Sizden Gelenler( Kuran-ý Kerim)
Pages: 1
Kur'an ehli olmak By: imam hatiplim Date: 21 Haziran 2009, 17:33:03
Kur’ân âyetleri, 23 senelik nebevî hayatý ilmek ilmek dokuyan ilâhî mesajlar sûretinde peyderpey nâzil olmuþtur. Her nâzil olduðunda da Allah Rasûlü J Efendimiz’i ve O’nun can yoldaþlarý olan ashâb-ý güzîni, bâzen târifsiz bir sürûra, bâzen dehþete ve her hâlükârda takvâya sevk etmiþtir. Allah Teâlâ’dan gelen bu mesajlarla, mü’minlerin mâneviyatlarý takviye olmuþ, azimleri artmýþ, gönüllerindeki îman muhabbeti ve heyecaný zirveleþmiþtir.

Sahâbe efendilerimiz için vahyin nüzûlü, gökten inen ve tadýna doyum olmayan, ilâhî bir ziyâfet sofrasýydý. Ne zaman bir âyet nâzil olduðunu duysalar, hemen o ilâhî ziyâfete iþtiyakla koþar, büyük bir heyecan içinde; “Acaba Cenâb-ý Hakk’ýn rýzâsý nerededir?” suâlinin cevabýný, yeni gelen tâlimatlardan öðrenmeye çalýþýrlardý.

Abdullah ibn-i Mes’ûd d anlatýyor:

“Bir sahâbî, (akþam) evine geldiðinde hanýmý ona ilk önce þu iki suâli sorardý:

«–Bugün Kur’an’dan kaç âyet nâzil oldu?»

«–Allah Rasûlü J Efendimiz’in hadislerinden ne kadar ezberledin?..»” (Abdülhamîd Keþk, Fî Rihâbi’t-Tefsîr, I, 26)

VAHYÝN SEVDÂLILARI

Sahâbe-i kirâm, vahy-i ilâhî ile o kadar hemhâl idiler ki, Efendimiz’in ebediyete irtihâlinden sonraki en büyük kederlerinden biri de, vahyin kesilmesi olmuþtu. Þu hâdise, bunun çok mânidar bir misâlidir:

Ümmü Eymen -radýyallâhu anhâ-, Peygamber Efendimiz’in dadýsýydý. Efendimiz J yüksek vefâ duygusu sebebiyle onu ziyâret eder, hâl-hatýrýný sorar ve ona deðer verirdi. Efendimiz’in vefâtýndan sonra Hazret-i Ebû Bekir, Hazret-i Ömer’e:

“–Kalk, Allah Rasûlü’nün yakýný olan Ümmü Eymen’e gidelim, Rasûlullâh’ýn yaptýðý gibi, biz de onu ziyâret edelim.” dedi.

Yanýna vardýklarýnda Ümmü Eymen -radýyallâhu anhâ- aðlamaya baþladý. Onlar, bu ziyaretleriyle Allah Rasûlü’nü hatýrlatarak acýsýný tazelediklerini ve bu sebeple Ümmü Eymen’in aðladýðýný düþündüler. Ardýndan:

“–Niçin aðlýyorsun? Allah katýndaki nîmetlerin Efendimiz için çok daha hayýrlý olduðunu bilmiyor musun?” dediler. Ümmü Eymen:

“–Ben onun için aðlamýyorum. Allah katýndaki nîmetlerin, Nebiyy-i Ekrem J Efendimiz için daha hayýrlý olduðunu elbette biliyorum. Ben asýl, vahyin kesilmiþ olmasýndan dolayý aðlýyorum.” dedi.

