Eyyub-i Sahtiyani By: armi Date: 22 Haziran 2009, 15:45:31
Yedinci ve sekizinci asýrlarda yaþamýþ velîlerden ve Tâbiînin büyüklerinden. Hadîs ve fýkýh âlimlerinden olup, ismi Eyyûb bin Ebî Temîme el-Keysân'dýr. Künyesi Ebû Bekir'dir. Basralý olduðu için Basrî, Basra'da deri satýcýlýðýyla meþgûl olduðu için Sahtiyânî nisbeleriyle meþhûr olmuþtur. Bâzý kaynaklarda Eyyûb-i Sahtiyânî yerine Ebû Eyyûb Sahtiyânî diye de yazýlmýþtýr. Tâbiînin en gençlerinden olup, 685 (H.66 veya 67) senesinde Basra'da doðdu. 748 (H.131) senesinde tâûn hastalýðýndan Basra'da vefât etti. Kabri oradadýr.
Hadîs ve fýkýh ilimlerinde mütehassýs olan Eyyûb-i Sahtiyânî hazretleri, Eshâb-ý kirâmdan Enes bin Mâlik'i radýyallahü anh görüp onun sohbetinde bulundu. Ondan hadîs-i þerîf rivâyetinde bulundu. Amr bin Seleme, Humeyd bin Hilal, Ebû Kilâbe, Kâsým bin Muhammed, Abdurrahmân bin Kâsým, Nâfî ibni Âsým gibi zâtlardan da hadîs-i þerîf rivâyet etti. Kendisinden de çok sayýda âlim hadîs-i þerîf rivâyet etti. Bunlardan bâzýlarý: Ýmâm-ý A'meþ, Katâde bin Diâme, Süfyân-ý Sevrî, Süfyân bin Uyeyne, Mâlik bin Enes, Ýbn-i Ýshâk, Saîd bin Ebî Anübe, meþhur iki Hammâd ve Ýbn-i Aliyye gibi zâtlardýr.
Ebû Eyyûb-i Sahtiyânî hadîs ilminde hâfýz idi. Yâni yüz bin hadîs-i þerîfi senetleriyle birlikte ezbere bilirdi. Rivâyet ettiði hadîs-i þerîflerden sekiz yüz kadarý meþhûr altý hadîs kitabý olan Kütüb-i Sitte'de yer almýþtýr.
O, ilimdeki üstünlüðü, tasavvuftaki yüksek derecesi ve daha nice vasýflarýyla insanlarýn saâdete kavuþmasýna hizmet etmiþtir. Hadîs-i þerîflerle medhedilen Tâbiîn arasýnda o da Ehl-i sünnet îtikâdýný ve din bilgilerini Eshâb-ý kirâmdan nakletmiþtir. Bu bilgileri zamanlarýndaki insanlara ve sonraki nesillere ulaþtýrýp, nice gönüllerin îmân nûruyla aydýnlanmasýna sebeb oldu.
Ýmâm-ý Mâlik onun hakkýnda; "O, ilmiyle amel eden, Allahü teâlâdan korkan âlimlerdendir." Þu'be bin Haccâc; "O, âlimlerin efendisidir." Ýbn-i Uyeyne; "Onun gibisini görmedim." Hammâd bin Zeyd; "Gördüðüm kimselerden en fazîletlisi ve Peygamber efendimizin sünnetine son derece tâbi olaný odur." Hasan-ý Basrî; "O, Basralý gençlerin efendisidir." Hiþâm bin Urve; "Basra'da onun bir benzerini daha görmedim." sözleriyle onun büyüklüðünü dile getirmiþlerdir.
