Kapaktakiler
Pages: 1
Annem Evden Gidince By: reyyan Date: 21 Temmuz 2011, 11:19:41
Annem Evden Gidince


Mart 2010 - 135.sayý

Hasan AKÇAY kaleme aldý, KAPAKTAKÝLER bölümünde yayýnlandý.

Geniþ aile küçülüp “çekirdek” oluverdi. O çekirdek düþtüðü toprakta bir daha yeþermedi. Ne yitip kayboldu, ne de bir daha eski haline dönebildi. Geniþ avlularýn yerini insanýn bedeninden çok, ruhunu sýkan balkonlar aldý. Çocuklar oyunlarýný uzak köy yerlerinde unuttu. Çiçek, aðaç, kuþ türleri artýk lügatlerden öðrenilir oldu.

Huzurun yirmi dört saat nabzýnýn vurduðu günler çok uzaklarda kaldý. Gül ve karanfil kokulu bahçeleri dikenler ve ýsýrganlar doldurdu. Güneþ sýcak aydýnlýðýný yýldýzlarýn ötesine taþýdý. Gidiþ ve dönüþ izlerinin patikalardaki derinliði yýllar içinde kayboldu. Ayrýk otlarýnýn kapattýðý yollar geçit vermiyor yolcularýna. Gönülden gönüle kurulan köprüler berhava olduðu gibi, bir selam için kalkan eller de iki yanda taþ kesildi.

Topraða bastýkça ayaklar ve bir de gökyüzüne uzandýkça bakýþlar, en derinden hissederek soluklardý hayatý. Tarla kuþlarýnýn yorgun yüzlere armaðan ötüþleri, alýnlardan silip alýrdý topraða düþenlerden arta kalan terleri. Eþikte bekleyenler, beklenene bir karanfil kokusuyla uçardý da kapýlardan, pencerelerden yýldýzlar dolardý. Rüyalarýnda bile huzurun kalbine dokunurdu sabaha kadar rüzgârýn saçlarýný okþadýðý kiremitler altýnda mütebbessim yüzleriyle uykuya dalanlar. Dolunay yüzlü çocuklara en güzel ninniyi, açýk kalan bir pencerenin kanadýndaki paslý menteþe ya da gecenin karanlýðýnda sevdalý bir salýnýþla gecenin hüznüne eðilen aðaçlar söylerdi.

Bütün bahçeler tarumar olmuþ, koklanacak bir gül kalmamýþ deðil elbet. Bir ýsýrgan dahi olsa dokununca elimizi sýzlatan; canýmýzý acýtandýr iç geçiriþler, serzeniþler. Gönlün, güllerin olduðu yerde, ayrýklarýn, ýsýrganlarýn bulunmasýna tahammülü olmaz çünkü. O ki, yaratýlýþý gereði her zaman güzeli ve iyiyi isteyendir. Onun sesinin izinden yürümek de, güzel olana varma heyecanýyla kanat takmaktýr.

Þefkat kahramanlarý

Mazi ve çocukluk kimileri için sýzýsý dinmeyen bir yara, kimileri için de bir masal ülkesi, bir sýðýnak… Ömrün her safhasýnda yeniden dönülen, yeni baþtan yaþanan mutlu çocukluklardýr. Yetiþkinler içindeki çocuðu yaþattýkça, hayat yolculuðunu onunla el ele tutuþarak yürüdükçe, mutluluðu da yanlarýnda götürürler misafiri olduklarý yýllara. Hayat devam ederken en güçlü damarýyla beslenme kaynaðýdýr çocukluk. Çocukluðunun gülen yüzünü isli aynalarda kaybedenler için de o güzel yýllarýn bir anlamý yoktur.

