Zübdetül Buhari
Pages: 1
Cihad bahsi By: sumeyye Date: 18 Haziran 2011, 16:00:21
CÝHAD (SÝYER) BAHSÝ


 

741- Ebû Hüreyre (Radýyaîlahu Anh)  der ki: Bir kimse Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek:  Ey Allah'ýn Resulü! Cihad sevabýna eþit bir salih amel bana gösterir misiniz, dedi. Hazreti Peygamber:

«Cihada denk bir salih amel bulamýyorum.» buyurdu. Sonra Haz­reti peygamber,

«Mücahid gazaya çýkýnca ibadethanene girip hiç kesilmeden na­maz kýlabilir ve iftar etmeden oruç tutabilirmisin?» diye adama sor­du. O kimse þu cevabý verdi:                 "-       .

— Ey Allah'ýn Resulü! Böyle insan gücünün   yetmeyeceði þeyi kim yapabilir?

Bu hadîs-i þerifi rivayet eden Ebû Hüreyre der ki:

—Mücahidin hayvaný, baðlý bulunduðu   yerde elbette þahlanýr

ve hareketler yapar; bu bile, mücahidin sevap defterine yazýlýr. (Onun

için cihada denk hiç bir salih amel yoktur.)

 

742- Ebû Saîd El-Hudrî (Radýyallahu Anh) der ki: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerine:

—  Ya Resûlallah! Ýnsanlarýn en faziletlisi kimdir? diye soruldu. Hazreti Peygamber þöyle buyurdu:

«Ýnsanlarýn en faziletlisi, malý ve caný ile Allah yolunda cihad eden mümindir.» Ashab,

—  Ya Resûlallah! Sonra kimdir? diye sordular. Resûl-ý Ekrem, «Kuytu yerlerden birine çekilip Allah'ýn emirlerine sýmsýký sarý­lan ve insanlarý kendi þerrinden emin kýlan kimsedir.» buyurdular.

Mütercim;

Bu kenara çekilip yalnýzbaþýna ibadet etmenin fazileti, fitne ve fesad zamanýna baðlýdýr. Yoksa huzur ve güven zamanýnda insanlar arasýna karýþarak onlara yardýmcý olmak, düþmüþleri kaldýrmak ve gafilleri irþad etmek gibi iyi iþlerle uðraþmak kenara çekilip ibadet etmekten daha faziletlidir.

 

743- Ebû Hüreyre'den (Radýyallahu Anh) rivayet edilmiþtir!

«Allah yolunda cihad eden — ki Allah, kendi yolunda citiad ede­ni çok iyi bilir — gündüz oruç tutup gece ibadet eden gibidir. Allah, kendi yolunda cihad edeni, vefat ettirirse cennete koymayý yahut se­vap veya ganimetle salimen geri çevirmeyi tekeffül etmiþtir (üzerine almýþtýr.)

Mütercim:

Bir asker ölürse þehid, sað. kalýrsa gazi, sözü, bu hadîs-i þerife da­yanýr.

ganimetsiz olarak savaþtan dönenin, sevabý, ganimetle dönenden daha fazla olacaksa da, ganimet elde ederek dönenler de sevabdan mahrum kalmazlar. O halde hadîs-i þerifin son kýsmýnýn manasý, o mücahidi ya salimen yalnýz sevab ile, ya da hem sevab ve hem de ganimetle geri çevirmeyi tekeffül etmiþtir, demektir.



744- Ebû Hüreyr'e (Radýyallahu Anh) der ki:


«Kim Allah Tealâ Hazretlerine ve onun peygamberine iman eder, namazý kýlar, Ramazan ayýný oruç tutarsa, Allah yolunda cihad etmiþ veya doðduðu yerde oturup kalmýþ olsun, Allah tarafýndan cennete koyulmaða hak kazanýr.»

Ashab dediler ki:

— Ya Resûlallah, biz bu müjdeyi bütün insanlara bildirelim mi? Hazreti Peygamber þöyle buyurdu:

«Gerçekten cennette yüz derece vardýr ki, Allah   Tealâ, onlan Allah yolunda cihad edenler için hazýrlamýþtýr. Her iki derece arasý, gökle yer arasý kadardýr. Allah'dan istediðiniz zaman Firdevs'i is­teyiniz; çünkü o, cennetin en üstün ve en yüksek makamýdýr. Onun üzerinde de Rahman'm Arþ'ý vardýr. Bütün cennet ýrmaklarý oradan kaynar.»

Mütercim :

Cihad. etmeyerek evlerinde oturanlar, mücahidlere mahsus olan yüksek derecelerden mahrum kalýrlar. irirdevs, cennet ehlinin istira­hat ve gönül dinlendirme yeridir de denilmiþtir.

 

745- Enes'den (Radiyallahu Anh) rivayet edilmiþtir:

«Allah yolunda bir sabah yürüyüþü veya akþam yürüyüþü elbet­te dünyadan ve dünya nimetlerinden daha hayýrlýdýr.»

 

746- Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu Anh) rivayet edilmiþtir: «Cennette bir ok yayý kadar yer, güneþin doðup, battýðý   yerler­den (bütün dünyadan) daha hayýrlýdýr. Allah yolunda cihad   edenin sabah yahud akþam yürüyüþü, güneþin doðup battýðý yerlerden daha hayýrlýdýr.»

Mütercim:

Cennette yarým metre kadar bir yer, dünyada güneþin doðup battýðý yerlerden, daha hayýrlý olduðu gibi, Allah yolunda cihad eden bir kimsenin düþmana karþý yürümesi de öylece güneþin. doðduðu ve battýðý yerlerin hepsinden daha hayýrlýdýr.

Bir de bu hadis-i þerifin metninde geçen «Kaab» kelimesine mik­tar  (kadar) manasýný verdik. Nitekim «Kabe Kavseyn» terkibini ihtiva eden ayeti kerimenin tefsirinde bu kelimeye müfessirler miktar manasýný vermiþlerdir. Bu hadis-i þerifi açýklayan bazý alimler de ay- , ni manayý verdiler.

Netice olarak, cennette bir ok yayý kadar olan yer, üzerine gü­neþin doðduðu battýðý yerlerin hepsinden daha hayýrlýdýr.

