Diðer Yazýlar
Pages: 1
Mustafa Sabri Efendi rh.a. By: reyyan Date: 10 Temmuz 2011, 07:46:26
Hak yola adanmýþ bir ömür: Mustafa Sabri Efendi rh.a.

Aralýk 2010 - 144.sayý

Ali UYSAL kaleme aldý, DÝÐER YAZILAR bölümünde yayýnlandý.

Osmanlý’nýn en bunalýmlý çaðýnda önemli vazifeler gören Þeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, dini tahrip etmeye çalýþanlara, ‘yenileþme’ adýna ‘hakikat’ten sapanlara karþý keskin bir kalem olmuþ, Ýslâm’ý modernize etmeye çalýþanlara karþý büyük mücadele vermiþtir. Ayný akýmýn tekrar moda olduðu günümüzde Hoca Efendi’yi tanýmak, onu okumak ve mücadelesini anlamak son derece önemlidir.

Mustafa Sabri Efendi, 22 Haziran 1869’da Tokat’ta dünyaya geldi. Tahsil hayatýna memleketinde baþladý ve 10 yaþýnda hâfýz-ý kelâm oldu. Ardýndan öðrenimini Kayseri’de ve daha sonra da Ýstanbul’da devam ettirdi. 22 yaþýnda Fatih Camii müderrisliðine tayin edildi. 1898 tarihinde Abdülhamid Han’ýn da katýldýðý Huzur Dersleri muhataplýðýna en genç üye sýfatýyla katýldý, bu durum 15 yýl kadar sürdü. Ayný zamanda padiþahýn kitapçýsý olarak Yýldýz Sarayý Kütüphanesi’nde “hafýz-ý kütüp” ünvanýyla çalýþtý. Daha birçok önemli ilmî müessesenin üyeliðini yaptý. Bu kurumlardan biri olan Cemiyyet-i Ýlmiyye-i Ýslâmiyye’nin reisliðine seçildi ve bu cemiyet tarafýndan neþredilen ‘Beyânü’l-Hak’ dergisinin baþyazarlýðýný yaptý.

Þeyhülislâmlýktan sürgüne

Mustafa Sabri Efendi Ýkinci Meþrutiyet’in ilanýndan sonra Tokat mebusu olarak Meclis-i Mebusan’a girdi. Ýttihatçýlara karþý keskin bir kalem oldu. 1919 yýlýnda tekrar oluþturulan Hürriyet ve Ýtilaf Fýrkasý’nýn kurucularý arasýnda yer aldý. Bu fýrka iktidara gelince þeyhülislâm oldu. Damat Ferit Paþa, Paris Konferansý’na gittiði zaman sadrazamlýða vekalet etti. Ferit Paþa kabinesinde iki defa þeyhülislâmlýða getirilen Mustafa Sabri Efendi 1920’de bu görevinden istifa etti.

Cumhuriyetin ilanýyla beraber oðlu Ýbrahim Sabri’yle birlikte sürgün edilen meþhur 150’likler listesine alýndý. Ailesiyle birlikte Ýskenderiye‘ye, oradan Kahire’ye gitti.

Ýlim ve davaya adanmýþ bir ömür

Bahtlý bir insan olarak dünyaya gelip, cihan devletinin en önemli þahsiyetlerinden biri olarak yaþayýp, bahtsýz bir þekilde gurbette ömrünü tamamlayan Mustafa Sabri Efendi, Türkçe ve Arapça olarak kaleme aldýðý eserleriyle iyi tanýnmasý gereken bir Ýslâm alimidir.

Sürgün sonrasý gittiði Mýsýr’da büyük bir önyargýyla karþýlandý ve Ýslâm’ýn modernize edilmesi gerektiðini öne sürenlerin saldýrýsýna uðradý. Oradan Melik’in daveti üzerine Hicaz’a gitmiþ, daha sonra tekrar Mýsýr’a dönmüþtür.