Vahy-i ilâhî hasretiyle dolu bu sözleriyle, Hazret-i Ebû Bekir ve Hazret-i Ömer’i de duygulandýrdý. Onlar da Ümmü Eymen’le birlikte aðladýlar. (Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 103)

Sahâbe-i kirâmýn Kur’ân-ý Kerîm’e duyduklarý muhabbet, böylesine müstesnâ idi. Onlar, Kur’ân’ýn kýymetini, nasýl okunmasý gerektiðini ve nasýl hürmet edileceðini bizzat Efendimiz’den görerek öðrenmiþlerdi. Bu sebeple de Kur’ân’dan apayrý bir istifâde hâlindeydiler. Kur’ân-ý Kerîm’i çokça okur; onu okumadýklarý ve sayfalarýna bakmadýklarý bir günün geçmesini istemezlerdi. Günlerine Kur’ân ile baþlar, göz rahatsýzlýðý olanlara da Mushaf-ý Þerîf’e bakmayý tavsiye ederlerdi.1

Hazret-i Ömer d bir gece Kur’ân-ý Kerîm okuyamamýþtý. Ertesi gün Allah Rasûlü J ona:

“–Ey Hattâb oðlu, Allah Teâlâ senin hakkýnda bir âyet indirdi.” buyurdu ve:

«(Tefekkür ederek) ibret almak veya þükretmek isteyenler için gece ile gündüzü peþ peþe getiren O’dur.» (el-Furkân, 62) âyet-i kerimesini tilâvet eyledi. Sonra da þöyle buyurdu:

“–Geceleyin kaçýrdýðýn nâfile ibadetleri gündüz; gündüz kaçýrdýklarýný da geceleyin yerine getir.” (Râzî, XXIV, 93, el-Furkân, 62 tefsirinde)

KUR’ÂN AZÎZDÝR, ÝZZET BAHÞEDER

Nâfî bin Abdi’l-Hâris, Usfan’da Hazret-i Ömer’e rastlamýþtý. Ömer d onu Mekke’ye vâli tâyin etmiþ olduðu için:

“–Mekkelilerin baþýna (sana vekâleten) kimi býraktýn?” diye sordu. O:

“–Ýbn-i Ebzâ’yý!” dedi.

Hazret-i Ömer:

“–Ýbn-i Ebzâ kimdir?” diye sorunca Nâfî:

“–Âzâd ettiðimiz kölelerden biridir.” dedi.

Hazret-i Ömer’in:

“–Yerine bir âzatlýyý mý býraktýn?” suâli karþýsýnda ise þu ibretli cevâbý verdi:

“–O, Allâh’ýn Kitâbý’ný okur (yaþar, tatbik eder) ve farzlarýný da iyi bilir.”

Bunun üzerine Hazret-i Ömer d hayranlýk içerisinde þöyle dedi:

“–Rasûlullah J; «Allah þu Kur’ân ile birtakým kimselerin kýymetini yükseltir; bazýlarýný da alçaltýr.» buyurmuþtu!” (Müslim, Müsâfirîn, 269)

Mü’minin ve toplumun saâdeti, Kur’ân ve onun tatbikâtý olan Sünnet’in hayatýn her safhasýna intikal ettirilmesiyle tahakkuk eder. Kur’ân, mü’minin iç ve dýþ dünyasýna huzur veren bir nurdur. Hikmetler, ibretler, dersler dolu bir nasihat ve mev’izadýr. Hakka götüren yegâne rehberdir. Kur’ân âyetleri; tarihî karanlýklara ýþýk tutan, çözülmez muammâlarý açan, dünya ve âhiret hayatýnýn huzur ve saâdet baharýný yaþatan mûcizeler ülkesidir.

Yine Kur’ân-ý Kerîm, bizlere eski zamanlarýn, geçmiþ milletlerin ibretli vâkýalarýný anlatýrken, hikmetler yaðdýrmakta, istikbâlimize âit nice hayâtî ve ictimâî dersler vermektedir. Fânî hayatta bunalan ruhlara kurtuluþ ufuklarý gösteren, çâresizlere þifâ reçeteleri veren ilâhî hikmet eczânesidir.

Yine Kur’ân, Rabb’imizin mûcize hitâbýdýr. Kâinattaki esmâ tecellîlerinin kelâmdaki tezâhürüdür. Lâkin onun nûrunu yudumlamak ve hakîkatlerinden faydalanmak, ancak temiz bir kalp ile mârifetullah’tan nasip almýþ mü’minlere mahsustur.

