Evzai By: armi Date: 22 Haziran 2009, 15:47:54
Tebe-i tâbiînden meþhur fýkýh âlimi ve velîlerden. Ýsmi, Abdurrahmân bin Amr bin Muhammed'dir. Künyesi Ebû Amr'dýr. 707 (H.88) senesinde Ba'lebek'te doðdu. Þam'da yerleþip orada yaþadý. 774 (H.157)'te Beyrut'ta vefât etti. Zamânýn bir tânesi, asrýnýn ilimde önderi idi. Ömrünün sonlarýna doðru Beyrut'a gitti. Orada kendisine kâdýlýk teklif edilince kabul etmeyip, talebelere ders vermekle meþgul oldu. Vefât ettiðinde birisi ilim sâhibi bir kimseye gidip; "Dün gece rüyâmda, Maðrib tarafýndan çýkýp, göðe doðru yükselen ve sonunda gökte kaybolan bir demet fesleðen gördüm." dedi. Rüyâyý yorumlayan zât; "Rüyân doðrudur. Evzâî hazretleri vefât etti." dedi. Araþtýrdýklarýnda, o gece Evzâî hazretlerinin vefât ettiðini öðrendiler.
Evzâî, Yemen'de bir yer veya Þam'ýn Feradýz kapýsý dýþýnda bir köydü. Yemen'de bir kabîlenin adý olduðu da söylenmiþtir. Oraya bir ara gitmiþti. Onun için bu ismi aldý. Edebiyatta, yazý ve güzel konuþmada çok kâbiliyetli olup, herkes tarafýndan beðenilir, takdir edilirdi. Sâlih bin Yahyâ, Beyrut Târihi kitabýnda; "Evzâî'nin (r.aleyh) Þam'da çok îtibârý vardý. Hattâ idârecilerden daha fazla hürmet ve îtibâr görüyordu. Onun fýkha dâir Sünen ve Mes'eleler adýnda eserleri vardýr. Kendisine yetmiþ bin mesele sorulup hepsine cevap verdiði söylenir. Hakem bin Hiþâm zamânýna kadar, Endülüs'te, fetvâlar onun ictihâdý üzerine verilmiþtir." Velîd bin Müslim; "Ýbâdet konusunda ondan daha çok ictihâd eden birini görmedim." demektedir.
Þam ve Magrib (Fas, Tunus, Cezâyir) halký, Mâlikî mezhebine mensûb olmadan önce Evzâî hazretlerinin mezhebinde idiler. Mezhebi, Endülüs'e Emevîler'le girmiþtir. Mensuplarý kalmadýðý için mezhebi daha sonra unutuldu. Mezhebinin kayboluþu hicrî üçüncü asrýn ortalarýna rastlar.
Atâ bin Ebî Kesir, Zührî, Muhammed bin Ýbrâhîm et-Teymî'den hadîs bildirdi. Þû'be, Ýbn-i Mübârek, Yahyâ bin Hamza, Yahyâ el-Kettan, Ebû Âsým ve baþkalarý da ondan hadîs nakletmiþlerdir.
Zamânýnýn en büyük âlimi ve en fazîletlisi idi. Zühd ve takvâsý pek çok idi. Dünyâya düþkün olmayýp haramlardan çok sakýnýrdý. Ýbâdet etme konusunda çok gayretli idi. Gecelerini, namaz kýlmak, Kur'ân-ý kerîm okumak ve aðlamakla geçirdiði bildirilir.
Ümeyye bin Yezîd bin Ebî Osman; "Evzâî, ibâdeti, verâyý, haramlardan sakýnmayý, hakký ve doðruyu söyleme özelliklerini kendisinde toplamýþtý" der. Ýbn-i Sa'd da onun için, "Ýlmi geniþ, fýkýh bilgisi pek çok, fazla hadîs bilen, seçkin ve fazîletli, hadîs ilminde sika, güvenilir bir âlimdir." demiþtir. Ebû Ýshâk Fezârî þöyle demiþtir: "Eðer bana seçme izni verselerdi, bu ümmet için Evzâî'nin mezhebini seçerdim. Çünkü, o her yönüyle yetiþmiþ derin bir âlimdir. O zamanki insanlar bir güçlükle karþýlaþtýklarý zaman, ona koþarlardý." Muhammed bin Aclan da; "Ýnsanlara ondan daha çok nasîhat eden birini bilmiyorum". Halîfe Mansûr, Evzâî hazretlerine çok hürmet eder, onun nasîhatlarýna kulak verirdi. Beþir bin Velîd der ki: "Evzâî'yi gördüm, huþû'dan dolayý gözleri görmeyen biri gibi idi."
