Yolda Kalmadan By: reyyan Date: 28 Temmuz 2011, 06:28:56
Yolda Kalmadan...
Eylül 2009 129.SAYI
Mübarek EROL kaleme aldý, BAÞYAZI bölümünde yayýnlandý.
Mevlâmýz hepimizi belirli bir vakte kadar bu dünyada imtihana tabi tutuyor. Bu vakit de hepimizin bildiði bir vakit, yani ömrümüzün sonu, ölümümüz. Ayet-i kerimede buyrulduðu gibi hepimiz ölümü tadacaðýz. Fakat o zamana kadar sürekli bir sýnanma içindeyiz.
Ýnsanýn dünya hayatýnda, mükellef olduðu andan itibaren geçirdiði bütün dakika ve saatler; hafta, ay ve yýllar yürümekte olduðu kulluk hedefinin bir parçasýdýr. Ýnsan bu vakitleri layýkýyla deðerlendirip vazifelerini yerine getirdikçe, bu imtihan dünyasýnda Hak yolunda yürümeye devam etmiþ olur. Aksi takdirde hedefinden sapar, görevini yapmak yerine mâlâyani iþlerle meþgul olur. Zamanla da asýl vazifesinden tamamen habersiz hale gelir.
Ýnsanoðlu nedense iþlerini hep ileri bir zamana erteler durur. Biraz düþündüðümüzde bunun ne tuhaf bir huy olduðunu anlarýz. Tamamen boþ kalýncaya ve iþleri kolaylaþýncaya kadar amellerini geciktirir. Fakat hep ertelenip duran iþlerin o vakte kavuþup kavuþmayacaðý da belirsizdir. Zaten iþlerin tamamen biteceði ve kiþinin boþ kalacaðý bir vakit de olmayacaktýr aslýnda. Bu belirsizlik de hiç bilmeden insaný bir iç huzursuzluða sevk eder. Çünkü vazifelerini günü gününe yapmayan kiþi, aslýnda bir çeþit borçlanma içine girer.
Kiþinin kulluk vazifelerini sürekli geciktirerek yaþamasýnýn sebebi, asýl yapmasý gereken iþ ile kendi nefsinin istediði arasýnda kalmasýndan ve AllahTealâ ile bir çeþit mücadeleye giriþmesindendir. Cenab-ý Hak, Davud a.s.’a þöyle vahyetmiþtir:
“Ey Davud! Sen de diliyorsun ben de... Fakat benim dediðim oluyor. Eðer benim irademe teslim olursan istediðini veririm. Yok teslim olmazsan istediðin uðrunda yorulursun ve yine benim dediðim olur.” (Hikem-i Atâiyye)
Evet, insan hep kendi isteði peþinde koþar durur, fakat nihayetinde yine olacak olan Cenab-ý Hakk’ýn istediðidir. Bu da onca vakti boþa harcamaktan, gereksiz yorulmaktan ve en sonunda da eli boþ kalmaktan ibaret deðil midir. Oysa Hak yol üzre olup hakikate teslim olmaktan baþka bir çaremiz yok. Bu teslim oluþ bir kaybediþ deðil, tam aksine ebedi bir kazanç vesilesidir.
Yüce Rabbimiz insanlarý zamanla uzaklaþtýklarý hakikate döndürmek ve gerçek hedeflerinin peþine sevk etmek için peygamberler gönderdi. Bu peygamberler elçilik görevlerini layýkýyla yerine getirdiler ve insanlarý doðru yola davet ettiler. Bu davete uyup akýllý davrananlar ebedi saadetle müjdelendiler. Nitekim Cenab-ý Hak vaadini yerine getirendir ve müjdelenenler de bu vaade mazhar olacaklardýr.
Ýnsanýn bu dünyada hedef þaþýrmasýnýn sebebi, yürüdüðü yol üzerinde sebat etmeyip diðer yollara sapmasýndadýr. Rabbimiz insaný yaratýrken nefsi de yaratmýþtýr. Nefs de insaný durmadan aldatýr. Fakat insan tabiatýnda sabredebilme ve kanaat edebilme hasleti de vardýr, Mevlâmýz bunlarý da bahþetmiþtir insana. Zaten insan bu yönüyle imtihandadýr. Nefs acele eder ve hýrsla isteklerinin yerine gelmesini talep eder. Ýþte bu noktada insanýn sabýr ve kanaat melekesi kiþinin yardýmcýsý olur. Tabii ki kiþi bunlarýn gereðini yerine getirip sabredebilir ve elindekine kanaat edebilirse, iþi kolaylaþýr.
Kanaat, elde bulunmayana istek duymamak, var olanla yetinmektir. Neticede rýzký veren Allah’týr ve kiþinin takdirinde varsa o rýzýk nasip olacaktýr. Bu dünyada insanýn yapacaðý iþ, gerektiði kadar dünyevî vesilenin peþinden gitmektir. Bu da asla nefsin arzularýna uymak deðildir. Zaten nefsin arzularýna uymak,normal yolu deðiþtirmektir. O an olmasý gerekeni terk edip baþka baþka iþlerle ilgilenmek, farklý heveslerin peþinde koþmaktýr.