Hangi kalp Kur’ân’ýn nûruyla daha çok aydýnlanmýþsa, Hak katýnda o daha mûteberdir. Peygamber Efendimiz J de ehl-i Kur’ân’ý her hususta tercih eder, öncelik ve üstünlüðü onlara verirdi. Nitekim Tebük Seferi’ne çýkarken Neccâroðullarý’nýn sancaðýný Umâre bin Hazm’a vermiþti. Fakat Zeyd bin Sâbit’i görünce, sancaðý Umâre’den alýp ona verdi. Umâre d:

“–Yâ Rasûlâllah! Bana kýzdýnýz mý? (Bir kusur mu iþledim ki sancaðý benden geri aldýnýz?)” diye sordu. Peygamber Efendimiz J:

“–Hayýr! Vallâhi kýzmadým! Fakat, siz de Kur’ân’ý tercih ediniz! Zeyd, Kur’ân’ý senden daha çok ezberlemiþtir. (Senden daha çok ona âþinâdýr.) Burnu kesik zenci köle bile olsa, Kur’ân’ý daha çok ezberlemiþ (canlý bir Kur’ân) olan kimse, baþkalarýna tercih edilir!” buyurdu...2

Osman bin Ebi’l-Âs d da þöyle anlatýr:

Rasûlullah J Efendimiz’in yanýna kabilemizin temsilcisi olarak gelmiþtik. Arkadaþlarým içinde Kur’ân’ý öðrenme husûsunda en gayretli olan bendim. Bakara Sûresi’ni öðrenerek onlara üstünlük saðlamýþtým. Bu sebeple Rasûlullah J bana þöyle buyurdu:

“–En küçükleri olmana raðmen seni arkadaþlarýnýn baþýna emîr tâyin ettim. Kur’ân’a temiz olmadýðýn müddetçe dokunma!” (Heysemî, I, 277)

Uhud’da Ensâr:

“–Yâ Rasûlâllah! Þehîdlerimiz pek çok. Ne yapmamýzý emir buyurursunuz?” diye sordular. Rasûl-i Ekrem J Efendimiz, derin ve geniþ kabirler kazýlýp her birine ikiþer, üçer kiþinin defnedilmesini emretti. Sahâbîler, kabirlere önce hangi þehîdleri koyacaklarýný sorduklarýnda da:

“–En çok Kur’ân bileni önce koyunuz!” buyurdu. (Nesâî, Cenâiz, 86, 87, 90, 91)

Allah Rasûlü J Efendimiz’in, Kur’ân ehline nasýl ihtimam gösterdiðine dair misalleri artýrmak mümkündür. Ümmet-i Muhammed olarak bizler de Kur’ân-ý Kerîm’i nasýl ki aziz tutmak, rahle ve kürsülerin üzerine koymak, onu bel hizâsýndan yukarýda tutmak mecbûriyetinde isek; Kur’ân’ý kalbinde taþýyan, yani canlý bir Kur’ân olan gerçek hâfýzlarý ve Kur’ân ehlini de aziz tutmak ve baþ tâcý etmek mecbûriyetindeyiz. Zira onlar, her iki cihanda da ilâhî rahmet vesîlesidirler.
altýnoluk dergisi
Ynt: Kur'an ehli olmak By: ceren Date: 30 Eylül 2015, 20:34:25
Esselamu aleykum.Rabbim bizleri kur aný kerimi okuyan,kendine rehber edinen ve onun ýþýðýnda yaþayan kullardan olalým inþallah...
Ynt: Kur'an ehli olmak By: mevlüde06 Date: 01 Ekim 2015, 19:09:34
Ve aleykumusselam ve rahmetullah.Kuran ehli olmak,Onu gercekten her sey ustun tutup kalbimize yasantimiza aksettirebilmek cok onemli gercekten.insallah bunu tam mânasiyla yapamasakta en azindan bunun gayreti icinde bulunmamiz bile cok guzel.
Allah razi olsun paylasiminiz icjn

radyobeyan