Kapaktakiler
Pages: 1
Kaybolan Allah Korkusu By: reyyan Date: 10 Temmuz 2011, 07:36:17
Kaybolan Allah Korkusu


Aralýk 2010 - 144.sayý

Taha YILDIZ kaleme aldý, KAPAKTAKÝLER bölümünde yayýnlandý.

Allah’tan korkmayaný, gücü de yetiyorsa, kötülük yapmaktan ne alýkoyabilir?

Allah’tan korkmayan için kendi isteðini, arzusunu yerine getirmekten, çýkarýný elde etmekten daha önemli ne olabilir? Þüphesiz hiçbir þey.

Hak aramak adýna son yýllarda sokaklara dökülen insanlarýn yaptýklarýna bir bakýnýz. Molotof kokteylleri rastgele atýlýyor, kaldýrým taþlarý yerlerinden sökülüyor, çöp konteynýrlarý kullanýlamaz hale getiriliyor. Ýþyerleri kundaklanýyor, camlar aþaðý indiriliyor, otomobiller ve otobüsler yakýlýyor. Özellikle de güvenlik güçlerinin araçlarý, düþman bir ülkenin istilacý güçlerine karþý mücadele ediliyormuþçasýna tahrip ediliyor.

Anlatmaya çalýþtýðým bu tabloya bakarak, aklýnýza terörle baðlantýlý protestolar, çatýþmalar gelebilir. Güneydoðu ve Ýstanbul’da bu çerçevede yapýlan eylemleri kastettiðimi sanabilirsiniz. Oysa, futbol maçlarý sonrasýnda yapýlanlar da dahil olmak üzere, herhangi bir nedenle yapýlan tüm gösterilerde olay çýðýrýndan çýkmakta, iþyerleri, araçlar ve kamu binalarý taþlanmakta veya yakýlmaktadýr.

Bu nasýl insanlýk?

Ne adýna yapýlýrsa yapýlsýn, ülkenin her tarafýndaki gösterilerde bu çýlgýnlýðý görüyoruz. Artýk yakýp yýkmak protestonun bir parçasý olmuþ durumda.

Ýþ artýk protesto veya gösteri boyutunu aþmýþ görünüyor. Protestocu, kendisine ait olmayana zarar vererek sanki azmýþ nefsini teskin etmeye çalýþmakta ve bundan büyük bir haz almaktadýr. Bunu yapanlar, akþamlarý bir araya geldiklerinde büyük bir keyif içinde, neye ne kadar zarar verdiklerini anlatarak birbirlerini rahatlatmaya, þeytanýn ardýna takýlmýþ kalplerini eðlendirmeye mi çalýþýyorlardýr? Hatta yapýp ettiklerini yarýþtýrarak, hangisinin daha fazla baþarý gösterdiðini ispat etmeye de gayret ediyor olabilir mi?

Belli ki bu zembereði boþalmýþ güruhlar için tarumar edilmiþ, yakýlmýþ yýkýlmýþ ekmek teknesini elindeki süpürgeyle lanetler okuyarak, gözlerinden yaþlar dökerek düzenlemeye çalýþan insanýn hiçbir kýymeti yok. Yine onlar için, attýklarý molotof kokteyli ile vücudunun bir tarafý yanmýþ, hastanelik olmuþ olan insanlar ile yaþadýklarý o korku yüzünden otobüse binemez hale gelen, gece kâbuslarla hayatlarý zehir olan vatandaþlarýn acýlarýnýn hiçbir deðeri yok. Belli ki onlar için önemli olan bir yýkým gerçekleþtirmiþ olmalarýdýr. Akþam televizyonlarda bu yaptýklarýný seyrederken büyük keyif de alýyorlardýr.

Kanýksanan þiddet

Toplum olarak þiddete o kadar sürükleniyoruz ki, artýk bizler de seyrettiklerimizi kanýksýyoruz, alýþýyoruz ve sýradan olaylar gibi görmeye baþlýyoruz. Belki bir on yýl önce seyrederken içimizde oluþan öfke artýk eskisi kadar deðil. Kýzmaya devam ediyoruz, fakat sinirimizin dozu düþmüþ durumda. Zira biz de bir taraftan þiddete doðru kayýyoruz. Bahsettiðimiz olaylarý yapanlarla benzeþiyoruz.

Televizyonda sokak eylemlerini veya þehit cenazelerini seyrettiðimizde zihnimizden neler geçtiðini bir düþünün. O anda aklýmýzdan geçenleri yapma imkanýmýz olsa, her halde bunlar dünya vahþet tarihinin baþ sayfalarýna yazýlacak türden þeyler olurdu. Demek ki, toplum olarak bir yöne doðru savruluyoruz. Nefretle beslenen þiddet artýk hayatýmýzýn bir parçasý haline gelmiþ durumda. Yani tahammülsüz bir kuþak olup çýktýk. Elimize geçen ilk fýrsatta taþkýn ve zaptedilemez bir hale yakamýzý kaptýrýveriyoruz.