Dünya ve dünyada bulunanlar tabiri ile güneþin doðup battýðý yerler, tabiri arasýnda mana bakýmýndan fark var mýdýr? Bazý alim­lere göre ikisinin de manasý birdir. Bazýlarýna göre. de ikisi arasýnda fark vardýr. Çünkü bir görüþe göre dünya, arz ve hava küresinden ibarettir. Buna göre güneþin doðup battýðý yerler daha geniþtir. Eðer ahiretten- baþka her þeye dünya denilirse, o zaman dünya bütün ya­ratýklarý kapsayacaðýndan dolayý güneþin doðup battýðý yerlerde ala­bildiðine geniþtir. Çünkü gökler de dünyadan sayýlmýþ olacaktýr.

Hadîs-i þerifte maksad dünya deðerinin, cennete nisbetle küçük ve önemsiz olduðunu beyan etmektir. Cihad, böyle bir cenneti kazan­maya vesile olacaðýndan cihadýn büyüklüðü açýklanmýþ oluyor. Cen-netden bir yay veya bir karýþ miktarý yere. sahib olan kimse, bütün dünyalara sahib olandan daha iyi durumdadýr, demektir. Artýk en yüksek cennette saray ve hurilere kavuþanlarýn hali, asla kýyaslana-maz derecede büyük olacaðý anlaþýlmaktadýr.

 

747- Enes'den (Radiyallahu Anh) rivayet edilmiþtir:

«Allah katýnda sevabý olup da Ölen hiçbir kul, dünya ve dünya-

daki varlýklar kendisinin olmak þartý ile dünyaya dönmekten nunluk duymaz. Ancak þehid, gördüðü þehitlik faziletinden   tekrar dünyaya dönmek ve ikinci kez þehid edilmekten menim?»?? duyar. (Bir rivayette de, on defa öldürülmesini ister.) Allah v 1 bir akþam veya sabah yürüyüþü fyarým    günlük   cihad)    :„  bunda dünyadaki varlýklardan daha hayýrlýdýr. Cennette sizden    birbirinizin yay veya kamçýsý kadar yer, dünya ve dünyadaki var­lardan daha hayýrlýdýr. Cennet kadýnlarýndan     (hurilerinden)   h dünya halkma görünse yerle gök arasýný aydýnlatýr ve güzel kol"1 ile doldururdu. O HûrTnin baþýnda baðladýðý eþarbý, dünya ve di" yadakilerden daha kýymetlidir.»

 

748- Enes (Radýyallahu Anh) der ki:

Peygamber Saîlallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri, Benî Süleym kabilesinden  kalabalýk bir heyeti, Benî Âmir kabilesini imana davet için göndermiþti. Dayým Haram bin Milhan baþkanlýðýnda en seçkin hafýzalardan (Kur'an alimlerinden) yetmiþ kiþiden ibaret bu­lunuyorlardý. Bu birlik Benî Amir kabilesine varýnca, dayým maiye­tinde bulunanlara dedi ki:

—  Siz burada bekleyiniz. Ben Beni Âmir kabilesine    varayým. Eðer Reþül-i Ekrem sallellâhû Aleyhi ve sellem tarafýndan Ýslâm'a davet edildiklerini kendilerine teblið) etmem için. bana güvence ve­rirlerse maksad elde edilmiþ olur. Eðer onlar bana güvence vermez­lerse, siz benim yakýnýmda bulunmuþ olur ve ona göre tedbirinizi alýrsýnýz.

Dayým, Benî Amir kabilesine gidince, bu kabile kendisine gü­vence verdi. Sonra dayým onlara Hazreti Peygamberin emirlerini an­latýrken o hainler bir adama (Amir bin Tufeyl"e) iþaret ettiler. Bu hain herif, hemen süngüsü ile dayýmý vurdu, süngüsünü bir taraftan vurup diðer taraftan çýkardý. Dayým Haram,

—  Allahû Ekber! Kabe'nin Rabbisine yemin ederim ki, ben þa­hitlik mertebesini kazandým, diye baðýrdý ve bu sözlerinin arkasýn­dan þehid oldu. Beni Amir kâfirleri geride olan ashaba hücum ederek hepsini þehit ettiler. Yalnýz içlerinden topal olan Kâ'b adýnda bir zat,daða sýðýnarak kurtuldu. (Hadisin râvilerinden Hemmâm, bir ada­mýn daha onunla birlikte kurtulduðunu sanýyorum, dedi.) Hazreti' Cibril, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelip onlarýn, Rable-rine kavuþtuklarýný, Ailah onlardan razý olup kendilerini de mem­nun ettiðini bildirdi. Nitekim biz, «kavimimize bildirin: Biz Rahbimi-ze kavuþtuk. Bizden razý oldu ve bizi de memnun etti.» diye bunu Kur'~ andan bir ayet olarak okurduk. Sonra bunun okunuþu kaldýrýldý.

Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bahis mevzuu ha­fýzlarý böyle zulüm ve hýyanetle öldürerek Allah ve Resulüne karþý gelen Rý'l, zekvan, Beni Lihyân ve Benî usayye'lilere kýrk gün sabah namazýnýn, kunut duasýnda beddua etti.

Mütercim

Þafii'ler, sabah namazýnda kunut duasý okunmalýný bu hadis-i þerifle ispat etmiþlerdir. Hanefî'ler ise, kunut duasýnýn okunmasý an­cak böyle olaðanüstü hadiselerde olabilir. Bu hallerde yalnýz sabah namazýnda deðil, diðer her namazda olabilir, diyorlar.

Bir de okunuþu kaldýrýlan bu gibi ayetlerin yazýlý bulunduðu kâ­ðýtlarýn abdestsiz olarak ele alýnmasý caiz olduðu gibi, cünub kimse­nin de onlarý okumasý caizdir. Zira okumak suretiyle ibadet etme hükmünü yitirmiþlerdir, deniliyor.

 

749- Cündüb bin Süfyan (Radýyallahu Anlý) der ki: Uhud gazasýnda Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in mü­barek parmaðý yaralandý, Resûl-i Ekrem; kanayan parmaðý için þöy­le buyurdu:

«Sen ancak kanayan bir parmaksýn,    üstelik de Allah yolunda kanadýn.»

