Ayýn Konusu
Pages: 1
Camiler Mahzun By: reyyan Date: 19 Temmuz 2011, 17:29:56
Biz Olmayýnca Camiler Mahzun


Mayýs 2010 137.SAYI


Taha YILDIZ kaleme aldý, AYIN KONUSU bölümünde yayýnlandý.

Cuma, teravih ve bayram namazlarýnda dolup taþan camilerimiz ne yazýk ki diðer namazlarda mahzun. Ýyi ki yarým saf da olsa ihtiyarlarýmýz var. Ahir zaman yorgunu müminler olarak evlerimizde kýlýyoruz namazlarýmýzý.

Oysa nasýl müslüman hayatýnýn merkezinde namaz varsa, sosyal hayatýmýzýn merkezi de camiler. Yani Allah’ýn evi.

Orada olmanýn, oraya devam etmenin hayrýný, faziletini, müslümanlýðýmýza katacaðý dinamizmi yeterince kavramýþ olsaydýk yorgunluklarýmýzý unutur, camilere koþardýk.

Þunu fark etmeliyiz: Camilerimiz boþ kaldýkça yüreðimizde dolmayan bir boþluk hep kalacak. Camiler þenlenmedikçe Ýslâm medeniyeti yeniden þenlenmeyecek.

Asr-ý Saadet’te müslümanlarýn hayatý cami çerçevesinde þekillenmiþtir. Bu yüzden Hz. Peygamber s.a.v.’in Medine’de en çok önem verdiði hususlarýn baþýnda inananlarýn mescide devam etmeleri gelmekteydi. Gözü mescitte herkesi arardý. Buna önem verirdi, çünkü müminlerin sorunlarýyla ilgilenirdi. Cemaatten birini mescitte göremediði zaman neden gelmediðini sorardý. Bir hastalýðý veya bir sorunu nedeniyle gelmediðini öðrendiðinde, onu evinde ziyaret eder, yardýmcý olmaya çalýþýrdý.

Bunun yanýnda ashabýna söylemek istediklerini minbere çýkarak söyler, nasihatlerde bulunurdu. Çünkü camiler sadece namazlarý eda etmek için toplanýlan yerler deðil, müminlerin birbirlerinin sorunlarýný öðrendikleri ve bu sorunlarý aþmak için dayanýþtýklarý yerlerdi.

Evde tek baþýna kýlýnan namaz

Ýnsan evinde yalnýz baþýna namaz kýldýðýnda, kendisini namaza vermekte zorlanabilir. Çünkü namaz kýldýðý yer evinin bir odasýdýr. Bir ibadethane olmadýðýndan, çevresinde bulunan nesneler, bulunduðu mekanla ilgili iyi kötü hatýralar zihnini meþgul eder, namaza kendisini tam olarak vermesine engel olur. 

Gözü duvardaki çerçeveye, kütüphanesindeki kitaplara, yataðýn üstündeki örtüye, kapýnýn çalan ziline ve aklýnýza gelebilecek her þeye takýlýr. Kulaðýna çocuklarýn ve eþinin konuþmalarý gelir. Hele bir de televizyon açýksa kendisini tam manasýyla namaza vermesi mümkün olmaz.

Namaz kýlmaya çalýþýrken diðer taraftan ailesinin konuþmalarýný dinler. Bir de haber saati ise bir taraftan namaz kýlar, diðer yandan da haberleri takip eder. Veya namazýný çalan müziðin eþliðinde eda eder. Bundan dolayý da hangi rekâtta olduðunu, ne okuduðunu karýþtýrdýðý zamanlar çok olur. Ýsterse namaz kýldýðý odasýnýn kapýsýný kapatsýn, yine de ibadetin hakkýný tam vermede zorlanýr. Ýþte bu þekilde ifa edilen ibadetin adý da “namaz kýldým” olur.

Namaz kýlma arzusunun zayýflamasý

Evde tek baþýna namaz kýlma alýþkanlýðýnýn en büyük zararý, insanýn ibadet etme sevincini ve alýþkanlýðýný zayýflatmasýdýr. Zira tek baþýna kýlýnan namaz, camide kýlýnan namazýn tadýný kesinlikle vermez. Bu nedenle de kiþi kendisini ne kadar ibadete vermeye çabalarsa çabalasýn, kýldýðý namazýn, istediði lezzeti alamayacaðý bir ibadete dönüþmesi kuvvetle muhtemeldir.