Kalplere atýlan çizgilerin bir ömür silinmesi mümkün deðildir. Bu gerçeðin farkýnda olanlar en yakýnýndakinden en uzakta olana; yanýndan yolcu geçene bile iyi davranmayý, tatlý dille konuþmayý güzel ahlâk gereði bilmiþlerdir. Onlar ki sadece insana deðil topraða, kuþa, aðaca, hayvana… yaný baþýnda, uzaðýnda hayatýna dahil olan ne varsa her þeye merhamet etmeyi var olmanýn bir gereði bilmiþler. Bu davranýþ biçimini, gönül yüceliðinin özgeliðini herhangi bir okulda öðrenmemiþler. Adeta gizli bir el tarafýndan bu güzel hasletler fýtratlarýna zerk edilmiþ.

Yuvasýný en güzel þekilde yapanlar, koruyanlar; anneler... Her türlü tehlike karþýsýnda cansiperâne yavrularýný muhafaza etmeye çalýþanlar... Bu kollayýþ maddi olan tehlikeler karþýsýnda olduðu gibi, manevi yýkýmlar karþýsýnda da güçlü bir þekilde kendini gösterir. Her türlü tehlike karþýsýnda korkak olduðunu zannedenler bile ne kadar cesur olduklarýný fark ederler.

Dün dünle mi gitti

Bahçesine giderken gözü arkada kalmayan anneler nerede þimdi? Bir sesleniþte yetiþilecek mesafeler neden bu kadar uzak oldu? Bir merhametin estiði, bir gururun hissedildiði “yavrum” diyen sesler hangi sel önüne katýlýp sürüklendi? Ak tülbentlerin örttüðü nuranî yüzlere hangi acýlarýn hüznü çöktü? Annelerden sonra en emin el diyerek, elimize uzanan, derinden kavrayan dedelerin, ninelerin elleri hangi soðuk parmaklýklara tutunup, uzak hatýralarýna gözyaþlarýný gizli bir mektup gibi gönderir þimdi? Onlarla masallarýmýz daha renkli, sofralarýmýz daha bereketli, oyunlarýmýz daha anlamlýydý oysa. Ýçimizdeki sevinçlerin, sevgilerin; yüzümüzdeki aydýnlýðýn, tebessümün büyümesine kimler engel oldu? 

Suskunluðu sözün tâcý gibi bakýþlarýnda da gezdiren, dudaklarý en çok dua dua kýmýldayan ve bir nazarla çok sözün söyleneceðini anlatan anneler… Elimize diken batsa yüreðini yangýn saranlar. Þükür çiçeklerinin kokusu, semaya açýlan ellerinin parmak uçlarýnda duyulan; bir gün olsun yaþadýklarýndan þikâyeti olmamýþ müstesna insanlar... Elinin dokunduðu her yerde bin bereket, yüreðinin geçtiði her topraða ekilen merhamet… Kendi sevdiklerini hiçbir þey söylemeden sevdirebilme gücü... Sevginin, etrafýndakileri etkileyeceðinin sýrlý bilinci… Dahasý, inançlarýnda hiçbir þüphenin olmayýþý, yaþadýklarýnda ve inandýklarýnda samimi olmalarý… Onlar kendini biraz da “cahil” bulan ninelerimiz, dedelerimiz.  Her bilginin okullarda öðretildiðini sanmalarý bu hükümlerini biraz olsun doðrular olsa da, “hal” ilminin “kâl” ilminden daha tesirli ve sürekli olduðunun farkýnda olmadan, o ilmin sahibi oldular. Yani ki, nur yüzlü anneler takva sahibiydiler.  Attýklarý her adýmda Yaradan beni görüyor, söyledikleri her sözde Yüceler Yücesi duyuyor bilincini hiçbir zaman yitirmediler. Ve onlarýn çocuklarýna býraktýðý en güzel miras da Allah ve Peygamber sevgisi, iyi terbiye ve örnek davranýþlarý oldu.