Mütercim ;

Bu hadîs-i þerifin metnini ele alan bazý inkarcýlar, onu þiirden bir beyte benzeterek Hazreti Peygamber'in þair olduðunu iddia et­miþlerdir. O'nun þair olmadýðý belirtildiði halde burada þiir söylemiþ olmasýna ne denilir? diyerek itirazca bulundular. Bu itirazcýlara Ehli Sünnet þöyle, ceyab veriyor:

— Bu rasgele bir þeydir. Nitekim Kur'an-ý kerimde bile bazý ve­zinli söz bulunmaktadýr; fakat, bunlarda þür kasdý yoktur. Þiir, özel bir maksatla düþünülerek söylenen ve yazýlan vezinli sözlere denir Onun için bunlar þiir kýsmýndan deðilierdin

îmam. Ahfeþ'in mezhebine göre, Bahri Recez, aruz vezinleri di þýnda kaldýðý için kasden bile bu Bahri Recez'den bir beyit okunsa veya. yazýlsa, ona beyt ve þiir denmez. Bahri Recez: Müstef'ilün müstef'ilün, müstef'ilün, veznidir. ;Eðer bazi nüshalarda olduðu gibi' «üemiyet, lâkýyek diye ya harflerinin fethi ve tâ harflerinin sükûnu ile okunursa, $ür vezni bozulur.

 

750- Ebû Hüreyre'den  (Radýyallahu   Anh)  rivayet edilmiþtir: «Nefsim kudret elinde olan' Allah Tealâ'ya yemin ederim kî, Al­lah yolunda cihad edip yaralanan bir kimse —ki,' Allah, yolunda ya­ralananý çok iyi bilir—, kýyamet günü rengi kan renginde ve kokusu misk kokusunda olduðu halde gelecektir.»

 

751- Enes bin Malik (Radýyallahu Anh) der ki: Amcam Nadr oðlu Enes, Bedir savaþýnda bulunamamýþtý. Bunun için Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e dedi ki:

—  Ya Resûlallah! Müþriklerle yapmýþ olduðun savaþta buluna­mazdým. Allah Tealâ, bir dahaki savaþta nasib eder de beni bulundu­rursa, neler yapacaðýmý görecektir.

Sonra Uhud savaþýnda müslümanlar   bozguna   uðrayýp   savaþ meydanýndan daðýünca amcam' þöyle söyledi:

—  Ya Rab! Arkadaþlarýmýn yaptýklarý  þu utanç verici halden sana sýðýnýrýný. Ben onlarýn içinde deðilim. Ya Rab! Þu müþriklerin yaptýklarý din aleyhindeki savaþtan da beriyim. Sonra amcam Enes, ashabdan Sa'd bin Muaz'a doðru yürüdü ve ona:

—  Ey Sa'd! Cennet istiyor caným. Babam Nadir'ýn Rabbiolan Allah Tealâ Hazretlerine yemin ederim ki, gerçekten .cennetin kokusunu duyuyorum, dedi. Savaþ bittikten sonra Sa'd bin;Muazr Haz­reti Peygambere gelerek:

—  Ya Resûlallah, ben, Nadr oðlu Enes'in yaptýðýný yapamadým, deyip itirafta bulundu.

Yine bu hadîsin ravisi Enes bin Malik anlatýr:

—  Biz, amcamýn (Enes bin Nadr'ýn) vücudunda seksenden çok kýlýç, süngü ve ok yaralarý bulduk. Böyle þehid   edildikten baþka, müþrikler bütün azalarýný kesmiþler, parça parça etmiþlerdi. Onu ; ancak parmaklarimn uçlarýndan kýz kardeþi (halam) Rubeyyi tam-

yabilmiþti.

Ben, «müminlerden Öyle erkekler vardýr ki, Allah'a vermiþ olduklarý sözde sadýk kalmýþlardýr,» mealindeki ayeti kerimenin amcam ve arkadaþlarý hakkýnda nazil olduðunu, zannederdim.

Yine ravi Enes bin Malik söze devamla:

—  Amcam Enes bin Nadr'ýn hayatýnda halam Rubeyyi, bir kadý­nýn ön diþini kýrmýþtý. Sonra dava için Hazreti Peygambere müracaat edilmiþ ve muhakeme olmuþlardý. Peygamber efendimiz de, Rubeyyi'e kýsas yapýlmasýný, ön diþinin kýrýlmasýna hüküm verdi. Fakat Rubey-yi'in kardeþi bu Enes bin Nadr, Hazreti Peygambere gelerek dedi ki:,

—  Ya Resûlallah! Seni Hak Peygamber olarak   gönderen Allah hakký için, benim hemþiremin diþi kýrýlmaz,  (Ailah'dan umarým ki, hasýmlarý onu baðýþlar). Sonra davacýlar kýsasý býraktýlar ve diyete razý oldular. Onun üzerine Hazreti Peygamber þöyle buyurdu:

«Allah'ýn kullarýndan öyle kimseler vardýr ki, Allah adýna ye­min ederler. Allah da onlarý yeminlerinde sadýk kýlar, (onlarý yalan­cý çýkarmaz.)»

 

752- Berâ bin Azib (Radýyallahu Anh)  der ki:

Bir kimse, baþý ve vücudu demir zýrhla örtülü olduðu halde Haz­reti Peygambere geldi ve:

— Ya Resûlallah, muharebe edeyim, savaþayým ve sonra nýüslü-man olayým, dedi. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Senem ona þöyle buyurdu:

«Önce müslüman ol, sonra savaþ.»

Adam o anda müslüman oldu ve savaþmaya baþladý. Hemen arkasýndan þehid oldu. Hazreti Peygamber onun için: «Az çalýþtý? fakat çok sevab kazandý.» buyurdu.

Mütercîm:

Namaz kýlmadan, oruç tutmadan kýsa bir zaman içinde cennete giren bu adam olmuþtur. Bir rivayete göre adý Ömer bin Sabit imiþ (Radýyallahu Anh).

