Ramazandan Kurbana By: reyyan Date: 28 Temmuz 2011, 06:08:10
Ramazan’dan Kurban’a
Eylül 2009 - 129.sayý
T. Ziya ERGUNEL kaleme aldý, DÝÐER YAZILAR bölümünde yayýnlandý.
“Ramazaným nice bir sâim-i gufrân olayým
Iyd-i vaslýna eriþtir sana kurbân olayým.” (Lebîb)
[Ramazan ayýndayým; maðfiretine (ermek için) bir nice (zamandýr) oruçluyum. (Ey Sevgili!) beni (seninle) vuslat bayramýna eriþtir (de) sana kurban olayým.]
Ýslâm süsleme sanatýnda iç içe geçmiþ geometrik þekillerden çokça istifade edilir. Bu tezhip tekniði girifttir ama karmaþýk veya kaotik deðildir. Asla bozulmayan simetrik istifiyle bitmeyen bir devamlýlýðý yahut sonsuzluðu ifade ettiði kadar, bakýþ tarzýnýza göre farklý görüntüler veren bir derinliði, bir çeþitliliði de yansýtýr.
Geometrik süslemelerde müþahhaslaþan bu çok katmanlý kompozisyon, Ýslâm sanatlarýnýn karakteristik vasýflarýndandýr ve aslýna bakarsanýz kâmil bir medeniyetin varlýðýna delalet eder. Medeniyetler bilhassa ümran tarafýyla birer mühendislik eseridir çünkü.
Bir medeniyet edebiyatý olmakla, divan þiiri de tam bir mühendislik harikasýdýr. Eskiden mahalle veya sýbyan mekteplerinde çocuklarýn daha dört yaþýndan itibaren dinî bilgilerle beraber aldýðý hendese (geometri) eðitimi, bize ait bir medeniyetin inþasý yanýnda, üst üste binmiþ, ama biri diðerini kapatmayan mana tabakalarýyla örülü beyitlerin inþasýnda da rol oynamýþ olmalýdýr.
19. asýr divan þairlerinden Ýstanbullu Mehmet Lebib Efendi’nin yukarýya aldýðýmýz beyti böyle bir inþanýn örneði. Cenab-ý Hakk’a niyaz sadedindeki bu beyitte, seçilen kelimelerin, bilhassa “kurban olmak” tabirinin farklý manalarýndan hangisi öne çýkarýlýrsa, niyazýn mahiyeti de ona göre deðiþmektedir.
Beytin ilk bakýþta görünen manasý kurban olmanýn yalvarýp yakarma ifadesiyle alâkalýdýr. Oruçlu bir insanýn, biraz da orucun meþakkatinden dolayý bayrama ulaþma dileðini yansýtýr.
Iyd, “bayram” demektir. Iyd-i vasl, Allah Tealâ’ya vuslat, yani “kavuþma bayramý” olur. Vuslat, Süleyman Çelebi’nin dediði gibi “Hakk’a kurbiyyetle”dir. Yakýnlýk manasýndaki “kurbiyyet”ten gelen “kurban” ise, bilindiði üzere, “kendisiyle Allah’a yaklaþýlan þey”dir. Onun için kurban bayramý “ýyd-i vasl” diye de adlandýrýlýr. Oruçluluk halini ifade için “sâim-i gufrân” denilerek Ramazan’ýn maðfiret ayý olmasý hatýrlatýlmýþtýr.
Beytin ikinci manasý, orucun farziyyetiyle alâkalý ayetler çerçevesinde kurbanýn “yakýnlýk” karþýlýðý üzerine kurulmuþtur. Bakara suresinin Ramazan orucu hakkýnda nazil olan ayetlerden hemen sonra 186. ayette Allah’ýn kullarýna “karîb” (yakýn) olduðu, onlarýn da iman ederek, ilâhi davete icabetle Allah’a yaklaþabileceði beyan buyurulur. Buna göre þair þöyle yakarmaktadýr: “Ey Allah’ým! Ben senin davetine uydum, emrin gereði bütün ibadetlerimi yaptýðým gibi Ramazan orucumu da tuttum. Artýk beni sana yaklaþtýr. Hem öyle yaklaþtýr ki sana kavuþmanýn bayram tadýndaki saadetini yaþayabileyim.”
