Organize Tepkiler By: seymanur K Date: 29 Temmuz 2011, 16:39:45
Organize Tepkiler
Düþündü, ölçtü, biçti. Kahrolasý nasýl da ölçtü, biçti. Sonra baktý. Sonra kaþýný çattý, suratýný astý. Sonra da arkasýný döndü, büyüklük tasladý; 'Bu bir yerlerden öðrenilmiþ sihirden baþka bir þey deðil. Bu sadece bir insan sözü' dedi. [1]
Mekke'nin müþrik eþrafý, Resulüllah'm liderliðinde baþlayan Ýslâm davetine veya Resulüllah'm bizzat þahsýna deðiþik gerekçelerle tepkide bulundular. Bu gerekçelerine baðlý olmak üzere Ýslâm davetini yok edebilmenin planlarýný düþünüp, bu planlar dahilinde gerekli giriþimlerde bulundular. Ýslâm davetiyle muhatap oluþlarýnýn ilk günlerinde Ebû Talib'le görüþüp, ondan yeðenine engel olmasýný istemeleri, islâm davetini durdurma amacý taþýyan sistemli giriþimlerinin ilk örneðini oluþturdu. Fakat çok geçmeden eþrafý derin düþüncelere sevk eden bir durum açýða çýktý. Hac zamaný yaklaþmýþtý. Kýsa bir süre sonra çevre bölgelerden birçok insan Mekke'ye gelecekti. Bu durum Mekke eþrafýný düþündürüp, korkuttu. Çünkü, çevre bölgelerden Mekke'ye gelenlerin, Ýslâm davetinin yaygýnlýk kazanmasýndan Mekke eþrafýný sorumlu tutup, putlarýný korumadýklarý ve dinlerini iyi temsil edemedikleri için Mekke'ye yönelik düþmanca giriþimlerde bulunmalarý söz konusuydu. Ýslâm davetine izin verdikleri için Mekke toplumunu cezalandýrmaya kalkýþmalarý kuvvetli bir ihtimaldi. Bu korkuyu, yakýn akrabalarýna Ýslâm'ý anlatmak için verdiði yemek daveti sýrasýnda Resulüllah'a karþý çýkan Ebû Leheb açýkça ifade etmiþ ve þöyle demiþti: 'Þunu bil ki, senin kavmin, seni tüm Araplara karþý koruyacak güçte deðildir. Sen kavminin baþýna büyük bir belâ açýyorsun. Bu nedenle Arap kabileleri bütün güçleriyle üzerimize çullanmadan, bizler ellerimizi çabuk tutup seni nakþetmemiz gerekir. Bu, seni tüm Araplara karþý korumaktan daha kolaydýr.' Eþraftan diðer bazýlarý ise kendilerine gerçekleþtirilen davet karþýsýnda 'Sana uyarsak yurdumuzdan atýlýrýz' demiþlerdi.
Mekke ileri gelenleri, korktuklarý durumun gerçekleþmemesi için, tez elden bir çare bulmalýydýlar. Zira, hac mevsimi iyice yaklaþmýþtý. Mekke þehir meclisi konumundaki Dâru'n Nedve'de olaðanüstü gündemle bir toplantý tertip edilmesine karar verdiler. Toplantýnýn baþkanlýðýný, eþrafýn en yaþlýlarýndan ve Mekke þehir devletinin en nüfuzlu þahsiyetlerinden Velid b. Muðire yaptý. Velid b. Muðire bir konuþma yaparak, niçin toplandýklarýný, toplanmalarýnýn gerekçesi olan problemin ne olduðunu açýkladý: 'Ey KureyþHler! Hac mevsimi iyice yaklaþtý. Kýsa bir süre sonra Araplar gruplar halinde Mekke'ye gelecekler. Gelince de Muhammed'in ve arkadaþlarýnýn davasýndan haberdar olacaklar. Bu konuda bizlere bazý þeyler soracaklar. Onlarýn sorularýna her birimiz kendimizce bir þeyler söyleyeceðiz, fier birimiz ayrý þey söylersek yalanýmýz açýða çýkar. Gelin þimdi bu konuda