 

753- Enes (Radýyallahu Anh) der ki:

Bedir muharebesinde düþman tarafýndan atýlan sayýsýz ok­larýn isabetiyle þehid olan Harise bin Süraka adýndaki gencin annesi Rubeyyi, peygamberin huzuruna gelerek:

— Ya Resûlallah, oðlum Harise'nin ahiretteki durumunu bana bildirir misiniz? Eðer cennette ise, kendime teselli vereyim ve sab­redeyim. Deðilse, oðlum için devamlý aðlamaya koyulayým, dedi. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona þu cevabý verdi:

«Ey Harise'ni annesi! Cennet içinde birtakým (dereceleri bir­birinden yüksek) cennetler vardýr. Senin oðluna en yüksek olan Fir-devs cenneti çýktý.»

Harise'nin annesi de sevincinden gülerek: Oh! Harise diye söyle­nerek geri döndü.

 

754- Hazreti Aiþe (Radýyallahu Anha) der kii Peygamber Salîallahu Aleyhi ve Sellem, Hendek savaþýndan dö­nünce saadethanelerine gelip silâhlarýný çýkardý. Vücudunun toz topraðýný temizlemek için yýkanmýþ bir halde iken Hazreti Peygam­berin huzuruna Cibril Aleyhisselâm gelip: Sen silâhlarýný çýkardýn mý? Ben ise,vallahi henüz silahýmý çýkarmadým, dedi. Hazreti Pey­gamber Cibril Aleyhisselâm'a sordu:

«Ne tarafa, (gidip savaþacaðýz)» Cibril:

__ (Beni Kurayza kabilesi yönünü göstererek) Bu tarafa... dedi.

Hazreti Aiþe der ki: Peygamber Sallaîlahu Aleyhi ve Sellem Haz­retleri de (Hendek savaþýnda müþriklerle birleþip müslünýanlara karþý vaziyet alan) Beni Kureyze kabilesini cezalandýrmak için se­fere çýktý.

Mütercim :

Hazreti Peygamber Medine þehrinden bütün ashab ile çýktýlar. Zafer ve baþarý kazandýlar. Benî Kureyza þiddetli bir mukavemet gös­terip çarpýþtýklarýndan onlarýn savaþçýlarýnýn tümü öldürüldü. Geri kalanlara da esir iþlemi uygulandý. Arazileri muhacirler arasýnda bö­lüþüldü.

 

755- Ebû Hüreyre'den (Radýyallahu   Anh)  rivayet edilmiþtir:

«Allah Tealâ biri diðerini öldüren ve sonra birlikte cennete giren iki kiþiye gülerek bakar. Bunlardan biri, Allah yolunda savaþýr ve (o yolda) öldürülür (þahid olarak cennete girer). Sonra onun katili. müslümân olup Allah tarafýndan baðýþlandýktan sonra þehid edilir.

(Böyle her ikisi cennetlik olur).»

 

756- Enes'den .(Radýyallahu Anh) rivayet edilmiþtir: Ta'ûn (veba) hastalýðý her müslümân için þahadettir.»

(Ta'ûn hastalýðýndan ölen her müslümân þehid olur, þehidlerin sevabmý alýr. Ta'ûn hastalýðý, veba cinsinden olup boyunda, koltuk altlarýnda, karýn kýsmýnýn yumuþak yerlerinde ve burun ucunda çý­banlar halinde çýkan öldürücü bir hastalýktýr. -Allah Tealâ hepimizi bu hastalýktan korusun.)

 

757- Enes (Radýyallahu Anh) der :

Peygamber Sallallafru Aleyhi ve Sellem Hazretleri Hendek sa­vaþýna hazýrlanýrken Medine þehri çevresinde Hendek kazmakta olan Muhacirin ve Ensar'ýn yanma gelince, onlarýn çalýþacak köle ve hizmetçileri olmadýðý için bizzat soðuk bir havada çalýþtýklarýný, açlýk içinde ve yorgun bir halde olduklarýný, gördü. Onlarý hem tesel­li ve hem de teþvik etmek üzere:

«Allahým! Yaþayýþ, ancak ahiret yaþayýþýdýr; sen Ensar ve Muha­cirleri maðfiret buyur,* diye dua ederek daha önce Revana adýndaki þairin söylemiþ olduðu beyti okudu.

 

758- Yine Enes (Radýyallahu Anh) devam ederek der ki:

Ensar ve Muhacir'ler de, Peygamber SaÝIallaiýu Aleyhi ve Selle-me cevab olarak:

— Biz yaþadýðýmýz müddet cihad etmek üzere Muhammed'e bi'at eden adamlarýz, dediler. Bunun üzerine Hazreti Peygamber onlara.-

Allahýn! Hayýr, ancak ahiret hayýndýr. Sen Ensar ve Muhacir­leri mübarek kýl!» buyurdular.

 

759- Berâ (Radýyallahu Anh derki:

Hefidefc savaþýnda hendekler açýlýrken, Peygamber   Hazretlerini gördüm, bizzat toprak taþýyordu ve þair   Revaha'nýn þu beyitlerini okuyordu:

«Allahim! Sen hidayet etmeseydin biz hidayete eremezdik. Sa­daka (zekât) da veremezdik. Namaz da kýlamazdýk. Gönlümüze hu­zur ve güven indir. Düþmanla karþýlaþtýðýmýzda bize sebat ver. On­lardýr bize saldýranlar. Fitne (bozgunculuk) çýkarmak istediklerinde biz yanaþmadýk.» (Dökülen kanlarýn vebalý yalnýz onlara aittir. Çün­kü saldýran ve kan dökülmesine sebebiyet veren onlardýr.)

 

760- Enes (Radýyallahu Anh) der ki:

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem   Tebük seferine gider­ken, yolda þöyle buyurmuþtu:

«Birtakým, kimseler Medine'de arkamýzda kaldýlar; fakat geç­tiðimiz hiç bir dað ve vadi yoktur ki, bizimle beraber orada bu­lunmuþ olmasýnlar. Onlarý ancak özürleri alakoymuþtur (kalbleri bizimle beraberdir).»

