Hibe bahsi By: sumeyye Date: 19 Haziran 2011, 17:18:47
HÝBE BAHSÝ
704- Ebû Hüreyre'den (Radýyallahu Anh) rivayet edilmiþtir: «Ey Ýslâm kadýnlarý! Sakýn komþu kadm, komþu kadýnýn hediyesini küçümsemesin, bir koyun paçasý olsa bile...
705- Ebû Hüreyre'den (Radýyallahu Anh) rivayet edilmiþtir:
Bir hayvanýn koluna veya paçasýna davet edilmiþ olsam icabet ederim. Bana bir hayvan kolu veya paçasý hediye edilse kabul ederim.» (Hibe ve hediye edilen þey, az veya çok ýtq ise kabul edilmeli, demektir.)
706- Ebû Hüreyre (Radýyallahu Anh) der ki:
Peygamber Sallaliahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerine dýþardan bir yiyecek veya baþka bir þey getirildiði zaman, onun hediye veya sadaka olup olmadýðýný: «Hediyem i d ir- yoksa sadakamýdir?» diye sorarlardý. Sadaka olduðu söylenirse.- «Siz yiyiniz» buyururdu ve kendisi ondan yemezdi. Hediye olduðu söylenirse, ashab ile birlikte mübarek elini uzatarak yerlerdi.
Mütercim : . . .
Peygamber Sallaliahu Aleyhi ve Sellem efendimize ve onun aile ferdlerine hatta ailesine ait köle ve cariyelere ve azadlýlarýna da insanlarýn sadaka ve zekâtlarý haramdýr. Bunun tafsilâtý zekat bahsinde geçmiþtir. (Zekât ve sadaka malýn kiridir.)
707- Enes (Radýyallahu Anh) der ki:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimizin önüne bir defa piþmiþ et getirildi ve : Ya Resûlallah! denildi, bu et, Hazreti Aiþe'nin azadlýsý Berire'ye sadaka olarak verilen ettendir. Hazreti Peygamber þöyle buyurdular:
«Bu et Berîre için sadaka, bizim için ise hediyedir.» (Berîre'nin bize bir hediyesidir.) Sonra ondan yediler.
Mütercim:
Berîre, Hazreti Aiþe'nin azadlýsý ise de, Peygamberin pak zevcelerinin köle ve cariyeleri bu sadaka hususunda, «Âl-i Muhammed den sayýlmadýklarmdan bunlara sadaka caizdir. Sadaka haram olan (Al-i Muhammed) ise, Ýmam Azam Hazretlerine göre yalnýz Haþimî'-lerdir. Ali, Abbas, Cafer, Akil, Haris bin Abdülmuttalib (Radiyallahu anhüm) Hazretlerinin sülâleleri ile onlarýn azadlýlandýr. Zayýf bir görüþe göre de haram olan yalnýz zekâttýr. Nafile kabilinden olan sadaka ise caizdir.
708- Hazreti Aiþe (Radýyallahu anha) der ki:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevceleri iki kýsma ayrýlmýþ ardý. Bir kýsmý Hazreti Aiþe tarafý ki, Hafsa, Safiyye ve idiler. Diðer kýsmý de, Ümmü Seleme tarafý ki, Zeyneb Cbinti çatýþ) Meymûne, Ümmü Habibe ve Cüveyriye idiler. Bütün müs-lumanlar, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerinin en sevgilisi Hazreti Aiþe olduðunu bildiklerinden, hediye gönderecekleri zaman Hazreti Aiþe'nin nöbetini beklerler ve Hazreti Peygamber Aiþe'nin evinde iken çok hediye gönderirlerdi. Bu hal ise, Üm-mü Seleme taraftarý olan diðer pâk zevcelere güç geliyordu.- Bunun üzerine Ümmü Seleme hazretlerine dediler ki, hediyelerin yalnýz Haz-reti. Aiþe'nin evine gelmeyip Hazreti Peygamber kimin evinde ise ayý rým yapmaksýzýn oraya gönderilmeleri yolunda bütün müslümanla-ra bilgi verilmesi için Hazreti Peygambere dilekte bulun. Onlarýn bu isteklerini Ümmü Seleme Hazretleri Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e arz edince, evet veya hayýr diye bir cevab vermediler. Böylece her nöbetinde Ümmü Seleme meseleyi ayrý ayrý günlerde olmak üzere üç defa peygambere arzetti. Üçüncü defada Hazreti Peygamber ona þöyle buyurdu.