Sonrasý fýrtýna

Bin bir hatýrasý ve güzelliðiyle konaklar yýkýldý önce. Geniþ aile küçülüp “çekirdek” oluverdi. O çekirdek düþtüðü toprakta bir daha yeþermedi. Ne yitip kayboldu, ne de bir daha eski haline dönebildi. Geniþ avlularýn yerini insanýn bedeninden çok, ruhunu sýkan balkonlar aldý. Çocuklar oyunlarýný uzak köy yerlerinde unuttu. Çiçek, aðaç, kuþ türleri artýk lügatlerden öðrenilir oldu. Topraða deðmeyen ayaklar, kaldýrýmlar üzerinde yürüdükçe o soðukluðu gün be gün yüreklere doðru taþýdý. Hissizleþen kalplerin katýlýðý bakýþlara sirayet ettiðinde gözler de birbirinden kaçar oldu. Ve insan özünden uzaklaþtýkça, kendini ve deðerlerini kaybetti. Dün için bir anlam ifade etmeyen, olsa da olur olmasa da kýymetindekiler öncelik sýrasýnda ilk sýraya oturdu. Fertler sadece kendisi için yaþamasý gerektiðine ve hayatýn bir yardýmlaþma deðil savaþ olduðu yalanýna inandý. Birbirine yaslanarak, dayanarak yürüyenler, birbirinden ayrý kalýnca topallayan, dahasý yerlere serilen varlýklar haline geldi. Dünyanýn, Var Eden’in yanýnda sinek kanadý kadar deðeri olmadýðý unutuldu. Her zaman takýp takýþtýran ve makyajýný yenileyen, süslü bir gelin gibi görünen dünyanýn, gerçekte milyon yýllar yaþamýþ bir acuze olduðunu hatýrlamadýlar. Gel diyerek elini uzattýðý hiç kimseye de elini verdiðini ne gören ne de duyan oldu. Bunlara raðmen ulaþýlmayacak, kavuþulmayacak o sesin ardýna takýlýp, kendilerini bile kaybedene kadar yürüdüler, koþtular. Bir denizin suyuna parmak daldýrýp, parmaðýndaki ýslaklýða kananlar, deryalar karþýsýnda gözlerini yumdular.

“Korkunç bir fýrtýna çýkýyor annem evden gidince”

Gün geçtikçe artan yalnýzlýðýmýz, dünyanýn bulanýk sularý içinde bizi kendimiz karþýsýnda da yabancýlaþtýrdý. Tanýdýklara þüpheyle, yabancýlara düþman gözüyle bakar olduk. Bir zaman sonra bir kâbustan uyanýr gibi etrafýmýza bakýndýk ve yanýmýzda en yakýnlarýmýzýn bile kalmadýðýný gördük.

Bir fýrtýna sonrasýnýn korku ve ürpertisi doldu gönüllere. Bir de sokaklardan yükselen çýðlýk sesleri... Ýki kanadý olmadan uçamayan kuþlar gibi maneviyatlarýný körelttiðimiz, sevgi ve ilgimizi esirgediðimiz, bir kanadýyla hayata uçabilir zannettiðimiz çocuklarýmýzýn korkunç feryadý doldurdu kulaklarý sonra.

Merhum Cahit Zarifoðlu’nun üç mýsralýk þiiri, yüreðimize düþen bir ateþ, suratýmýza inen bir tokat gibi her þeyi anlatmaya yetmiyor mu? “Çalýþan Anne” isimli þiirinde bir çocuðun tenhalýðýný ve düþtüðü karanlýk uçurumu ne güzel anlatýr: “Korkunç / Bir fýrtýna çýkýyor / Annem evden gidince”

Üç günlük dünya hayatýný âsûde geçirmek için, sevdiklerimiz ve sevildiklerimize yabancý kalýrken; daha çok kazansýnlar, kazandýkça mutlu olsunlar diye çocuklarýmýzý da bu yarýþa katarken, dünya hayatýnýn bitiminde bizlerle birlikte öteye gelmeyecek olan hiçbir þeyin gerçekte bir anlam ifade etmediði bilincini onlara verememiþsek, bu koþuda boþ yere terlemiþiz, terlemiþsiniz, terlemiþler demektir.


radyobeyan