Havale bahsi By: sumeyye Date: 20 Haziran 2011, 14:52:11
HAVALE BAHSÝ
628- Ebû Hüreyre'den (Radýyallahu Anh) rivayet edilmiþtir:
«Varlýklý olan kimsenin borcunu ödemeyip geciktirmesi, bu zulüm ve haksýzlýktýr. O halde sizden biriniz varlýklý bir adama havale edildiði zaman onun arduýa düþsün (alacaðýný ondan talep etsin).»
Mütercim :
Borçlu olan kimse, borcunu ödemeye imkâný varken meþru bir özür olmaksýzýn bu borcunu ödemeyip bugün, yarýn diye alacaklýyý oyalarsa, alacaklýya eziyet ve sýkýntý verdiðinden zulüm iþlemiþ olur. Bu þekilde eziyet etmek ise haramdýr. Ancak, alacaklý, alacaðýný borçludan istedikten sonra oyalamanýn haram olduðunu, alacak istenmeden geciktirmenin haram olmadýðýný alimler söylemiþlerdir.
Bir borçlu, üzerinde olan bu borcunu, kendisine borçlu olan baþka birisine havale ederek alacaklýsýna ödenmesini isteyebilir. Bu durumda alacaklýsý olan þahýs, üzerine havale edilen þahsý zengin bulduðu takdirde bu havaleyi kabul edip ondan alacaðýný isteyebilir ve onu takib etme hakkýna sahip olur. Ýþte böyle bir iþleme havale denilir. Havale, borçlu ile alacaklý arasýnda baðlantý haline gelir. Yani havale eden muhil (borçlu ile lehine havale edilen Muhalün Leh (alacaklý) arasýnda sözleþme yapýlýr; kendisine havale edilen Muhalün Aleyhin (üçüncü þahsýn) hazýr bulunmasý gerekmez. Ancak.bu üçüncü þahsa havale haberi ulaþýp ta onu kabul ederse havale tamam olur.
Böylece bir borçlu, kendi borcunu baþkasýna olan alacaðýna, karþýlýk o borçluya hava-le ederse, alacaklýsýnýn bu havaleyi kabul, etmesi ve alacaðýný bu üçüncü þahýstan takýp etmesi icab eder, ki, hadîs-i þerif buna delâlet etmektedir. Bu hadîs-i þerifte olan emir vâ-cibliðe deðil, müstehablýða hamledilnýiþtir.
629- Seleme bin Ekvâ, Radýyallahu Anh) der ki: Biz Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'ln huzurlarýnda iken . bir cenaze getirildi ve denildi ki: Ya Resûlallah, bu cenazenin namazýný kýlýnýz. Hazreti Peygamber sordu:
«Bu ölünün bir kimseye borcu var mýydý?» Oradakiler:
— Hayýr, borcu yoktu, dediler. Yine sordu:
«Geriye mal olarak bîr þey býrakmýþ im?» Onlar :
— Hayýr, mal diye bir þey býrakmadý, dediler. Bunun üzerine Hazreti Peygamber ona cenaze namazý kýldý. Sonra baþka bir cenaze getirildi, ve ya resûlallah, buna cenaze namazý kýlýnýz, dediler. Hazreti Peygamber onlara sordu:
«Bunun borcu Var mýydý?» Kendisine:
— Evet, vardý. Diye cevab verildi. Yine Hazreti Peygamber sor-
«Geriye mal olarak bir þey býrakmýþ mý?» Oradakiler:
— Üç dinar býraktý, dediler. Bunun üzerine Hazreti Peygamber, o cenazenin namazýný kýldý.
Sonra üçüncü bir cenaze getirildi ve dediler ki, bunun cenaze namazým kýl. Hazreti Peygamber sordu:
«Mal olarak geriye bir þey býraktý mý?» Oradakiler :
— Hayýr, býrakmadý. Dediler. Yine sordu: «Zimmetinde borç var mýydý?» Onlar:
— Üç dinar borcu vardý. Dediler. Peygamber Salîallahu Aleyhi ve Selleni: «Arkadaþýnýzýn cenaze namazým siz kýlýn.» buyurdu. Ebû Katade dedi ki: Ya Resûlalîah, onun borcunu üzerime alýyorum. Bunun üzerine Hazreti Peygamber onun da namazýný kýldý.
Ebû Hüreyre'den rivayet edildiðine göre, Allah Tealâ, Hazreti Peygamber'e fetihler ihsan edince (ganimetler çoðalýnca), Hazreti Peygamber þöyle buyurdu:
«Ben, müminlere, kendi nefislerinden daha yakýným. Müminlerden kim (miras yerine) borç býrakarak Ölürse onun borcunu ödemeyi üzerime alýyorum. Kim miras býrakýrsa veresesine aittir.
Mütercim;
Ýslâm'ýn ilk zamanlarýnda korkutmak ve ibret olmak için Hazreti Peygamber, borçlu ölenlerin cenaze namazýný kýlmamiþtir. Fakat bu borçlu olarak ölenlerin cenaze namazlarý diðer ashab tarafýndan kýlýnýrdý. Sonra fetihler çoðalýp ganimetler bollaþmca, artýk Hazreti Peygamber, ölen müslümanlann borçlu olup olmadýðým soruþturmayarak namazlarýný kýlardý. Çünkü borçlu olarak ölüp de borcunu karþýlayacak mal býrakmamýþ ise bu borcu ödemeyi üzerlerine almýþlardý.-
«Ben, müminlere kendi nefislerinden daha yakýným. Bundan böyle müminlerden borçlu olarak ölenin borcunu ödemek bana aittir. Geriye mal býrakanýn malý veresesi içindir.»
Hadîs-i þerifte adý geçen ölünün borcunu ödemeyi Ebû Katade üzerine aldýðýndan ölüden borç düþmüþ oldu. Bu þekilde kefalet ve tazmin ittifakla sahihtir.
630- Hazreti Câbir (Radýyallahu Anh) der ki:
Peygamber Salîallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri bana mal va'd ederek þöyle buyurmuþlardý: «Eðer Bahreyn'den para gelmiþ olsaydý sana þöyle þöyle (avuç dolusu) verecektim.» Fakat Bahreyn bölgesinden para ancak Hazreti Peygamberin irtihallerinden sonra gelebildi.
Bu malýn geliþinde Hazreti Ebû Bekir (Radýyallahu Anh) bir duyurucu vasýtasý ile çarþý ve sokaklarda þu ilâný yaptýrdý:
— Her kime Hazreti Peygamberin bir va'di veya taahhüdü varsa yanýmýza gelsin, ödeyeyim. Bu haberi duyunca Hazreti Ebû Bekir'in (Radýyallahu Anh) yanma gittim. Hazreti Peygamberin bana buyurduðunu ona arz ettim. Bunun üzerine Hazreti Ebû Bekir; iki defa iki avuç dolusu bana para verdi. Bunlarýn beþyüz dirhem olduðunu saydým. Sonra Hazreti Ebû Bekir bana hitaben: Verdiðimin iki katýný da kendin avuçlayip al, buyurdu. Ben de avuç avuç aldým ve paralarýn tümü bin beþyüz dirhem oldu.[39][39] Ömer Ziyaeddin Daðistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayýnevi:370-373