«Sakýn Aiþe hakkýnda beni üzmeyin; çünkü zevcelerimden hiç bir kadýnýn yataðýnda iken bana Vahy gelmemiþtir; ancak Aiþe'nin
yataðýnda iken gelmiþtir.»
Sonra Ümmü Seleme taraftan olan pâk zevceler, bu hususta yardýmcý olmak için Hazreti Fatma (Radýyallahu Anha) ya müracaat ettiler ve onu vasýta kýldýlar. Hazreti Fatma da babasýna gidip: Ya Resûlallah, zevceleriniz, Ebû Bekir'in kýzýna karþý sizden adalet ve eþitlik isterler, dedi. Buna cevab olarak Hazreti Peygamber þöyle bu-yurdu:
«Ey Kýzcaðýzým, benim sevdiðimi sevmezmisin?» O da, evet, se-yerim, dedi.
Sonra Hazreti Fatma, Hazreti Peygamberin pâk zevcelerine giderek aldýðý cevabý anlattý. Yine bu zevceler Fatýma'nm tekrar Hazreti Peygambere bu mesele için gitmesini istedilerse de, Hazreti Fatma bundan kaçýndý. Sonra bu zevceler içlerinden Zeyneb'i gönderdiler. Hazreti Zeyneb konuþmasýnda biraz öfke ve þiddet gösterdi:
— Ta Resûlallah! pâk zevceleriniz, Ebû Bekirin kýzma karþý AlÝah rýzasý için adalet ve eþitlik isteðinde Ýsrar ediyorlar, dedi. Hazreti Peygamberin huzurunda oturmuþ bulunan Hazreti Aiþe'ye karþý da bir takým öfkeli ve uygunsuz sözler söylemeðe baþladý. Hazreti Aiþe de onun sözlerini cevablandýrarak onu susturdu. Sonra Hazreti Peygamber Hazreti Aiþe'ye dair Hz. Zeyneb'e. þöyle buyurdu:
«Ey Zeyneb, bu Ebû Bekir'in kýzýdýr!»
Mütercim :
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri gülümseyerek söz söyleme bakýmýndan Zeyneb ile Aiþe'nin hangisi üstün gelecek diye beklerken Hazreti Zeyneb'i Aiþe'nin susturmasý üzerine:
-Ey Zeyneb, sen Aiþe'nin hakkýnda gelemezsin; çünkü o, Ebû Be kir'in kýzýdýr.» buyurdular. Nitekim Ebû Bekir; bütün arablarýn soy ve sülâlesini bildiði gibi, kýzý da öylece bilirdi. Onun için neseb yarýþ masýnda da üstün gelmesi tabiî idi.
Hediye hususuna gelince: Herkes istediði eve hediye gönderme sinde serbesttir. Peygamberimizin bütün müslümanlara duyurarak diðer evlerime de hediye gönderiniz þeklinde istekte bulunmasý gü zel ahlâka aykýrý düþeceðinden adalet ve eþitlikle bu meselenin ilgisi yoktur.
Bir de kalb sevgisi bakýmýndan eþitlik insanýn elinde deðildir Bundan dolayý Hazreti Peygamber mazurdur. Bununla beraber Hazreti, Peygamber, Hazreti Aiþe'nin evine gelen bütün hediyeleri diðer zevcelerine de bölerlerdi. Fakat onlar: Bu bölüþme bize neden Hazreti Aiþe'nin evinden gelsin, diye iddia ederek kendi evlerinden de böyle bir bölüþmenin yapýlmasýný istiyorlardý.