Artan suç oranlarý

Eskiden ülkemizde nüfusa oranla suç miktarý da azdý. Bununla övünürdük. Medeni sayýlan ülkeler bizden ders alsýn derdik. Þimdilerde ise nüfusa oranla suç miktarý çok arttýðý gibi, suçun boyutlarý da deðiþti. Planlý bir þekilde insanlar çeþitli amaçlar uðruna öldürülüyor, hatta öldürüldükten sonra parçalara ayrýlýyor. Emekli maaþýyla bir ayý çýkarmak zorunda olan yaþlýlara dadananlara, market sahiplerini oyalayarak güpegündüz soygun gerçekleþtiren reþit olmayan çocuklara baktýðýmýzda, toplumun tanýnamayacak durumda olduðunu görüyoruz.

Elbette toplumun çok büyük kesimi böyle deðil. Ancak bu tablodan yarýnlar için bir umut çýkarmak gittikçe zorlaþýyor. Çünkü genç nüfusun önemli bir kýsmý bir yanlýþ yapmak için fýrsat bekler hale gelmiþtir. Ýmkan bulduklarýnda, yakalanmayacaklarýna eminseler, neler yapabileceklerini varýn siz hesap edin.

Bu kara tabloyu meydana getiren nedenleri sayýp dökmek bu yazýnýn sýnýrlarýna sýðmaz. Fakat ne dersek diyelim, insanlarýn etraflarýna bu tür zararlar verebilmesini dinden uzaklaþma, baþka bir ifadeyle Allah korkusunun eksikliði dýþýnda bir nedenle açýklayamayýz. Ahiret, cennet sevgisi, cehennem korkusu hayatýmýzdan çekilip alýnmýþ.

Bu taþkýn guruplarýn çok büyük çoðunluðunu gençlerin oluþturduðu biliyoruz. Ayný þekilde onlara din adýna neler öðrendiklerine baktýðýmýzda, sorunun cevabýnýn neredeyse sýfýr olduðunu da biliyoruz. Tamamen sembolik bir hale getirilmiþ haftalýk iki saat din dersi ile çocuklara din adýna sahici bir þey öðretilmez. Büluða erdikten sonra gidilmesine izin verilen Kur’an kurslarý da yaraya merhem deðil. Yani neslimizi kontrol altýnda tutacak manevi güç iyice zayýflamýþ durumda.

Her kiþiye bir bekçi

Eskiden herkesin yanýna bir polis dikmenin mümkün olmadýðý, Allah korkusunun yeterli olacaðý söylenirdi. Þimdilerde bunun ne kadar yerinde bir söz olduðu, bu tabloya bakýldýðýnda daha iyi anlaþýlmaktadýr. Ayrýca bir zamanlar fetihler için yola koyulan ordularýmýzýn, geçtikleri bahçelerdeki üzümlerden yediklerinde bedelini oraya býraktýklarý anlatýlýr. Sefer zamaný bile kul hakký denilerek kimsenin malýna asla zarar verilmezmiþ. Ne var ki þimdi gelinen noktada, insan baþkasýnýn ve kamunun malýna zarar vermeyi, yerden kaptýðý parke taþýný cama fýrlatmayý, vatandaþý molotofla yakmayý sýradan bir olay, hak elde etmenin en güçlü aracý olarak görebiliyor. Ýnsanda Allah korkusu, kul hakký düþüncesi kaybolup gittiði zaman, onu engelleyecek tek þey yakalanma ve ceza alma korkusu.
Kanun önünde alacaðý cezadan korkmayacak kadar gözü dönmüþse ya da yakalanmayacaðýndan eminse yahut az bir cezayla kurtulacaðýný biliyorsa, artýk onu kim durdurabilir?

Allah, kendisinden korkulmasýný ister

Ýnsanýn kendi fýtratýna uygun yaþayabilmesinin nelere baðlý olduðunu bilen Rabbimiz, öncelikle kendisine inanýlmasýný ister. Hemen ardýndan da zatýnýn sevilmesini ve ayný zamanda da korkulmasýný talep eder. Bunlarý ise emir ve yasaklar takip eder. Demek ki insanýn Allah’ýn murad ettiði þekilde bir hayat sürebilmesi için ondan korkmasý, çekinmesi gerekiyor.

Þu ayetlere bir bakalým:

“Ey iman edenler, Allah’tan nasýl  korkup-sakýnmak gerekiyorsa öylece korkup-sakýnýn ve siz müslüman olmaktan baþka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin.” (Âl-i Ýmran, 102).

“Ey iman edenler, Allah’tan korkun. Herkes yarýn için neyi hazýrladýðýna baksýn. Allah’tan korkun. Hiç þüphesiz Allah yaptýklarýnýzdan haberdardýr.” (Haþr, 18).

