Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüðü
Pages: 1
Sahabe By: sidretül münteha Date: 23 Haziran 2011, 17:19:09
Sahabe:



Sözlük bakýmýndan bir arada bulunmak, sohbet veya arkadaþlýk etmek manasýna gelen ve dördüncü babdan çekimi yapýlan “sahibe” kök fiilinden alýnma bir kelime olup bu fiilin ismi mensubu olan sahâbînin çoðuludur. Ayný fiilden ismi fail olan ve bir arada yaþayan, dost, arkadaþ anlamýna gelen sâhib kelimesinin çoðulu sahb; cem'u'l-cem'i ashâb da ayný manada kullanýlýr.
Sahabe terimi, hadis edebiyatý içinde tekil olarak sâhibu'r-Resûl, sahâbî; çoðul olarak da ashâbu'r-Resûl ve sahabe þeklinde görülür. Kýsaca Hz. Peygamber (s.a.s)'i peygamberliði sýrasýnda Mü’min olarak gören, Mü’min olarak ölen kiþilere denir. Bu tarif, hadiscilerin tarifidir. Buna göre bir kimsenin sahabî sayýlabilmesi için Hz. Peygamber (s.a.s)'i peygamberliði sýrasýnda müslüman olarak görmesi ve imanla ölmüþ olmasý gerekir. Buradan açýkça anlaþýlýr ki, bu tarife uyan körler de sahabeden sayýlýrlar. Bunun yanýsýra onu peygamber olmazdan önce görüp de peygamberliði sýrasýnda görmeyenler sahabî sayýlmayacaklarý gibi Mü’min olarak görüp -Allah korusun- sonradan dinden dönenler de sahabî deðildirler.
Hz. Peygamber'i gören Mü’min kadýna sahâbiyye denir. Çoðulu sahâbiyyât gelir.
Sahâbînin tarifinde basit de olsa görüþ ayrýlýðý vardýr. Kimi alimlere göre bir kimsenin sahabî sayýlabilmesi için Hz.Peygmber'Ie görüþüp konuþmasý, hatta ondan hadis rivayet etmiþ olmasý lazýmdýr. Fakat çoðunluk sahabîyi yukarýdaki tarifteki gibi kabul etmiþtir. Bu kanaatte olanlara göre Hz. Peygamber'i uzaktan veya çok kýsa bir süre için bile olsa görenler sahabîdirler. Nitekim Buhari,
“Hz. Peygamber (s.a.s) le bir arada bulunan veya onu sadece gören müslümanlar sahabî sayýlýrlar.” diyerek ayný tarifi vermiþtir. 1017
el-Hâkimü'n-Nîsâbûri sahabeyi on iki tabakaya ayýrmýþtýr:
1. Hz.Ebubekr, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali gibi Mekke'de ilk müslümanlýðý kabul edenler. Aþere-i mübeþþereyi teþkil eden diðer altý sahabî de bu tabakadandýr.
2. Dâru'n-Nedve ashabý. Dâru'n-Nedve, Mekkeli müþriklerin toplandýklarý yerdir. Hz. Ömer müslüman olunca Hz. Peygamber'i buraya götürmüþtür. Orada bulunanlardan bir grup Ýslamiyeti kabul etmiþlerdir. Sahabenin ikinci tabakasýný bunlar oluþturur.
3. Habeþistan'a göç edenler.
4. Birinci Akabe Bey'atmda Hz. Peygamberle görüþenler. Akabî nisbesini alan sahabîler bu tabakadandýrlar.
5. Ýkinci Akabe Bey'atýnda bulunan ve Hz. Peygamber'e Medine'ye geldiði takdirde kendisini koruyacaklarýna söz verenler. Bunlar yetmiþ erkek, iki kadýndýr.