Bu nedenle de, cemaate gitme alýþkanlýðý olmayan, sürekli olarak evinde veya iþyerinin bir köþesine serdiði seccadede namaz kýlma alýþkanlýðý olan insanlarýn bir süre sonra namazlarýnda gevþeklik göstermelerinden korkulur. Zira cemaatle kýlýndýðýnda insanýn gönül dünyasýný kuþatan haz ve huzur evde kýlýnan namazda olmayacaðýndan, Allah ile arasýndaki bað yavaþ yavaþ zayýflayacaktýr.

Hz. Peygamber s.a.v.’in þu hadisi bu gerçeði ortaya koymaktadýr: “Bir köyde veya bir çölde üç kiþi bulunur da namazý cemaatle kýlmazlarsa, þeytan onlara galebe çalar. Sen cemaate devam et, çünkü kurt, sürüden ayrýlan koyunu kapar.” (Ebu Davud).

Camide cemaatle kýlmanýn faydalarý

Camide namazlarý eda etmenin yararlarý elbette çok fazladýr. Bunlarýn en önemlilerini sýralarsak, camiye koþmanýn ne kadar mühim olduðunu göstermeye yetecektir.

Cami ortamý ibadet için mükemmeldir

Camide namaz kýlmanýn en büyük faydasý, ibadeti Allah’ýn arzuladýðýna en yakýn bir þekilde eda etme imkanýný saðlamasýdýr. Zira caminin içindeki her þey, ibadet ruhuna uygun olarak konulmuþtur. Ýç tezyinatý, duvarlardaki tablolar ile aklýnýza gelen tüm nesneler insanýn Rabbi ile baðýný güçlü tutmasýna yardýmcý olur. Onu ibadetinden koparýp dünyaya sürüklemez.

Bu nedenle özellikle Osmanlý döneminden kalmýþ ve estetik açýdan insaný cezbeden mimarî yapýya sahip olan camilerdeki ibadetler, kiþinin kendisini kulluða vermesine daha çok imkan saðlar. Ýnsan bu camilerde namazý eda etmekten bir baþka haz alýr. Günümüzde yapýlan ve estetikten yoksun bir kýsým camiler için ise bunu söylemek zordur.

Bunun yanýnda camide, insanýn dikkatini daðýtacak dünyevî konuþmalar söz konusu deðildir. Herkes oraya ayný amaç için gelmiþtir. Bu nedenle Allah’a yönelmek, kulluðu ifa etmek çok daha rahat olur. Bu yüzden cemaatin birbirleriyle konuþmalarý, cep telefonlarýný açýk unutmalarý sonucunda çeþitli müziklerin caminin manevi ortamýný bozmasý ve benzeri durumlar mekanýn ruhuna son derece aykýrýdýr.

Baþkalarýnýn Allah ile olan irtibatlarýnýn kopmasýna ve huþûlarýnýn daðýlmasýna neden olabilecek bu tür durumlardan sakýnmak gerekir. Ayrýca bunda kul hakkýnýn ihlali olduðunu unutmamak icap eder. Ayný þekilde kokan çoraplarla, kötü aðýz veya üstbaþ kokusuyla mescide gelmek de böyledir. Bunlara dikkat etmek þarttýr.

Ýbadetten daha fazla tat alýnýr

Camide namaz kýlmak insana tarif edemeyeceði bir huzur verir.  Bu nedenle cemaat ne kadar kalabalýk olursa, müminin namazdan aldýðý haz da o kadar fazla olur. Birbirimize omuz vererek ayný safta namaza durmamýz, imamýn kýraatini dinleyerek hep beraber secdeye varmamýz, namaz sonrasýnda ayný anda ellerimizi huzura açarak Rabbimize yalvarmamýz ve mümin kardeþlerimizle ayný ortamda bir araya gelmenin verdiði dayanýþma ve birlik olma sevincini tatmamýz nedeniyle içimiz coþku ve muhabbetle dolar. Bu nedenle camiden çýktýðýmýzda kendimizi bir hoþ hissederiz.

