Diðer Yazýlar
Pages: 1
Radyo mu Dediniz? By: reyyan Date: 06 Temmuz 2011, 17:06:24
Radyo mu Dediniz?

Mart 2011 - 147.sayý


Hüseyin KAYA kaleme aldý, DÝÐER YAZILAR bölümünde yayýnlandý.

Sanki bütün dünya küçültülmüþ ve o kutunun içine sýðdýrýlmýþtý. Ýçi sýrlarla dolu küçücük bir dünyaydý o ve ondan çýkan her sesi, ne söylendiðinden öte biraz da bu cihazý bir tanýma hevesiyle dinlerdik.

Hayret eden, þaþýrabilen çocuklardýk. Gördüðümüz, duyduðumuz garip þeyleri dikkatle izler, dinler ve her þeyden kendimizce anlamlar çýkarmaya çalýþýrdýk. Ampulün yanmasý dahi bize bir mucize gibi gelir, telefonun nasýl çalýþtýðýný anlayabilmek için aralarýna ip gerilmiþ iki kibrit kutusuyla küçük deneyler yapardýk fen bilgisi derslerinde. Ne illüzyona gerek vardý bizim yaþadýðýmýz dünyada ne de abartýlý kahramanlara.

. . .

Televizyon olanca kibriyle evlerimizin baþköþesine kurulup da her þeyin gizemini kaldýrýncaya kadar bizim için sihirli eþyalarýn en anlaþýlmazý radyo idi. Sanki bütün dünya küçültülmüþ ve o kutunun içine sýðdýrýlmýþtý. Bratislava’nýn, Londra’nýn, Paris’in adýný atlaslardan deðil radyolardaki istasyon þeridinden öðrendik.

Evet, içi sýrlarla dolu küçücük bir dünyaydý o ve ondan çýkan her sesi, ne söylendiðinden öte biraz da bu cihazý bir tanýma hevesiyle dinlerdik. Sanki bu cihazýn içine böcek büyüklüðünde temiz konuþan, temiz giyimli bir avuç insan hapis edilmiþ ve bu insanlar bizi eðlendirmek için habire çýrpýnýp didiniyor gibiydiler.

O yýllarda kimse birbirine ifþa etmese de hemen hepimizin zihninde radyo böyle bir kutuydu iþte. Kimimiz evde kimselerin olmadýðý bir vakitte evin o tek eðlencesini bir daha çalýþamayacak hale getirme pahasýna arka kapaðýný aralayarak, kimimiz biten pillerin bir büyüðümüz tarafýndan itina ile nasýl deðiþtirildiðini izlerken o kutunun içini görme bahtiyarlýðýna eriþtik.

Odanýn içinde bir ses olsun

Pille çalýþan, diktörtgen þeklinde, koyu mavi suni deri ile etrafý kaplanmýþ, üst kýsmýnda kocaman bir tutma yeri olan ve bu haliyle biraz da çantayý anýmsatan Delta marka bir radyoydu bizimki. Öteki evlerde gördüðüm anteni uzayabilen ya da bir yerlere asýlabilen radyolardan çok farklýydý. Büyükler için yapýldýðý her halinden belli üst üste dizilmiþ üç büyük, bir küçük düðmeden ibaretti bütün teferruatý. Ne istasyon ne de program arama derdimiz olmadýðý için saða çevrilerek açýlan gümüþ rengi açma düðmesinin çýkardýðý tok bir “çýt” bambaþka dünyalardan sesler taþýverirdi odamýza.

Herkesin sustuðu ve misafirin olmadýðý vakitlerde, radyoyu açýn, derdi babam; odanýn içinde bir ses olsun… Ses odanýn içinde duyulmaya baþladýðý andan itibaren mekan, dekor deðiþir renkler baþkalaþýr, pýhtýlaþan zaman akmaya baþlardý. Anlamadýðýmýz haberlerde tanýmadýðýmýz isimleri duymak, uzak þehirlerin hava durumunu öðrenmek baþka bir dünyada yaþadýðýmýz hissini verirdi çoðu zaman.

Bütün türküler güzel, bütün þarkýlar içtendi. Her sese kendinden kattýðý bir þeyler vardý radyonun. Zira ayný þarkýlarý, türküleri radyo dýþýnda nerede, kimden dinlersek dinleyelim, hep eksik kalan bir þeyler olurdu.

. . .

Yaz olsun, kýþ olsun; arkasý yarýnlar baþladýðýnda hep akþam yemeðinde olurduk. Çünkü babamýn iþten dönüþ vaktiydi akþamýn altýsý.

Her gün bir önceki bölümün özetini dikkatle dinlerdik ve yirmi dakika boyunca zaruret dýþýnda konuþulmaz, çatal býçak bardak sesleri arasýnda yer sofrasýnýn etrafýnda herkes o büyüye kendini kaptýrýrdý.

