhem kadar olan bütün parasýný yanýna almýþ, çoluk çocuðuna hiçbir þey býrakmamýþtý...

Babasý Ebu Kuhafe, onun gittiðini öðrenince —henüz müþrik idi— onun evine geldi ve Esma'ya:

«— Canýyla sizi yaktýktan sonra, parasýyla da sizi yaktýðýný tah­min ediyorum» dedi.

Esma da þöyle cevap verdi:

«— Hayýr, dedeciðim! Bize birçok para býraktý.» Sonra bazý çakýl­larý alýp duvardaki para oyuðuna koydu. Üzerine bir örtü örttü. Dede­sinin elinden tutup —kör idi— þöyle dedi:

«— Dedeciðim! Bak, bize ne kadar para býraktý». Dedesi örtünün üzerine elini koydu.

«— Fena deðil... Bunlarýn hepsini size býrakmakla iyi etmiþ...»

Esma bu hareketiyle, ihtiyarýn içini rahatlatmak ve ona para ver­dirmemek istemiþti.

Çünkü o, dedesi de olsa hiçbir müþriðin kendisine iyilikte bu Ýunmasýný istemiyordu.

Tarih, Esma Bint Ebî Bekr'in bütün davranýþlarýný unutsa, oðîu Abdullah'la son defa karþýlaþtýðýnda onun gösterdiði metaneti, karar verme ve îman gücünü asla unutmayacaktýr.

Bunun hikâyesi de þöyledir:

Yezîd Ýbn-i Muaviye'den sonra, halîfe olarak oðlu Abdullah Ýbnu'z-Zubeyr'e beyat edilmiþti. Hicaz, Mýsýr, Irak, Horasan ve Kuzey Arabis­tan'ýn büyük kýsmý ona itaat etmiþti.

Fakat Umeyye oðullarý, el-Haccac Ýbn-i Yusuf es-Sekafî komuta­sýnda büyük bir orduyu onunla harbetmek için hemen harekete geçir­diler. Ýki taraf arasýnda, Ýbnu'z-Zubeyr'în çeþitli kahramanlýklar gös­terdiði çarpýþmalar oldu.

Ancak arkadaþlarý yavaþ yavaþ yanýndan ayrýlmaya baþladýlar. Ab­dullah ve yanýndakiler, Allah'ýn evine sýðýnýp orada saklandýlar.

Ölmeden birkaç saat önce annesi Esma'nýn yanýna gitti —annesi gözleri görmez yaþlý bir haldeydi— ve þöyle konuþtu:

«—Es-selâmu aleyki ve rahmetullahi ve berakâtuhu, anneciðim!»

«_ Aleyke's-selâm Abdullah... Haccac'ýn mancýnýklarýnýn Ha-rem'deki askerlerine fýrlattýðý taþlar, Mekke'nin evlerini titretirken, bu saatte gelmene sebep nedir?»

tt—.'Seninle istiþarede bulunmak için geldim.»

«— Benimle istiþarede bulunacaksýn ha!... Hangi konuda?!»

«__ Askerler, e!-Haccac'tan korktuklarý veya onun saðladýðý i kânlarý arzu ettikleri için, beni periþan bîr halde býrakýp gittiler. Hattâ çocuklarým ve akrabalarým benden ayrýldýlar. Yanýmda adamlarýmdan çok azý kaldý. Onlar büyük gayret gösterseler de ancak bir veya iki saat dayanabilirler. Umeyye oðullarýnýn elçileri, eðer silâhý býrakýr, Abdülmelik Ýbn-i Mervan'a beyat edersem, dünyada ne Ýstersem ve­receklerini söylüyorlar. Sen ne dersin?»

Esma yüksek sesle þöyle cevap verdi:

«— Meseie senin meselen, Abdullah! Sen kendini daha iyi bilir­sin... Eðer hak yolda olduðuna inanýyorsan ve hakk'a davet ediyorsan senin sancaðýnýn altýnda öldürülen arkadaþlarýnýn sabrettiði gibi ser de sabret ve savaþ...

Eðer dünyayý istiyorsan, sen ne kötü kulsun, kendini de arkadaþ­larýný  da mahvetmiþ olursun».

«—- Fakat bugün ben mutlaka öldürülmüþ olacaðým».

«— Bu; Umeyye oðullarý çocuklarýnýn kellenle oynamasý için, is­teyerek canýný el-Haccac'a teslim etmenden daha hayýrlýdýr».

«— Ben öldürülmekten korkmuyorum, ancak benim organlarýmý kesip koparmalarýndan korkuyorum».

«— Kiþinin ölümden sonra korkacaðý birþey yoktur. Ölü koyun derisinin yüzülmesi acý vermez...»