bir harara varýp, görüþ birliðine ulaþalým. Böylelikle hepimizin cevabý ayný olur. Bu ise inandýrýcýlýðýmýzý artýrýr'. Toplantýya katýlanlar, konu ile ilgili olmak üzere Velid b. Muði-re'nin görüþünün ne olduðunu sordular; 'Ey Abdýiþems'in babasý! önce sen fikrini söyle. Bu konuda görüþünle bize yol göster' dediler. Velid b. Muðire, konuyla ilgili bir kararýnýn bulunmadýðým, bu nedenle herkesin fikrini açýklamasýnýn uygun olacaðýný bildirdi: 'Hayýr! düþüncelerinizi önce siz söyleyin. Ben sizi dinleyeceðim' dedi. Bir kiþi 'Kâhin' fikrini ileri sürdü: 'Muhammed hakkýnda, O bir kâhindir, deriz' dedi. Velid b. Muðire çok fazla düþünmeden bu fikri uygun bulmadýðýný söyledi: 'Vallahi o kâhin deðil. Biz kâhinlerin nasýl kiþiler olduklarýný çok iyi bilen kiþileriz. O'nun hareketlerinde ne kâhin hali ve ne de sözlerinde bir kâhin ifadesi var. Kâhin olanlarýn söyledikleri bazen doðru çýkar, bazen da yaîan. Fakat Muhammed'in þimdiye kadar hiç yalan söylediðine þahit olmadýk'. Bu sefer daha farklý bir görüþ ileri sürüldü: 'O bir mecnundur, delidir deriz' diyen oldu. Velid b. Muðire bunu da inandýrýcý bulmadý; 'Mecnunluðun, deliliðin ne olduðunu çok iyi bilen kiþileriz. Yine çok iyi biliyoruz ki, Muhammed'de mecnunluk, delilik hâli yok. Çünkü O'nda ne nefes darlýðý, ne çýrpýnma, titreme ve ne de evhamlanma var' dedi. Bunun üzerine 'O bir þairdir, deriz' diyen oldu. Ancak Velid b. Muðire bunu da uygun bulmadý. Bu görüþün de inandýrýcýlýktan uzak olduðunu söyledi: 'O'nun bir þair olmadýðým biliyoruz. Biz þiirin her çeþidini, Recez'ini, Hecez'ini, Karid'ini, Makbud'unu ve Meb-sut'unu iyi bilen kiþileriz. O'nun sözlerinde bunlarýn hiçbirisi yok' dedi. Bu sefer, 'O bir sihirbazdýr, deriz' görüþü dile getirildi. Velid b. Muðire buna da katýlmadý; 'O bir sihirbaz da deðil. Biz sihirbazlarý ve yaptýklarý sihirleri çok görmüþ kiþileriz. O'nun sözleri, ne sihirbazlarýn okuyup, üflediklerine benziyor, ne de düðümleyip baðlayarak yaptýklarýna' dedi. Toplantýya katýlanlar Velid b. Muðire'nin itirazlarý karþýsýnda tutarlý, inandýrýcý bir þey bulamamanýn sýkýntýsý ve çaresizliðiyle sordular: 'Ey Abdulþems'in babasý! Peki ne diyeceðiz?' Velid b. Muðire durdu, düþündü ve sonra görüþünü açýkladý: 'Siz bu söylediklerinizin hangisini söylerseniz söyleyin, yalan söylediðiniz açýða çýkar. Bunlarýn asýlsýz iddialar olduðu hemen anlaþýlýr. Bence Muhammed hakkýnda söylenebilecek en uygun þey, onun bir sihirbaz olduðudur. Çünkü O'nun sözlerinde bir sihir etkisi var. Ýnsanlarý çabuk etkiliyor. O'na inananlar ana-babasýyla, kardeþiyle, karýsýyla ve kabilesiyle baðlarýný koparýyor. [2] Velid b. Muðire'nin bu görüþü kabul gördü. Toplantýda bulunanlar, Resulüllah'm bir söz ustasý sihirli sözler söyleyen birisi olarak tanýtýlmasý kararýný destekleyeceklerini, buna göre davranacaklarýný bildirdiler ve toplantý sona erdi.
