Bilgiler Emen Zahit By: saniyenur Date: 14 Temmuz 2011, 14:53:35
4.BÝLGÝLER EMEN ZAHÝT
Gazne’de bilgiler emen bir zahit vardý. Adý Muhammet’di, Künyesi Serrezi. Her gece üzüm çotuðunun ucunu yer, onunla iftar ederdi. Yedi yýl bu haldeydi. Varlýk padiþahýndan birçok þaþýlacak þeyler gördü. Fakat maksadý padiþahýn cemalini görmekti.
O kendine doymuþ er, bir dað baþýna çýktý. Dedi ki: Ya bana kendini göster, yahut kendimi bu daðdan atacaðým.
Tanrý dedi ki: O ihsanýn zamaný gelmedi. Kendini atarsan da ölmezsin, ben seni öldürmem. Þeyh, iþtiyakýndan kendisini o yüce daðdan derin bir suya attý. O canýna doymuþ er ölmedi. Ölümden kurtulduðuna feryat etmeye baþladý. Çünkü bu yaþayýþ ona ölüm gibi görünmedeydi. Ýþ, onca tersineydi. O, gayb aleminden ölüm istiyor, hayatým ölümümdedir deyip duruyordu. Ölümü, hayat gibi kabul etmede, helakine gönül vermedeydi.
Ali gibi kýlýçla hançer, ona reyhan kesilmiþ, nerkisle nesrin, canýna düþman olmuþtu. Açlýktan da ileri, gizlilikten de ileri duyulmamýþ bir ses geldi: Yürü ovayý býrak þehre git! Dedi ki: Ey kýldan kýla bütün gizliliklerimi bilen Tanrý, þehirde ne yapayým? Söyle.
Tanrý dedi ki: Nefsini alçaltman için Abbas-ý Debs gibi rüsvay ol, dilen. Bir müddet zenginlerden para topla, yoksullara daðýt. Bir müddet hizmetin budur. Þeyh, baþ üstüne ey canýmýn sýðýndýðý Tanrý dedi.
Mahlukatýn Tanrýsý ile o zahit arasýnda bir çok sual, cevap birçok macera oldu. Öyle ki yerle gök bunlarla nurlandý. Bütün bu sözler, dillere destan oldu. Fakat ben, bu sözü kýsa kesiyorum, her aþaðýlýk kiþi, sýrlarý duymasýn diye.
Þeyh Tanrý buyruðunu kabul edip Gaznenin þehrini yüzünün nuru ile aydýnlattý. Bir bölük halk, ferahtan ona karþý vardýlar. Fakat o acele bilinmez bir yoldan þehre girdi. Þehrin ileri gelenleri ulularý hep birden kalkýp onun için köþkler hazýrladýlar.
Þeyh ben dedi, kendimi göstermeye gelmedim, ancak horluða ve dilenciliðe geldim. Dedikoduda bulunmaya niyetim bile yok. Elimde zembil kapý kapý gezeceðim. Buyruk kuluyum buyruk da Tanrýdan. Ben dilencilik edeceðim, dilencilik edeceðim, dilencilik. Dilenirken de duyulamamýþ sözler söyleyecek deðilim. Dilencilerin aþaðýlýk yolundan baþka bir yol yordam tutmayacaðým. Bu suretle tamamý ile alçaklýða dalayým da ileri gelenlerden de, halktan da kötü sözler duyayým.
Tanrý buyruðu candýr, ben ona tabiim. O, tamah hakkýnda “Tamah eden alçalýr” buyurdu. Mademki din sultaný benden tamahkarlýk istiyor, bundan böyle kanaatin baþýna toprak! O, alçalmamý istiyor, ben nasýl yüceliðe savaþýrým? O, dilenci olmamý diliyor, ben nasýl beylik edeyim? Bundan böyle benden yalnýz dilencilik ve alçaklýk iste. Daðarcýðýmda yirmi tane Abbas var benim.
Þeyh, eline zembili almýþ sokak,sokak kapý, kapý dolaþýyor. Aðam Tanrý için bir þey ver, Hak bu hususta sana tevfik verdi mi ki? Diyordu. Sýrlarý arþtan yüceydi, kürsüden de. Öyle olduðu halde iþi gücü “Tanrý için, Tanrý için” demekti.
Peygamberlerin hepsi, bu çeþit hareket ederler. Halk müflistir, öyle olduðu halde onlar, halktan bir þey isterler.
“Tanrýya ödünç verin, Tanrýya ödünç verin” derler. Ýþi tersine yürütürler de “Tanrýya yardým ederseniz Tanrý da size yardým eder” derler.
