Huneyn By: seymanur K Date: 18 Temmuz 2011, 17:39:02
Huneyn
Andolsun ki Allah, birçok yerde ve Huneyn'de size yardým etti. Hani çokluðunuz size kendinizi beðendirmiþ, fakat sizi hezimete uðratmaktan kurtara-mamýþtý. Yeryüzü bütün geniþliðine raðmen size dar gelmiþti. Sonunda (bozularak) gerisin geri dönmüþtünüz. Sonra, Allah, Resulü ile müminler üzerine sekinetini (huzur duygusunu) indirdi, sizin bilmediðiniz ordular (meleklerle) indirdi de kâfirlere azap etti. Ýþte bu o kâfirlerin cezasýdýr. [51]
Ýslâm ordusu Medine'den ayrýlýp güneye doðru hareket ettiði ve çokça mesafe kaydettiði zaman, bu güçlü ordunun azabýndan dolayý öncelikle birbirlerine yakýn bölgelerde ikamet eden Hevazin ve Sakif kabileleri endiþelenmiþ ve korkuya kapýlmýþlardý. Kureyþ de benzer endiþe ve korkuya sahipti. Hemen hiç kimse tarafýndan hedefi bilinmeyen islâm ordusu, bu bazý güçlü düþmanlarýný endiþelendirmiþ, her topluluk bu ordunun kendisi için mi, yoksa diðerleri için mi Medine'den ayrýldýðýna bir türlü karar verememiþti. Ýslâm ordusunun Kureyþ, Hevazin veya Sakif ten birisi için yola çýktýðý kesindi. Çünkü güneyde bu üçünden baþka Müslümanlara zarar vermiþ, düþmanlýklarým sýnýr tanýmayan boyutlara taþýmýþ baþka bir topluluk yoktu. Kureyþ, risâletin ilk gününden itibaren Ýslâm'ýn düþmanýydý ve her zaman Müslümanlara yönelik düþmanlýklarýn birinci dereceden faili olmuþtu. Bunu bir nokta da anlamak kolaydý. Sistemlerini, toplumsal yapýlarýný, dinlerini, geleneklerini kökten deðiþtirmeye aday Ýslâm kendi toplumlarýnda doðmuþtu. Bu nedenle de Ýslâm'ýn en katý düþmanlarý olmuþlardý. Hevazin ve Sakif topluluklarý ise bütün bu süreçte adeta Kureyþ ile yarýþmýþ ve Müslümanlara yönelik her turlu düþmanlýkta fiilen yer almýþlar veya Müslümanlara yönelik bütün düþmanca faaliyetlere destek vermiþlerdi. Müslümanlarýn Yahudilerle savaþlarýnda dahi Yahu-uerin yanýnda yer almaktan uzak durmamýþlardý. Dolayýsýyla gerek Kureyþ veya gerekse Hevazin ve Sakif topluluklarý düþmanlýklarýnýn büyüklüðünden, Müslümanlara yaptýklarý kötülüklerden ve yol açtýklarý sýkýntýlardan dolayý Müslümanlar bir gün kendilerinden hesap soracaklarýný biliyor ve bekliyorlardý.