Büyükler, zenginliðin Allah tarafýndan kanaate verildiðini söylemiþlerdir. Kanaat eden kiþi hem dünya zenginliðine ulaþýr, ki bu zenginlik ister mal zenginliði olsun, ister gönül zenginliði olsun, hem de ebedi zenginliðe kavuþur. Yine Cenab-ý Mevlâmýz, üstünlüðü ibadet ve taate koymuþtur. Ýnsan bu vadide yol aldýkça deðerlenir, kýymetlenir. Zilleti yani alçaklýðý ise günaha koymuþtur. Bu vadide yol alanlar ise daima þüphe ve korku içinde yol alýrlar. Çünkü olmasý gerekeni terk edip sonunu bilmedikleri bir vadide yürümeyi tercih etmiþlerdir.
Meþhur bir misaldir. Uzak diyarlardaki bir padiþah bir kavme bazý elçiler gönderir. Onlarý yeni bir hayata davet etmektedir. Elçiler padiþahýn büyüklüðünü, zenginliðini ve cömertliðini anlatýrlar ve padiþahýn gönderdiði mektubu okuyup halka davetini iletirler.
Ýnsanlarýn bir kýsmý bu elçileri kâle almaz. Bir kýsmý da inanýr, kabul eder, fakat padiþahý görmek için heveslenmez. Yine bir kýsým insanlar ise gýyaben padiþaha hayran olur ve görmek isterler. Elçiler onlara “Biz size yolu gösteririz, bizi takip edin..” derler.
Padiþah kendisine gelenlerin konaklamalarý için yol üzerinde her biri diðerinden daha güzel konaklar yaptýrmýþtýr. Yolcular ilk eve varýnca güzelliðine hayran kalýp hep orada kalmak isterler. Elçiler;
– Sizin asýl hedefiniz ilerdedir, devam edin, derler.
Kalkýp yollarýna devam ederler. Ýkinci konaða gelince orayý daha güzel bulurlar ve hep orada kalmak isterler. Elçiler yine onlara yolculuðu hatýrlatýr, yol gösterir. Ta ki padiþahýn huzuruna varýnca;
– Ýþte nihayet padiþahýn huzurundasýnýz. Ýstirahat edin, dinlenin, padiþahla konuþun ve ona bakýn, derler.
Bu misalde, elçilerden kasýt peygamberler ve onlarýn izinden giden, dinin hükümlerini yerine getiren velilerdir. Konaklar ise kat edilen merhalelerdir. Konaklarda takýlýp kalmak büyük zaaftýr. Nasýl ki davete uymayýp kendi bildiðini yapan insanlar kendilerini aldatmaktadýrlar, hedeften sapýp gereksiz iþlerle oyalananlar da aldanmaktadýr.
Nefsin arzularý çeþit çeþittir. Kiþinin bulunduðu ortama ve þahsýn tabiatýna göre deðiþir. Arzular insanýn iradesi dýþýnda gibi görünür. Nefs her istediðini elde ettiðinde, bu durum hoþuna gider. Daha fazla istekte bulunur.
Büyük velilerden Þihabüddin Sühreverdî hazretleri Avârifü’l-Meârif adlý eserinde insanoðlunun zaaflarý hususunda þunlarý söyler:
“Ýnsan nefsi yüksek þeylere göz diker ve kendi aklýnca davranmak ister. Nefsin bütün zaaflarý iki asýl þeyden kaynaklanýr. Birincisi hafiflik, ikincisi aþýrý iþtah ve arzudur. Hafifliði bilgisizliðinden, aþýrý arzu su hýrsýndandýr. Nefs hafiflik durumunda, düz bir mekan üzerinde yuvarlanýp duran nesneye benzer. Yaratýlýþ ve durumu nedeniyle sürekli hareket halindedir. Hýrsýyla da, kendini lambanýn ýþýðýna atan, kendisini öldürecek ýþýktan sakýnmayan ve ortamdaki ýþýða kanaat etmeyen kelebeðe benzer. Ýki haslet birleþir acelecilik ve sabýr azlýðý meydana gelir.”
Ýnsanýn bu imtihan dünyasýnda uyanýk olmasý gerekir. Kendini helak olmaya götürecek, dünyasýný ve ahiretini karartacak iþlerden sakýnmasý gerekir. Rabbi’ne iman eden kiþinin kalbinde bu sakýnma duygusu güçlüdür. Bu sebeple kalpte rahatsýzlýk duygusu uyandýran iþlerden kaçýnmalýdýr.
Bu ebediyete giden yolculukta Rabbimiz’den kolaylýk ve istikrar talep edelim. Yoluna rehber olan salih zatlarýn etrafýnda, terbiyesinde olalým. Elimizden gelen güzel þeyleri kendimizden ve kardeþlerimizden esirgemeyelim. O zaman iþlerimizin hayýr, akýbetlerimizin hayýr olacaðarýna dair ümitlerimiz artacaktýr.
Rabbimizin tevfik ve inayeti ile...
Ynt: Yolda Kalmadan By: sümeyra Date: 27 Mayýs 2012, 19:54:05
Bu ebediyete giden yolculukta Rabbimiz’den kolaylýk ve istikrar talep edelim. Yoluna rehber olan salih zatlarýn etrafýnda, terbiyesinde olalým. Elimizden gelen güzel þeyleri kendimizden ve kardeþlerimizden esirgemeyelim. O zaman iþlerimizin hayýr, akýbetlerimizin hayýr olacaðarýna dair ümitlerimiz artacaktýr.
Rabbimizin tevfik ve inayeti ile... Amin..Ýnþaallah akýbetimiz de, bugünümüz de hayýr olsun..