709- Numan bin Beþîr (Radýyaîlahu Anh) der ki.-
Babam Beþir, bana kendi malýndan bir bahçe baðýþlamýþtý. Sonra annem Amre, bu baðýþ þahidsiz olamaz. Sen Hazreti Peygamberi þahid tutarak bu baðýþýný ona arz et, diye babama söyledi. Babam da Hazreti Peygamberin huzuruna vararak: Ya Resûlallah, zevcem Amre'den olma oðlum Beþir'e bir þey baðýþladým. Fakat annesi Amre, sizi þahid tutmadýkça benim bu baðýþýmý kabul etmiyor, dedi Babama Hazreti Peygamber þöyle buyurdu:
«Bütün çocuklarýna ayni þekilde baðýþ yaptýn mý?» Babam: — Hayýr, diðer çocuklarýma böyle baðýþ yapmadým, dedi. Bunun üzerine Peygamber Salallahu Aleyhi ve Sellem:
«Öyle ise, baðýþýndan dön,» buyurdu. Babam da baðýþ yapmadý
710- Nüman bin Beþir'den rivayet edilmiþtir:
«Diðer çocuklarýna da buna yaptýðýn gibi baðýþta bulundun mu?»
(Ey Beþir, bu oðlun Numan'a ettiðin baðýþ gibi diðer çocuklarýna da ettin mi) Beþir: Hayýr, etmedim; dedi. Sonra Hazreti Peygamber Beþir'e þöyle buyurdu:
«Allah'dan korkunuz ve çocuklarýnýz arasýnda adaleti gözetiniz.» Beþir de yapmýþ olduðu baðýþý geri aldý.
Mütercim :
Çocuklarýna baðýþta bulunmak isteyen bir kimsenin erkek ve kýz çocuklarýna eþit olarak baðýþta bulunmasý nýüstahabdýr. Birbirinden farklý olarak onlara baðýþta bulunmak tenzih yolu ile mekruhtur. Ancak güç durumda olan ama, kötürüm ve âciz çocuklara daha fazla vermekte kerahet olmaz.
Mirasta erkek çocuklar, kýzlarýn hissesinden iki kat fazla alýrlarsa da, babanýn hayatýnda yapýlacak baðýþta bunlarýn ayrýca faydalandýrýlmalarý uygundur ve müsthabdýr.
îmam Tavus ve Ýmam Sevri'ye göre burada eþit tutmak vacib dir. Ýmam Ebû Yusuf da der ki: Bir baba, diðer evladlanný sýkýntýya sokmak için bazý evladýna. ziyade baðýþta bulunursa, bu haramdýr ve çocuklar arasýnda eþitliðin gözetilmesi vecibdir.
Bir de bu hadîs-i þeriften anlaþýlýyor ki, mubah olmayan bir iþ için þahid gösterilmesi mekruhtur. Bir devlet baþkanýnýn tebasý hakkýnda þehadetleri caiz olduðu da bü hadîs-i þeriften meydana çýkmýþtýr.
Hanefî mezhebinde, bir batanýn evladýna olan hibesinden dönmesi caiz deðildir; çünkü akrabalýk hibeden dönmeðe engeldir. Bu hadîs-i þerifte olan hibeden dönme ise, malýn'teslim ve tesellümünden önce olmuþtur. Hibe aslen tamamlanmamýþtý. Onun için baðýþtan dö-nülebümiþtir.
Ýmam Þafiî ve Ýmam Malik mezhebi erinde, bu hadîsin zahirine bakýlarak, bir babanýn çocuklarýna olan hibesinden dönmesi sahihtir. Gelecek hadîste daha geniþ olarak anlatýlacaktýr.
tin Baðýþtan (hibeden) geri dönen kimse kusup da sonra na dönen köpek gibidir.» (Bir kimsenin baðýþladýðý þeyi geri almasý çok çirkin ve kötü þeydir.)
Mütercim:
Hibe (baðýþ), karþýlýksýz olarak bir malý baþkasýnýn mülkiyetine geçirmektir. Hibe edene «Vahib,».hibe edilen mala «Mavhûb» ve onu kabul edene de «Mevhubun leh» denilir. «îttihab» da hibeyi kabul etmek demektir. Hibe icab ve kabul ile yapýlýr ve ele geçirilmekle tamamlanýr.
Hibede icab, baðýþladým, hibe ettim, hediye ettim, ihda ettim gibi, karþýlýksýz bir malý temlik manasýnda kullanýlan sözleri söylemektir. Kabul de, o malý kabullenmek veya ele geçirmektir. Bir malý karþýlýklý olarak verip almakla da geçerli olur. Hibede malý ele geçirmek, alýþveriþteki kabul gibidir.