Ýslâm'ýn, Mekke'ye dýþarýdan gelenler tarafýndan kabulünü engellemek için Dâru'n Nedve'de verilen karar hemen uygulamaya kondu. Mekke'ye gelen her yabancýya 'Muhanýmed bir sihirbazdýr. Sözleri ile insanlarý etkiliyor. O'nun sözlennden etkilenenler kavmine, ailesine, eþine, çocuðuna düþman oluyor. Bu nedenle sakýn O'nu dinlemeyin [3] demeye baþladýlar. Bu islâm daveti açýsýndan son derece önemli bir problemdi. Mekke eþrafýnýn bu propagandasý Ýslâm'ý çarpýtma amacý taþýyordu. Bu problem tez elden çözülmeliydi. Vahiy, her zaman olduðu gibi hiç gecikmeden devreye girdi. Ýslâm'ý çarpýtma giriþiminin önlenmesi ve Mekke'ye hac nedeniyle gelenlerin Mekke meclisinde alman kararýn asýl mahiyetinden haberdar olmalarý vahiy yoluyla gerçekleþtirildi. Vahyolunan bir grup ayetle, baþta müminler olmak üzere diðer insanlarýn, Dâru'n Nedve'deki toplantýdan ve bu toplantý da alman kararýn mahiyetinden haberdar olmalarý saðlandý. Müþrik liderlerin oyunu deþifre edildi. Fakat bununla da kalýnmadý, ayrýca, toplantýnýn baþkaný olan Velid b. Muðire'nin özellikleri açýklanarak, söz konusu yalan kampanyasýnýn etkisi tersine çevrildi. Söz konu ayetler þöyledir:
Tek olarak yarattýðým o kimseyi bana býrak. Ona bol servet verdim, hem de gözü Önünde duran oðullar verdim. Ona daha nice baþka büyük imkânlar saðia-dým. Üstelik bütün bunlara raðmen o, hâlâ kendisine verilenlerin daha da artýrýlmasýný istiyor.Hayýr bu arzusu olmayacak, çünkü o bizim ayetlerimize karþý inatçý kesildi. Ben onu dimdik bir yokuþa sardýracaðým. Zira o düþündü, ölçtü, biçti. Kahrolasý nasýl da ölçtü, biçti. Sonra baktý. Sonra kaþýný çattý, suratýný astý. Sonra da arkasýný döndü, büyüklük tasladý; 'Bu bir yerlerden öðrenilmiþ sihirden baþka bir þey deðil. Bu sadece bir insan sözü' dedi. Onu Sekar'a sokacaðým. Bilir misin sen, Sekar nedir? Sekar ne geriye bir þey kor, ne de býrakýr. Durmadan derileri kavurur. O cehennem üzerinde on dokuz vardýr. [4]
Velid b. Muðire'nin kiþiliðinin ve Ýslâm davetini çarpýtmaya yönelik gayretinin anlatýldýðý bu ayetler vahyolunduðu zaman, islâm davetinin muhatabý olan insanlar Velid b. Muðire'nin, sahip olduðu mallara raðmen hâlâ doymayan (kanaat etmeyen) bir açgözlü olduðunu, mal kazanýp yýðmanýn onda bir hýrsa dönüþtüðü anladýlar. Bu ayetlerle, yýllardýr farkýnda olduklarý bir özelliði daha açýk ve net olarak görme imkânýný elde ettiler. Kendileri üzerinde söz sahibi olan bu kiþinin ne kadar bencil, çevresindeki insanlarý deðil, sadece kendi menfaatlerinin devamýný düþünen birisi olduðunu fark ettiler. Bu ayetler vahyolunduðu zaman, Mekke'nin henüz Müslüman olmamýþ yoksullarý, idrak kabiliyeti yok edilmiþ zavallýlarý, yýllardýr tanýdýklarý Velid b. Muðire'yi daha iyi tanýma ve onun temsil ettiði sistemin mahiyetini anlama imkânýna kavuþtular. Ve, hep aleyhinde konuþulan islâm'ýn ve müminlerin üzerinde oyunlar oynandýðýný, gerçeðin gizlendiðini veya çarpýtýldýðýný öðrendiler.