Ýslâm ordusunun Mekke'ye yönelmesi ve Mekke'yi fethetmesi, Hevazin ve Sa-kif kabileleri için rahatlatýcý bir durum olmadý. Korku ve endiþeleri kaybolmadý. Müslümanlarýn, Kureyþ'i takiben yönelecekleri ilk hedefin kendileri olacaðýný biliyorlardý. Mekke'yi fetheden Ýslâm ordusunun, kendilerinin üzerine de gelmeden Medine'ye dönmeyeceðine kesin bir kanaatle inanýyorlardý. Mekke'nin Müslümanlarýn eline geçtiðim duyunca hemen hazýrlýklara baþladýlar. Kýsa sürede, birkaç küçük kabile hariç, Hevazin ve Sakif e baðlý veya müttefik bütün kabilelerin ve boylarýn bir araya gelmesiyle on dört bin kiþilik bir ordu teþkil etti. Komutanlýðý Hevazin lideri Malik b. Avf üstlendi. Malik, Müslümanlarýn kendilerinin üzerine gelmesini beki em ekte nse, önce davranýp Müslümanlarýn üzerine gitmeyi tercih ediyordu. Nasýl olsa sayýca islâm ordusundan büyüktüler. Korkmalarýna gerek yoktu. Muhtemel bir savaþý kazanacaklarýna kesin gözüyle bakýyordu. Mevcut þartlarda Kureyþ gibi ansýzýn baskýna uðramalarý söz konusu olmayacaktý. Hevazin ve Sakif in liderliðini yaptýðý þirk cephesinin ordusu hazýrlýklarýný tamamlayýnca yola çýktý. Harekâtýn herhangi þekilde kötü bir sürprizle karþýlaþmamasý ve zaferi garantilemek için orduya katýlan savaþçýlarýn eþ ve çocuklarý ile hayvan sürüleri de ordunun peþinden geliyordu. Böylelikle, eþleri, çocuklarý ve mallarý yanlarýnda olduðu için, savaþçýlarýn bir zorluk anýnda savaþý terk edip kaçmalarýnýn önlenmesi amaçlanmýþtý.
Mekke'yi ramazan ayýnda giren Ýslâm ordusu, ramazan ayýnýn geri kalan günlerini ve bayramý Mekke'de geçirdi. Resulüllah ordusuyla birlikte yaklaþýk yirmi gün Mekke'de kaldý. Resulüllah bu süre içerisinde yeni Müslüman olmuþ Kureyþ-lilere Ýslâm'ý öðretmekle ve bazý küçük askerî harekâtlarla bölgeyi kontrol altýna alýp, yine bölgedeki putlarý imha etmekle meþgul oldu. Hevazin ve Sakiflerin savaþ hazýrlýklarý içinde olduðu haberini alýnca, haberin doðruluðunu kontrol etmek için Abdullah b. Ebî Hadret'i casus olarak Hevazinlerin bölgesine gönderdi. Abdullah'ýn getirdiði bilgiler alman duyumlarý doðruluyordu. Resulüllah, harekât hazýrlýðý için gerekli emirleri verdi. Hazýrlýklar hemen tamamlandý. Medine'den on bin kiþi olarak yola çýkan ordu zaten büyük oranda yeni bir harekât için hazýrlýklý durumdaydý. Henüz Müslüman olmamýþ Kureyþ'in eski liderlerinden Safvan b. Umeyye'den elinde bulunan silahlar emanet olarak alýndý. Resulüllah, idarî Ýþleri yürütmesi için Attâb b. Esed'i, halka islâm'ý öðretmek ve iþlerin Ýslâm üzere yürümesini saðlamak ve kontrol etmek için de Muaz b. Cebel'i Mekke'de býraktý. Yeni Müslüman olanlarla mevcudu on iki bin kiþiye ulaþan Ýslâm ordusu Ramazan bayramýndan sonra yola çýktý. Hedefte Hevazin ve Sakiflerin öncülüðünde toplanan þirk ordusu vardý.