Bu þeyh de kapý kapý dolaþýp yalvarmadaydý. Halbuki þeyh için gökyüzünde yüzlerce kapý açýktý. O dilenciliði boðazý için deðil Tanrý için yapýyordu. Bu iþe iyice sarýlmýþtý. Hatta boðazý için bile dilense ne çýkar? O boðaz Tanrý nuru ile dopdoluydu.
Onun ekmek, bal ve süt yemesi, yüz yoksulun çilesinden, üç günde bir iftar ederek oruç tutmasýndan daha hayýrlýdýr. O, nur yer, ekmek yiyor deme. Görünüþte otlar, fakat hakikatte lale eker.
Kandilin yaðýný yiyen alev gibi o da etrafýndakileri aydýnlatýr, onlarýn nurunu arttýrýr. Tanrý ekmek yiyene “Ýsraf etmeyin” dedi, nur yiyene “Artýk kafi” demedi. O boðaz, iptila boðazýdýr, buysa israftan da emin, ileri gidiþten de.
Þeyhin bu hale düþmesi hýrsýndan tamahýndan deðildi, buyruða uymasýndandý. Öyle can hýrsa tamaha uymaz ki. Kimya, bakýra gel kendini tamamý ile bana ver derse bu sözü tamahýndan söylemez. Tanrý yedinci göðe kadar toprak hazinelerini Þeyhe göstermiþti.
Þeyh dedi ki: Ey beni yaratan! Ben aþýðým. Senden baþka bir þey dilersem kötü kiþi olayým. Sekiz cennet gözüme görünür, yahut sana cehennem korkusundan hizmet edersem, ancak kendi selametini arayan bir inanmýþ kul olurum. Çünkü cennet de bedene aittir, cehennem de. Bir aþýk, Tanrý aþký ile gýdalanýrsa yüzlerce beden, onca bir gazel yapraðýna deðmez.
O ulu Þeyhin bedeni de baþka bir þey oldu, artýk ona pek beden deme. Hem Tanrý aþýðý olmak, hem de ücret istemek olur mu? Emniyet sahibi Cebrail, hiç hýrsýzlýk eder mi?
O yaslý Leyla’nýn aþkýna bile bu alem saltanatý bir zerre göründü. Önce toprakla altýn birdi. Altýn da nedir? Canýný bile tehlikeden esirgemiyordu.
Aslan kurt ve baþka yýrtýcý canavarlar bile bunu duydular, anladýlar da onunla akraba gibi çevresine toplandýlar. Çünkü o, hayvan huyundan arýndý, temizlendi. Aþkla doldu. Yaðý, eti de zehirli bir hal aldý. Aklýn þekerler dökmesi, canavarlara zehir olur. Çünkü iyinin iyiliði kötünün zýddýdýr.
Aþýðýn etini canavarlar yiyemez. Aþk iyilerce de bilinir, tanýnýr, kötülerce de. Faraza aþýðý kurt kuþ yese bile eti zehir olur, yiyeni öldürür. Aþktan baþka ne varsa her þeyi aþk yer, yutar, iki alem de aþk kuþunun gagasý önünde bir taneden ibarettir. Bir tane, hiç kuþu yiyebilir mi? Samanlýk hiç atý otlatabilir mi?
Kulluk ta bulunan da belki sen de aþýk olursun. Kulluk bir kazançtýr ki, amelle elde edilir. Kul, kulluktan azat olmayý diler. Aþýksa ebediyen azat olmak istemez. Kul daima elbise vergi diler. Aþýðýn elbisesiyse daima sevgilinin cemalidir. Aþk, söze sýðmaz. Aþk, bir denizdir ki dibi görünmez.
Denizin katralarýný saymaya imkan yoktur. Yedi deniz de aþk denizinin önünde küçücük bir göl kalýr. A caným bu sözün sonu gelmez. Yine zamane Þeyhinin hikayesine dön.
Böyle bir Þeyh, sokak sokak dolaþan bir dilenci oldu. Aþk, pervasýzca geldi, ne yapsýn? sakýnýn aþktan. Aþk, denizi bir çömlek gibi kaynatýr. Aþk, daðý kum gibi ezer, eritir. Aþk, gökyüzünü çatlatýr, yüzlerce yarýk açar. Aþk, sebepsiz yeryüzünü titretir.
Pak aþk, Muhammed’le eþti. Tanrý aþk yüzünden ona “Sen olmasaydýn” dedi. Hasýlý o, aþktan tekti. Onun için Tanrý, onu peygamberler içinden seçti. Sen, pak aþka mensup olmasaydýn, sende aþk olmasaydý dedi, hiç gökleri var eder miydim? Ben aþkýn yüceliðini anlayasýn diye kadri yüce göðü yücelttim. Gökten daha baþka faydalar da gelir. O yumurta gibidir. Bu, civciv gibi ona tabidir.
