Fakirlik ve Zenginlik By: reyyan Date: 23 Temmuz 2011, 12:19:52
Sülemî’nin Risaleleri
Þubat 2010 134.SAYI
Ali KAYA kaleme aldý, TASAVVUF KLASÝKLERÝ bölümünde yayýnlandý.
Fakirlik ve Zenginlik
Sufiler o kimselerdir ki Allah, peygamberini onlar için uyarmýþ: “Sabah akþam Rablerinin rýzasýný isteyerek O’na yalvaranlarý (Kureyþ büyüklerinin isteðine uyarak) yanýndan uzaklaþtýrma...” (En’âm, 52) demiþtir. Ve yine onlar hakkýnda peygamberine demiþtir ki: “Sabah akþam rýzasýný isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber bulun. Gözlerin dünya hayatýnýn süsünü isteyerek onlardan baþka yana kaymasýn.” (Kehf, 28)
Çünkü onlar bizim muradýmýza uydular, hükümlerimize sarýldýlar. Onlar dünyadan tamamen yüz çevirdiler. Dünyadan ancak dinin terkine müsaade etmediði ölçüde bir þey aldýlar. Ayýplarýný kapatacak bir elbise, farzlarý yapmaya güç verecek miktarda gýda aldýlar. Dünyadan az miktarda bir þey almayý, ondan yüz çevirmeyi þiar edindiklerinden dolayý onlara fukara adý verildi. Yüce Allah buyurdu: “Allah yoluna kendini adamýþ o fakirler ki…” (Bakara, 273)
Onlarýn seçtikleri ve adlandýrýldýklarý fakr, bilinen dünya yoksulluðunun ötesinde bütün kâinattan yoksul olmak, kâinatý tamamen terk etmektir. Yalnýz Allah’a muhtaç olmak, baþka bir þeye ihtiyacý bulunmamaktýr. Ýnsanýn bir þeye ihtiyacý olduðu zaman onu elde edince ihtiyacý kalkar. Allah’tan baþka bir þeyle zenginlik isteyen kimse kötü bir zenginlik içindedir. Sufileri ise Hak’tan baþka hiçbir þey zengin etmez.
Çünkü onlarýn, O’ndan baþkasýna ihtiyacý yoktur. Onlar yalnýz Allah ile zengin olurlar. Bundan dolayýdýr ki Peygamber s.a.v.: “Fakirlik nerdeyse küfür olacaktý...” demiþtir. (Ebu Nuaym; Beyhakî). Yani Allah’tan baþkasýna ihtiyaç duymak, nerdeyse küfür (hükmünde) olacaktý demiþtir.
Gerçek fakir baþkasýna deðil, yalnýz O’na muhtaç olandýr. Fakirlik zenginliðin zýddýdýr. Yüce Allah, kendisini zenginlikle, kullarýný da fakirlikle nitelendirmiþtir: “Ey insanlar, siz Allah’a muhtaçsýnýz. Zengin ve övgüye layýk olan Allah’týr.” (Fâtýr, 15)
Nasýl Hakk’ýn zatî sýfatlarýndan biri olan zenginliðinin fakirliðe dönüþmesi caiz deðilse, kullarýn fakirliðinin zenginliðe dönüþmesi de öyle caiz deðildir. Kul zengin olamaz. Fakirlik kulun sürekli vasfý, zenginlik de Allah’ýn sürekli vasfýdýr. Kullarýn fakirliði zenginliðe dönüþmez, yalnýz istiðnaya (zenginlik hissine, hiçbir þeye ihtiyaç duymamaya) dönüþür. Bu duygularý onlarda Allah’a ihtiyacý artýrýr, yalnýz O’na muhtaç olurlar. O’nun varlýðýyla kâinata ihtiyaç duymazlar. Ýþte bunlar fakirliðin ve istiðnanýn bir yanýdýr. Bu fakirlik, özel bir fakirliktir.
Daha sonra genel anlamýyla fakirlik gelir. Kimi fakir dünyaya muhtaçtýr, dünyanýn varlýðý onu zengin eder. Kimi fakir baþ olmaya muhtaçtýr, arzusuna kavuþmasý kendisini zengin eder. Kimi fakir veli olmaya muhtaçtýr, veli olmasý onu zengin eder. Bunlarýn hepsi kötü olan fakirliktir. Hz. Peygamber s.a.v. böyle fakirlikten Allah’a sýðýnmýþtýr. O’nun duasýnda: “Fakirlikten sana sýðýnýrým!” dediði rivayet edilir.
