El-Akl ve Fehmül Kuran
Pages: 1
Haris in Yeri By: seymanur K Date: 09 Temmuz 2011, 14:54:54
Haris’in Yeri


1. El-Kuþeyrî Haris için: "Ýlim, takva, ahlâk ve yaþantý itibarý ile kendi döneminde bir benzeri yoktu"  [121]demektedir.

2. Et-Temimî ise: "Fýkýh, tasavvuf, hadis ve kelamda müslümanlarýn imamýdýr” demiþtir.[122]

3. Yine et-Temimî: "Muhasibi ahlâkta müslümanlarýn hahamý idi. Nefsin ve kötü amellerin afetleri hususunda bütün alimlere ön­celiði bulunmaktadýr" demektedir.[123]

4. Îbn-i Hafif ise þunlarý söylemektedir: "Üstadlarýmýzdan beþi­ni taklid ediniz; bunlar ilim ve hakikatleri kendi kiþilikleri ile bütünleþtirdikleri için diðerleri onlarýn hal ve ahlâkî üstünlüklerini kabul etmiþlerdir. Bunlar Haris b. Esedi'l-Muhasibi, el-Cüneyd b. Muhammed, Ebu Ahmed Ruveym, Ebu'l-Abbas b. Ata ve Amr b. Osman el-Mekkî'dir".[124]

5. El-Hatib Baðdadî de: "Muhasibi zahir ve batýn ilmi ile zühd ve marifeti kendi kiþiliðinde derleyenlerden biridir" [125] demektedir.

6. Ebu Abdurrahman es-Sülemî: "Zahir ilimlerinde, ahlâk ve iþaret ilimlerinde en önde gelen alimlerdendir ve bu ilimlerde Bað­datlý alimlerin çoðunun üstadýdýr" [126] demiþtir.

7. Es-Subkî ise: "Kendi dönemindeki ariflerin efendisi ve ta­savvufta herkesin üstad olarak kabul ettiði bir bir þahsiyettir. Zahir ve batýn ilimlerini kendi kiþiliðinde toplamýþtýr" [127] demektedir.

8. Ýbnu'n-Nedim: "Baðdatlý Muhâsibî; Allah'a kulluk ve dünya­dan el etek çekmeyi itiyad edinmiþ zahid kelamcýlardandýr. Kendi­si fakihtir ve ilk kelamcýlardandýr. Hadis kaleme almýþ ve zühd mesleklerini tanýtmýþtýr"[128] diyor.

9. Þaranî: "Zahirî ilimlerde, metodoloji ve ahlâkta seçkin alim­lerden biri ve yaþadýðý dönem itibarý ile benzersiz bir þahsiyet­tir" [129] demeketdÝr.

10. Ebu Nuaym: "Metodolojide derin bilgi sahibi ve baþvuru kaynaðý bir alimdi" [130] ifadesini kullanmaktadýr.

11. Ýbnu'l-Ýmad: "Hikmetle konuþan bir zahidtir" [131] demektedir.

12. Ýbn-i Haldun: "Zahir, batýn ve takva fýkhý ve ahiret ilmini þahsýnda cem etmiþti" [132] demektedir.

13. El-Kelabazî: "Davranýþ bilimleri konusunda eser telif eden ve fýkýh, kelam, dil ve Kur'ân ilimlerini kendi bünyesinde topla­mýþ þahsiyetlerdendir" [133] demiþtir.

14. Abdullah el-Yafiî ise: "Basra asýllýdýr. Tasavvufun imamý olup zahir ve batýn ilimleri kendinde toplanmýþtý. Davranýþ bilimleri, irþad ve metodolojide eserleri vardýr. Cüneyd'in hocasý olup ayný çaðda yaþayýp zahir ve batýn ilimlerini kendi þahsýnda bir ara­ya getirmiþ beþ þahsiyetten biridir. Bunlar el-Cüneyd, Ruveym, Ýbn-i Ata ve Amr b. Osman'dýr" [134] demektedir.