6. Hz. Peygamber henüz Medine'ye ulaþmayýp Küba'da bulunduðu sýrada bu þehre gelen ilk muhacirler.
7. Bedir Savaþýna katýlanlar. Ashâb-i Bedir de denir. Bir kýsmý Bedrî nisbesini almýþtýr.
8. Bedir Savaþý ile Hudeybiye Barýþý arasýnda Medine'ye hicret edenler.
9. Hudeybiye'de aðaç altýnda rýdvan bey'atýnda Hz. Peygamber'e baðlýlýklarýný sunanlar.
10. Hâlid b. Velid gibi Hudeybiye ile Mekke fethi arasýnda hicret ederek Medine'ye gelenler.
11. Mekke'nin fethedildiði gün Müslüman olanlar.
12. Mekke fethi ve Veda Haccý sýrasýnda Hz. Peygamber'i gören çocuklar. 1018
Bir kimsenin sahabî olduðu önce tevatür yoluyla belli olur. Söz gelimi Hz. Ebu Bekr'in sahabî olduðu tevatür yoluyla sabittir. Þöhret yoluyla da bir kimsenin sahabî olduðu meþhur olmuþtur. Ancak tevatür derecesine varmamýþtýr. Misal olarak Ukkâþe b. Mihsân ve Dimâm b. Sa'lebe verilebilir. Dimâm, Sa'd b. Bekr kabilesindendir. Kabilesinin temsilcisi olarak Hz. Peygamber'in yanýna Medine'ye gelmiþ, ona bazý sorular sorarak Ýslâmiyet hakkýnda bilgi edindikten sonra kabilesine geri dönmüþtür. Hz. Peygamber'le kýsa bir süre için görüþmüþ olmasýnýn yanýnda Mekkeli ve Medîneli olmadýðýndan diðer sahâbilerin kendisini tanýmayýþlarý yüzünden sahabî olduðuna dair bilgi tevatür derecesine ulaþmamýþtýr.
Bir sahâbînin Hz. Peygamber'le görüþtüðünü söylemesiyle de bir kimsenin sahabî olduðu belli olur. Buna misal olarak da Humâme b. Ebî Humâme verilebilir. Humâme, müslümanlarýn Ýsfahan'ý fethetmeleri sýrasýnda geçirdiði bir mide hastalýðý sonucu ölmüþtür. Tanýnmýþ bir sahabî olan Ebu Musa'l-Eþ'arî Humâme'nin sohbeti olduðunu, Hz. Peygamber'in onun þehit olarak ölceeðini haber verdiðini söylemiþtir. Böylece onun sahabî olduðu bir baþka sahâbînin rivayetiyle anlaþýlmýþtýr. 1019
Son olarak bir kimsenin bizzat kendisinin sahabî olduðunu söylemesiyle de onun sahabî olduðu anlaþýlýr. Bu takdirde sahabî olduðunu söyleyen kimsenin adaletli ve hicri 110 tarihinden önce yaþamýþ olmasý þartlarý aranýr; zira en son sahâbînin bu yýlda öldüðü, o tarihten sonra artýk yeryüzünde Hz. Peygamber'i gören kimsenin kalmadýðý kesin olarak bilinmektedir. Bundan dolayý bu tarihten sonra sahabi olduðunu ileri sürenin iddiasý makbul deðildir. Bu þekilde kendisi ben sahabîyim diyerek Hz. Peygamber'i gördüðünü söylemesiyle sahabî olduðu anlaþýlana misal olarak Ebu Þeybe el-Ensâri verilebilir. Adý bilinmeyen bu sahabî Kostantiniyye seferine katýlmýþtýr. Nakledildiðine göre surlar önünde etrafýnda toplanan kalabalýða hitap ederek “beni bilen bilir. Ben, Ebu Þeybe el-Hudrîyim. Hz. Peygamber'in sohbetinde bulundum. Onun “ihlasla lâ ilahe illallah diyenler Cennet'e girerler” dediðini kulaðýmla duydum” demiþtir. Böylece hadisini rivayetten sonra kendisini dinleyenlere çalýþmalarýný, tenbel ve uyuþuk olmamalarýný tavsiye etmiþtir. Sahabi olduðu kendi söylemesiyle alaþýlan Ebu Þeybe, Kostantiniyye'de vefat etmiþ, orada gömülmüþtür. 1020
Sahabe, Hz. Peygamber'in oluþundan ebedi aleme göç edinceye kadar onunla birlikte olan, onun tebligatýný, sözlerini, nasihatlarmi iþiten, hareketlerini gören, emirlerini ve tavsiyelerini can kulaðýyla dinleyip yerine getiren Mü’minlerdir. Bu itibarla sünnetin ravileri olmuþlardýr. Sünneti aksettiren hadisleri Hz. Peygamber'den öðrenmiþler, yeri geldiðinde kendilerinden sonraki tabiiler nesline rivayet etmiþlerdir. Bundan dolayý sahabenin hadis tarihinde son derece önemli yeri vardýr. Faziletleri aklen ve naklen sabittir. Nitekim Kur'ân-ý Kerim'de þöyle buyurulmuþtur:
“Siz, insanlar için çýkarýlmýþ en hayýrlý ümmetsiniz. Ýyiliði emreder, kötülükten alýkorsunuz. Allah'a da inanýrsýnýz.” 1021
“Böylece sizi, insanlara karþý hakkýn þahitleri olasýnýz, Allah Resulü de size þahit olsun diye vasat (orta, seçkin, adaletli) bir ümmet kýlmýþýzdýr” 1022
“Muhammed Alllah'ýn Resulüdür. Onan maiyyetinde bulunan (sahabî)ler kâfirlere karþý çetin, kendi aralarýnda ise merhametlidirler. Onlan devamlý rüku ve secde edici olarak görürsün. Allah'tan bir fazl ve rýza gösterirler. Secde izinden (hasýl olan) niþanlarý yüzlerindedir,” 1023
Sahabenin faziletine dair hadisler de vardýr. En önemli ikisini nakledelim.