Ýslâm'a giriþlerinin üzerinden henüz kýsa bir süre geçmiþ bulunan ve Müslümanlýklarý bireysel bir düþünce çabasýnýn sonucu olmaktan ziyade, politik bir tercihe dayanan Kureyþ topluluðu, orduda yaklaþýk iki bin kiþilik bir grup halinde yer alýyordu. Cahiliye inançlarý bir çoðunun kalbinde hâlâ canlý ve güçlüydü. Bu nedenle gerek yolculuk sýrasýnda ve gerekse savaþ sýrasýnda Ýslâm'ý içlerine sindi-rememiþ olmanýn veya Ýslâm'ý bilmiyor olmanýn etkilerini her fýrsata açýða vurdular. Bunun ilk örneklerinden birisi Mekke çýkýþýnda yaþandý. Kureyþ'in, Mekke dýþýnda, Zâtu Envat ismiyle anýlan büyükçe bir aðacý vardý. Dýþarýdan gelen hacýlar silahlarýný ve elbiselerini bu aðaca asar veya yanýna býrakýrlardý. Dolayýsýyla o aðaç müþrikler için kutsal bir nitelik kazanmýþtý. Kureyþ'in putlarýndan birisi de o aðaçtý. Müslüman olmalarýyla birlikte o aðaç Kureyþ için herhangi bir aðaç olmuþ, kutsallýðýný yitirmiþti. Ancak bir türlü onun gibi bir kutsal aðaca sahip olma duysu-nu içlerinden atamamýþlardý. Bu nedenle, ordu Mekke'den yola çýkýp Hevazin bölgesine doðru giderken yolda karþýlaþtýklarý büyükçe bir aðaç, kalplerindeki.þirk kalýntýlarýný açýða vurmalarýna neden oldu. Ýçlerinden bazýlarý Resulüllah'ýn yanýna gelip müþriklerin Zâtu Envat'ý gibi Müslümanlarýn da Zâtu Envat'ý olmasýný arzuladýklarýný söylediler. Bu isteklerinin gereði olarak da, Resulüllah'tan yakýnlarýnda bulunan yaþlý aðasý Zâtu Envat ilan etmesini istediler. Resulüllah þaþýrdý; dile getirilen istek, Ýslâm'da olmayan, tamamýyla þirkin gereklerine uygun bir istekti. Þaþkýnlýk ve kýzgýnlýkla; 'Allahu Ekber!' dedi ve sözlerini þöyle sürdürdü: 'Varlýðým kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler de kavminin Musa'dan istekte bulunduðu þey gibi bir istekte bulundunuz. 'Onlar Musa'ya 'Ey Musa! Onlarýn tanrýlarý gibi sen de bize bir tanrý yap' demiþlerdi. Musa da ' Siz ne kadar cahil bir topluluksunuz' demiþti [52] Bu bir gelenektir ve siz o eskilerin geleneðine uyuyorsunuz. [53] Resulüllah bu sözleriyle söz konusu isteðin dayanaðý olan þirki gösterdi ve sakýndýrdý. Yeni Müslüman olduklarý için onlarý cezalandýrma veya aðýr bir kýnama yolunu seçmedi.
Dört günlük yolculuðu takiben Huneyn bölgesine girildi. Huneyn, Mekke ile Taif arasýnda yer alan bir vadinin ismidir. Þirk ordusunun vadinin diðer ucunda bulunduðu haberi alýnýnca duruldu. Seher vaktiydi. Resulüllah zýrhýný giyindi, miðferini takýndý ve katýrýna bindi. Sancaklarý taþýyýcýlarýna teslim etti. Her bölüðe bir sancak verdi. Ordu vadiye girdi.
Ýslâm ordusu Mekke'nin fethinden sonra on binlerle ifade edilen bir sayýya ulaþmýþtý. Artýk geçmiþin küçük ordularý geride kalmýþtý. Ayrýca, yýllardýr gerçekleþen savaþlarda baþarý elde edilmiþ olmasý Müslümanlarýn cesaretlerini iyice artýrmýþtý. Bu durum bazýlarýnýn gururlanmasýna neden oldu. Resulüllah'ýn yanma yaklaþanlardan birisi çokluðun neden olduðu gururla 'Artýk sayýca az deðiliz. Bizi yenecek güç kalmamýþtýr' dedi. Resulüllah bu övünmeden rahatsýz oldu. 'Allahým! Bir iþe senin isminle baþlar, senin isminle hücum eder, senin isminle savaþýrým [54] diyerek yanlýþa dikkat çekip, kendisinin de bu aldanýþa ortak olmadýðýný Rabbine karþý ifade etti ve yanýndaki Müslümanlara çoklukla övünen insanlarýn baþlarýna gelenleri anlatmaya baþladý. Çoklukla övünme yanlýþýndan muhakkak korunmak gerektiðini söyledi.
