Nurdan Damlalar
Pages: 1
Hizmette sadakat, cesaret ve metanet By: ehlidunya Date: 08 Temmuz 2011, 10:13:56
Hizmette sadakat, cesaret ve metanet    
   
En ziyâde yaralananlar, siperini býrakýp kaçanlardýr; en az yara alanlar, siperinde sebat
edenlerdir. “De ki: Kaçtýðýnýz ölüm mutlaka gelip sizi
bulacaktýr” (Cum’a Sûresi: 8.) mâna-i iþârîsiyle gösteriyor ki, “Firar edenler, kaçmalarýyla ölümü daha ziyâde karþýlýyorlar.”
 
Ey kardeþlerim! Eðer ehl-i ilhadýn dalkavuklarý, sizi korkutmak ile kudsî cihâd-ý mânevînizden vazgeçirmek için size hücum etseler; onlara deyiniz: “Biz hizbü’l-Kur’ân’ýz, ‘Þüphesiz ki Kur’ân’ý Biz indirdik ve onu koruyacak olan da Biziz. (Hicr Sûresi: 9.)’ sýrrýyla, Kur’ân’ýn kal’asýndayýz. ‘Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i Ýmrân Sûresi: 173.)’ etrafýmýzda çevrilmiþ muhkem bir surdur. Binler ihtimâlden bir ihtimâl ile, þu kýsa hayat-ý fâniyeye küçük bir zarar gelmesi korkusundan, hayat-ý ebediyemize yüzde yüz binler zarar verecek bir yola, bizi ihtiyârýmýzla sevk edemezsiniz.” Ve deyiniz: “Acaba hizmeti Kur’âniyede arkadaþýmýz ve o hizmet-i kudsiyenin tedbîrinde üstâdýmýz ve ustabaþýmýz olan Said Nursî’nin yüzünden, bizim gibi hak yolunda ona dost olan ehl-i haktan kim zarar görmüþ? Ve onun has talebelerinden kim belâ görmüþ ki, biz de göreceðiz ve o görmek ihtimâli ile telâþ edeceðiz. Bu kardeþimizin, binler uhrevî dostlarý ve kardeþleri var. Yirmi otuz senedir dünya hayat-ý içtimâiyesine tesirli bir sûrette karýþtýðý halde, onun yüzünden bir kardeþinin zarar gördüðünü iþitmedik. Husûsan, o zaman elinde siyâset topuzu vardý, þimdi o topuz yerine nur-u hakîkat var. Eskiden, Otuz Bir Mart Hâdisesinde, çendan onu da karýþtýrdýlar, bâzý dostlarýný da ezdiler; fakat, sonra tebeyyün etti ki, mesele baþkalarý tarafýndan çýkmýþ. Onun dostlarý, onun yüzünden deðil, onun düþmanlarý yüzünden belâ gördüler. Hem, o zaman çok dostlarýný da kurtardý. Buna binâen, bin deðil, binler ihtimâlden bir tek ihtimâl-i tehlike korkusuyla bir hazîne-i ebediyeyi elimizden kaçýrmak, sizin gibi þeytanlarýn hâtýrýna gelmemeli” deyip ehl-i dalâletin dalkavuklarýnýn aðzýna vurup tard etmelisiniz. Hem o dalkavuklara deyiniz ki:
“Yüz binler ihtimâlden bir ihtimâl deðil, yüzden yüz ihtimâl ile bir helâket gelse, zerre kadar aklýmýz varsa, korkup, onu býrakýp kaçmayacaðýz.” Çünkü mükerrer tecrübelerle görülmüþ ve görülüyor ki, büyük kardeþine veyahut üstâdýna tehlike zamanýnda ihânet edenlerin, gelen belâ, en evvel onlarýn baþýnda patlar; hem merhametsizcesine onlara ceza verilmiþ ve alçak nazarýyla bakýlmýþ, hem cesedi ölmüþ, hem rûhu zillet içinde mânen ölmüþ. Onlara ceza verenler, kâlblerinde bir merhamet hissetmezler. Çünkü derler: “Bunlar mâdem kendilerine sâdýk ve müþfik üstadlarýna hâin çýktýlar, elbette çok alçaktýrlar, merhamete deðil, tahkire lâyýktýrlar.”
Mâdem hakîkat budur. Hem mâdem bir zâlim ve vicdansýz bir adam birisini yere atýp ayaðýyla onun baþýný katî ezecek bir sûrette davransa, o yerdeki adam eðer o vahþî zâlimin ayaðýný öpse, o zillet vâsýtasýyla, kalbi baþýndan evvel ezilir, rûhu cesedinden evvel ölür. Hem baþý gider, hem izzet ve haysiyeti mahvolur. Hem, o canavar vicdansýz zâlime karþý zaaf göstermekle, kendisini ezdirmeye teþcî eder. Eðer ayaðý altýndaki mazlûm adam, o zâlimin yüzüne tükürse, kalbini ve ruhunu kurtarýr, cesedi bir þehid-i mazlûm olur. Evet, tükürün zâlimlerin hayâsýz yüzlerine!
Hem, ey kardeþlerim, çoðunuz askerlik etmiþsiniz. Etmeyenler de elbette iþitmiþlerdir. Ýþitmeyenler de benden iþitsinler ki, en ziyâde yaralananlar, siperini býrakýp kaçanlardýr; en az yara alanlar, siperinde sebat edenlerdir. “De ki: Kaçtýðýnýz ölüm mutlaka gelip sizi bulacaktýr” (Cum’a Sûresi: 8.) mâna-i iþârîsiyle gösteriyor ki, “Firar edenler, kaçmalarýyla ölümü daha ziyâde karþýlýyorlar.”
Mektûbât, s. 405-406.


radyobeyan