“Ýnsanlarýn hayýrlýsý benim (yaþadýðým) devirde yaþayanlardýr. Sonra onlarý takip eden (tabiî)ler, sonra da onlarý takip eden (tebe'u't-tâbi'în) gelir.” 1024
“Ashabýma sakýn söðmeyiniz. Sakýn ha, ashabýma söðmeyiniz. Nefsim kudretinde olan (Allah)'a yemin ederim ki, sizden biriniz Uhud Daðý kadar altýn sadaka vermiþ olsa (sevabý) sahabîlerimden birinin bir müd (iki avuç hurma) sadakasýna ulaþamaz. Yarýsýna da eriþemez.”1025
Ehl-i Sünnet alimleri de sahabenin fazilet sahibi bir nesil olduðunda görüþ birliðine sahiptirler. Bunda icma vardýr. Bir kere sahabe Hz. Peygamber (s.a.s)'in terbiye ettiði bir nesildir. Ondan ilim, ahlak, fazilet öðrenmiþ, onun terbiyesi altýnda yetiþmiþlerdir. Bunun yanýsýra Ýslâm Dini ve Hz. Peygamber uðruna büyük sýkýntýlara göðüs germiþler, yerlerinden yurtlarýndan iþlerinden güçlerinden, çoluk çocuklarýndan, ana, baba ve akrabalarýndan ayrý düþmüþlerdir. Hz. Peygamber'in etrafýnda halka oluþturmuþlar, kanlarýný, canlarýný, mallarýný onun yoluna feda etmekten çekinmemiþlerdir. Bu bakýmdan sahabe bir yandan Hz. Peygamber'in terbiyesi altýnda yetiþtikleri, öte yandan Ýslâmiyet uðruna görülmemiþ fedakarlýk örnekleri gösterdiklerinden dolayý üstün ve faziletli bir nesil sayýlmaya hak kazanmýþlardýr. Aslýnda sahabe, Kur'ân-ý Kerim ve Hz. Peygamber'in hadislerinde öðülen bir nesildir. Bu itibarla faziletleri üzerinde uzun uzadýya açýklamalar yapmaya hiç de gerek yoktur.
Hz. Peyganmber'in çevresini oluþturan sahabe onun Kur'ân-ý Kerim'i açýklayan, hükümlerini uygulayan söz ve fiillerine, bunun yanýsýra emir ve yasaklarýna, nasihat ve tavsiyelerine büyük ilgi duymuþlardýr. Bu ilgi onlarý hadis öðrenmeye sevketmiþtir. Sünneti aksettiren hadisleri büyük bir þevkle öðrenmiþlerdir. Hz. Peygamber'in bir sözünü iþiten, herhangi bir davranýþ veya hareketini gören sahabî, iþittiðini veya gördüðünü iyice öðrenmiþ, kendi aralarýnda müzakere yoluyla baþka sahabilere de nakletmiþtir. Sahabenin bu tutumu hadislerin aralarýnda yayýlmasýný saðlamýþtýr. Hz. Peygamber'in ebedi hayata göç etmesinden sonra islâm fütuhatýnýn geniþlemesiyle yeni meseleler ortaya çýkmaya baþlayýnca hadise ihtiyaç daha da artmýþtýr. Geniþleyen Ýslâm aleminin meselelerini çözüme baðlayacak esaslar gerektiðinde ilk baþ vurulacak kaynak Kur'ân-ý Kerim, sonra hadisler olmuþtur. Böylece sahabenin günlük hayatýn safhalarýnda uygulamak maksadiyle öðrendikleri hadislerin rivayet edilmesi zamanla zaruri hale gelmiþtir. Bu zarurete tabiîlerin, Hz. Peygamber'den öðrendiklerini kendilerine nakletmeleri için ýsrarlý bir þekilde istekte bulunmalarý eklenince sahabe bildiklerini rivayete baþlamýþtýr. Onlarýn bu faaliyeti hadislerin kaybolmadan tabiilere aktarýlmasý neticesini vermiþtir.