“Allah’tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezasý pek çetin olandýr.” (Bakara, 196).

“Allah’tan korkup sakýnýn ve gerçekten bilin ki, siz O’na döndürülüp-toplanacaksýnýz.” (Bakara, 203).

Bir ayette de Allah’tan korkanlarýn özellikleri þöyle anlatýlýr:

“Rablerinden içleri saygý ile titrer, kötü hesaptan korkarlar.” (Ra’d, 21).

Daha pek çok ayette Allah kendisinden gereði gibi korkulmasýný ve bunun hayata geçirilmesini isterken, insan takatinin üzerinde bir þey yüklemediðini de hatýrlatýr:

“Güç yetirebildiðiniz kadar Allah’tan korkup sakýnýn. Dinleyin ve itaat edin...” (Teðabun, 16).

Ýslâm, zarar vermeyi yasaklar

Yüce dinimiz, Allah’tan korkmanýn bir gereði olarak, kendi dýþýmýzdaki herkese ve herþeye zarar vermekten uzak durmamýzý ister. Misal olarak bir ayette þöyle buyrulur:

“Kim bir mümini kasýtlý olarak öldürürse, cezasý, içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir.” (Nisa, 93).

Bir diðer ayette de azgýnlýk yasaklanmaktadýr:

“Þüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayý ve yakýnlara bakmayý emreder. Hayâsýzlýktan, fenalýktan ve azgýnlýktan nehyeder. Ders almanýz için size böyle öðüt verir.” (Nahl, 90).

Hz. Peygamber s.a.v. de Allah’tan korkan bir müslümanýn nasýl olacaðý hususuna pek çok hadis-i þerifinde deðinir.

Mesela:

“Kim baþkasýna zarar verirse Allah da ona zarar verir.”  (Ýbn Mâce, Ahkâm, 17).

“Kim bir mümine zarar verir veya ona bir tuzak hazýrlarsa lânetlenmiþtir” (Tirmizî, Birr, 27).

“Müslüman, elinden ve dilinden diðer müslümanlarýn emin olduðu kimsedir.” (Buharî, Ýman, 2).

Efendimiz s.a.v.’in þu sözü bizim buraya kadar yazdýklarýmýzý özetlemektedir:

“Akýllý kimse, nefsini hesaba çeken ve ölüm sonrasý için çalýþandýr.” (Tirmizî, Sýfatu’l-Kýyame, 11)

Geldiðimiz nokta ve çözüm

Kur’an’ýn ve hadislerin bizlere sunduðu Allah korkusuna bakýnca, kiþinin etrafýndaki insanlara ve onlarýn mallarýna zarar vermesinin tahayyül bile edilemeyeceðini anlýyoruz. Zira Allah’tan korkan kiþi, vereceði zararýn hesabýný bir gün, hem de çok çetin bir þekilde vereceðini bilir. Kendisine yapýlmasýný istemediði þeyi baþkalarýna yapmaz. Bu yüzden de nefsi bastýrsa bile bundan kaçýnýr.

Oysa bütün taþkýnlýklarý hak arama uðruna yaptýklarýný iddia edenlerin Allah korkusu olduðunu, ahirette baþkalarýnýn mallarýna ve canlarýna verdikleri zarardan hesaba çekileceklerine inandýklarýný söyleyebilir miyiz? Allah’a ve O’nun Rasulü’ne inanan bir insan belediye otobüslerini ve içindeki vatandaþlarý canlý canlý ateþe verebilir mi? Ya da bir yerlere bomba koyarak, mayýn döþeyerek masum insanlarýn sakat kalmasýna neden olabilir mi? Tüm bunlarý yapanlarda Allah korkusu bir yana, Allah inancý olduðundan söz etmek ne derece mümkündür?

O halde çözüm nedir diye sorulacak olursa, bunun cevabý çok basittir. Ýnsanlarýmýzýn deðerlerimizden uzaklaþtýðý ve birbirlerine bu kadar küstüðü bir ortamda, aslî mayanýn ne olduðu açýktýr.

Ön yargýlardan ve korkulardan uzaklaþarak, Ýslâm’ýn saðladýðý deðerleri topluma tekrar hâkim kýlmak ve benzersiz kardeþlik duygusunu yeniden tesis etmek zorundayýz. Bu yapýldýðýnda, Allah korkusu kalbine yerleþecek olan ve müminleri tekrar kardeþi olarak görecek olan bir insanýn, baþkalarýnýn veya kamunun malýna vermesi artýk düþünülemez.

Ýslâmî þuur sahibi bir insan, kimse görmese, güvenlik güçlerinin ve mahkemelerin elinden kurtulsa bile, her þeyi kayýt altýnda tutan yüce yaratýcýnýn onu bir gün hesaba çekeceðini bilir. Bu nedenle de eline, diline ve beline sahip olur.


radyobeyan