Evde tek baþýmýza kýlýp kendimizi hemen koltuða attýðýmýz namazda bu lezzeti almamýz çoðunlukla mümkün deðildir. Nitekim Hac ve Umre için Kâbe’nin etrafýnda namaza duran insanlarýn namazdan çok daha fazla lezzet almalarýnýn nedenlerinden birisi de cemaatin son derece kalabalýk olmasýdýr. Ortam gerçekten insaný kendisine çeker ve mümin Rabbinin huzurunda olduðunu bütün ruhuyla hisseder.

Namaz sevinci diri kalýr

Cemaatle namaz kýlmak insanýn namaza ve ibadete olan isteðini canlý tutar. Zira beraber ifa edilen ibadet cemaate büyük bir huzur ve sevinç verdiðinden, insanýn namaza olan iþtiyaký artar.

Nitekim cemaat alýþkanlýðý olan insanlarýn ezan okunduðu anda namazý eda etmek için acele etmeleri, mümkünse hemen camiye giderek orada kýlmaya çalýþmalarý bundandýr. Öyle insanlar vardýr ki, ne kadar yorgun olurlarsa olsunlar, namazlarýný camide eda etmeye düþkündürler. Gece geç vakitte yatmýþ olsalar bile, sýcak yataklarýndan çýkýp elbiselerini giyinerek soðukta dýþarý çýkmalarý ve camiye giderek imamýn ardýnda durmalarý onlara asla aðýr gelmez.

Etrafýnýzda bu þekilde caminin devamlý cemaati olan ve beþ vakti mümkün olduðunca Allah’ýn evinde eda etmeye gayret eden insanlar mutlaka vardýr. Onlardaki namaz telaþýný, camiye devam etme alýþkanlýðý zayýf olan insanlarda görmemiz zordur. Bu kiþilere cemaatle namaz kýlma alýþkanlýðýný ve isteðini kazandýran þey, camiye günde beþ kez adým atmalarýdýr.

Ýnsan ne ile meþgul olursa, gönlü ve dili onunla dolar. Hal ve tavýrlarý meþguliyetiyle alakalý olur. Mesela tuttuklarý takýmlarýn maçlarýný, oyuncularýn performanslarýný ve alýnan puanlarý takip eden taraftarlara dikkat edildiðinde zikrettiðimiz husus daha iyi anlaþýlýr. Takýmlarýnýn fanatiði olan bu insanlar, maçlarý seyredebilmek için her türlü sýkýntýya girerler. Maç esnasýnda futbolun atmosferine kendilerini kaptýrarak takýmlarý için çýlgýnca tezahürat yaparlar. Maçtan çýktýktan sonra iki gün o haftanýn maçýný, çarþamba günü takýmda olan biteni, kalan günlerde de gelecek maçý konuþurlar. Zira cemaati olduklarý stat ve maçlar onlarýn haz aldýklarý temel alýþkanlýklarý olmuþtur.
Cami cemaati olan kiþiler ise müslüman kiþinin ahlâkýyla ahlâklanmaya adaydýr. Zira çevresinde daima Allah rýzasý için namaza gelen kiþiler mevcuttur. Hayýrlý bir yolda yürüyor olmak, kiþinin noksanlarýný tamamlar, hatalarýný azaltýr. Nitekim “dinin direði” olan namazýn doðrudan müminin hayatýna olumlu tesiri vardýr.

Cami müminleri birbirine kaynaþtýrýr

Camide bir araya gelmenin en büyük faydalarýndan birisi de, müminler arasýnda kaynaþmayý, birlik olmayý saðlamasýdýr. Bir düðününüz olduðunda, etrafýnýzda ne kadar çok akraba ve dost görürseniz o kadar mutlu olursunuz. Veyahut cenazeniz varsa, namazýna gelenlerin, taziyede bulunanlarýn sayýsýnýn fazla olmasýný istersiniz. Keza hasta olduðunuzda, kolunuza serum takýlý olarak yattýðýnýzda, ziyaretçilerinizin çok olmasýný arzularsýnýz. Hatta üç durumda da gönlünüz, bazý insanlarýn mutlaka orada olmasýný ister. Gelenler çok olduðunda bundan güç alýrsýnýz. Mutlu gününüzdeyseniz, sevinciniz dostlarýnýzla bir kat daha artar. Hüzünlü gününüzdeyseniz, geçmiþ olsun veya baþýnýz sað olsun demeye gelenlerle kederiniz bir nebze hafifler. Dostlarýn varlýðý size bir güvence olur.