Hoca Efendi’nin bu yýllarý baskýlar ve ülkeden ülkeye hicretle geçmiþtir. Ancak mücadeleden vazgeçmemiþtir. Lübnan, Romanya ve Yunanistan’ý dolaþtýktan sonra tekrar Mýsýr’a gelir. Ýþte bu yýllarda modernistlerin tenkitlerine cevaben yazdýðý ‘en-Nekîr’ adlý kitabýný Lübnan’da neþreder. 1927’de Yunanistan’da ‘Yarýn’ gazetesini çýkarýr ve yanlýþ batýlýlaþmanýn þiddetli bir þekilde tenkidini yapar.

Kahire’de ilmî çalýþmalarý sayesinde büyük bir itibar kazandý. Birçok alim dost edindi, evi büyük bir mektep haline geldi. Vakýflar Bakanlýðý bünyesinde kurulan ‘Lecnetü’n-Nühûz’ üyeliðine seçildi. ‘El-Kavlü’l-Fasl’ adlý eseri yayýnlanýnca, onun Mýsýr’da yaþadýðýný öðrenen Mýsýr Veliahtý kendisine büyük hürmet gösterdi ve Hoca Efendi’yi destekledi. El-Ehrâm, El-Ahbâr, Minberü’þ-Þark, El-Hidâyetü’l-Ýslâmiyye gibi gazete ve dergilerde yazýlar yazdý.

Reformcularla büyük mücadele

Þuursuz batýlýlaþma modasýnýn tozu dumana kattýðý, koca imparatorluðun çatýrdadýðý bir dönemde yaþayan Mustafa Sabri Efendi Türkiye’de iken Ahmet Mithat Efendi, Hüseyin Cahit, Manastýrlý Ýsmail Hakký, Abdullah Cevdet, Cenap Þahabettin, Süleyman Nazif, Haþim Nahid gibi usta kalemlerin din, millet, Ýslâmî hayat hakkýndaki yorumlarýna ikna edici ilmî cevaplar vermiþtir. Mýsýr’da ise Kasým Emin, Muhammed Ferit, Hüseyin Heykel, Ali Abdurrazýk gibi reformist aydýnlarýn görüþlerine Ehl-i Sünnet alimine yakýþýr ciddiyet ve derinlikte cevaplar vermiþtir. Özellikle devrin tarihçilerinden Muhammed Abdullah Annan’ýn Osmanlý aleyhine ortaya koyduðu tezleri çürütmüþtür.

Hoca Efendi, dini tahrip etmeye çalýþanlara, ‘yenileþme’ adýna ‘hakikat’ten sapanlara karþý keskin bir kalem olmuþtur. Kuvvetli bir muhakeme süzgecinden geçirerek verdiði cevaplarla hem Türkiye’de hem de Mýsýr’da iken sýký takip edilen bir isim haline gelmiþtir. Kalemini doktorun neþteri gibi kullanmýþ ve tahrip edilmeye çalýþýlan Ýslâm binasýnda büyük bir hassasiyetle hizmet etmiþtir. Günümüzde de ayný hassasiyet ve ustalýða sahip kalemlere ihtiyaç vardýr. Çünkü ayný konular milletin hassasiyetine raðmen piþirilip piþirilip önümüze konmaya devam ediyor. Bunlardan kýsaca bahsetmek gerekirse: ‘Kurban kesmek yerine Tayyare Cemiyetine yardým edin fikrine, Süleyman Nazif’in orucun fidyeyle geçiþtirilebileceði düþüncesine, kadýnlarýn özel durumlarýnda her ibadeti yapabileceklerine, namazda Türkçe meal okunabileceði’ düþüncelerine son derece ikna edici bir üslupla cevaplar vermiþtir. Faiz, içki, kumar, tesettür; tasavvuf ve keramet gibi meselelerde de verdiði cevaplar önemlidir.

Ehl-i Sünnet’in keskin kalemi

Hoca Efendinin kalem keskinliðine ve zekâsýna birkaç örnek verelim.

Sürekli hatalarýný düzeltmeye çalýþtýðý bir yazara: “Sizi tezkir ettiðim (uyardýðým) kadar bir mümini tezkire çalýþsam, müzekkir (uyarýcý) olurdu.” demiþtir.