 

761- Ebû Saîd'den (Radýyallahu Anh) rivayet edilmiþtin «Allah yolunda cihad ederken bir gün oruç tutan kimsenin- vücu­dunu, Allah Tealâ Hazretleri cehennemden yetmiþ yýl uzaklaþtýrýr.»

Mütercim :

Allah yolunda bir gün oruç tutan bir asker, asla cehennem yü­zü görmeyecektir. Gerçekte savaþ halinde olan asker için oruç tut­mayýp iftar etmek daha iyi ise de, güçlü ve dayanýldý olanlar için hem cihad ve henl de oruç fazileti birden toplandýðýndan daha fa­ziletli olur.

 

762- Zeyd bin Halid'den (Radýyallahu Anh) rivayet edilmiþ­tir:

«Allah yolunda bir savaþçýyý silahlandýrýp donatan kimsenin kendisi de savaþmýþ olur. Allah yolunda cihad eden bir gazinin yeri­ne, onun ailesine iyilik eden kimse de aynen gaza (cihad) etmiþ olur (gazinin sevabýný alýr).»

 

763- Enes (Radýyallahu Anh) der ki:

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, zevcelerinden baþka hiç bir kadýnýn evine girmezdi; yalnýz annem Ümmü Süieym'i ba-zan ziyaret ederdi. Bunun sebeb ve hikmetinden Hazreti Peygam­bere sorulunca, þöyle buyurdular:

«Ümmü Süleym'e karþý þefkatim var; çünkü onun kardeþi (Haram bin Milhan) beraberimde þehid edildi.»

Mütercim;

Kirmanî'nin açýklamasýna göre, adý geçen. Ümmü Süleym, Haz­reti Peygamberin süt teyzesi idi. Hazreti Peygamberin ismeti sabit olduðundan namahrem olanlarla halvetin cevazý Peygamberliðinin özelliklerindendi. Bununla beraber Hazreti Peygamber, hiç bir ya­bancý kadýnla halvet etmezdi (bâþbasa kalmazdý).

 

764- Hazreti Cabir (Radýyallahu Anh) der ki-

-Ya Resûlallah, ben getiririm. Hazret Peygamber tekrar:  haberüýi banâ kim getirecek?»  buyurdu. Hazreti Zü-

— Ya Resûlallah, ben getiririm, dedi. Sonra Hazreti Zübeyr Be­nî Kurayza'nuý ahvalini öðrenip gerekli haberi getirdi. Onun üzerine peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

«Her peygamberin bir yardýmcýsý (Havari'si) vardýr. Benim de yardýmcým Zübeyr'dir,» buyurdu.

Mütercim;

Hendek savaþýnda Benî Kurayza kabilesi sözleþmeyi, bozarak Medine'ye saldýracaklarý söylentileri ortaya çýkmýþtý. Bu haberin gerçek olup olmadýðýný öðrenmek için önce Hazreti Zübeyr gitti, araþtýrma yaptý ve döndü. Tekrar Hendek muharebesi sýrasýnda ikinci defa olarak Benî Kurayza kabilesi içine ayrýlýk düþtüðü söy­lentileri çýktý. Bunun gerçek olup olmadýðýný öðrenmek için, Hazreti Peygamberin emriyle Huzeyfe gitti ve onlarýn ayrýlýða düþmüþ ol­duklarý haberini getirdi.

 

765- Enes'den (Radýyallahu.Anh) rivayet edilmiþtir: Peygamberimiz Sallalîahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki: «Bereket, atlarýn almlanndadýr.»

 

766-  El-Barikî'den (Radýyallahu Anh) rivayet edilmiþ­tir

«Hayýr, kýyamet gününe kadar atlarýn alýnlarýna baðîýdýrs Sevab ve kazanç (gibi iki büyük fayda var atlarda).»

Mütercim:

Ýslâm toplumunun zafer ve baþarýsýnda bu güne kadar süvari birliklerinin önemli rol oynadýklarýnda þübhe yoktur. Bu hadisi þe­rif, çeþitli savaþ vâsýtalarý, icad edilirse de atlarýn öneminin kýya­mete kadar baki kalacaðým bildirmektedir. Ayrýca kýyamete kadar cihadýn baki kalacaðý da anlaþýlmaktadýr. Hatta Hazreti Peygamber: «Ümmetimin sonu, Deccal Ýle savaþacaktýr.» buyurmuþtur.

 

767- Ebû Hüreyre'den  (Radýyallahu Anh)  rivayet edilimistir


 

768- Muaz (Radýyallahu Anh) derki

peygamberi biIir dedim. Sonra bunu þöyle açýkladýlar.HazretIerinin k««a" üzerinde olan hakký, kulla ibadet etmeleri ve hiç bir þeyi ortak kosnmnmlandýr. Kul-f Jeaia ü^rindeki hakký da, O'na hiç bir þeyi ortak koþ­ azab etmemesidir. dedim bUnu Asanlara müjdeleyeyim mi? Pey,  Sallallahu Aleyhi ve sellem: sonra buna güvenirler (de amelde  davranýrlar.)» buyurdu.



769- Enes (Radýyallahu Anh) der ki-.


Medine'de bir gece korku ve dehþet olmuþtu. Hemen Hazreti Pey­gamber Mendûb adlý atýmýzý aldý ve çýplak ata binip Medine dýþýna çýktý Döndükleri zaman .þöyle buyurdu:

«Hiç bir korku (korkulacak þey) görmedik (korkmaymýz.) * Bîr de, bizim atýmýz Mendûb çok yavaþ yürüyen bir hayvandý. Peygam­berimizin bir mucizesi olarak   deðiþmiþ   olacak ki, onun hakkýnda,

«Ben onu, pek süratli buldum,» buyurdu. Gerçekten o günden sonra hiç bir at, onunla yarýþamazdý. Bir rivayette de þöyle denil­mektedir:  «Telaþlanmayýnýz, telaþlanmayýnýz!... Bu atýnýzý pek sür'atli bulduk.

 

770- Ýbni Ömer'den (Radýyallahu Anhüma) rivayet edilmiþtir: «Uðursuzluk ancak üç þeyde bulunabilir: Atta, kadýnda ve evle.»