Hadis tarihinde sahabe devrinin en önemli hareketi hadis rivayetinin yanýnda hadislerin yazýlýp yazýlmamasý meselesidir. Kitabetu'l-hadîs bahsinde söz konusu edildiði gibi, Hz. Peygamber önceleri hadislerin yazýlmasýna izin vermemiþtir. Onun izin vermemesi üzerine sahabeden bazýlarý hadisleri ezberlemiþ, ezberinden rivayet etmiþtir. Þu da var ki, sa-habîlerden hepsinin kültür seviyesi ve öðrendiði hadisleri hýfzetme derecesi bir deðildir. Aralarýnda yazý bilenler de son derece azdýr. Bütün bu sebeplerle sahabîlerden çoðunun hadisleri yazmadýklarý görülür. Bunlar öðrendiklerini yazmamýþ, hatta bir kýsmý hadislerin ezberden nakledilmesi gerektiði fikrini savunmuþtur. Daha sonra hadis yazma yasaðýnýn kalkmasý üzerine sahabeden yazý bilenler öðrendikleri hadisleri yazmaya baþlamýþlardýr. Abdullah b. Amr, Cabir b. Abdillah, Ali b. Ebî Tâlib, Enes b. Mâlik gibi tanýnmýþ sahabîlerin hadis yazdýklarý bilinen bir gerçektir. Bazý sahabîlerin yazdýklarý hadisler sahîfe denilen ilk yazýlý hadis metinlerini meydana getirmiþtir.
Sahabe devrinin hadis rivayeti'yle ilgili ikinci önemli meselesi, çok hadis rivayet etme konusudur. Sahabenin ileri gelenleri Hz. Peygamber'den her iþitilenin rivayet edilmesini hoþ görmemiþlerdir. Ebu Hureyre bu konuda hayli eleþtiriye uðramýþtýr. Onun kendisini savunmak için söylediði þu sözleri bir taraftan fazla hadis rivayet etmesinin, öte yandan bütün sahabenin hadis rivayetiyle meþgul olmasýnýn sebeplerini açýklamaktadýr:
“Ebu Hureyre çok hadis rivayet ediyor diyorsunuz. Allah'a yemin ederim ki Kur'an-ý Kerim'deki þu manadaki iki ayet olmasaydý o tek bir hadis bile rivayet etmezdi:
“O kimseler ki, bizim indirdiðimiz burhanlarý ve hidayeti, insanlarýn faydalanmasý için kitapta açýklamamýzdan sonra yine de gizlerler.
Allah ve lanet ediciler onlara lanet ederler. Ancak tevbe edenlerin, kendilerini islah edenlerin ve hakký açýða çýkaranlarýn tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeleri kabul edici ve günahlarý baðýþlayýcýyým.” 1026Muhacirler çarþý pazarda ticaretle, Ensar, bað ve bahçelerinde ziraatle meþgullerken Ebu Hureyre karýn tokluðuna Hz. Peygamber'e hizmet ediyor ve hadis topluyordu. Baþkalarýnýn bilmedikleri þeylere þahit oluyordu.” 1027
Sahabe, hadisleri rivayet konusunda üstün bir azim ve gayret gösterdikleri gibi bildiklerini yaymak konusunda da ayný azim ve gayreti göstermiþtir. Ebu Zerri'l-Gýfâri'nin boynunu iþaret ederek söylediði þu sözleri bu azmi dile getirmiþtir: “Kýlýcý (beni öldürmek için) þuraya dayassanýz, ben de Allah Resulünden iþitmiþ olduðum bir sözü siz iþinizi tamamlayýncaya (baþým kesilinceye) kadar teblið etmeye vakit bulacaðýmý bilsem o sözü size mutlaka yetiþtirirdim.” 1028Bu azim iledir ki sahabe Hz. Peygamber'den görüp iþittiklerini veya görüp iþitenlerin nakletmesiyle öðrendiklerini yaymak hususunda birbirleriyle adeta yarýþmýþlardýr. Kendi bilmediklerini bilenlere sorup öðrenmek için uzun mesafeleri hiçe sayarak çetin ve yorucu yolculuklar yapmýþlardýr. Terim olarak adýna nhle denilen hadis öðrenme yolculuklarýný ilk defa baþlatanlar sahabîlerdir. Bu yolculuklarýn bir çoðunun Ýslâm aleminin çeþitli yörelerine göç edip birbirlerinden uzaklaþtýklarý için çetin þartlar altýnda ve sýrf bir hadisi öðrenmek veya bilinen bir hadisi karþýlaþtýrýp saðlama baðlamak maksadiyle yapilýdði söylenirse sahabenin hadis rivayet ve yayma konusundaki hizmetleri daha açýk bir þekilde belirtilmiþ olur.
Sahabîlerin hal tercümelerine dair pek çok kitap te'lif ve tasnif edilmiþtir. En önemli birkaçý þunlardýr:
1. el-Ýsti'âb fi Ma'rifeti'l-Ashâb: Ýbn Abdilberri'l-Kurtubî.
2. Usudu'1-Ðâbe fi Ma'rifeti's-Sahâbe: Ýbnu'1-Esîr.
3. el-Ýsâbe fî Temyîzi's-Sahâbe: Ýbn Haceri’l-Askalanî.


radyobeyan