‘Musavat’ dergisi yazarlarýndan birinin, ibadetleri hafife alan, dini dünya hayatýndan ayýrmaya çalýþan görüþlerine verdiði ilmî cevaplardan dolayý Müsavatçý yazarýn: “Mustafa Sabri, cenneti olmazsa Allah’a bile ibadet etmez.” þeklindeki basit tenkidine karþýlýk: “Belli ki kendisi cenneti olsa da Allah’a ibadet etmeyecek.” diye seslenir.

Hoca Efendi, namazda herkes kendi dilinden okuyabilir düþüncesine ‘Dini Müceddidler’ kitabýnda zihinleri aydýnlatan cevaplar verir ve sözünü þöyle tamamlar: “Arapça bile olsa Kur’an-ý Kerim‘in namazda baþka bir ibare ile okunmasý caiz deðildir. Namazý insanýn kendi tertip etmemiþtir. Cenab-ý Hakk’ýn emri ile tertip edilmiþtir. Ýçinde okunacak Kur’an’ýn da Allah kelamý olmasý istenmiþtir. Bunun dýþýnda müslümanlar kendi lisanlarýyla istedikleri kadar dua edebilirler.”

Mahkeme-i Kübra’yý, ahiret gününü hafife alan hatta yok sayan bir yazara verdiði cevap da manidardýr: “En küçük bir insanî hükümetin, bir medeni cemiyetin mutlaka bir adalet mahkemesi bulunsun da, kâinat namýný verdiðimiz þanlý ve azametli âlemin, þu muazzam saltanatýn bir adalet mahkemesi bulunmasýn!”

Batý medeniyeti karþýsýnda Ýslâm medeniyetinin hakiki bir savunucusu olarak ilim, fikir ve siyaset sahnesinde daima gür bir sada olmuþtur. Fikirlerindeki isabetli teþhisler bugün de geçerlidir. Yaþadýðý zamanda fikirleri dolayýsýyla birçok kimsenin suçladýðý Mustafa Sabri Efendi bütün teþhislerinde haklý çýkmýþtýr. Ýslâm coðrafyalarýnýn içine düþtüðü krizlere saðlam reçeteler yazmýþtýr. Özellikle Mýsýr’da mason localarýna karþý verdiði mücadele dikkate þayandýr.

Hoca Efendi, dinî hayatý bayramlara indirgeyen anlayýþlara; nübüvvet, velayet gibi makamlarý hafife alanlara; kaza ve kadere imaný, imanýn þartý saymayanlara ve daha nice imanî, kelamî meselelere hem Türkçe hem de Arapça cevaplar veren ilmî eserler kaleme almýþtýr. Arapçayý da Türkçe kadar edebî derecede kullanan Hoca Efendi’nin büyük yetkinliðini Mýsýr’ýn alimleri de kabul etmek zorunda kalmýþlardýr. Ýlk baþlardaki önyargýlar salih müminler için hayranlýða, modernistler için korkuya dönüþmüþtür.

Talebelerinden Ali Ulvi Kurucu merhumun kendisinden dinlediðimiz hüzünlü bir hatýrasýný burada zikrederek onun vatanýný hiç terk etmediðini, gurbete çýkmaya mahkum edildiðini belirtmek isteriz:

”Hoca Efendi’nin arkasýnda müezzinlik yaptým, ezan-ý þerifi okudum. Hoca namaz sonrasý:

– Ali Ulvi, ‘Segâh’ okudunuz. Ne kadar severim bu makamý, her dinlediðimde memleketimin mor sümbüllü baðlarýný, siyah tüllü daðlarýný, coþkun akan ýrmaklarýný yüreðimde hisseder, hüzünlenirim, dedi ve aðladý.”
Hoca Efendi ayný zamanda kuvvetli bir þairdir. Ýslâmî konulardaki bu cesur kalem, þiirlerinde hisli bir insan olarak karþýmýza çýkar. ‘Ýhtiyarlýk’ þiirinde:

“Vazgeçme, ihtiyar diye benden günahtýr / Gel, saçlarým beyazsa da bahtým siyahtýr,” diyerek hayatýný ne güzel özetler.