Yine Hz. Peygamber s.a.v. buyurmuþtur ki: “Zenginlik mal çokluðuyla olmaz, zenginlik ancak nefs (ruh) zenginliðidir.” (Buharî; Müslim; Tirmizî; Ýbn Mâce)
Sufilerin Edebi
Ebu Ubeyd en-Nesevî þöyle dedi:
“Ýbadette edepli olmak, günün sýcaklýðýnda uzun zaman susuz, geceleri uykusuz kalmaktan daha üstün ve daha iyidir. Zira edep Allah’a yakýn olma sonucunu doðurur. Allah için susuzluk ve uykusuzluk (devamlý oruç ve uzun gece ibadetleri) ise ecir ve sevap getirir. Kimde müritlerin adabý görünürse melekler onu görmekten sevinç duyar, cennet halký onu görmekle övünür.”
Sabihî þöyle demiþ: “Evliyanýn üç özelliði vardýr: Takva, edep ve ibadet.”
Sehl b. Abdullah da þöyle demiþ: “Nefs arzusundan ancak peygamberler ve sýddýklarýn da sadece bir bölümü kurtulur, hepsi deðil. Ancak edebe sarýlan nefsin isteklerinden kurtulur. Hikmet ehli ‘Kula en yakýþan þey edeptir’ demiþlerdir.”
Yine Sehl demiþ ki: “Edebi küçümsemek, haramý küçümsemeye götürür. Haramý küçümsemek saygýyý terke götürür. Saygýyý terk etmek ise þükrü terk etmek demektir. Þükrü terk etmenin de imandan ayrýlmaya sebep olacaðýndan korkulur. Kulun imaný yalnýz edeple doðru olur. Edepsizlik ise ilâhi bilginin azlýðýndan ileri gelir.”
Ebu Osman þöyle demiþ: “Kul için güzel edepten daha iyi bir mertebe görmedim. Zira aklýn hayatý edeptir. Kul edep ile iki alemde yüksek hallere, yüce derecelere ulaþýr.”
Þöyle de denilmiþ: “Edep konuþtuðun zaman dilini korumaktýr; yalnýz kaldýðýn zaman da kalbini korumaktýr.” Ve denilmiþ: “Edep senden üstün olana hürmet etmek, senden aþaðý olana þefkat etmek, dengin olanlarla da güzel geçinmektir.” Denildi: “Edep dili tutmak, korumak; nefsi küçültmek, kalbi temizlemektir.” Denildi: “Arifin edebi, her edebin üstündedir. Çünkü manevi bilgisi onun kalbini terbiye eder.”
Serî es-Sakatî þöyle demiþ: “Güzel edep aklýn olgunluðundan ileri gelir. Nefsi þehvetlerden arzulardan men etmek sufilerin edebi gereðidir.”
Kelimeler Kavramlar
Havf ve reca (korku ve ümit):
Korku ve ümit, kulu frenleyen iki dizgindir. Hallerinde, iþlerinde ve vakitlerinde kiþiyi doðru olana yönlendirirler. Bunlardan biri fazla olursa kul yolda kalýr (ikisinin dengeli olmasý lazýmdýr). Bundan dolayý korku halinde kulun Allah’tan ümidini kesmemesi, ümit halinde de Allah’ýn gazabýndan emin olmamasý gerekir ki doðru hareket edebilsin, iþi hatalardan arýnsýn. Korku galip geldiði zaman kulu ümitsizliðe düþürür; ümit galip geldiði zaman da aþýrý güvenle ameldeki kusurlarýný görmemeye yol açar.
Recanýn alameti kulun gücü yettiðince ibadete yönelmesi, havfýn alameti de bütün dine aykýrý davranýþlardan kaçýnmasýdýr. Havfýn hakikati ancak reca sahibinde (umanda), recanýn hakikati de ancak havf sahibinde (korkanda) kendisini gösterir.
Peygamber s.a.v. buyurmuþtur ki: “Müminin ümidiyle korkusu tartýlsaydý birbirine tam denk gelirdi.” (Beyhakî; Ahmed)
Fena ve beka (yokluk ve sonsuzluk):
Zahirde fena, kuldan her türlü kötü huyun gitmesi, beka da her türlü iyi huyun kulda kalmasýdýr. Hakikatte ise fena, kulun kendi sýfatlarýndan yok olup Allah’ýn kendisinden istediði sýfat ve hallerle baki olmasýdýr. Fena, kulun kendi hallerinden geçip, halleri evirip çeviren Allah ile baki olmasýdýr.