Eyyûb-i Sahtiyânî hazretleri ilimdeki yüksekliði yanýnda Peygamber efendimizin sünnetine çok baðlýydý.Ýmâm-ý Mâlik hazretleri þöyle buyurdu:
"Biz Eyyûb-i Sahtiyânî'nin yanýna gidip Resûlullah'ýn aleyhisselâm hadîs-i þerîflerini okuyunca öyle aðlardý ve içli gözyaþlarý dökerdi ki, aðlamasýna dayanamayýp kendisine acýrdýk. Þu'be bin Haccâc, Süfyân-ý Sevrî ve Hammâd bin Zeyd, onun fýkýh ilminde yüksek derecede olduðunu bildirerek; "O, fakihlerin üstünü ve bizim fýkýh âlimimizdir." demiþlerdir.
Eyyûb-i Sahtiyânî hazretleri haram ve þüphelilerden þiddetle sakýnýr, çok ibâdet ve niyâzda bulunurdu. Geceleri uyumayýp hep ibâdet ve ilimle meþgûl olurdu. Fakat bunu gizleyip kimseye bildirmezdi. Sabah olunca hiç uyumadýðý halde üzerinde uykusuzluk hâli görülmezdi. Komþularýnýn kýskanýp hased etmemesi ve günaha girmemeleri için yeni elbise giymezdi.
Ýnsanlara karþý güler yüzlü olan Eyyûb Sahtiyânî hazretleri sohbetlerinde insanlara Ýslâmiyetin emir ve yasaklarýný anlatýr, onlarýn dünyâ ve âhirette mutluluða kavuþmalarý için gayret ederdi. Bir sohbetinde buyurdu ki:
"Kiþi ancak þu iki hasletle üstün olur: Biri insanlardan bir þey beklememek, diðeri insanlardan gelen sýkýntýlara katlanmaktýr."
Tevekkül ile alâkalý olarak da; "Tevekkül bedeni kulluða, kalbi Allahü teâlâya çevirmek ve yetecek kadar rýzka râzý olmaktýr." buyurdu.
: Eyyub-i Sahtiyani By: armi Date: 22 Haziran 2009, 15:46:05
"Hakîkaten ben, büyük ve ulu olan Rabbinden yana gaflete düþen âsîlere acýyorum." buyuran Eyyûb-i Sahtiyânî hazretleri, insanlarýn dînî konularda zaafa düþmelerine acýyarak çokça nasîhatta bulunurdu. Müslümanlarýn baþýna bir belâ ve musîbet gelince tasasýndan hasta olur, kendisi hasta olduðu halde onlarý ziyârete giderdi. Bu belâ kalktýðý zaman ayný vakitte onun hastalýðý da geçerdi.
Gösteriþ ve kibirden çok uzak olan Eyyûb-i Sahtiyânî hazretleri, bir gün buyurdu ki: "Ey kardeþim! Ýnsanlarýn ilme âit söylediði sözlerden bir kýsmýný ezberleyerek baþkalarýna karþý üstünlük taslama. Bu riyâkârlýktýr, gösteriþtir. O bilgiler aslýnda senin deðildir. Onlarý ortaya koyan sen deðilsin."
"Ömürlerini gaflet içinde geçiren, kulluk vazîfesini yapmayýp, ibâdetten mahrum kalan âsî insanlarýn hallerine çok acýrým."
"Üstünlük taslamak için yükselmek isteyenleri Allahü teâlâ alçaltýr. Tevâzu gösterenleri ise yükseltir."
"Bâzý kimseler yükselmek istediler. Fakat Allahü teâlâ onlarý alçalttý. Bâzý kimseler de aþaðýda bulunmak istediler, fakat Allahü teâlâ onlarý yükseltti. Bir gün Süfyân-ý Sevrî rahmetullahi aleyh Remle'ye gelmiþti. Ýbrâhim bin Edhem rahmetullahi aleyh ona haber göndererek gelip kendileriyle konuþmasýný istedi. Ýbrâhim bin Edhem'e; "Sen Süfyân gibi bir zâta gelmesini ve konuþmasýný nasýl emredersin?" dediler. O da onlara; "Onun ne kadar tevâzu sâhibi olduðunu size göstermek istedim." buyurdu ve sonra Süfyân geldi ve onlara hadîs-i þerîfler nakletti."