Ayrýca, söz konusu ayetlerde Velid b. Muðire'nin isminin belirtilmemiþ olmasý da önemliydi. Onun ismi zikredilerek ayetlerin muhtevasý özelleþtirilmemiþti. Velid bin Muðire'nin þahsýnda insanlarýn önüne LBen sizi düþünüyorum', 'Ben toplumu ve ülkeyi düþünüyorum', 'Bütün gayret ve çabalarým insanlarýn huzur ve saadeti içirt diyen müþrik, kafir, münafýk, hain, zorba, zalim, mücrim... liderlerin, aslýnda tamamýyla kendi çýkarlarým düþünen, çýkarlarýný tatmin etmekte de aciz kalacak kadar açgözlü kiþiler olduðu açýklanmýþ oluyordu. Bu itibarla, bu ayetler ile, her çaðýn Müstez'aflaniýa, sömürülenlerine, ezilenlerine baþlarýndaki insanlarýn niteliðini, kiþiliklerini tanýmalarý için önemli bir imkân sunuluyordu. Allah, söz konusu ayetlerle ilan etti ki, Velid b. Muðire ve benzerleri sahip olduklarý mallarý kendileri kazanmýþ deðillerdir. Bütün o mallan onlara Allah vermiþtir. Bunun nedeni, ilâhî imtihanýn bir gereði olabileceði gibi, azgýnlýklarým artýrarak daha çok azabý hak etmelerine imkân saðlayan bir araç da olabilir. Ancak þu bilinmelidir ki, onlara o mallarý veren Allah, almaya da muktedirdir. Yine açýklandý ki, çevresindeki diðer kimselerin sahip olmadýðý bunca mala, taraftara sahip olan Velid b. Muðire, bundan böyle bu imkânlarýný yitirmeye baþlayacak. Çünkü kendisine verilen nimetlerin hakkýný veremedi; yoksulu, yetimi, öksüzü gözetip, kollamadý. Bunun yerine azgýnlaþýp, zorbalaþtý. Bu haberin gereði bir süre sonra gerçekleþmeye baþladý. Söz konusu ayetlerin vahyolunmasmdan sonra Velid b. Muðire gün geçtikçe yoksullaþmaya ve çok övündüðü, müstekbirliðinin dayanaðý olan sermayesi erimeye baþladý. Ailevi ihtiyaçlarýný karþýlamak için çalýþmak, çalýþmak için babalarýndan uzak yerlere gitmek zorunda olmayan oðullarýna gelince; Velid b. Muðire'nin on veya on üç oðlunun bulunduðu rivayet edilir. Velid b. Muðire, bu oðullarýný zenginliðinin ve Mekke ileri gelenlerinden olmanýn verdiði imkânlarla istediði þartlarda, istediði gibi yetiþtirmiþ ve o toplum içinde gýpta edilen kiþiler olmalarýný saðlamýþtý. Fakat nasýl çok sevdiði ve Övündüðü mallan eriyip yok olduysa, oðullarýnýn da baþýna benzer durumlar geldi; bazýlarý öldü, bazýlarý babalarýnýn yolunu terk edip Ýslâm'a girdiler, islâm'a girenlerin arasýnda Velid, Hiþam ve oðullarýn en ünlüsü ve ayný zamanda Dâru'n Nedve'nin önemli üyelerinden olan Halid vardýr.
Allah, Resulüne vahyettiði ayetlerle, Velid b. Muðire'nin islâm davetini durdurmak ve çarpýtmak için düþündüðü iblisçe planýný açýkladýðý gibi, bu planýn uygulama safhasýndaki durumunu da anlatarak insanlar arasýndaki deðerini iyice düþürüp, yok etti. Sekar, Velid b. Muðire ve benzerlerinin mekâný olarak ifade olundu. Allah, Sekar'm azab yurdu olan Cehennemde, azabýn en þiddetli yerinin ismi olduðunu bildirdi. Velid b. Muðire ve benzerlerinin Sekar'da görecekleri aza-býn þiddetine de dikkat çekildi. Derilerinin kavrulacaðý, yanýp yok olacaklarý bildirildi. Ancak Velid b. Muðire ve benzerleri, derileri kavrulmakla, yanýp yok olmakla, kurtulacaklarým zannetmemeliydiler. Zira vücutlarý, derileri kendilerine tekrar iade olunup, tekrar azap görmeleri saðlanacaktý. Böylelikle sonsuza kadar devam eden bir süreç halinde hep azap görmeye devam edeceklerdi.
Ayetlerle bütün hileleri ve kiþiliksizlikleri gözler önüne serilen Mekke ileri gelenleri þaþkýna döndüler. Fakat o aþaðýlýk durumdan kurtulmanýn yolunu da, her zaman yaptýklarý gibi, hakikati çarpýtmak biçiminde buldular. Söz konusu yöntem, gündemi deðiþtirme hilesiydi. Ebû Cehil bu ayetleri duyduðu zaman, insanlarýn dikkatini baþka tarafa çekmeye, gündemi deðiþtirmeye çalýþtý. Çevresindeki insanlara þöyle seslendi: 'Muhammed, cehennem bekçilerinin on dokuz tane olduðunu söylüyor. Bunda korkacak ne var. Hepiniz pehlivan adamlarsýnýz. Sizin onunuz onlardan birisinin hakkýndan gelemeyecek mi?'. Gücüyle ün yapmýþ olan Ebû'l Eþedd b. Ubeys ise, ayeti ve ayetteki melekleri alay konusu edinerek, çevresine toplanmýþ diðer müþriklere þunlarý söyledi: 'On dokuz bekçi sizi asla korkutmasýn. Çüniîü ben sag omzumla onlarýn onunun, sol omzumla da dokuzunun hakkýndan gelirim.