Peygamberimiz s.a.v.’e olan muhabbetini ise:

“Allahýmýz habibine bahþetti bu âlemi / Âb-ý rûy-ý Muhammed söndürdü cehennemi” diyerek dizelere döker.

‘Ah vefa sen ne güzel þeysin!’

Hoca Efendi’nin en önemli özelliklerinden birisi de vefasýdýr. Hicaz Emiri’nin sýkýntýlarýndan dolayý kendisine maaþ baðlamak istemesi üzerine Ýstanbul’da sýkýntý içindeki bir alim dostuna yardým etmesini istemesi, bu özelliðine dair önemli ipucu verir. Vefasýna bir güzel misal de Vahdettin Han’a yapýlan hakaretler karþýsýnda da þöyle seslenir: “Ah ey vefa sen ne güzel þeysin! Ölmüþ halifenin bile hakkýný savunmamýzý saðlýyorsun!”

Hoca Efendi ayný zamanda ileri görüþlü, ferasetli bir kiþiydi. Nitekim Abdülmecid Efendi’nin hilafet meselesinde düþeceði durumu önceden tespit etmiþti.

Mustafa Sabri Efendi, 12 Mart 1954 tarihinde Kahire’de bir miraç kandili sabahý vefat edince, dâr-ý bekaya ilim ve siyaset adamlarýnýn da katýldýðý büyük bir kalabalýkla uðurlandý. Abbasiye’ye defnedildi. Vefatýna basýn geniþ yer verdi.

Mezar taþýna hadis alimi olan oðlu Ýbrahim Sabri tarafýndan yazýlan mezar kitabesiyle yazýmýzý sonlandýrýrken, böylesi Ýslâm alimlerini Fatiha-i Þerife ile anmamýzýn kadirþinaslýðýn gereði olduðunu belirtmemiz gerekir:

“Ey zâir (ziyaretçi) iþte bu yerde medfundur / Bir büyük kahraman ki pür-hûndur (kederli)

Düþtü Leyla-yý Hak (Allah sevdasý) peþinde þehid / O’na zaten ezelden vurgundur

Hakk’ýn ilhamýdýr derin ilmi / Sanki ilm-i ledünniyle meþhûndur (dopdolu)

Þeyhülislam Mustafa Sabri / Fikri uðrunda öldü, memnundur.”


Eserleri

• Yeni Ýslâm Müctehitlerinin Kýymet-i Ýlmiyyesi

Kazanlý modernist Musa Carullah Bigiyev’in cehennem azabýný hafife alan eserine reddiyedir.

• Dini Müceddidler

Bu eserinde ‘Yeni Müslümanlar’ adýný alan Haþim Nahit ve arkadaþlarýnýn ‘dinde reform gereklidir,’ görüþlerine ciddi cevaplar vermiþtir.

• En-Nekîr alâ Münkiri’n-Ni’me mine’d-Dîn ve’l-Hilâfe ve’l-Ümme

Hilafet ve siyaset üzerine yazdýðý fikrî derinliðini de ortaya koyan bir eserdir.

• Mes’eletü Tercemeti’l-Kur’an

Bu kitapta da, Türkçe namaz teþebbüslerine ciddi cevaplar vermiþtir.

• Mevkýfü’l-Beþer tahte Sultâni’l-Kader

Kelam sahasýnda; iman, kader ve irade konularýnda yazýlmýþ bir eserdir.

• El-Kavlü’l-Fasl

Ýslâm dünyasýnda özellikle Pozitivizm’in tesiriyle nübüvveti, mucizeleri, kýyamet alametlerini ve ahiret inancýný hafife alan yanlýþ yorumlara ilmî cevaplar veren bir eserdir.

• Mevkýfü’l-Akl ve’l-Ýlm ve’l-Âlem

Allah’ýn varlýðý, bilim-din, bilim-akýl münasebeti gibi imanî konularý ve Ýslâm’a göre din-siyaset gibi güncel mevzularý da içeren kýymetli bir eserdir.

Hoca Efendinin bu kitaplarýnýn yaný sýra, çeþitli dergi ve gazetelerde yazdýðý makaleleri de kitaplaþtýrýlmýþtýr.


radyobeyan