15. Feridüddin el-Attar ise: "Muhasibi tasavvuf önderlerinin alimlerindendi. Ahlâk ve iþaret ilimlerinde zamanýndaki veliler için kaynak bir þahsiyetti. Zamanýn alimleri her alanda ona baþvu­rurlardý. Benzersiz bir sezgi yeteneðine sahipti. Baðdat'ta þeyhlerin þeyhi idi. Soyutlama (tecrit), birleþtirme (tevhid), nefis terbiyesi (mücahede) ve yakinî bilgi (müþahede) alanlarýnda ihtisas sahibi idi" [135] demiþtir.

16. El-Münavî ise: "O bir sembol, bir üstad, bir derviþti ve bir çok ilimde eþi benzeri yoktu, etkileyici bir vaizdi. Metodoloji ala­nýnda çok sayýda eser telif etmiþti. Et-Temimî'nin söylediði gibi fý­kýh, tasavvuf, hadis ve kelamda müslümanlarýn imamýydý" [136] de­miþtir.

El-Kuþeyrî, et-Temimî, Ýbnu'l-Hafif, es-Sülemî, el-Hatîb, es-Subkî, eþ-Þaranî, el-Yafiî, el-Kelabazî ve el-Münavî Muhâsibî'nin tasavvuf, fýkýh, hadis ve tefsiri kendi bünyesinde topladýðýný belirt­miþlerdir.

Muhâsibî'nin tefsir alanýnda pek tanýnmamýþ bir risalesi bulun­maktadýr. Muhtemelen kelamý tartýþmalara eðilimi nedeni ile Hanbeli ve sufîlerden çekinerek bu risaleyi gizlemiþ olmalýdýr. Bazý araþtýrmacýlar Muhasibi ile Ahmed b. Hanbel arasýndaki anlaþmaz­lýðý bu risaleye baðlamýþlardýr.

El-Hatib'in Ýbn-i Þazan'dan naklettiði bir rivayet Muhâsibî'nin fýkýhtaki düzeyini gösterir niteliktedir. Bu rivayete göre Muhasibi sahabe arasýnda dökülen kanlarla ilgili bir eser telif etmiþ ve bu eser dostlarýnýn güvenine mazhar olmuþtur, bir çok müellifin beðe­nisini kazanýrken bir çoðunu da öfkelendirmiþtir. Massignon ise: el-Hafýz el-Irakî'nin (H. 806) el-Basü ale'l-Halas min Havadisi'l-Kýsas isimli eseri Muhâsibî'nin Fi'd-Dima isimli eserine reddiye niteliðinde telif ettiðini söylemiþtir.[137]

Muhâsibî satýr aralarýnda selefin ve kendi çaðdaþý alimlerin çe­þitli konularýndaki fýkhî kanaatlerine yer vermektedir ki bu onun ilmî dirayetinin bir göstergesi niteliðindedir. Buna Muhâsibî'nin fýkhý, Ýmam Mâlik'in iki öðrencisi Þâfii ve Muhammed b. Hasan'dan öðrendiðini de ilave etmek gerekir.

Hadisçi oluþu konusunda da hiç bir tereddüd yoktur. O gençlik yýllarýný, hadis alimlerinden hadis öðrenerek geçirmiþtir; aralarýnda örneðin Ebu Ubeyd gibi o dönemin büyük muhaddislerinin de bulunduðu otuz civarýnda hadis aliminden hadis öðrenmiþtir. Ahmed b. Hanbel, Ebu Ubeyd için: "Bizim nezdimizde deðeri her geçen gün biraz daha artýyor" ifadesini kullanmýþtýr. ed-Daranî ise Ebu Ubeyd hakkýnda: "O, ruh üfürülmüþ canlý bir daðdýr" demektedir. Bazý hadisçiler ise hadis konusunda Ebu Ubeyd'in: "Ýbn-i Raheveyh ve Ýbn-i Hanbel'den daha iyi olduðunu" [138] söylemiþlerdir. Hâris'in kendilerinden ders aldýðý hadis alimlerinden bir kýsmý þun­lardýr:

Veki' b. Cerrah; Kufe'nin en tanýnmýþ hadis alimi ve Ahmed b. Hanbel'in hocasýdýr.