Mütercim:

At kýsmý fena huylu ve aðýr yürüyüþlü olursa, kadýn kýsmý kýsýr ,ve geçimsiz olursa, evin de komþusu fena ve müsafire elveriþsiz olursa, bu durumda bu üç þey uðursuz sayýlabilir. Yoksa aslýnda hiç bir þeyde uðursuzluk yoktur. Her þey Allah Tealâ Hazretlerinin kaza ve kaderi iledir. «Dünyanýn saadeti rahat biniþli at, güzel huylu zevce ve geniþ evdir.» diye_hadis-i þerif varid olmuþtur. Bununla be­raber bereket ve uðursuzluk, hayýr ve þer hepsi Allah'ýn takdiridir.

 

771- Berâ bin Azib (Radýyallahu Anh) der ki: Bir adam, Berâ bin Azib'e sordu:

—  Siz Huneyn savaþýnda Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellemi yalnýz býrakýp kaçtýnýz mý? Berâ, ona þu cevabý verdi:

—  Evet, gerçekten biz kaçtýk; fakat   Resûlüllah asla bulunduðu ðu yerden ayrýlmadý ve geri çekilmedi.   Periþanlýðýmýzýn   sebebine gelince: Düþmanýmýz olan Hevazin kabilesi çok iyi niþancý ve atýcý idi; Önce biz onlara hücum ettik, onlarý bozduk. Sonra müslümanlar ganimet malýna raðbet ettiler ve ganimet mallarý ile meþgul iken, düþman fýrsat, bularak'bizim üzerimize ok yaðdýrdý. Bu defa biz bo­zulduk. Ancak Hazretî Peygamber asla kaçmayýp yerinde Sebat etti.

Hatta ben, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Seilem'in, Eyle iýüküm-darý tarafýndan hediye edilen katýrýn üzerinde durduðunu ve amca­zadesi Ebû Süfyan bin Karis'in de katýrýn yularýný tuttuðunu gözüm­le gördüm. Hazreti Peygamber, yüksek sesle þöyle buyuruyordu: «Yalan yok, ben Peygamberim! Ben, Abdulmuttalib oðluyum!» (Ben, Allah Tealâ'nýn hak peygamberiyim. Bunda yalan yok. Peygamber düþmandan da kaçmaz. Çünkü Allah'ýn bana va'd etmiþ olduðu zafer bir gerçektir. Allah bu va'dini yerine getirecektir. Þek ve þübhesiz olarak buna inancým vardýr. Benim için. firar düþünüle­mez. Ben, cesaret ve kahramanlýðý ile dünyada ün salmýþ olan Ab-dülmuttalib soyundamm. Benim için firar etmek olamaz. Hazreti Peygamberin buradaki hadîs-i þerifleri görünüþte þiirden bir beyt gibi ise de, bir kasýd ve tasarlama olmadýðýndan þiir sayýlmaz.)

 

772- Enes Radýyallahu Anh) der ki:


Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Adbâ isminde bir he­cin devesi vardý. Hiç bir hayvan onu geçemezdi. Sonra bir hecin devesi üzerinde bir A'rabî (Bedevi gelip Hazreti Peygamberin Adbâ'sýný geçti. Bu ise ashabý kirama aðýr geldi. Hazreti Peygamber, as­habý kiramýn bu durumu karþýsýnda þöyle buyurdu:

«Dünya varlýklarýndan yükselen her þeyi alçaltmak Allah Tea-lâ'nýn bir kanunudur.» Hiçbir varlýðýn her zaman Önde olmasý müm­kün deðildir. Bir gün mutlaka alçalacaktir.

 

773- Hazret! Âiþe Radýyallahu Anhaî der ki .

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri bir gece yolda uykusuz kalmýþtý. Sonra Medine'ye dönünce:

«Keski ashabýmdan salfh bir kimse, bu gece kapýmda nöbet tutsa» buyurdu. O sýrada- bir silâh þakýrtýsý iþittik. Bunun üzerine Hazreti Peygamber:

«Kim o?» diye sordu. O gelen adam cevab verdi:

— Ben, Sa'd bin Ebi Vakkas'ým sizi beklemek  için geldim. Haz­reti Peygamber ona hayýr dua etti ve sonra uyudu.

Mütercim:

Bir amirin kapýsýnda onu korumak için nöbet beklemenin meþru olduðu bu-hadîs-i þerifle sabittir. Çünkü Hazreti Peygamberi düþman saldýrýsýndan korumak için ashabý kiram nöbet beklerlerdi. Fakat: «Allah, seni insanlarýn saldýrýsýndan koruyacaktýr.» mealindeki ayeti kerime nazil olduktan sonra nöbetçiye gerek kalmadýðýndan sonra­dan bu adet terk edilmiþti. Bu halde bu ayeti kerimenin Mekke fethi ile Huneyn gazasýndan sonra inmiþ olmasý gerekir; çünkü Hazreti Abbas (Radýyallahu Anh) da bir gece nöbet tutmuþtur. Hazreti Ab-bas ise Mekke'nin fethinden sonra Hazreti Peygamberle beraber bulunabildi.

Hazreti Peygamberin meþhur olan nöbetçileri on bir- kiþi idi: Sa'd bin Ebî Vakkas, Sa'd bin Muaz, Muhammed bin Mesleme, Zü-beyr bin Avvam, Amr, Eba Eyyûb El-Ensarî, Zekvân, Mihcen (veya Seleme bin Edre', Abbad bin Biþr, Abbas, Ebû Reyhâne (Radýyaila­hu Anhüm).

 

774- Ebû Hüreyre'den (Radýyallahu Anh) rivayet edilmiþtiri «Altýna, gümüþe, kadifeye ve ipeðe kulluk edenler yüzükoyun sürünsünler! Kendilerine verilirse memnun olurlar, verilmezse sýrý­týrlar. Bedbaht olsunlar ve boyunlarý altlarýnda kalsýn! Vücutlarýna batan diken de çýkmasýn. Baþý daðýnýk Ve ayaklarý toz toprak içinde olduðu halde Allah yolunda (cihad meydanlarýnda) atýnýn dizginine sarýlan kula da müjdeler olsun! Nöbete getirilirse nöbet tuta^ Geri hizmete verilirse geri hizmette bulunur. Üstelik (komutanlarýnýn yanma) giriþ izni istese kendisine izin verilmez ve (arkadaþlarýn­dan birinin suçunun ' baðýþlanmasý için) aracý olsa aracýlýðý kabul edilmez.»