îmam Azam mezhebinde, hibe eden kimse, malýn tesliminden sonra da, malý alan kimsenin rýzasý ile hibesinden dönebilir eðer hibeyi kabullenip malý ele geçiren kimse, geri vermeye razý olmazsa, hibe eden hakime müracaat edebilir. Hakim de ileride izah edilecek geri dönme engelleri yoksa, hibeyi kaldýrabilir. Ancak hibeden dönmeyi engelleyen sebeplerden biri var ise, yapýlan baðýþý bozamaz Meselâ:
Bir kimse, usul ve furu'una, kardeþlerine veya bunlarýn çocuklarýna, amca ve halalarýna, dayý ve teyzelerine bir þey baðýþladýktan sonra o baðýþtan geri dönemez. Akrabalýk ve mahremiyet hibeden ^dönmeðe engeldir.
Karý ve koca arasýnda evlilik devam ederken hibe yapýldýktan sonra ondan da dönülemez.
Alman hibeye bir karþýlýk verilir de, hibe eden þahýs bu karþý malý ele geçirmiþ bulunursa, yine hibeden dönülemez.
Baðýþlanan mal arazi ve arsa cinsinden olur da, hibeyi kabul eden þahýs bu yer üzerinde bina kurar veya aðaç dikerse, yahud hibe edilen hayvan cýlýz olur da bu hayvan hibeyi kabul edenin yanýnda semizleþirse, yahud buðday olur da un haline getirilirse, böyle baðýþlanan þeyin ismi deðiþecek þekilde bir deðiþildik meydana gelmesi sebebiyle hibeden dönülmez. Ancak malýn kýymetinin düþmesi hibeden dönmeye engel olmaz. Bunun için, bir kimsenin baþkasýna hibe ettiði kýsrak sonradan yüklü kalýrsa, bu hibeden dönülmez. Fakat kýsrak doðurduktan sonra hibeden dönülebilir ve kýsraðýn yavrusu baðýþ yapýlan kimseye ait olur.
Eðer hibeyi kabullenen þahýs o malý satarsa, yahut onu baþkasýna hibe ve teslim ederse, artýk hibe edenin geri dönmek hakký kalmaz.
Yine hibe edilen mal, onu kabullenenin elinde helak olursa, geri dönmeðe mahal kalmaz.
Yine hibe edenle hibeyi kabul ,eden þahýslardan herhangi biri ölürse, bu ölümden sonra hibeden dönülemez.
Bir de alacaklý kimse, alacaðýný borçluya baðýþlayýnca artýk o baðýþtan geri dönemez. Hibeden dönmeyi engelleyen haller yedi madde olarak sayýlýr:
1) Hibe edilen malda ziyadelik meydana: gelmesi,
2) Hibe edenle hibeyi kabullenenlerden birinin ölmesi,
3) Hibe edilen mal karþýlýðýnda bir þey alýnmasý,
4) Hibe olunan malýn, hibeyi kabullenenin elinden çýkmasý,
5) Hibenin karý-koca arasýnda yapýlmýþ olmasý,
6) Hibe edenle hibe olunan arasýnda akrabalýk bulunmasý,
7) Hibe edilen .malm helak olmasý.
Verilen sadakadan da, fakirin eline geçiþten sonra dönülemez.
îmam azama göre, yukarda, sayýlan engeller bulunmazsa yapýlan baðýþtan dönülebilir. Hadis-i þerif, hibeden dönmenin çirkinliðini ifade etmektedir. Yoksa köpeðin kendi kusmuðunu yalamasý, köpek mükellef olmadýðýndan haraný deðildir.
îmam Þafiî ve îmam Hanbelî'y© göre, aksine olarak, akraba olmayanlara (yabancýlara) verilen baðýþlardan dönmek asla caiz deðildir. Bu hadîsin tehdidi, haram demektir. Ancak baba oðluna bir þey hibe ederse, bundan dönülebilir. Nitekim yukarýda geçmiþti.
Ýmam Malik'e göre, bir kimse yapacaðý hibe karþýlýðýnda kendisine bir þey verilir ümidi ile baðýþ yapar da, sonra o karþýlýðý alamazsa, yapmýþ olduðu bu baðýþtan dönebilir. Ýmam Hanbeli'nin bir görüþüne göre de hüküm böyledir.