Abdullah'ýn yüzünde memnuniyet ifadesi belirdi ve þöyle dedi:

«— Sen ne mübarek bir annesin. Senin ne mübarek hasletlerin var. Ben, bu saatte sana, bunlarý iþitmek için geldim. Allah biliyor, ben ne gevþedim, ne de gücümü kaybettim. Yine Allah þahittir ki, yaptýklarýmý dünya ve zînetlerini sevdiðim için yapmadým, ancak Al­lah'ýn haram kýldýðý þeylerin mubah görülmesine gazaplanacaðý  için yaptým. Ýþte ben, istediðin þeye doðru gidiyorum. Öldürüldüðümde ba­na üzülme, iþini Allah'a havale et...»

«— Ben sana ancak bâtýl uðrunda öldürülürsen üzülürüm».

«— Oðlunun þimdiye kadar hiçbir kötüyü yapmaya kasdetmediði-ne, hiçbir yüz kýzartýcý Ýþi yapmadýðýna, Allah'ýn hükmünden sapmadý­ðýna, hiçbir emanete hiyânet etmediðine, hiçbir müsfüman ve zýmmî-ye. haksýzlýk etmek istemediðine ve onun yanýnda hiçbir þeyin; Azîz ve Celîl olan Allah'ýn rýzasýndan daha üstün olmadýðýna inan...

Bunlarý kendimi temize çýkarmak için söylemiyorum. Allah beni, benden daha iyi bifir. O sözleri sadece kalbime sabrý sokmak için söy-

«— Seni, kendisinin ve benim istediðim þey üzerinde kýlan Al­lah'a hâmdoisun... Yavrucuðum! Seni koklamam ve vücuduna dokun­mam için bana yaklaþ. Belki, bu, seninle sön görüþmemiz olur».

Abdullah annesinin ellerini ve ayaklarýný öptü. Annesi de oðlu­nun yüzünü ve baþýný hem kokladý hem de öptü. Elleriyle vücuduna dokundu.

Az sonra ellerini çekip þöyle dedi:

«— Abdullah! Bu giydiðin nedir?!»

«— Zýrhým».

«— Yavrum! Bu, þehîd olmak isteyenin elbisesi deðildir».

«— Ben bu zýrhý, senin hatýrýný hoþ etmek ve içini yatýþtýrmak için giydim».

«— Onu çýkar. Böylesi senin hamiyetin ve cesaretin için daha saðlam, sýçraman için daha güçlü ve hareket etmen için daha hafif­tir. Fakat onun yerine uzun pantolon giy. Yere yýkýldýðýnda ayýp yer­lerin açýlmaz».

Abdullah  Ýbnu'z-Zubeyr zýrhýný çýkardý. Üzerine pantolonunu giy­di. Harbe devam etmek için þöyle diyerek Harem'e gitti:

«— Anneciðim! Bana duâ etmeyi ihmâl etme.» Esma ellerini semaya kaldýrýp:

—. Allah'ým!  Gece karanlýðýnda insanlar uyurken   onun   nama; kýlmak üzere uzun süre ayakta kalmasýna ve aðlamasýna acý...

Allah'ým! Oruç tutmak üzere Mekke'yle Medine'nin sýcaklarýndý aç ve susuz kalmasýna acý...

Allah'ým! Onun anne ve babasýna itaat etmesine acý...

Allah'ým! Onu sana havâte ettim. Onun için takdir ettiðine razý oldum. Bana ondan dolayý sabredenler sevabý ver» dedi.

O gün güneþ batmadan Abdullah Ýbnu'z-Zubeyr, Rabbîne kavuþ­tu. Onun ölümünün üzerinden on günden fazla geçmeden annesi Esma birit-i Ebî Bekir de yüz yaþýna ulaþmýþ, tek bir diþi dökülmemiþ ve'

aklýndan birþey eksiimemiþ olarak Rabbine kavuþtu.[2]


 

 



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Tarihçiler

 

[2] Esma Bint Ebî Bekr hakkýnda geniþ bilgi için aþaðýdaki eserlere bakýnýz:

1- El-Ýsabe, biyografi no: 46.

2- Usdul'-ðabe, V/392-393,

3- El-Ýstîab (Haydarabad baskýsý), (f/704-705.

4- Tehzîbu't-tehzîb, XH/397.

5- Sifetu's-safve, 11/31-32.

6- Þezeratu'z-Zeheb, r/80.

7- Ez-Zehebî, Tarîhu'I-Ýslâm, lil/133-137.

8- El-Bidaye ve'n-nihaye, Vlll/346.

9- Dr. el-Harputlu, Abdullah Ýbnu'z Zubeyr, Arap büyükleri dizisinden.

10- A'Iamu'n-nisa (el-Kehhale'nin),  I/36.

11- Kalâîdu'I-Cuman, s. 149.

12- Siyeru A'lâmi'n-Nubela, H/208.

13- En-Nucumu'z-2ahire, 1/189.

14- El-Muhabber, s. 22, 54,100,

Dr. Abdurrahman Re’fet el-Bâþâ, Sahabe Hayatýndan Tablolar, Uysal Kitabevi: 1/355-360.



radyobeyan