Ýslâm ordusu vadiye girdiðinde Hevazinler ve Sakifler vadinin her iki tarafýndaki kayalýklara ve çukurlara pusu kurmuþ bir halde Müslümanlarý bekliyorlardý. Müslümanlar vadiye girince þirk ordusunun askerleri saklandýklarý yerlerden çýkýp, Müslümanlarýn üzerine ok yaðdýrmaya baþladýlar. Müslümanlar yoðun bir ok saðanaðýnýn altýnda kaldýlar. O sýrada orduda bulunan bir Müslümanm tanýmlamasýyla, islâm ordusunun üzerine çekirge sürüleri gibi ok yaðýyordu. Müslümanlar neye uðradýklarýný anlayamadýlar. Bir anda panik baþ gösterdi. Hiç beklenilmeyen bir anda ve yoðunlukta güçlü bir saldýrýyla karþý karþýya kalmýþlardý. Önce süvari birliðini oluþturan Süleymler, onlarý takiben de yeni Müslüman olmuþ kimseler panik içinde gerisin geriye kaçmaya baþladýlar. Her þey bir anda oldu. Süvari birliðinin ve iki bin kiþilik Kureyþli grubun paniðe kapýlýp kaçýþmasý diðerlerini de etkiledi ve ordu çok kýsa sürede çözülüp daðýldý. Herkes kendi canýnýn derdine düþtü. Resulullah küçük bir grupla düþman grubunun ortasýnda kalakaldý. Ebû Bekir, Ömer, Ali, Ebü Dûcane, Abbas b. Abdulmuttalib, Fadl b. Abbas, Ey-men b. Ubeyd, Usâme b. Zeyd ve Ebü Süfyan b. Harb Resulüllah'ýn yanýnda kalan kimselerdi.
Resulullah kaçiþanlara seslendi; kaçmamalarýný, geri dönmelerini istedi. Zýrhý içinde olduðu için tanýnmayacaðý düþüncesiyle kendisini tanýtýyordu; 'Ey Allah'ýn kullarý! Nereye gidiyorsunuz? Bana doðru gelin. Ben Allah'ýn kulu ve Resulüyüm. Ben Muhammed b. Abdullah'ým: [55] Fakat hiç kimsenin onu duyacak hali yoktu. Yaþanan gerçek anlamda bir panikti. Resulullah bir yandan kaçan ordusunu yanma çaðýrýrken bir yandan da katýrýný düþman birliklerinin üzerine doðru sürüyordu. Abbas ise Resulüllah'ýn düþmana daha fazla yaklaþmasýný önlemek için katýrýnýn yularýna asýlýp durdurmaya çalýþýyordu. O sýrada yaþanan, Bera b. Azid'in bir tespitini haklý çýkaracak nitelikteydi, Bera'mn Resulüllah'ýn savaþlardaki durumuyla ilgili dolaylý tespiti þöyledir; 'Savaþ kýzýþtýðý zaman en yiðit olanlarýmýz Resulüllah'ýn yanýnda kalabilenlerdi'.
Daha biraz önce, Müslümanlardan birçok kiþi, önceki savaþlarda elde ettikleri baþarýlar ve þimdiki sayýsal çokluklarý nedeniyle artýk hiçbir gücün kendilerini yenemeyeceðini düþünüyorlardý. Onlarýn bu duygularý ve duygularýný dile getiren sözleri Resulüllah'ý üzmüþ ve korkutmuþtu. Ancak þimdi anlaþýyordu ki, Müslümanlarýn baþarýlarýnýn nedeni sayýsal çokluklarý deðil, hakka baðlýlýklarýydý. Vah-yolunan bir grup ayet sayýsal çokluða sahip olmalarýna raðmen yeryüzü kendilerine dar gelen o Müslümanlarýn halini anlatýrken bu gerçeði dile getiriyordu. Elde edilen zaferin hakka mensup olmanýn ve hakký savunmanýn gereði olarak ilâhî bir yardým sonunda gerçekleþtiði daha sonra vahyolunan ayetlerle Müslümanlara þöyle bildirildi; 'Andolsýýn ki Allah, birçok yerde ve Huneyn'de size yardým etti. Hani çokluðunuz size kendinizi beðendirmiþ, fakat sizi hezimete uðratmaktan kurta-ramamýþtý. Yeryüzü bütün geniþliðine raðmen size dar gelmiþti. Sonunda (bozularak) gerisin geri dönmüþtünüz. Sonra, Allah, Resulü ile müminler üzerine sekinetini (huzur duygusunu) indirdi, sizin bilmediðiniz ordular (meleklerle) indirdi de kâfirlere azap etti. iþte bu o kafirlerin cezasýdýr.[56]