Bu nedenle, camide cemaat olunduðunda, insanlar safta bir arada durarak birbirlerine omuz verdiklerinde, beraber ve birlik olma þuurunu kazanýrlar. Ayný hocanýn ardýnda namaza durarak, ayný vaize yüzlerini dönerek, ayný hatibe kulak vererek beraber hareket etme, birlik olma duygusunu pekiþtirirler. Hatta vatan ve millet sevgisinin en güzel pekiþtiði yerlerden birinin camiler olduðunu unutmamamýz gerekir. Her kesimden insanýn yan yana ayný safta namaza durmasýnýn, özellikle bayram namazlarýndan sonra cemaatin birbiriyle musafaha etmesinin saðladýðý birlik ve beraberlik duygusunu, sevincini hiçbir þey saðlayamaz. Ýnsan camide, içinde bulunduðu toplumun bir ferdi olduðunu ve onlarla dayanýþma içinde olmasý gerektiðini çok daha iyi anlar.  Özellikle farklý bölgelerden insanlarýn camide bir araya gelmesinin kaynaþmaya, bütünleþmeye ve kardeþliðe ne kadar katkýsý olduðunu söylemeye gerek yoktur.

Büyük camilerin namaz kýlana kazandýrdýðý huzurun yanýnda, küçük mescitlerde kaynaþma çok daha fazla olur. Camiye gide gele simalar birbirlerine aþina olur. Ýnsanlar yeni arkadaþlýklar edinirler, güzel dostluklar kurarlar ve birbirlerinin dertleriyle ilgilenirler, yardýmlaþýrlar.

Özellikle yaþlýlarýmýzýn, birçok arkadaþlýklarýný camide kazandýklarýný göz önüne getirecek olursak, dediðimiz hususun ne kadar önemli olduðunu anlarýz.

Cami sabýr eðitimi verir

Caminin farkýnda olmadan insana kazandýrdýðý güzelliklerden birisi de, müsamahalý olmayý, baþkalarýnýn eziyetlerine tahammül etmeyi öðretmesidir. Özellikle deðiþik bölgelerden insanlarýn bir araya geldiði camilerde, insanlar baþkalarýna tahammül etmeyi öðrenirler.

Bunun yanýnda saflar sýkýþýk olduðunda, çorabý veya nefesi kötü kokan biriyle yan yana durulduðunda, namaz bitip herkes çýkýþa yönelip kapý aðzýnda sýkýþtýðýnda, farkýnda olmasak da bir alýþkanlýk kazanýrýz. Ýþte bunun adý sabýrdýr, müsamahadýr.

Nitekim kendi alýþkanlýklarýmýz ve adetlerimizle gittiðimiz Umre veya Haccýmýzda, farklý ülkelerden gelen insanlarýn çeþitli eziyetlerine tahammül etmek durumunda kalmamýz da Hac ve Umre ibadetinin kazandýrdýðý güzelliklerdendir.
Hele de ülkemizden Hac veya Umre için gidenlerin beþerli altýþarlý guruplar halinde ayný odalarý paylaþmalarý, birbirlerinin sýkýntýlarýna ve eziyetlerine tahammül etmek durumunda kalmalarý da beraber ibadet etmenin insana kazandýrdýðý güzel hasletlerdendir.

Hz. Peygamber s.a.v. “Cemaatle kýlýnan namaz, yalnýz kýlýnan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.” (Buharî) buyurmaktadýr. Cemaatle kýlýnan namazla insanýn elde ettiði manevi kârlarý göz önüne getirdiðimizde, neden daha fazla ecir kazandýrdýðýný daha iyi anlýyoruz. Gerçekten de evde kýlýnan namaz ile camide kýlýnan arasýnda pek çok fark vardýr.

Camilerin manevi süsü bizleriz

Camileri artýk gidecek yerleri kalmamýþ, arkadaþ edinecekleri ortamlar bitmiþ olan yaþlý amcalara terk etmemek gerekir. Ayrýca camileri canlý tutacak olan cemaatleridir. Gerçekten de insan camide çocuklarý ve delikanlýlarý gördüðünde bir hoþ olur. Namazdan biraz daha fazla lezzet alýr. Bu nedenle manevi seferberlik baþlatarak mescitlerimizi þenlendirmek zorundayýz. Unutmayalým ki bunun en büyük faydasýný, hem bu dünyada hem de ahirette yine biz göreceðiz.