712- Hazreti Peygamberin pâk zevcelerinden Meymûne bînti Haris Radýyallahu Anha'dan rivayet edilmiþtir!
Meymûne Hazretleri, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'-den izin almaksýzýn kendi cariyesini azad etmiþti. Sonra Meymûne'-nin nöbetinde Hazreti Peygamber Meynýûne'nin evine teþrif edince, kendi cariyesini azad etmiþ olduðunu ona söyledi, Hazreti Peygamber Meymûne'ye:
«Gerçekten sen bu iþi yaptýn mý?» dedi. Meymûnede: — Evet, ya Resûlallah, azad ettim; dedi. Sonra Hazreti Peygamber zevcesine þöyle buyurdu:
«Keski o cariyeyi dayýlarýna vereydüii daha büyük sevab alýrdýn»
Mütercim :
Bu hadîsi þeriften, köle ve cariyenin azad edilnýelerindense, akraba ve yakýnlara baðýþlanmalarýnýn daha sevab olacaðý anlasýlýyorsa da1, durum ve ahvale göre hüküm deðiþir. Meselâ, bir kimsenin akrabasý bir hizmetçiye son derece muhtaç iken onun cariyesini bunlara baðýþlamasý, azad etmesinden daha sevabdýr. Fakat ihtiyaçlarý yoksa, azad etmesi daha sevab olur.
713- Misver bin Mahreme (Radýyallahu Anh) der ki
Peygamber Sallaîlahu Aleyhi ve Sellem herkese bir takým elbiseler daðýttý; fakat babam Mahreme'ye bir þey vermemiþti. Babam oem Ki, oðlum, biz beraberce Peygamber Sallaliahu Aleyhi ve Sellem efendimize gidelim. Belki bize de o elbiselerden verir. Ben de babamýn
sSSha^rak.°?nIa beraber gÝtÜm' Sonra Hazreti saadethanelennm kapýsýna varýnca babam bana- ve gir de Hazreti Peygamberi bana çaðýr, de- Cafinhr mrf diye iþi büyüttüm ve tereddüt ettim. Bunun üzerine babam bana- kibirlenenlerden, büyükienenler-reH pt L m,gÝhÝ ihti*arIa™ davetine gelir, dedi. Ben de Haz-bek!pZw S* huzuruna vardim ve dýþarda babamýn kendilerini belemekte o duðunu söyledim. Gerçekten Peygamber Sallallahu Hazretleri hemen dýþarý çýktýlar; üzerlerinde o el-oýseierden de güzel bir kaftan vardý. Babama þöyle buyurdular: -Bu kaftaný sana saklamýþtým.» Sonra babam o kaftaný inceleyip gözden geçirdi ve son derece memnun oldu. Bunun üzerine Hazreti Peybamber: «Artýk Mahreme razý olmuþtur!» buyurdular.
Mütercim :
«Mahreme razý oldu» sözünün Mahreme'ye ait olduðu ihtimali de vardýr, diye yorum yapýlmýþtýr.
714- Ýbni Ömer (Radýyalîahu Anhünýa) der ki:
Bir defa Peygamber Sallaliahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri, muhterem kýzlarý Fatma'nýn evine þeref verdiler. Fakat kapýdan içeri girmeyip geri döndüler. Sonra Hazreti AH gelip eve girince, Hazreti Fatma, bu durumdan üzüldüðünü ona anlattý. Hazreti Ali hemen dönerek zevcesinin üzüntüsünü Hazreti Peygambere arz etti. Hazreti Peygamber bunun üzerine þöyle buyurdu:
«Ben, Fatmamn kapýsýnda resimli ve motifli bir perde gördüm-, benim dünya ile iþim ne? (Bunun için içeri girmedim).»
Sonra Hazreti Ali geri dönüp Peygamber Sallaliahu Aleyhi va Sellem'in üzüntüsünü Hazreti Fatma'ya bildirince, Hazreti Fatma:
— O halde bu perdeyi ne yapmam gerektiðini babam bana bildirsin, dedi. Hazreti Ali de bu hususu Peygamber Sallaliahu Aleyhi ve Sellem'e arz edince þu cevabý aldýlar:
«Bu perdeyi, muhtaç durumda olan falan aileye (hediye olarak) göndersin.»
