Dert Ve Elem Kokusu By: saniyenur Date: 15 Temmuz 2011, 14:53:11
7.DERT VE ELEM KOKUSU
Birisi, Irak’tan bir hýrkayla çýkageldi. Dostlarý, ayrýlýðýný sordular; Dedi ki: doðru, ayrýlýk vardý ama yolculuk bana pek kutluydu, adeta beni muþtulamaktaydý. Halife, bana tam on kat elbise verdi... yüzlerce methüsena, ona yakýn olsun! Onu bir hayli övdü, þükürlerde, hamitlerde bulundu... nihayet þükür, haddini aþtý.
Dediler ki: senin periþan halin, yalanýna þahadet etmekte. Bedenin çýplak, baþýn kabak, için yanmýþ... bu þükürleri, bir yerden mi çaldýn, yoksa birisinden mi öðrendin? Nerede methettiðin emirin þükür ve hamd niþaneleri? Onlarýn, þu þerefsiz baþýnda, ayaðýnda görünmesi gerekti.
Dilin, o padiþahý methetmede ama yedi azan da þikayet edip duruyor. O cömertlik padiþahýný, o kerem sultanýný övüyorsun ama bu övüþe karþýlýk ayaðýnda bir ayakkabý, bacaðýnda bir þalvar olmalýydý bari! Ben, dedi... bütün verdiklerini daðýttým;emir ihsanda kusur etmedi hiç!
Bütün ihsanlarýný aldým, fakat hepsini yetimlere, yoksullara baðýþladým. Mal verdim, karþýlýðýnda uzun bir ömür aldým... çünkü içim pek temizdir benim!
Bunun üzerine dediler ki: o kutlu mal gittiyse içindeki bu duman, bu hararet nedir ya? Ýçinde diken gibi yüzlerce pislik var...hiç keder, muþtulanma niþanesi olur mu? Söylediðin o geçmiþ þeyler doðruysa nerede aþk, baðýþlama ve razý olma niþanesi? Hadi tutalým mal kayboldu gitti, meyil nerede? Sel geçip gittiyse geçtiði yer hani?
Gözün evvelce cana canlar katan siyah bir göz idiyse hadi diyelim o güzellik geçti... fakat neden þimdi gözün gök? A ekþi suratlý, temizlik niþanesi nerede? Senden eðri laflarýn kokusu gelmekte, sus! Mal baðýþlamanýn gönülde yüz türlü niþanesi olur... iyi iþin yüzlerce alameti görünür!
Malýný daðýtýp baðýþlayan kiþinin gönlüne o mal yerine yüzlerce dirilik gelir!tanrý tarlasýna temiz tohumlar ekilsin de sonra temiz mahsul vermesin... imkaný yok! Tanrý bahçeleri de mahsul vermezse artýk Tanrý yeri geniþtir denebilir mi? Söyle!
Bu yokluk yeri bile mahsul vermemezlikte bulunmaz... artýk bundan çok geniþ olan Tanrý yeri nasýl olur da mahsul vermez? Bu yerin bile sayýsýz mahsul verme kabiliyeti vardýr, en aþaðý bir tohuma yedi yüz verir! Hamd ediyorsun, hani hamd edenlerin niþanesi? Bu niþaneler ne içinde var, ne dýþýnda!
Arifin Tanrý’ya hamd etmesi doðrudur... çünkü o hamdýn þahidi eldir, ayaktýr! Hamd ediþ, arifi karanlýk cisim kuyusundan çekip çýkarýr... dünya zindanýndan kurtarýr! Sýrtýndaki takva atlasýyla ülfet nuru, hamd etmesinin niþanesidir. Bu eðreti alemden kurtulmuþ, gül bahçelerinde, akarsu kenarlarýnda yurt tutmuþtur.
Oturduðu yer, yurt, vasýl olduðu makam ve rütbe, yüce himmetinin sýr sedirinin üstüdür! Orasý öyle bir doðruluk makamýdýr ki doðrularýn hepsi de orada latif, neþeli ve sevinçli yüzlerinden belli olarak yurt tutmuþlardýr! Onlarýn hamd etmeleri, gül bahçesinin bahara hamd etmesi gibidir... yüzlerce niþanesi, yüzlerce alameti ve eseri vardýr!