Huþeym b. Beþir; Buhari ve Müslim'in hadis rivayet ettiði ravilerden biridir.

Ýbn-i Ebî Þeybe; hadis ilminde zirve isimlerden biridir.

Yezid b. Harun; hadis alimlerinin lideri ve büyüklerin büyüðü idi.[139]

Süneyd b. Davud; hadis ravisi ve yorumcusu olan alimlerden biridir.[140]

Þureyh b. Yunus; büyük muhaddslerdendir.

Zehebî, bir muhaddis gözü ile Muhâsibî'yi deðerlendirmiþ ve sufîleri aðýr ifadelerle eleþtirmiþ olmasýna raðmen "Muhâsibî sözü özüne uygun (saduk) bir ravi idi" ifadesini kullanmýþtýr. Bu ifade saðlýklý ve ölçülü bir yargý ifadesidir. Ancak Zehebî, sika veya zabt gibi son derece dikkatli ve titiz hadis hafýzlarý için kullanýlan diðer ifadelerden birini kullanmamýþtýr. Çünkü Haris zaman zaman Os­man b. Muhammed, Hasan b. Muhammed, Ýbn-i Ebi Meryem ve Hâris'in üstadlarýndan söz ederken belirttiðimiz gibi diðer bazý za­yýf ravilerin rivayetlerine yer vermiþtir. Ayrýca Haris, fakih ve muhaddislerden ayrýlýp sufî bir ortama girdikten sonra hadis isnadýna gerekli hassasiyeti göstermemeye baþlamýþtý. Hâris'in zihnî geliþi­minde zirve olan er-Riaye isimli eserinde bu durumu gözlemlemek mümkündür. Buna karþýlýk Fehmu'l-Kur'ân isimli eserinde hadis­leri sürekli senedi ile rivayete özen gösterdiðine tanýk oluyoruz. Hadis rivayetindeki bu toleranslý tutumu hayatýnýn son döneminde onu, rivayetlerinde çok sayýda zayýf rivayete yer vermeye itmiþtir. Oldukça zayýf olan: "Bu ümmetin mecusileri Kaderîlerdir" rivaye­ti ve et-Tevehhüm isimli eserinde yer verdiði cennet ve cehennem ehlinin vasýflarý hakkýnda, bir takým müverrihlerce üretilip Hz. Peygamber'e nisbet edilen son derece zayýf bir rivayet bulunmak­tadýr. Zehebî 'saduk' ifadesine, Hâris'in hadisteki zaafýný çok hadis ezberlemesine baðlayan bir ifade daha ilave etmiþtir. Hanbelîlerce, tasavvufa mensubiyeti ve bazý eserleri gerekçe gösterilerek kendi­sine saldýrýlmýþtýr. "Nitekim Ýmam Ahmed b. Hanbel'in öðrencisi olan Ebu Züra', Hâris'in eserlerine iliþkin: "Bid'at ve dalalet kitap­larý" ifadesini kullanmýþtýr.