Velid bin Mezîd, "Annesinin himâyesinde fakir bir yetim olarak büyüdü, terbiye gördü. O kadar edebliydi ki, sultanlar bile onda bulunan terbiye ile çocuklarýný terbiye etmekten âcizdiler. Ondan boþ bir söz iþitmedim. O konuþtuðunda, mutlaka dinleyenin ihtiyâcý ve ona gerekli þeyleri söylerdi. Kahkaha ile güldüðünü hiç görmedim. O, âhireti anlatmaya baþlayýnca ondan baþka orada aðlamayan kalmazdý." demiþtir.
Evzâî bir gün Ýbrâhim Edhem ile karþýlaþtý. Omuzunda bir mikdâr odun taþýyordu. "Yâ Ýbrâhim! Bu yaptýðýn nedir? Dostlarýn senin ihtiyâcýný temin ederler." deyince; "Böyle söyleme. Zîrâ helâl kazanç uðruna zorluklara katlanan kimseye Cennet vâcib olur, diye duyduðum için, kendi nafakamý kendim temin etmeye çalýþýyorum." dedi.
Ýmâm-ý Evzâî'nin hayâtý ve menkýbeleri Mehâsin-ül-Mesâî fî Menâkýb-il-Ebû Amr Evzâî adlý kitapta anlatýlmýþtýr.
: Evzai By: armi Date: 22 Haziran 2009, 15:48:34
Evzâî hazretleri buyurdular ki:
"Allahü teâlâ bir kavim için kötülük dilerse, onlara mücâdele kapýsýný açar, onlarý iþ yapmaktan alýkoyar". Çoðu zaman kendi kendine; "Seni yaratan ne kadar yüce! Yaða benzer bir þey vermiþ onunla görürsün. Kemikle iþitirsin. Bir et parçasý ile konuþursun." derdi.
"Kul, dünyâdaki her ânýndan kýyâmette hesâb ve sorguya çekilecek. Hem de gün gün, saat saat. Bu durumda, Allahü teâlâyý anmadýðý bir an karþýsýna çýkýnca, piþman olur ve kendini parçalamak ister."
"Bizim, hayatlarýna yetiþtiðimiz insanlar þöyleydi: Gece uykusundan en erken uyanýrlar, sabah namazýný vaktinde kýlarlar, sonra bir müddet âhiret iþlerini, âkýbetlerinin (sonlarýnýn) ne olacaðýný düþünürlerdi. Bundan sonra kendilerini fýkýh (dînî bilgileri) öðrenmeye ve Kur'ân-ý kerîm okumaya verirlerdi."
"Bir din kardeþiyle karþýlaþmak, maldan ve çoluk çocuktan daha hayýrlýdýr (iyidir)."
"Halkýn bize verdiði her þeyi kabûl etseydik kýymetimiz kalmazdý."
"Resûlullah'tan sana bir hadîs-i þerîf ulaþtýðý zaman, ondan baþkasýný söyleme, onu deðiþtirme. Çünkü, Resûlullah efendimiz Allahü teâlâdan aldýðýný bildirmektedir."
"Eshâb-ý kirâmda þu beþ haslet (özellik) vardý: Cemâate devam, Resûlullah'ýn sünnetine uymak, câmi yapmak, Kur'ân-ý kerîm okumak ve cihâd (Ýslâmiyeti yaymak) etmek."
"Ýbâdet maksadý dýþýnda fýkýh öðrenenlere, þüphelilerle, haramlarý helâl göstermeye uðraþanlara yazýklar olsun."
Namazda huþûnun nasýl olacaðýný sorduklarý zaman, Evzâî hazretleri þöyle cevap verdi: "Gözleri aþaðý düþürüp, önüne bakmak, yanlarýný kabartýp, þiþirmeyip alçaltmak ve bir de kalb yumuþaklýðý, yâni üzüntülü bir vaziyette durmak. Gösteriþ olunca huþû gider."
Misâfire ikrâmýn ne olduðunu soranlara, Evzâî hazretleri; "Güler yüz ve tatlý dildir." diye cevap verdi. Evzâî hazretleri, Ömer bin Abdülazîz'in kendisine yazdýðý bir mektuptan þöyle bildirir: "Ölümü çok hatýrlýyan kimse dünyâya raðbet etmez. Aðzýndan çýkan her sözün hesâba çekileceðini bilen az konuþur ve ancak lüzumlu sözleri söyler."