775- Enes (Radýyallahu Anh) der ki:



Hayber gazasýnda Hazreti Peygambere hizmet etmek için yanla­rýnda bulunmuþtum. Hayber'den dönüþümüzde, Peygamber Salla-lahu Aleyhi ve Sellem, Medine'ye yaklaþtýðýmýzda Uhud daðýný gö­rünce þöyle buyurdular:

«Bu bir daðdýr ki, bizi sever ve biz de onu severiz. Allahýnl Ýbra­him (Aleyhisselâm) Mekkeyi harem kddýðý gibi, ben de Medine'nin iki karataþlýðýmn arasýný harem kýlýyorum. AH ahi m! Bizim ölçeðimizi ve batmanýmýzý bereketli kýl.»

Mütercim:

Dað bizi çok sever, Duyurulmuþtu. Nitekim Hazreti Peygamber bir minber yaptýrdýðý zaman, daha önce üzerinde hutbe okumuþ ol­duklarý hurma aðacýnýn gövdesi bu ayrýlýk dolayýsýyla kederinden inilti çýkarmýþtý. Yahud Uhud daðý civarýnda oturan .Medine halký murad edilerek dað anýlmýþtýr. «Kasabaya sor» mealindeki ayeti ke­rimeden,, kasaba halkýna sor, kasdedilmiþ-olduðu gibi. Fakat birin­ci görüþ. tercihe daha uygun bulunmuþtur. Zira Hazreti Davud (AlevhiRRAU™* için: «Biz, Davud ile beraber teþbih etmek üzere - onun emrine baðlý kýldýk» mealindeki ayeti ke-u gibi, Uhud ve diðer daðlar da Allah tarafýn-Hazreti peygamberin enirine baðlý kýlýnmýþlardý, sekizyýiz elli altýncý hadîs-i þerifte bu husus açýklanacak-

 — Hazreti Enes (Radýyallahu Anh) der Mý Biz, çok sýcuk bir günde Hazreti   Peygamberle   beraber sefere çýkmýþtýk. Herkes serinlenmek için hýrka ve elbiseelrini gölgelik yap­mýþtý. O gün içimizde oruçlu olanlar sýcaðýn tesirinden hiç bir iþ yapamadýlar. Hemen yatýp gölgelikte dinlendiler. Fakat oruç tut­mayanlar, çok iþ' gördüler. Bütün insanlara su taþýdýlar, onlara göl­gelikler yaptýlar, hayvanlara su verdiler, oruçlu planlara hizmet ettiler, Bunun üzerine Peygamber Sallallahu Aleyhi ye Sellem Haz­retleri:

«Bugün oruçlu olmayanlar, sevaba kondular.» buyurdu. (Oruç tutmayanlar çeþitli iþler gördükleri için sevabýn çoðunu aldýlar, oruç­lular ise yalnýz oruç sevabý ile kaldýlar.)

 

777- Sehl bin Sa'd Es-Sa'idi'den (Radiyallahu Anh) rivayet edilmiþtir:

«Düþman karþýsýnda Allah yolunda cihad için bir gün nöbet beklemenin sevabý, dünyadan ve dünya üzerindeki varlýklardan daha hayýrlýdýr. Cennette de, sizden birinizin kamçýsý kadar bir yer, yine dünyadan ve dünya üzerindeki varlýklardan daha hayýrlýdýr. Yine Allah yolunda kulun bir akþam yürüyüþü yahud sabah yürüyüþü dünyadan ve dünya üzerinde olan varlýklardan daha hayýrlýdýr.»

 

778- Mus'ab bin Sa'd'dan Radiyallahu Anh) rivayet edilmiþ­tir

«Zafer ve nzýk, kapýlarýnýn size açýlmasý, ancak güçsüzleriniz yüzündendir.»

Sa'd bin Ebî Vakkas (RadýyaÝlahu Anh), kuvvetine ve zengin­liðine bakarak bu bakýmlardan kendisinden, geri olanlardan üstün olduðumu sanmýþtý.

 

779- Ebû Saîd'den (Radýyallahu Anh) rivayet edilmiþtir:

«Bir zaman gelecek ki, müslümanlardan bir' ordu lavaþa çýka­cak ve onlara, içinizde Peygamber SallallaUu Aleyhi ve Sellem'e sa-habîlik Carkaþlýk) eden var mý? diye sorulacaktýr. Evet I cevabý vori-lecek ve bu ordu muzaffer olacaktýr.

Sonra bir devir gelecek ki, içinizde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selîem'in ashabýna yetiþen (Tabii) var mý? diye sorulacaktýr. Evet, cevabý verilecek ve onlar da muzaffer olacaklardýr. Sonra bir zaman gelecek ki, içinizde sahabîye yetiþene arkadaþlýk eden (Teba-i Tabiîn) var mý? diye sorulacaktýr. Evet, denilecek ve onlar da mu­zaffer olacaklardýr.»

(Sahabî, Tabiin ve Teba-i Tabiîn zamanýnda pek çok fetihler olacaðý bir mucize olarak daha önceden haber verilmiþtir.)

 

780- Ebû Üseyd (Radýyallahu Anh) der ki:

Biz, Bedir savaþýnda düþmana karþý savaþmak için saf saf dur­duðumuz zaman, düþman da saflar halinde ilerlemeðe baþlamýþtý. O vakit Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize þu- emri verdi:

«Düþman sizin ok ve niþan menzilinize girdiði zaman, atýþý baþ­latmalýsýnýz.»

 

781- Hazreti Ali (Radýyallahu Anh) der ki:

Ben hiç bir zaman Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selîem'in: Anam-babam sana feda olsun, dediðim iþitmedim; yalnýz Uhud sa­vaþýnda Sa'd bin Ebî Vakkas'a:

«Ey Sa'd! Anam-babam sana feda olsun, at (oklarýný düþmana)» buyurmuþtur.