Hâris'in kendisi için tercih ettiði yol yani tasavvuf, tasavvufun nerede ise Hâris'e özel alaný ve vesvese ve hatarata yönelik düþün­celeri onu böyle bir yola, yani Hz. Peygamber (s) ve selef ulema­sýndan nakiller yapmaya zorlamýþtýr. Zaten bu konuda hareket ala­ný son derece dardý ve zayýf rivayetlere yer vermek ve Ýbn-i Mü-nebbih, Hasanu'l-Basri ve Mücahid'in sözleri ile delillendirmekten baþka yapacak fazlaca bir þeyi yoktu. Kelamî ve felsefî eðilimleri bu alanda kendisine bir þeyler kazandýrdýðý için; bilgi düzeyleri son derece sýnýrlý baþka sufîlerin yaptýðý gibi rivayetlerinde; teþbih ve tecsimle ilgili rivayetlere yer vermemiþ ama rahatsýz edici baþ­ka bir takým zayýf rivayetlere yer vermekten de kendini alamamýþtýr. Hâris'in hadis rivayetindeki zaafý ya da orta düzeydeki isnat durumu sufîler için yeni bir durum deðildir; sufîlerin hadis rivaye­tine gereken itinayý göstermediklerine iliþkin yaygýn bir kanaat bulunmaktadýr. Bu kanaat o derece yaygýndýr ki hasýmlarý tarafýndan; batýný düþüncelerini desteklemek amacý ile uydurma rivayetlere göz yummakla itham edilmekten kurtulamamýþlardýr. Bu durum Hilyetu'l-Evliya ye hasýmlarý tarafýndan çok sayýda hadis uydur­makla suçlanan Tabakatu's-Sülemî'de açýk bir biçimde görülebilir. Daha sonra Gazalî'nin el-Ýhya isimli eserinde de bu kronik durum devam etmiþ; herhangi bir kasýt söz konusu olmaksýzýn el-Ýhya'da Gazalî'nin çok sayýda zayýf rivayete yer verdiðini görmekteyiz ki el-Ýhya bugün hala sufîlerin baþvuru kaynaðý durumundadýr. Zayýf ve uydurma rivayetlere yer verdiði gerekçesi ile Gazalî'ye Hanbelîler tarafýndan yöneltilen eleþtiriler; bir Gazalî taraftarý olan Hafýz el-Irakî'yi, bu büyük eseri töhmetten kurtarmak için, hadis kritikçilerinin yöntemlerini kullanarak el-Ýhya hadislerini eleþtirmeye ve bu konuda bir kitapçýk hazýrlamaya itmiþtir. [141]


[121] er-Risaletu'l-Kuþeyriye,c. 1/72.

[122] er-Risaletu'l-Kuþeyriye, c. 1/72; eserin muhakký, "el-Münavînin Kevakib'md& de bu ifadeler mevcuttur" diye þerh düþmüþtür.

[123] er-Risaletu'l-Kuþeyriye, c. 1/73.

[124] er-Risaletu'l-Kuþeyriye,c. 1/73.

[125] Tarihu Baðdat, c. 8/214.

[126] Tabakatu’þ-Sufýye, s. 56-60.

[127] Tabakatu'þ-Þâfiiye el-Kübra, c. 2/73.

[128] Fihrist, s. 261.

[129] Tabakatu's-Sufîye el-Kübra, c. 1/60.

[130] Hilyetu'l-Evliya, c. 10/84.

[131] Þezeratu'z-Zeheb, c. 2/103.

[132] Ýbn-i Haldun; Þifau's-Sail, s. 27.

[133] et-Taarruf (Arbiry neþri), s. 13.

[134] Mir'atu'l-Cinan, c. 2/42.

[135] el-Attar; et-Tezkira (Nicholson neþri), s. 225-229.

[136] el-Münavî; el-Kevakib, s. 2/218.

[137] Massignon; Essai p. 241-251.

[138] Ýbn-i Hallikan; Vefayatu’l-A'yan, c. 3/225-227.

[139] el-Mes’udi; el-Muruc, c. 2/236

[140] ez-Zehebî; el-Uluvv, s. 214.

[141] Haris El- Muhasibi, El- Akl Ve Fehmü’l Kur’an, Ýþaret Yayýnlarý, Ýstanbul, 2003: 54-59.






radyobeyan