Beyitteki üçüncü manaya “kurban olayým”ý “canýmý vereyim” þeklinde anlamak suretiyle ulaþýlmaktadýr ki kastedilen asýl mana da budur. Hakk’a kurbiyyetin son noktasý vuslat, insanýn ölümünden sonradýr. Hz. Mevlâna’nýn ahirete irtihali bu sebeple “þeb-i arus”, yani sevgililerin kavuþma merasimi, “gelin gecesi” yahut “düðün gecesi” olarak kabul edilir. Fakat Efendimiz s.a.v.’in buyurduðu gibi “Ölmeden evvel ölmek” de mümkündür. Bu, nefsin tezkiyesi, kalbin tasfiyesi ile olur. Allah’a kavuþmak için yanýp tutuþan þair, bu maksatla ölmeden evvel ölmeye koyulmuþtur. “Sâim-i gufrân olmak” bu çabanýn ifadesidir; riyazet halini anlatýr.
Nitekim savm (oruç) bir tür riyazettir. Mutasavvýflar orucu Ramazan ayýna mahsus bir ibadet olmaktan öte, “Samediyyet sýfatýyla sýfatlanmak üzere, beþer nokta-i nazarýndan hoþa giden þeyleri yapmaktan sakýnmak” þeklinde anlarlar. Riyazet yapýlan ve tekke, zaviye, dergâh diye adlandýrýlan yerlere Ýslâm’ýn erken dönemlerinde “savma’a” denilmesinin sebebi budur.
Riyazet, yani nefs terbiyesi ve ibadete düþkünlük, kulu Allah’a yaklaþtýrýr. Kalplerinde Hakk’ýn tecellileri böylece zuhur eden kiþiler zapt olunamaz bir iþtiyakla Cemâl-i Mutlak’a ulaþmak isterler. “Nice bir sâim-i gufrân olayým” yakýnmasý hem bu kavuþma iþtiyakýnýn hem de riyazetin yakýcý zorluðunun dýþa vurmasýdýr. “Ramazaným” sözüyle, ramazan kelimesinin sözlükteki “kýzgýn güneþin kavurucu ve dayanýlmaz sýcaklýðý” manasý da hatýrlatýlmýþ, kurbiyyetin, iþtiyakýn þiddetinden kaynaklanan meþakkatine iþaret edilmek istenmiþtir. Öyle ya, ”kurb-i sultân, âteþ-i sûzandýr”; sevgiliye yakýnlýk, yakýcý ateþ gibidir.
Öte yandan “sâim olmak” bir þey yiyip içmemektir. Þair, kendisini bir kurbanlýk olarak gördüðünden bu kelimeyi bilhassa seçmiþtir. Çünkü malum olduðu üzere kurbanlýklara kesilmeden önce altý saat kadarlýk bir zaman dahilinde bir þey yedirilip içirilmez. Böyle bakýldýðýnda, þikâyet gibi görünen “daha ne kadar oruçlu olayým” sözlerinin kurban olmak, can vermek, vuslata ermek için sabýrsýzlanmanýn; bir an önce Allah’a kavuþma arzusunun yansýmasý olduðu fark edilecektir.
Bütün bu iç içe girmiþ, üst üste binmiþ manalar oyun olsun diye deðil, bir mesajý daha tesirli verebilmek için böyle istiflenmiþtir. O mesaj þudur: Kul, ibadetlerle Allah’a yaklaþýr, yaklaþtýkça O’nu daha iyi tanýr, marifete erer. Marifetullahýn belirtisi, dünyaya ve nefse zerre itibar etmeden Allah’a ulaþmak için, caný da dahil, kiþinin her þeyini büyük bir aþkla fedaya hazýr olmasýdýr. Oruç da diðer farz ibadetler gibi kulu kurban olmaya can atar bir kývama getirmek içindir.
Bu sebepledir ki Ramazan Kurban’dan öncedir. Arýzalarý gidermenin, kurbanlýðýn vasýflarýyla vasýflanmanýn vaktidir.