Baharýn geldiðine kaynak, fidan, çimen... o gül bahçesi, o elvan çiçekler þahittir. Güzelin her tarafta binlerce þahidi vardýr... sedefteki incinin oluþuna þahadet edenler gibi. Halbuki senin nefesinden kötü sýrrýn kokusu gelmede... ey lafazan, derdin baþýndan, yüzünden parlayýp görünmede!
Alem meydanýnda kokudan anlayan maharet sahipleri var... öyle ataklýk edip pek hayhuy etmeye kalkýþma! Misten bahsetme... aðzýndan soðan kokusu gelmede, sýrrýný açýða vurmada! Sen daima gülbeþeker yedim diyorsun ama nefesinden gelip duran sarýmsak kokusu, yavelenme be demekte!
Gönül, büyük ve geniþ bir eve benzer... gönül evinin gizli komþularý vardýr. Pencereden, duvardaki delikten görüp gözetir, sýrlarý anlarlar! Ev sahibinin sezinlemediði, hiç bilmediði bir yarýktan, bir delikten onlar, her þeyi görürler.
Kuran’ý okusan a... Þeytan ve kavmi, gizlice insanlarýn halinden koku alýrlar. Ýnsanýn bilmediði bir yoldan insanýn sýrrýný anlarlar... bu yol, duyguyla duyulur, yahut buna benzer bir þeyle bilinir yol deðildir. Görenlerin ortasýnda hileye kalkýþma... mihenk ortadayken lafa giriþme ey kalp!
Mihengin, halisi de anlamaya kabiliyeti vardýr, kalpý da... Tanrý, onu beden ve kalp emiri yapmýþtýr! Þeytanlar bile o kabalýklarýyla, o kötülükleriyle sýrrýmýzý, fikrimizi, gittiðimiz yolu biliyorlar... onlarýn bile içimize hýrsýzlama bir yolu var... biz, onlarýn hýrsýzlýklarýndan baþ aþaðý gelmedeyiz...
Her an, bize büyük ziyanlar veriyorlar... delikleri var, yarýklarý var; bizi gözetliyorlar... E artýk alemdeki aydýn canlar, neden gizli hallerden bihaber olsunlar? Gökyüzüne çadýr kurmuþ canlar, insanýn vücuduna girmede þeytanlardan aþaðý olurlar? Þeytan, hýrsýzlama olarak göðe çýkmaya kalkýþýr da yakýcý þahapla kovulur, sürülür.
Kötü kafir, savaþta mýzrakla nasýl beyni üstüne düþerse o da gökten baþ aþaðý öyle düþer! Þeytanlarý, o gönüllerin beðendikleri ruhlarý kýskandýklarýndan gökten böyle baþ aþaðý atarlar...Artýk çolak, topal, kör ve saðýr deðilsen ulu ve yüce ruhlara karþý bu zanda bulunma... utan, az söylen, can çekiþme... cismi gözeten, sýrlarýný anlayan nice casus var!
Bu beden doktorlarý pek bilgilidirler... senin hastalýklarýný senden daha iyi bilirler! Ýdrara bakýp ahvalini anlar... fakat sen; hastalýðýný o tarzda bilemez, teþhis edemezsin. Sonra nabýzdan benizden, kandan da her türlü hastalýðýn kokusunu alýrlar. Alemdeki Tanrý doktorlarý, artýk sen söylemeden nasýl olur da halini anlamazlar senin?
Nabzýndan da gözünden de, benzinin renginden de, sende derhal yüzlerce hastalýk bulur, anlarlar. Beden doktorlarý, doktorluðu yeni öðrenmiþlerdir zaten... onlar, hastalýðý teþhis için idrara vesaireye muhtaçtýr. Fakat kamil, Tanrý doktorlarý, uzaktan adýný duydular mý varlýðýnýn ta derinlerine kadar girerler! Hatta sen doðmadan yýllarca evvelki hallerini bile görürler!