Nefsi Bilmek By: reyyan Date: 10 Temmuz 2011, 07:53:09
Nefsi Bilmek
Aralýk 2010 - 144.sayý
Mehmet ILDIRAR kaleme aldý, DÝÐER YAZILAR bölümünde yayýnlandý.
Nefsi bilmek zor bir meseledir, fakat bu zor mesele, tasavvufun, kemalât yolunun temelini oluþturur. Allah’a ulaþmanýn yolu nefsini yani kendini bilmekten geçer.
Allah Tealâ hazretleri buyuruyor: “O kullarýma müjdele! Onlar söze dikkatle kulak verirler ve onun en güzeline uyarlar. Onlar, Allah’ýn kendilerini hidayete ulaþtýrdýðý kimselerdir. Onlar temiz akýl sahibi olanlardýr.” (Zümer, 18)
Ayet-i kerimede geçen “hidayet”ten murat, Allah Tealâ’nýn, kendi zatýný bilmeleri için kullarýnda yarattýðý manevi bilgi nurudur. Demek ki Allah’ý bilmek istiyorsak hidayete ihtiyacýmýz var. Allah Tealâ, bir kulunu yardýmýyla dinî meselelerde anlayýþlý yapar, zatýný bildirmek isterse hidayet nurunu verir.
ne
Allah Tealâ’nýn zatýný bilmek, Rasul-i Kibriya s.a.v. Efendimiz’in bildirdiði gibi iman etmekle olur. Onun için Allah Tealâ buyuruyor: “Ey iman edenler, sizi size hayat verecek olan þeylere davet ettiði zaman Allah ve Rasulü’ne icabet edin.” (Enfal, 24).
Buna göre Allah Tealâ, mümin kadýn ve erkekleri hakikate çaðýrdýðý zaman, onlar nefslerinin Allah’tan gayri þeylere yöneliþini dizginlemeye çalýþtýlar. Çünkü gayriye olan ilgileri Allah’ýn davetine mani oluyordu.
“Nefsini bilen Rabbini bilir” sýrrýnýn baþý, bu þekilde Allah’tan gayriye olan ilginin mahiyetini bilip, kiþinin kendini kontrol ederek yüzünü Allah’a çevirmesidir.
Mümin, kainattaki en büyük nimete, imana sahiptir. Ýman nurdur, kuvvettir. Ýman sahibi olan cihana meydan okur. Ýman, marifet-i ilâhiyeyi yani Allah’ý bilmeyi, o da muhabbet-i ilâhiyeyi getirir. Muhabbet-i ilâhiye insaný Allah’a yakýnlaþtýrýr. Bu mertebeleri aþmýþ olmak kâmil müminin halidir.
Müminlerin hepsi iman yönüyle bir, fakat manevi bilgi ve muhabbet yönüyle farklýdýrlar. Abdurrahman Camî hazretleri, “Nefâhatü’l-Üns”de þöyle bildirmektedir:
Marifet-i ilâhiye, dört þeyi bilmekle mümkündür: 1- Nefsini bilmek, 2- Dünyayý bilmek, 3- Ahireti bilmek, 4- Allah’ý bilmek.
Nefsi bilmek, Rasulullah s.a.v. Efendimiz’e uymakla olur. Zümer suresi 18. ayetinde bildirildiði gibi onlar, yani müminler, kâmiller, sadýklar, Allah’ýn çaðrýsýna dikkatle kulak vererek Rasulullah’a uyanlardýr.
Dünya hayatý nefsin lezzetleri içindir. Dünyada ne iþ yaparsak altýndan muhakkak nefsin bir lezzeti çýkar. Allah’a muhtaçlýðýmýz nihayetsiz derecede þiddetli ve kâinattaki her þey O’nun elinde olmasýna raðmen, nefsimize karþý çýkamadýðýmýz derecede Allah’ý unutmuþ sayýlýrýz. Allah’ýn azametini biliriz, iman cihetiyle hiç þüphemiz yoktur ama manevi bilgi ve muhabbet noksanlýðýyla Allah’tan gafletimiz vardýr.
Allah’a itaat edene þeytan yaklaþamaz. Oysa nefs haram bir iþe meyledince, þeytan Allah’ýn azametine isyan olan bu çirkin durumun farkýna varýr ve hemen gidip o kimseyi yoldan çýkarmak için nefse destek verir ve kiþinin günaha düþmesine çalýþýr. Þeytan, nefs ile bu durumlarda ittifak halindedir. Kiþinin haramdan vazgeçmemesi için her türlü çirkin telkinle insaný kandýrýr.
Yukarýdaki, “size hayat verecek þeylere davet ettiði zaman Allah ve Rasulü’ne icabet edin” ayet-i kerimesinde bildirildiði gibi, þeytanýn tuzaklarýna düþmemek ve nefsinin þifa bulup haramlardan uzak durmasýný isteyenler için de, yapmasý veya sakýnmasý gerekenler bildirilmiþtir.
Bütün tasavvuf ehlinin derdi nefsiyledir. Çünkü nefs baþýboþ kalýnca insan hata eder, günaha düþer. Nefsini bilip ona karþý dikkatli olanlar ise Allah’ýn izni, Rasulullah s.a.v. ve Allah dostlarýnýn manevi yardýmýyla doðru iþler yapmaya muvaffak olurlar. Böylece cennet yoluna, hayýrlý bir yola girmiþ olurlar.