Yaþanan panik ve kaçýþma özellikle yeni Müslüman olanlarýn gerçek düþüncelerini açýða vurmalarýna yol açtý. Seçkinliðinin gereðine uygun davranmak arzusuyla komuta merkezine yakýn durmayý tercih eden ve bu nedenle mümkün olduðunca Resulüllah'ýn yanýnda duran Ebû Süfyan b. Harb, bu yakýnlýðýnýn kendi hayatýný tehlikeye sokacaðýný hiç düþünmemiþti. Saldýrýya uðradýklarýnda kaçamadý. Çaresiz bir þekilde Resulüllah'ýn yanýnda durmak zorunda kaldý. Bir ara daðýlýp kaçýþan orduya bakýnca 'Bunlarýn bozgunu denize varýncaya kadar devam eder. Daha Önce durmazlar [57] dedi. Ýstemeden, þartlarýn zorlamasýyla mensubu olmak zorunda kaldýðý dinin sonunun geldiðini düþünüyordu. Kanaatince yine her þey eskisi gibi olacaktý. Bir macera bitmiþti. O kalbindeki asýl duygu ve düþüncelerini açýða vurduðu o anda yanýndaki torbada hâlâ fal oklarý taþýyan birisiydi; müþrik geçmiþiyle olan baðýný halâ koparmamýþtý. Diðer bazý yeni Müslüman olmuþ kimseler veya Müslüman olduðunu söylemek gibi bir politika izlemiþ, þirkini gizlemiþ olanlar da Ebû Süfyan'la benzer psikoloji içindeydiler. Bunlardan Kelede b. Han-bel orduda yer alan ama Müslüman olmadýðý herkes tarafýndan bilinen eski liderleri Safvan b. Umeyye'ye yaklaþarak 'Bugün sihir bozuldu. Bunlar artýk bir daha kendilerini toplayamazlar [58] dedi. Þeybe b. Osman ise karýþýklýðý fýrsat bilip Uhud'da ölen babasýnýn intikamýný almak için Resulüllah'ý öldürmenin planým kuruyordu. Ancak, Resulüllah'a, ok saðanaðýndan ve yanýndaki Müslümanlardan dolayý bir türlü yaklaþamadý; aradýðý fýrsatý bir türlü yakalayamadý. Ýlk anda paniðe kapýlýp kaçanlardan birisi ise Mekke'ye kadar gidip 'Artýk tekrar atalarýmýzýn dinine dönebiliriz, îþ tamam [59] diyerek kalbinde olanlarý açýða vurdu.
Ordusu tamamen daðýlmýþ olan Resulullah, düþmana en yakýn noktadaydý. Kaçmak gibi bir düþünceye kesinlikle sahip deðildi. Kaçmak bir yana, düþmana doðru ilerlemeye çalýþýyor, bir yandan da kaçýþan Müslümanlarý yanýna çaðýrýyordu: 'Ey insanlar! Nereye gidiyorsunuz? Benim yanýma gelin. Ben Allah'ýn.resulüyüm, Ben Abdullah'ýn oðlu Muhammed'im! Ey insanlar ben Allah'ýn kulu ve elçisiyim. Ey Muhacir topluluðu! Ey Ensar topluluðu! Benim yanýma gelin. [60]Ama sesini duyan yoktu. Yanýnda bulunan az sayýdaki Müslüman ise Uhud'da olduðu gibi peygamberlerini korumak için vücutlarýný siper yapmanýn, Resulüllah'a yönelik düþman saldýrýlarýný durdurmanýn çabasý içerisindeydiler. Düþmana karþý direnen ve en Çetin savaþ verenlerden ikisi, hemen her zaman olduðu gibi, bu sefer de yine Ali ve Ebû Dücane idi. Bazen tek baþlarýna düþmanla savaþýrlarken, bazen da birbirlerini koruyarak düþmanýn arasýna dalýyorlar, birlikte saldýrýyorlardý. Bütün çabalan mevcut tehlikeyi Resulüllah'tan uzaklaþtýrmakla ilgiliydi. Resulüllah'm zarar görmemesi için insan üstü bir güç ve gayretle savaþýyor, koþuþturuyor, atýlýyor, saldýrýyorlardý. Onlarýn bu üstün gayret ve çabalarý Resulüllah'ýn çevresini saran tehlikeyi biraz olsun azalttý, abluka biraz olsun gevþedi.