Ýsterseniz þöyle düþünelim: Evimize misafir ayak basmadýðýnda, çoluk çocuðumuz kapýmýzý çalmadýðýnda, bir akrabamýz bizi ziyarete gelmediðinde neler hissediyorsak, camiler de öyledir. Rabbimizin “Þüphesiz ki mescitler Allah’ýndýr.” (Cin, 18) buyurduðu, Hz. Peygamber s.a.v.’in de “Allah Tealâ’nýn en çok sevdiði yerler camilerdir.” (Müslim) diye ferman ettiði ibadethanelerimizi mahzun ve sahipsiz býrakmaya hiç hakkýmýz yok.

Yaratýcýmýz; “Allah’ýn mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazý dosdoðru kýlan, zekâtý veren ve Allah’tan baþkasýndan korkmayan kimseler imar eder. Ýþte doðru yola ermiþlerden olmalarý umulanlar bunlardýr.” (Müslim) buyururken, sadece camilerin inþa edilmesini ve bakýmlarýnýn üstlenilmesini kastetmiyor elbette. Onlarýn cemaatle canlý tutulmalarýný da istiyor.

Hz. Peygamber s.a.v. “Evinizi kabre çevirmeyin, orada da namaz kýlýn.” (Buharî) buyurmaktadýr. Bu nedenle teheccüd, kuþluk gibi nafile namazlarla evimizi manevi olarak süslememiz gerekir. Esasýnda güzel olan, namazýn sünnetini evde kýlýp, farza camiye gitmektir. Ancak ülkemizde ezanýn okunmasýnýn ardýndan sünnet kýlýnýp hemen farza durulduðu için, sünneti evde kýlýp camiye farza yetiþmek imkansýzdýr. Bu nedenle sünneti de camide kýlmak uygun olur.

Tarihten Günümüze Cami

“Cami”, Arapça ‘cem’ kökünden gelir, “toplayan, bir araya getiren” manasýndadýr. Cami yerine çokça kullanýlan “mescid” ise, secde edilen yer manasýndadýr. Kur’an’da ve hadislerde “cami” yerine “mescid” kelimesi kullanýlmýþtýr. Yeryüzündeki ilk mescid, Mescid-i Haram, ikincisi ise Mescid-i Aksa’dýr.

Ýslâm’ýn ilk yýllarýnda Allah Rasulü s.a.v. baský ve hakaretlere raðmen Mescid-i Haram’da Hacerü’l-Esved ile Rüknü’l-Yemânî arasýnda namaz kýlardý. Ýlk müslümanlar Dârü’l-Erkâm’ý mescit haline getirmiþlerdi. Ayrýca evlerinde, vadilerde gizlice ibadet ediyorlardý.

Rivayete göre, Hz. Ebu Bekir r.a. evinin bahçesine kendisi için küçük bir mescit yapmýþtýr. Þahsa özel olmakla birlikte, bir müslüman tarafýndan inþa edilen ilk mesciddir.

Hz. Ömer r.a. müslüman olduktan sonra müslümanlar Kâbe’de, yani Mescid-i Haram’da açýkça namaz kýlmaya baþlamýþlardýr. Ancak Mekke’de inþa edilmiþ bir mescit yoktur. Ýlk muhacirler, Medine yakýnlarýndaki Kuba’ya geldiklerinde buraya bir mescit yapmýþlardýr. Allah Rasulü s.a.v. hicret esnasýnda Kuba’ya geldiðinde burada ilk Cuma namazýný kýldýrmýþ ve hutbe okumuþtur.

Mescid-i Nebevî

Allah Rasulü s.a.v. Medine’ye geldiðinde bir yer satýn alarak Mescid-i Nebevî’yi yaptýrdý. Ýnþasý esnasýnda kendisi de çalýþmýþtýr. Caminin arka tarafýnda fakir sahabelerin barýnmasý için Suffe adýyla bir yer ayrýlmýþtýr.

Allah Rasulü s.a.v. müslümanlarýn sayýlarý artýnca mahallelerde ve kabilelerde mescitler inþa edilmesini emretmiþtir. Kýsa bir süre sonra Medine ve çevresinde birçok mescit yapýlmýþtýr. Bu dönemde Medine’de on bir mescid mevcuttur. Vakit namazlarý bu camilerde kýlýnýrken, Cuma namazý Mescid-i Nebevî’de kýlýnmýþtýr.