Selâm bin Ebî Hamza anlatýr: Ebû Eyyûb'un sohbetinde idik, þöyle buyurdu: "Zühd üç kýsýmdýr. Allahü teâlâya en sevimli geleni, en üstünü ve Allah indinde sevap bakýmýndan en büyüðü, her þeyden yüz çevirip, Allahü teâlâya ibâdet etmek, alýþ-veriþte haramdan sakýnmaktýr." sonra bize dönüp; "Ey âlimler! Allahü teâlâya en sevimli gelen zühd; dünyâya düþkün olmamak, helâl ve mübah olan þeylerde de haddi aþmamaktýr."
Birisi ona; "Bana nasîhatte bulun." dedi. O da; "Diline sâhib ol, az konuþmaya dikkat et." buyurdu.
"Namazý kasden terkeden dinden ayrýlýr."
"Sâlihlerin anýldýðý yerde bulunanlar, onlarýn himâyesinde olurlar."
"Sâdýk kimse, kalbindeki iyiliði, hâliyle ve hareketleriyle de gösteren kimsedir. Böyle olmazsa kiþi içinin doðruluðu ile kalýr."
"Bana Ehl-i sünnet îtikâdýnda olan bir müminin ölüm haberi gelince, sanki bedenimden bir uzvum kopmuþ gibi olur."
"Bir iþ icâbý dýþarý çýktýðýn zaman, insanlarýn az olduðu yerden yürümen de senin için uzlettir."
Kendisinden hadîs-i þerîf rivâyet edilmesini isteyenlere þu hadîs-i þerîfleri nakletti:
"Þâyet Allah'tan baþkasýný dost edinseydim, Ebû Bekr'i dost edinirdim."
"Þüphesiz ki Allahü teâlâ bu dîni fâcir kimseler ile de kuvvetlendirir (onlarý dînine hizmet ettirir)."
Abdullah bin Kays'ýn radýyallahü anh rivâyet ettiði hadîs-i þerîf de þudur:
"Biz Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem ile bir gezintide idik. "Yâ Abdullah bin Kays! Sana Cennet hazînelerinden bir hazîneyi bildireyim mi? Lâ havle velâ kuvvete illâ billah, de!" buyurdu.
Yüksek bir velî olan Eyyûb Sahtiyânî hazretlerinin birçok kerâmetleri görülmüþtür.
Ebû Rebî, Ebû Ya'mer'den þöyle nakleder: Ebû Eyyûb-i Sahtiyânî, bir Mekke yolculuðu sýrasýnda iken içinde bulunduðu kâfilenin yanlarýndaki su bitmiþti. Kâfile sýcak çöller üzerinde susuzluktan çâresiz kaldý. Bu sýkýntýlarýný Ebû Eyyûb Sahtiyânî'ye edeple arzederek yardým istediler. Kâfiledekilerin büyük bir sýkýntý içinde kaldýklarýný görerek onlara; "Size su bulacaðým, fakat bunu kimseye anlatmayacaksýnýz." dedi. Kimseye anlatmayacaklarýna dâir söz vermeleri üzerine, yere bir dâire çizip duâ etmeye baþladý. Oradan buz gibi berrak bir su fýþkýrdý. Kâfiledekiler kana kana içip, hayvanlarýný da suladýlar. Sonra elini suyun çýktýðý yere sürdü. Su kesilip orasý eskisi gibi kupkuru bir yer oldu.
: Eyyub-i Sahtiyani By: armi Date: 22 Haziran 2009, 15:46:47
Þû'be bin Haccâc; "Ebû Eyyûb ile bir yerde buluþmak üzere karar verdiðimizde, her gidiþimizde onun benden önce geldiðini görürdüm." demiþtir.
Ýmâm-ý A'zâm buyurdu ki: "Ben Medîne'de iken, sâlihlerden Eyyûb-ý Sahtiyânî hazretleri gelip, Mescid-i þerîfe girdi. Yüzünü Kabr-i Nebevî'ye döndü. Ziyâret edip ayakta aðladý. Sonra geri çekildi."