Resulüllah, sesini kaçan Müslümanlara duyuramayacaðýný anlayýnca, hayvanýnýn yularýný tutan amcasý Abbas'a söylediklerini tekrarlamasýný istedi. Sesinin gür-lüðüyle tanýnan Abbas, Resulüllah'm söylediklerini herkesin duyabileceði bir yükseklikte baðýrmaya baþladý: 'Ey semüre aðacýnýn altýnda biat etmiþ olanlar! Geri dönün. Ben Allah'ýn kulu ve resulüyüm. Ben Abdullah'ýn oðlu Muhammed'im! [61] Resulüllah, bu çaðrýsý ile Hudeybiye'de verilen sözü, gerçekleþtirilen ölümüne savaþma biatini hatýrlatýyordu. Abbas, Resulüllah'm söylediði bu sözleri baðýrdýðý zaman bir anda her þey deðiþti. Bindikleri hayvanlarýný var güçleriyle sürerek savaþ alaným terk etmeye çalýþan ve Hudeybiye günü canlan pahasýna Resulüüah'a biat etmiþ olanlar, kendilerine seslenildiðini duyunca anýnda geri döndüler. Kaçarkenkinden daha hýzlý bir þekilde Resulüllah'm yanma doðru koþmaya baþladýlar. Bir yandan da 'Emret Ey Allah'ýn Resulü! Emret Ey Allah'ýn Resulü! [62] diye baðýrýyorlardý. Resu-lüllah'ýn Hudeybiye'yi hatýrlatan çaðrýsý öylesine etkili oldu ki, can hayliyle hayvanýna çok sert darbe vurarak savaþ meydanýndan kaçanlardan hayvanýný durduramayanlar, hayvanýn sýrtýndan atlayýp Resulüllah'a doðru koþuyorlardý. Panik nasýl bir anda baþladýysa, paniðin bitmesi de bir anda oldu ve Müslümanlarýn büyük çoðunluðu tekrar Resulüllah'm yanýnda toplandýlar. Hemen Resulüllah'ý aralarýna alýp, emrini beklemeye baþladýlar. Müslümanlardan bir kýsmýnýn Resulüllah'm yanýnda toplandýðýný gören diðer kaçýþanlar da geri döndüler ve Resulüllah'm bulunduðu yere ulaþmaya çalýþtýlar. Resulüllah katýrýndan yere indi ve ýEy Allahýml Bize yardýmýný etidir. Ey Allahým Ben senden vadini yerine getirmeni istiyorum. Bizi galip kýl' diye dua etti. Duasýný bitirince yerden aldýðý bir avuç topraðý düþman saflarýna doðru savurdu. Topraðý savururken 'Yüzleri kara olsun! Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki! Onlar bozguna uðradýlar [63] dediði duyuldu. Bu saldýrý emriydi. Bu düþmanýn periþan olacaðýnýn müjdesiydi.
Savaþ kýsa sürdü. Müslümanlarýn üç þehidine karþýlýk, müþriklerden onlarca kiþi öldü. Þirk ordusu kýsa sürede daðýtýldý. Müþriklerin herbiri bir yana kaçtý. Bir kýsmý Taife veya Evtas'a kaçarken, diðer bir kýsmý da vadilere, daðlara kaçtý. Böylelikle bir anda baþlayan savaþ bir anda bitmiþ oldu. Müslümanlar büyük bir düþman ordusunu darmadaðýn edip, büyük bir zafer elde ettiler. Ýslâm'ýn en önemli düþman kitlelerinden Hevazin ve Sakif topluluðu daðýtýlýp, bir daha düþmanlýk yapamaz hale getirilmiþ oldu.
Resulüllah, savaþ sonrasýnda meydaný gezdi. Bu sýrada bir kadýn cesedi gördü.