Yine buyurdu ki: "Süleymân aleyhisselâm oðluna; "Ey oðlum! Allahü teâlâdan kork! Çünkü Allahü teâlâdan korkmak, her þeyi yener." "Mümin az konuþur, çok iþ yapar. Münâfýk, çok konuþur, az iþ yapar."
"Sünnete uymakta sabýrlý ol. Daha önce yaþamýþ olan büyüklerin durduðu yerde dur. Söylediklerini söyle, sakýndýklarýndan sen de sakýn. Onlarýn yoluna gir. Îmân sözle, söz amelle, bunlarýn üçü(îmân-söz-amel) ise ancak Peygamberimizin bildirdiklerine uygun ise doðrudur. Büyüklerimiz, îmâný amelden, ameli de îmândan ayýrmazlardý. Îmân bunlarýn hepsini içine alan bir isimdir. Amel de îmâný doðrular. Kim diliyle inandýðýný söyler, fakat, kalbiyle inanmaz, ameliyle de inancýný ve sözünü doðrulamazsa, onun îmâný kabûl edilmez. Âhirette zarara uðrýyanlardan olur."
ÞÜKREDÝCÝ OLMAYAYIM MI?
Ýmâm-ý Evzâî, Halîfe Câfer'e buyurdu ki: Cebrâil aleyhisselâm bir gün Peygamber efendimize gelmiþti. Resûlullah efendimiz, Cebrâil'e; "Yâ Cebrâil! Bana Cehennem'i anlat." buyurdu. Cebrâil de; "Allahü teâlâ Cehennem'e emretti. Bin sene iyice kýrmýzýlaþýncaya kadar yandý. Bundan sonra bin sene daha yandý. Sapsarý oldu. Bin sene daha yanýp, simsiyah oldu. Onun için Cehennem koyu ve siyahtýr. Alevleri ve parçalarý parlamaz; seni Peygamber olarak gönderen Allahü teâlâya yemin ederim ki, Cehennem elbiselerinden birisi, dünyâdakilere gösterilmiþ olsaydý, hepsi ölürlerdi. Eðer, Cehennem'in içecek kovalarýndan bir tânesi, dünyâ suyuna dökülmüþ olsaydý, ondan tadan herkes ölürdü. Eðer, Allahü teâlânýn bildirdiði zincirden bir arþýn, dünyâdaki daðlar üzerine konulsaydý, bütün daðlar erirdi. Bir kimse Cehennem'e girip, çýksaydý, yeryüzündekiler onun kokusundan ölürlerdi." dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz aðladýlar. Resûlullah efendimiz aðlayýnca, Cebrâil aleyhisselâm da aðladý ve; "Yâ Muhammed! Sen de mi aðlýyorsun, halbuki Allahü teâlâ seni günahdan muhâfaza eyledi." deyince, Resûlullah efendimiz; "Allahü teâlâya þükredici bir kul olmayayým mý?" buyurdu. Resûlullah efendimiz ile Cebrâil aleyhisselâm aðlarlar iken, gökten bir ses; "Ya Muhammed, yâ Cebrâil! Þüphesiz Allahü teâla sizi, günâh iþlemiyecek þekilde yarattý. Onun için, yâ Muhammed! Allahü teâlâ seni bütün peygamberlerden üstün kýldý. Yâ Cebrâil! Seni bütün gök meleklerinden üstün kýldý." dedi.
"Ey müminlerin emîri! En üstün þey takvâdýr. Çünkü, kim, Allahü teâlâya itâat için þeref isterse, Allahü teâlâ onu yükseltir. Kim de þerefi günâh iþlemek için isterse, Allahü teâlâ onu alçaltýr." Halîfenin yanýndan ayrýlýrken, halîfe ona hediyeler vermek istedi. Fakat kabûl etmedi ve; "Benim ona ihtiyâcým yok. Ben nasîhatý, dünyâlýk karþýlýðýnda satmadým." buyurdu.
1) Miftâh-us-Seâde; c.1, s.340, c.2, s.17,77,165,218,242
2) Meþâhir-i Eshâb-ý Güzîn; s.177
3) El-A'lâm; c.3, s.320
4) Fihrist; s.227
5) Vefeyât-ül-A'yân; c.3, s.127
6) Hilyet-ül-Evliyâ; c.6, s.135
7) Tehzîb-ül-Esmâ ve'l-Luga; c.1, 298
8-Þezerât-üz-Zeheb; c.2, s.241
9) Tezkiret-ül-Huffâz; c.1, s.178
10) Tehzîb-üt-Tehzîb; c.6, s.238
11) Tam Ýlmihâl Seâdet-i Ebediyye (49. Baský); s.1075
12) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.5, s.163
13) Ýslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.2, s.175
radyobeyan