Meþhûr hadîs âlimlerinden Ebû Kilâbe vefât ederken, bütün kitaplarýnýn ona verilmesini vasiyet etti.
Ömrünü Resûlullah efendimizin sünnetini öðrenmek ve öðretmekle geçiren Eyyûb-i Sahtiyânî hazretleri vebâ salgýnýnda tutulduðu tâûn hastalýðýndan kurtulamayarak 748 (H.131) senesinde Basra'da vefât etti. Orada defnedildi.
HEDEFE VARAMAZLAR
Kýrk defâ hac yaptýðý bildirilen Eyyûb-i Sahtiyânî hazretleri gençliðinde Abdülvâhid bin Zeyd ile birlikte Þam yolunda yürüyordu. Karþýlarýna sýrtýnda odun yüklü bir kimse çýktý. Ona; "Rabbin kimdir?" diye sordular. O kimse onlarýn bu sözlerine üzülüp; "Bize de böyle sorulur mu?" deyip ellerini semâya doðru açtý ve; "Yâ Rabbî! Þu odunlarý altýna çevir." diye duâ etti. Sýrtýndaki odunlar altýn oluverdi. Sonra tekrar ellerini kaldýran o kimse; "Yâ Rabbî! Bu altýnlarý odun eyle." diye duâ etti ve altýnlar odun oldu. Eyyûb-i Sahtiyânî ve Abdülvâhid bin Zeyd'e dönerek; "Gördünüz deðil mi? Âriflerin hikmetli iþleri bitmez. Fakat kimseye de belli etmek istemezler. Beni böyle yapmaya mecbûr ettiniz." dedi.
Onlar bu mübârek zâta böyle bir suâl sorduklarýna piþman oldular ve mahcubiyetle ona dönerek; "Efendim, acabâ yanýnýzda yiyecek bir þeyler var mýdýr?" dediler. Onlara yanýnda taþýdýðý bir kavanozu gösterdi. Kavanozun içinde bal vardý. Rengi kardan ak, kokusu miskten güzeldi. O balý Eyyûb-i Sahtiyânî ve Abdülvâhid bin Zeyd'e vererek; "Allahü teâlâdan baþka ilâh yoktur. O'na yemin ederek söylüyorum, bu balý arý yapmamýþtýr." dedi. Onlar balý yemeye baþladýlar. Öyle tatlýydý ki, hayatlarýnda böyle bal yememiþlerdi. Onlarýn hayret ettiklerini gören o zât; "Allahü teâlâyý bilen bir kimse için þaþýlacak bir durum yoktur. O'na kulluk eden, O'nun iþine hayret etmez. Bunun gibi hârikulâde þeyleri görmek için de Allahü teâlâya ibâdet edilmez. Böyle yapanlar câhildirler. Çünkü bu gibi þeylerle oyalananlar, hedefe varamazlar." buyurdu.
Ogünden sonra bir daha göremedikleri bu zâtýn kim olduðunu anlayamadýlar. Bu hâdiseden sonra da karþýlaþtýklarý her kimseye güzel muâmelede bulundular.
1) Câmiu Kerâmâti'l-Evliyâ; c.1, s.364
2) Hilyetü'l-Evliyâ; c.3, s.3
3) Tehzîbü'l-Esmâ vel-Lüga; c.1, s.397
4) Tezkiretü'l-Huffâz; c.1, s.364
5) Tabakât-ý Ýbn-i Sa'd; c.7, s.246
6) Tehzîbü't-Tehzîb; c.1, s.397
7) Tam Ýlmihâl Seâdet-i Ebediyye (49. Baský); s.1069
8- El-Menhelü'l-Azbü'l-Mevrûd; c.1, s.257
9) Þezerâtü'z-Zeheb; c.1, s.181
10) El-A'lâm; c.2, s.38
11) Ýslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.2, s.162, c.4, s.119, c.6, s.91
radyobeyan