Üzüldü. Bunun bir daha yapýlmamasýný, kadýnlarýn öldürülmemesini emretti. O sýrada bir grup Müslüman kaçýþan müþrikleri kovalýyordu. Resulüllah'm emri bir süvari tarafýndan bu Müslümanlara ulaþtýrýldý. Resulüllah meydaný gezerken ikinci bir kadýn cesediyle karþýlaþtý. Öfkelendi. Emrini bir kez daha yeniledi. Bu sýrada bazý çocuklarýn öldürüldüðü haberini aldý. Öfkesi iyice arttý; 'Dikkat edin! Çocuklarý öldürmeyin!' dedi. Ýslâm'a yeni girmiþ bazýlarýnýn 'Fakat onlar müþrik' dedikleri duyuldu. Resulüllah sesin geldiði tarafa yönelerek 'Sizin iyi/erinip de müþriklerin çocuklarý deðil mi? Allah'a yemin ederim ki, her çocuk Ýslâm fýtratý üzere doðar, bu o dilleninceye kadar devam eder. Ana babasý onu ya Yahudileþtirir ya da Hýristiy anlaþtýrýr [64] dedi.
Mekke'de orduya katýlmýþ olan Ümm-ü Süleym 'Ey Allah'ýn Resulü! Anam babaný sana feda olsun! Sana biat edip Müslüman olmuþ þu topluluk, seni savaþta yalnýz býrakýp kaçtýlar. Ey Allah'ýn Resulü onlarý baðýþlama! Müslüman olduklarýný söyleyen þu Kureyþlilerin suçlarýný affetme. Þu müþriklerin öldürüldüðü gibi onlarýnda öldürülmesi emrini ver. Çünkü onlar bunu fazlasýyla hak ettiler' diyerek yeni Müslüman olmuþ ve savaþ alaným bir anda terk edenlerle ilgili kýzgýnlýðýný dile getirdi. Amacý Resulüllah'ý etkilemek ve hâlâ müþrik olarak gördüðü bazý kimselerin cezalandýrýlmasýný saðlamaktý. Ancak iþittiði söz isteðine uygun deðildi. Resulüllah 'Ey Ümm-ü Süleym! Allah'ýn affý çok geniþtir. Gücün yeterse iyilik et dedi. Ümm-ü Süleym isteðini bir kez daha dile getirdi. Yine ayný cevabý aldý. Bir kez daha tekrarladý yine ayný cevabý aldý. Resulüllah savaþýn ilk anýnda kaçanlarý, ister çaðrýsý üzerine tekrar yanma dönmüþ olsunlar, isterse dönmemiþ olsunlar kýnamadý. Haklarýnda olumsuz bir söz söylemedi.
[51] Tevbe sûresi, 9:25,26
[52] Resulüllah bu sözüyle Araf sûresi 138. ayette anlatýlan durumu hatýrlatýyordu.
[53] Ahmed, Müsned, V/218; Ýbn Hiþam, es-Siretü'n-Nebeviyye, IV/85; Vakýdî, Meðazi. m/891.
[54] Ahmed, Müsned, IV/333, VI/16; Darimi, Sünen, V/135.
[55] Ýbn Hiþam, es-Siretü'n-Nebeviyye, IV/85
[56] ibn Hiþam, es-Siretü'n-Nebeviyye, IV/86; Vakýdî, Meðazi, III/910
[57] Halebî, Ýnsanü'l-Uyûn fî Sîreti'l Emini'l Me'mûn, 111/70
[58] Halebî, Ýnsanü'l-Uyûn fî Sîreti'l Emini'l Me'mûn, 111/70
[59] Ahmed, Müsned, III/157.
[60] Ahmed, Müsned, 1/207; Ýbn Hiþam, es-Siretü'n-Nebeviyye, IV/87; Vakýdî, Meðazi, 111/898.
[61] Ahmed, Müsned, 1/207; Vakýdî, Meðazi, III/898; Ýbn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 11/ 151.
[62] Ahmed, Müsned, 1/207; Vakýdî, Meðazi, III/898; Ýbn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 11/ 151.
[63] Vakýdî, Meðazi, 111/903
[64] Ahmed, Müsned, III/279; Vakýdî, Meðazi, IIÎ/904