Çarþamba ve cumartesi günleri akþamý iple çekerdik. Bu iki gün, geç vakit baþlayan radyo tiyatrosunu radyoyu baþ ucumuza alarak ve kýsýk sesle dinlerdik. Kimin yazdýðý, kimin uyarladýðý bizim için pek de mühim olmayan onlarca radyo tiyatrosunu dinlemedik, oynadýk cýlýz gece lambasýnýn loþ ýþýðýnda. Kim bilir kaç gece...

. . .

Akrabalarýmýz ve komþularýmýz arasýnda radyonun en uzun hükümdarlýk sürdüðü ev þüphesiz bizimkiydi. Çocukça bir hevesle kocaman adamlarýn evlerine televizyon taþýdýðý bir dönemde babam türlü endiþelerle televizyonu evimize yaklaþtýrmadý.

Televizyonun neredeyse her evin baþ köþesine yerleþtiðini çoðu tek katlý küçücük evlerin çatýlarýndan anlamak mümkündü. Evler yeniden þekillendirildi bu hantal cihaz için, yeniden dolaplar alýndý odalar oluþturuldu.

Oysa radyo öyle miydi? Nereye isterseniz oraya yerleþtirebiliyordunuz onu. Çocuklarýn sandalyesiz uzanamayacaðý bir yere iki metal ayakla tutturulmuþ küçücük bir rafýn üzerindeki yerini ve asaletini üzerinde küçücük bir dantel örtü ile yýllarca korudu radyo bizim evde.

Sabahýn erken vakitlerinde okula girmek için sýra olduðumuzda herkes birbirine seyrettiði filmi tekrar tekrar anlatýrken, benim biraz da mahcupça anlatabileceðim yalnýzca arkasý yarýnlar, radyo tiyatrolarý ve en fazla Çocuðun Dünyasý, Çocuk Bahçesi programlarý vardý. Her yaðmurda ýslanmasýný bilen bir kalpti taþýdýðým.

Mahallede düþen son kale

Ýlk yýllar küçük bir burukluk hissetsem de radyo baþýnda geçen çocukluk günlerimi düþündükçe sonralarý bu durumdan küçük bir mutluluk duymaya baþladým. Babamýn o dönemde herkes tarafýndan ayýplanan eve televizyon almama hususundaki inadýný anlayabildiðimde, ona karþý olan onlarca minnet borcumun üzerine bir yenisini daha ekledim.

Üç beþ yýllýk rötarla ve konu komþu, akraba baskýsýyla olsa da televizyon olanca kibriyle bizim eve girdiðinde, en azýndan ilk zamanlar fazlaca sarsamadý radyonun evimizdeki yerini. Zira radyo artýk hane halkýndan biri olmuþtu. Öyle ki aylýk alýþveriþ listemizin ilk sýralarýnda daima radyo pili yer alýyordu. Bizimle birlikte kâh soba kenarýnda, sofra kýyýsýna oturmuþ, kâh baþucumuzda bize þarkýlar, türküler söylemiþti. Onunla uyuyup onunla uyanmýþtýk hýzla avucumuzdan kayýp giden çocukluðumuz boyunca. Kapatýp gözlerimizi onun bize söylediði þarkýlarý, türküleri birbirimize armaðan etmiþtik uzun kýþ gecelerinde.

Yine de evimizin çatýsýndaki anten, televizyonun burçlarýmýza diktiði bir bayrak gibiydi ve mahalledeki son kalenin de düþtüðünün habercisiydi.

. . .

Televizyon hantal ve baðlayýcý; teyp, CD çalar gibi cihazlar ruhsuz ve soðuk… Oysa radyo benzemez hiçbirine. Hani biraz saksýda çiçek, akvaryumda balýk gibidir o. Ne ders çalýþmanýza mani olur, ne kitap okumanýza ve her mekanda yokluðunu hissettirir kendisiyle çocukluðunda tanýþmýþ olanlara. Her eþyanýn her cihazýn yanýna yakýþýr o. Yanýnda radyosu olmayan teyp, CD çalar hatta televizyon ve telefon biraz eksik gibidir. Evde pille çalýþan bir radyo varsa elektriklerin kesilmesi hayatýn durmasý deðil, bilakis durulmasý anlamýna gelir.

Kim ne tür kehanette bulunursa bulunsun onun geleceðine dair, o halen durgun akan hayatlarýn kulaða deðil kalbe deðen duru ve sihirli sesi. Galiba hep öyle olmaya da devam edecek. Bizim radyoya gelince; o kendisi için inþa edilen küçücük tahtýndan indirilmiþ ve çoktan eski eþya yaftasýyla göz önünden kaldýrýlmýþ olsa da, onun kalbimdeki yeri bir arkadaþ, dost sýcaklýðý ile daima baki kalacak.


radyobeyan