Aþýklarýn horluðundan bir koku alasýn diye topraðý tamamý ile hor ettim, ayaklar altýna serdim. Aþkla bir yoksul nasýl deðiþir, anlaman için topraða yeþillik ve tazelik verdim. Þu terinden kýmýldamayan daðlar da sana aþýklarýn sebatýný söyler.
Gerçi oðul, o manadýr, bunlar suret. Fakat anlayýþa yaklaþtýrmak için lazým bu. Kederi, dikene benzetirler. Dikenin kendisi deðildir, bu benzetiþ, ancak uyandýrmak, anlatmak içindir. Katý gönle taþ derler. Gönlün taþla münasebeti yoktur, fakat bir örnektir verirler iþte. Düþüncede onun týpkýsý olmaz. Fakat öyle deðildir deme de ayýbý benzetiþe, anlatýþa ver.
Þeyh bir günde yoksul gibi dört kere bir beyin köþküne gitti. Zembili elinde, Tanrý için caný yaratan, sizden bir lokma ekmek istiyor sözleri dilindeydi. Oðul, bunlar, aklý küll-ü bile þaþýrtan, sersem eden tersine çakýlmýþ nallardýr. Bey, onu görünce kötü kiþi dedi, sana bir þey söyleyeceðim ama bana nekes deme. Bu ne küstahlýk, bu ne utanmaz yüz, bu ne çeþit iþ? Bir günde tam dört kere geliyorsun? A þeyh, burada seninle mukayyet olacak kim var ki? Ben senin gibi küstah bir dilenci görmedim. Dilencilerin namusunu berbat ettin. Bu yaptýðýn, ne çirkin Abbaslýk? Abbasý Debs, senin hizmetkarýn olamaz. Bu þom nefis, mülhitte olmasýn.
Þeyh dedi ki: Beyim, sus, ben emir kuluyum. Ýçimdeki ateþi bilmiyorsun, bu kadar coþma. Ekmek için kendimde bir hýrs görseydim ekmek isteyen karnýmý deþerdim.
Yedi yýl bu bedenim, aþk ateþiyle yandý kavruldu. Çöllerde asma yapraðý yedim, onunla geçindim. Hatta taze, yahut kuru yaprak yemeden bu bedenimin rengi yemyeþil oldu. Ýnsanlar atasýnýn suretinde, perdesinde bulundukça aþýlara öyle pek serserice bakma.
Akýllý fikirli kiþiler, kýlý kýrk yardýlar. Heyet (kozmografya) bilgisini elde ettiler. Neyrencat, sihir ve felsefeyi, hakký ile beslemeyi dilerse de, mümkün olduðu kadar çalýþtýlar, elde ettiler, bütün akranlarýný geçtiler.
Aþk kýskançlýðýndan kendisini gizledi. Böyle bir güneþ, onlardan gizli kaldý. Gündüzün yýldýzlarý gören keskin gözden güneþ yüzünü gizledi. Bundan geç de öðüdümü dinle. Aþýlarý aþk gözü ile gör.
Vakit dar, can da kuþkuda. Artýk, sana özür getirmesine imkan yok. Sen anla da o sözü bekleme. Aþýlarýn gönüllerini az incit. Sen bu neþeyi anlayamamýþsýn. Bari ahýr ol ihtiyatý býrakma.
Mutlaka yapýlmasý lazým þey var, yapýlsa da olur, yapýlmasa da olur iþ var, bir de yapýlmasýna imkan olmayan var. Sen bu ikisinin ortasýný tut, ihtiyatta caiz olaný gözet ey bu kavme sonradan gelip katýlan kiþi!
Þeyh bu sözleri söyleyip hay hayla aðlamaya koyuldu, gözyaþlarý yeryüzünü ýslatmaya baþladý. Þeyhin doðruluðu, beyin içine aksetti. Aþk, her bir görülmemiþ çömlek kaynatýr durur. Aþkýn doðruluðu cansýz bir þeye bile tesir eder. Bilen bir kiþinin gönlüne dokunsa þaþýlýr mý? Musa’nýn doðruluðu, sopaya ve daða tesir etti, hatta azametli denize bile dokundu. Ahmed’in doðruluðu ayýn yüzüne tesir etti. Hatta parlak güneþin bile yolunu vurdu.
Ýkisi yüz yüze verip feryada baþladýlar. Emir de aðlamaya koyuldu, fakir de. Uzun bir müddet aðlaþtýlar. Sonra bey dedi ki: Ulu kiþi kalk!