Fethedilen Yerlere Yapýlan Camiler

Ýslâmiyet, Dört Halife zamanýnda doðudan batýya, kuzeyden güneye çok geniþ bir alana yayýlmýþtýr. Hz. Ömer r.a. döneminde Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî’de yenileme ve geniþletme çalýþmalarý yapýlmýþtýr. Ayrýca Hz. Ömer r.a. Mescid-i Aksa’da üç bin kiþinin namaz kýlabileceði bir cami yaptýrmýþtýr.

Hz. Osman r.a. Mescid-i Nebevî’yi daha da geniþletmiþ, daha kaliteli bir malzeme ile yeniden inþa ettirmiþtir.
Dört Halife döneminde fethedilen yerlerde, eski mabetler kýsmen ya da tamamen camiye çevrilmiþ yahut yeni bir cami inþa etmek için özel arazi tahsis edilmiþtir. Barýþ yoluyla fethedilen yerlerde halkýn canýna ve malýna dokunmadýklarý gibi, kiliselere de karýþmamýþlar fakat antlaþma metnine cami için bir yer tahsis edileceði maddesini eklemiþlerdir.

Yeni Kurulan Þehirlere Yapýlan Camiler

Ýslâm topraklarý geniþleyince yeni yerlerin fethedilmesi ve fethedilen yerlerin muhafazasý için özellikle askerî amaçla yeni yerleþim merkezleri kurulmuþtur. Bunlar Kûfe, Basra ve Fustat þehirleridir. Kûfe, Hz. Ömer r.a.’ýn emriyle, uzun bir araþtýrmadan sonra Sa’d b. Ebi Vakkas r.a. tarafýndan kurulmuþtur. Þehir planýnda önce cami yeri tespit edilmiþtir. Güçlü bir okçuya dört yönde oklar attýrýlarak bunlarýn düþtüðü yerin ötesine ev yapýlmasýna izin verilmiþtir. Bu cami kýrk bin kiþiyi alabilecek büyüklükte inþa edilmiþtir.

Hz. Ömer r.a., yeni yerleþim merkezlerinde bir merkez caminin ve kabileler için ayrý camilerin yapýlmasýný emretmiþtir.

Emevîler ve Abbasîler döneminde de cami sayýsý artmýþ ve mimarî olarak büyük geliþme göstermiþtir. Hz. Muaviye r.a. döneminde Mescid-i Nebevî örnek alýnarak birçok þehre yeni cami yapýlmýþtýr.

Daha sonraki Ýslâm devletleri döneminde de her þehre büyük camiler yapýlmaya devam edilmiþtir. Osmanlýlar döneminde cami inþasýna büyük önem verilmiþtir. Padiþahlar, haným sultanlar, vezirler, paþalar ve valiler birçok cami inþa ettirmiþlerdir. Bu camiler sadece namaz kýlýnan yerler deðil, ayný zamanda çevrelerindeki külliyeler ile bir kültür ve sosyal hayat merkezi durumundadýr. Cami külliyelerinde medreseler, kütüphaneler, þifahaneler yapýlmýþ ve camiler çok yönlü hizmet veren mekanlar haline gelmiþtir.

Camilerde Ne Yapýlýr?

• Cami ilk baþta ibadet yeridir. Huzur ve huþu ile doðrudan ibadet yapýlabilen güvenli bir mekandýr. Müminler burada toplu halde ibadet ederek Ýslâm’ýn emrettiði birlik ve kardeþlik þuuruna sahip olurlar.

• Camiler bir eðitim-öðretim ve kültür merkezidir. Allah Rasulü s.a.v. bir seferinde mescide girer ve bir kýsým insanlarýn dua ve zikirle, bir kýsmýnýn da ilimle meþgul olduðu görür. “Ben öðretici olarak gönderildim” (Ýbn Mâce) buyurarak ilimle meþgul olanlarýn yanýna oturur.