Tüm bunlarýn yaný sýra, Dâru'n Nedve'de düzenlenen ve Resulüllah için sihirbaz olduðu yalanýný yayma kararýyla sonuçlanan toplantýyý takiben, baþka ilginç geliþmeler de yaþandý. Toplantý sonrasýnda oyunlarýný uygulamaya koyan müþrik liderler, oyunlarýnýn kendi aleyhlerine döneceðini bir süre anlayamadýlar. Anladýklarý zaman da iþ iþten geçmiþ oldu. Onlarýn bu yoðun ve yalan propagandasý karþýsýnda, normal þartlar da Resulüllah'ý tanýmayan ve islâm'dan haberdar olmayanlar; Resulüllah'ý tanýdýlar, islâm'dan haberdar oldular. Hakkýnda ilginç þeyler duyduklarý Resulüllah'ý yakýndan tanýmayý arzuladýlar. Ýslâm'la ilgili haberler her yana yayýldý. Bu konuda Tufeyl ile ilgili rivayet, sürecin nasýl geliþtiðini göstermesi açýsýndan önemlidir.
Tufeyl, Devs kabilesine mensup, saygýn, sözü dinlenir bir kiþiydi. Mekke'ye geldiði zaman Mekke eþrafýnýn Resulüllah'la ilgili uyarýlarýyla karþýlaþtý. Tufeyl kendisiyle ilgili geliþmeleri þöyle anlatmýþtýr:
Allah'a yemin ederim ki, Mekkeliler bana çok ýsrar edip Muhammed ile görüþmemi engellemeye çalýþtýlar. Ben de onlarýn inandýrýcý gerekçeleri ve ýsrarlarý karþýsýnda Muhammed ile görüþmemeye, karþýlaþýrsam konuþmamaya karar verdim. Olur ki etkisinde kalýrda büyüsüne kapýlýrým diye kulaklarýma pamuk týkadým. Konuþmasýný duymak istemiyordum. Kabe'ye gittim, Muhammed oradaydý ve namaz kýlýyordu. Bu arada onu dinlemek arzusu benî zorlamaya baþladý. Kendi kendime dedim ki; 'Ey anasý aðlayasýca Tufeyli Sen akýllý bir adamsýn. Doðruyu yanlýþý ayýrt edecek akla sahipsin. Bu adamýn sözlerini dinlemekten niçin bu kadar korkuyorsun. Eðer sözleri doðru ise dinler tasdik edersin, yok eðer saçma ve yanlýþ ise dinlemez, dinlediklerini de reddedersin'. Biraz bekledim ve Muhammed Kabe'den ayrýlýp evine doðru giderken peþinden gittim. Evine girerken arkasýndan seslenip 'Ey Muhammed! Senin kavmin beni seninle görüþmekten ve konuþmaktan sakýndýrmaya çalýþtý. Doðrusu senden korktum. Bu nedenle senin sözlerini duymamak için kulaklarýma pamuk týkadým. Fakat seni dinlemek, söylediklerini anlamak istiyorum. Sen ne diyorsun, insanlara ne anlatýyorsun, bir de bana anlat' dedim. Muhammed bana Kur'an okudu ve Ýslâm'ý anlattý. Allah'a yemin ederim ki o zamana kadar bu kadar güzel sözler ve doðru þeyler hiç iþit-memiþtim. Hemen orada Müslüman oldum. Müslüman olunca dedim ki; ýEy Allah'ýn Resulü! Ben kavmi içinde sözü dinlenen bir adamým. Ben kavmime dönüp onlara Ýslâm'ý anlatmak istiyorum. Bu konuda Allah'ýn bana yardýmcý olmasý için dua et.' Resulüllah'da benim için dua etti. Sonra kavmime döndüm ve onlara Ýslâm'ý anlattým. Resulüllah Medine'ye hicret ettikten sonra ben de kavminle birlikte ona katýldým.[5][1] Müddesir sûresi, 74:18-25
[2] Ýbn Hiþam, es-Siretû'n-Nebeviyye, 1/289; Zehebî, Tarihü'l islâm, 11/90; Belâzürî, Ensâbû'l Eþraf, 1/133; Ibnü'l Esir, el-Kâmil fi't-Târih, 11/71.
[3] Ýbn Hiþam, e$~Siretü'n-Nebeviyye, 1/289; Zehebî, Tarihü'l Ýslâm, 11/90.
[4] Müddesir, 74:11-30
[5] Ýbn Hiþam, es-Siretü'n-Nebeviyye, 11/24; Ýbn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kûbra, ÝV/239; Hakim, Müstedrek, III/259.