Hazineden ne dilersen al. Bunun gibi yüzlerce ihsana müstehaksýn ya, fakat gönlünün dilediðini devþir. O senindir. Neye meylin varsa al. Zaten sana iki alem bile dar gelmede. Þeyh dedi ki: Bana böyle izin vermediler. Elinle dilediðin þeyi al demediler. Ben bu küstahlýða kendi dileðimle kalkýþmadým ki bir kavme sonradan gelip katýlanlar gibi bu eve girip dilediðimi alayým.
Bu sözleri bahane edip kalktý. O ihsan, doðru bir ihsan deðildi, onun için kabul etmedi. Beyin özü doðruydu, gýllügiþi yoktu. Fakat her doðru, Þeyhin gözüne görünmez, o her doðruyu kabul etmezdi ki. Tanrý bana git dilencilik ederek ekmek iste buyurdu dedi.
O iþ eri, tam iki yýl bu iþi yaptý. Ondan sonra Tanrýdan emir geldi. Bundan sonra ver, fakat kimseden isteme. Biz sana bu kudreti gayptan ihsan ettik. Kim senden birden bine kadar ne isterse istesin elini hasýrýn altýna sok, çýkar. Bu zahmetsiz hazineden ver. Avucunda toprak altýn kesilecektir hemen ver.
Ne dilersen ver hiç düþünme. Tanrý bil ki sana çoklardan çok ihsanda bulundu. Ýhsanýmýzda ne tükenme vardýr, ne azalma. Bu vergiden ne piþman oluruz, ne hasret duyarýz. Ey dayanýlmaz zat, elini hasýrýn altýna daldýr da ihsanýmýz, kötü gözlerden gizli kalsýn.
Hasýrýn altýndan avucunu doldur, beli kýrýlmýþ dilenciye sun. Bundan böyle ardý arasý kesilmeyecek, sonu gelmeyecek olan ihsanýmýzdan ver. Deðerli inci isteyenlere hemen bahþet. Yürü, “Tanrý eli, onlarýn elleri üstündedir” sýrrý sana verildi. Tanrý eli gibi sebepsiz, vesilesiz rýzk saç. Borçlularý borcundan kurtar. Alem döþemesini yaðmur gibi yeþert.
Bu yýl da iþi buydu ancak. Din rabbinin kesesinden boyuna altýn verirdi. Kara topar, elinde altýn kesilirdi. Hatemi Tay, onun safýnda adeta bir yoksuldu.
Yoksul, ihtiyacýný söylemese de o bilir, ne kadar ihtiyacý varsa verirdi. O beli bükülmüþ yoksulun gönlünde ne varsa ne fazla, ne noksan, o kadar verirdi ona. Ona ne bildin ki bu kadar istiyor, bunu nereden anladýn? Derlerdi.
Derdi ki: Gönül evi bomboþ, cennet gibi nasýl ki orada da (cennette) fakr ve ihtiyaç yoktur adeta. Orada yalnýz Tanrý sevgisi var. Onun vuslatý hayalinden baþka hiç kimsecikler yok. Ben evi, iyi kötü her þeyden sildim, süpürdüm. Evin tek Tanrýnýn sevgisiyle dolu.
Orada Tanrýdan baþka ne görürsem benim malým deðildir, benden bir þey isteyen yoksulun malýdýr. Suda bir hurma fidaný, yahut hurmanýn kýrýlýp eðilmiþ, yeni aya dönmüþ dalý görününce o akis, dýþarýdaki fidanýn, dýþarýdaki dalýn aksidir. Suda bir suret görürsen o, dýþarýda bulunan þeyin aksidir yiðidim.
Fakat suyun pislikten arýnmasý için beden ýrmaðýný temizlemek arýtmak þarttýr. Bu suretle onda bir bulanýklýk ve çer çöp kalmamalý ki yüzün, içine aksetsin görünsün. A adamcaðýz, bedeninde toprakla karýþmýþ sudan baþka ne var? Söyle. A gönül düþmaný, suyu topraktan arýt. Halbuki sen, her an yemekle, içmekle o dereye daha fazla toprak dökmede, o suyu daha fazla bulandýrmadasýn.
O suyun içinde hiçbir þeycikler bulunmadýðýndan yüzler, ona akseder orada görünür. Halbuki senin için temizlenmemiþ. Evin, þeytanla, adam olmayanlarla, canavarlarla dolu. A eþek, inadýndan eþeklikte kala kaldýn. Nereden Mesih’e ait ruhlardan bir koku alacaksýn?
Orada bir hayal baþ gösterse hangi pusudan çýktýðýný nereden bileceksin? Ýçteki hayallerin süpürülmesi için beden, riyazatla hayale döner.