Bu rivayet mescitlerin Asr-ý Saadet döneminde eðitim-öðretim alanýndaki fonksiyonunu göstermek için yeterlidir. Yine Ashab-ý Suffe denilen sahabiler, Mescid-i Nebevî’de ilim tahsili görmüþlerdir. Buna da ilim meclisi adýný vermiþlerdir. Kadýnlar için de mescitte bir gün tahsis edilmiþtir. Nitekim Hz. Ömer r.a., mehir miktarýna sýnýrlama getiren kararýndan bir kadýnýn itirazý üzerine vazgeçmiþtir.

Mezhep imamlarý camide yetiþmiþler ve buralarda ders okutmuþlardýr. Ebu Hanife rh.a. camide ders okutur ve talebelerinin yüksek sesle müzakere etmelerine müsade edermiþ. Yine Ýmam Þafiî rh.a. de mescitlerdeki derslere katýlmýþ, daha sonra buralarda ders vermiþtir. Ýmam Malik rh.a. Mescid-i Nebevî’de, Hasan Basri rh.a., Basra Camii’nde ilimle meþgul olmuþlardýr. Daha sonraki asýrlarda da bu böyle devam etmiþ, medreseler camilerin civarýna inþa edilmiþtir. Osmanlý camileri de bu anlayýþla inþa edilmiþtir.

Ýslâm toplumlarýnda cami, alimlerin ve tasavvuf büyüklerinin halka ulaþma, vaaz ve sohbet etme yeri olmuþtur.

• Ýslâm’ýn ilk yýllarýndan itibaren camiler devleti idare merkezi olarak da kullanýlmýþtýr. Allah Rasulü s.a.v. önemli kararlarý mescitte istiþare yaparak almýþtýr.

• Camiler ilk dönemden itibaren halk ile yöneticilerin bir araya geldikleri yer olmuþtur. Caminin Allah’ýn evi olmasý ve her kulun burada eþit olmasý, müslümanlar arasýnda adalet duygusunu pekiþtirmiþtir. Allah Rasulü s.a.v. ve halifeler namaz öncesinde ve sonrasýnda halkýn talep ve þikayetlerini dinlemiþlerdir.

• Ýslâm’ýn kendine has hukuk sistemi camilerdeki ders halkalarýnda öðretilmiþtir. Allah Rasulü s.a.v.’in minberi, yanlýþ hukukî uygulamalarýn düzeltildiði bir yerdir. Buharî’nin aktardýðýna göre, Hz. Ömer r.a. minber yanýnda davalara bakmýþtýr. Birçok hakim de davalara camilerde bakmýþlardýr.

• Camiler cihat kararlarýnýn alýndýðý yerlerdir. Allah Rasulü s.a.v. sefer öncesinde mescide gelmiþ ve savaþ dönüþü de mescide uðramýþ, daha sonra evine gitmiþtir. Osmanlýlarda da birçok merasim için camiler seçilmiþtir. Sefere çýkan ordular önce camide toplanýp dualarla gönderilmiþtir.

• Camilerin inþasý ve bakýmý Ýslâm toplumlarýnda ticaret ve istihdam için büyük öneme sahiptir. Cami inþasý için gerekli malzemeler ve çalýþtýrýlan iþçiler geçimlerini buralardan saðlamýþlardýr. Ayný þekilde caminin ihtiyaçlarý için kurulan vakýflarda da birçok insan istihdam edilmiþtir. Sadece Osmanlý þehirlerinde binlerce caminin olduðu düþünülürse, iþin malî boyutu ortaya çýkacaktýr.



Camiler Mahzun By: reyyan Date: 19 Temmuz 2011, 17:31:03
Savaþta Bile Cemaat

Cemaatle namaz kýlmak çok mühimdir. Kur’an-ý Kerim’de savaþ esnasýnda bile (þartlar elveriyorsa) cemaatle namaz kýlýnmasý emrolunmuþtur. “Korku namazý” denilen bu namazýn nasýl kýlýnacaðý aþaðýdaki ayetlerde açýkça belirtilmiþtir:

“Yolculuk ettiðinizde, inkârcýlarýn size bir fenalýk yapmasýndan korkarsanýz, namazý kýsaltmanýzda size bir sorumluluk yoktur. Zira inkârcýlar size apaçýk düþmandýrlar. Ey Muhammed! (Savaþ esnasýnda) sen içlerinde olup da namazlarýný kýldýrdýðýn zaman bir kýsmý seninle beraber namaza dursun ve silahlarýný da yanlarýna alsýnlar; secdeyi yaptýktan sonra onlar arkanýza geçsinler; kýlmayan öbür kýsmý gelsin, seninle beraber kýlsýnlar. Tedbirli olsunlar, silahlarýný alsýnlar. Kâfirler size ansýzýn bir baskýn vermek için silah ve teçhizatýnýzdan ayrýlmýþ bulunmanýzý dilerler. Yaðmurdan zarar görecekseniz veya hasta olursanýz silahlarýnýzý býrakmanýza engel yoktur, fakat dikkatli olun. Allah kâfirlere þüphesiz aðýr bir azap hazýrlamýþtýr. Namazý kýldýktan sonra, Allah’ý ayakta iken, otururken, yan yatarken de anýn. Emniyete kavuþtuðunuz zaman namazý tam erkâný ile eda edin. Namaz þüphesiz inananlara belirli vakitlerde farz kýlýnmýþtýr.” (Nisâ, 101-103)

Hz. Peygamber s.a.v. de düþmanla karþýlaþtýðýnda namazlarýný cemaatle kýlmaya önem vermiþtir. Abdullah bin Ömer r.a., Hz. Peygamber’in bir savaþta bunu uygulamasýyla ilgili olarak þunu anlatýr:

“Allah Rasulü ile birlikte Necid tarafýna doðru gazaya gitmiþtim. Düþmanýn hizasýna geldik. Onlara karþý saf düzenine geçtik. Namaz vakti gelince Rasulullah Efendimiz s.a.v. bize kýldýrmak üzere namaza durdu. Bir kýsým sahabiler de onunla beraber namaza durdular. Diðer kýsým ise yönünü düþmana çevirdi. Rasulullah kendisiyle birlikte olanlarla beraber rükûya vardý ve iki defa secde etti. Derken, beraber namaz kýlanlar henüz kýlmamýþ olan grubun yerlerine gittiler. Ötekiler de gelip Rasulullah’ýn arkasýnda durdular. Rasulullah onlarla da beraber rükûya varýp iki secde etti. Sonra selam verdi. Ondan sonra, o iki grubun her biri nöbetleþe namaza durup kendi kendilerine birer defa rükûya varýp ikiþer secde ettiler.” (Buharî)


Efendimiz’in Dilinden Cemaatle Namaz

• Bir kimse evinde güzelce temizlenir de Allah’ýn farzlarýndan birini ödemek maksadýyla mescitlerden birine giderse, attýðý adýmlardan biri günahlarýný siler, diðeri de onun derecesini yükseltir. (Müslim)

• Yatsýyý cemaatle kýlan gecenin yarýsýný, sabahý da cemaatle kýlan gecenin tamamýný ibadetle geçirmiþ olur. (Müslim)

• Ýnsanlar ezan okumanýn ve namazda birinci safta bulunmanýn ne kadar faziletli olduðunu bilselerdi, bunlarý kim yapacak diye kura çekerlerdi. Þayet camide cemaate erken yetiþmenin ne kadar deðerli olduðunu bilselerdi, birbirleriyle yarýþa girerlerdi. Eðer yatsý namazý ile sabah namazýndaki ecri bilselerdi, emekleyerek ve sürünerek de olsa bu iki namaza gelirlerdi. (Buharî)


Mazeretler

Ýnsanýn cemaate gidememesi için bir özrünün olmasý gerekir. Bunlar özetle þunlardýr:

• Camiye gitmeyi engelleyecek derecede havanýn kötü olmasý. Aþýrý sýcak, þiddetli yaðmur, yürümeyi engelleyen sert rüzgâr gibi.

• Camiye kendi baþýna gidemeyecek derecede engelli olmak. Felçliler, tekerlekli sandalyeye mahkum olanlar, gözleri görmeyenler gibi.

• Hastaya refakat edenler.

• Camiye gidip gelirken canýna kast edileceðinden korkanlar ile malýna zarar verileceði endiþesini taþýyanlar.

• Ýþverenin camiye gitmesine müsaade etmediði iþçiler.

• Yolculuða çýkmýþ olanlar.

Ynt: Camiler Mahzun By: Rüveyha Date: 21 Aðustos 2013, 22:18:32
Kafeler týklým týklým dolu. camiler süklüm büklüm boþ. Rabbim gelecek zürriyeti ve bizleri namaz kýlan kullarýndan eyle amin..

radyobeyan