Mütercim:

Zübeyr hakkýnda da Hendek vak'asmda böyle buyurmuþsa da, bunu Hazreti Ali iþitmemiþ olabilir. Yalnýz Sa'd Hazretlerine buyur­duklarý bu sözleri kendi kulaðý ile iþitmiþtir.

 

782- Ýbni Abbas (Radýyallahu Anh) der ki:

Bedir Savaþýnda Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selîem bir çar­dak altýnda bulunurken Allah'a yalvanyordu:

«Allah'ým!' Zafer için olan ahdini ve va'dini senden diliyorum. Allah'ým! Eðer müminleri helak edecek olursan, artýk bundan sonra sana ibadet edilmez.» Hazreti Ebû Bekir (Radýyallahu Anh), Pey­gamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in elinden tutarak:

— Ya Resûlallah, Allah Tealâ Hazretlerine Ýsrar ve devamla düa ettiniz, Allah Tealâ muhakkak ki size olan vaadini yerine getjrecek-tir, dedi. Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, zýrh elbise­si içinde olduðu halde:

«Yakýnda düþman ordusu periþan olacaktýr ve arkalarýný dönüp kaçacaklardýr. Asýl onlarýn, azabý kýyamettedir. Kýyamet azabý ise (onlar için) daha dehþetli ve daha acýdýr. (Kamer sûresi: ayet 46) mealindeki ayeti kerimeyi okuyarak çardaðýndan dýþarýya çýktý. Düþman da periþan oldu. Kimi öldürüldü, kimi esir edildi, kimi de kýlýç artýðý olarak perakende ve periþan bir halde Mekke'ye doðru kaçtýlar.

 

783- Ümmü Haram (Radýyallahu Anha) derki: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurmuþtur: «Ümmetimden deniz sayasý yapacak olan ilk ordu, cennetlik ol­maya hak kazanacaktýr.» Ümmü Haram der ki:

—  Ya Resûlallah, ben de onlarýn içinde    miyim? diye sordum. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri:

«Evet, sen onlardansýn,» buyurdu. Sonra Hazreti Peygamber: «Kayser'in þehrine  (Kostantiniye  = istanbul)  ümmetimden Uk

savaþa çýkacak olan ordu Allah tarafýndan baðýþlanmýþtýr» buyurdu.

Ümmü Haram der ki:

—  Ya resûlallah, ben onlarýn içinde miyim? diye sordum. Hazre­ti Peygamber: «Hayýr,» buyurdu.

Mütercim :                                                                           .

Yani, ikinci kýsým ordu içinde deðilsiniz. Onlar arasýnda buluna­mayacaksýnýz. Ümmü Haram, gerçekten Kýbrýs'ýn fethinde hicret yýlý­nýn yirmi sekizinde, kocasý Ubade bin Samit ile bulundu. Kýbrýs'ýn fethinden dönerken deveden düþtü ve boynu kýrýlarak þehid oldu.

 

784- Ýbni Ömer'den (Radýyallahu Anh)    rivayet edilmiþ

«Siz, Yahudilerle savaþacaksýnýz; öyle ki, Yahudi'lerden biri taþ arkasýnda gizlenecek olsa o taþ bile,

— Ey Allah'ýn kulu! Su arkamdaki Yahudi'dir; onü öldür, diye­cektir.»

Mütercim:

Bu olayýn, Hazreti Ýsa Aleyhisselâm'ýn iniþinden sonra olacaðý rivayet edilmektedir.

 

785- Ebû Hüreyre'den (Radýyallahu Anh) rivayet edilmiþtir: «Siz Yahudi'lerle savaþmadýkça kýyamet konmayacaktýr. Arka­sýnda Yahudînin gizlendiði her taþ, ey müslüman! arkamda Yahudi var; onu öldür, diyecektir.»

 

786- Ebû Hüreyre'den  (Radýyallahu Anh) rivayet   edilmiþtiTi «Siz; küçük gözlü, kýrmýzý benizli, yassý   burunlu olan, yüzleri sahtiyanla kaplý kalkaný andýran bir Türk boyu ile savaþmadýkça ký­yamet kopmayacaktýr. Ve yine siz, kýldan ayakkabý giyen bir kavim­le savaþmadýkça kýyamet kopmayacaktýr.»

Mütercim:

Daðýstan halkýndan daðlarda yaþayanlar vardýr ki, ayakkabý yerine yünden yapýlmýþ gayet kalýn çorab giyerler. Bunlarý karda, yaðmurda ve çamurda giyerler ve içlerine su sýzmaz. Hadis-i þerifte belirtilen kaviminde ayak giysileri yünden olauilir. Allah'a hamd olsun ki, bu gibilerle savaþýlmýþ ve hepsi müslüman olma þerefin* kazanmýþtýr.

 

787- Abdullah bin Ebî Evfa (Radýyallahu Anh) der W: , Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri, Hendek sas-vaþý gününde müþriklere þöyle beddua yapýyordu:

-Ali ahi m! Ey Kûr'an-ý Kerimi indiren ve hesabý süratli olan Allah'ým! Müþriklerin müttefik ordularým hezimete uðrat. AUahým! onlarý hezimete uðrat ve onlara sarsýntý ver.»

 

788- Hazreti Aiþe (Radiyallahu Anha) der ki: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerine birkaç Ya­hudi geldi ve «Esselâmü Aleyküm» yerine senin üzerine ölüm olsun manasýna gelen  «Essâmu Aleykûm». dediler. Ben de o Yahudi'lere lanet okudum Hazreti Peygamber bana:

«Neden o Yahudilere lanet edip kötü söz söyledin?    buyurdu. Ben de dedim ki:

— Ya Resûlallah! O mel'unlann dediðini iþitemediniz mi? Onlar, size ölüm olsun, diyorlar. Buyurdular ki:

«Benim de onlara, sizin üzerinize olsun, dediðimi iþitmedin mi?-

 

789- Ebû Hüreyre CRadryallahu Anh) der ki[17]




[17] Ömer Ziyaeddin Daðistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayýnevi:489-514


radyobeyan