Mütercim:
Kapýya perde takmak haram deðil ise de, böyle faydasýz süslere raðbet gösterilmesi Peygamber ailesine uygun düþmediðinden.bunu Hazreti Peygamber kabul etmemiþtir. Burada kabul edilmeyen þey kapý perdesi olmayýp.bu perde üzerinde olan nakýþlar, sus ve resimlerdir.
Bir de bu perde baþkasýna gönderilmiþ ve onlar tarafýndan biçilerek elbise yapýlmýþtýr. Eðer haram olaydý, bu perdenin, onlara da haram olmasý gerekirdi; çünkü alýnmasý yasak olan þeyin verilmesi de yasaktýr. Böyle perdelerin kullanýlmamasý zühd ve takva yolunu benimsemedir.
715- Abdurrahman bin EM Bekir'den (Radýyallahu Anh) rivayet edilmiþtir:
Bir gazada Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in maiyetinde yüz otuz kiþi idik. Bir ara Hazreti Peygamber sordu:
«Herhangi birinizde yiyecek bir þey var mýdýr?» Sonra bir adam, yanýnda bulunan bir miktar unu getirdi. Bü un hamur yapýlarak yoðruldu. Sonra boyu uzun, saçlarý toz toprak içinde daðýnýk, bir müþrik koyunlarýný sürerek geldi. Hz. Peygamber o müþrik'e (koyunlarý kastederek)
«Satýlýk mý, yoksa hediye yahud baðýþ mý?» buyurdu. Müþrik, hayýr, satýlýk dedi. Bunun üzerine Hazreti Peygamber, o koyunlardan bir tane satýn alarak kestirdi. Sonra o koyunun ciðer'kýsýmlarýnýn piþirilmesini emretti ve piþirildi, Abdurrahman der ki: Yüce Allah'ýn adýna, yemin ederim ki, mevcudumuz olan yüz otuz kiþiden bu ciðerden yemedik hiç kimse kalmadý. Hazýr bulunanlara bizzat o ciðerden efendimiz verdi. Uzakta bulunanlarýn hisselerini de ayýrdý. Sonra o hamur ile o koyunun eti piþirilip iki sofraya bölündü. Biz de ikiye ayrýlarak bu yemekleri yedik. Geriye yine iki sofra olacak kadar yemek arttý. Artan yemeklerimizi deveye yükledik ve beraberimizde götürdük. Hazreti Peygamberin bir mucizesi olarak üç kilo civarýndaki un ile bir koyun, yüzotuz kiþiye kâfi geldikten sonra bir o kadar daha arttý.
Mütercim:
Bu hadîs-i þeriften müþrik ve kâfirin hediye ve hibesini almak caiz bulunduðu anlaþýlmaktadýr.
716- Esma binti Ebî Bekir {Radýyallahu Anha) der kii
Babam Ebû Bekir tarafýndan cahiliyet zamanýnda boþanmýþ bulunan müþrike annem bana geldi. Ben Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sordum: — Ya Resûlallah, henüz îslanýý kabul etmemiþ olan annem bana geldi ve benden bir yardým bekler haldedir. Ona bir iyilik ve ihsanda bulunayým mý?
Hazreti Peygamber buyurdu ki:
«Evet, annene iyilik ve ikramda bulun.»
Mütercim :
Hangi din ve milletten olursa olsunlar, bunlarýn karþýlýklý olarak hediy ele sinelerinin caiz olduðu bu hadîs-i þeriften anlaþýlmaktadýr. Hatta Ýbni Uyeyne'riih rivayetine göre, bu hadîs-i þerifi doðrulayýcý olarak,
«Allah, din hususunda sizinle savaþmamýþ, sizi yurdlarmýzdan da çýkarmamýþ kimselere sadakat göstermekten, onlara iyilik etmekten adaletli davranmaktan sizi yasaklamaz? çünkü Allah adalette bulunanlarý sever.» Mealindeki ayeti terime nazil oldu. (Mümtehi-ne sûresi, ayet 8)[10][10] Ömer Ziyaeddin Daðistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayýnevi:435-445