Zadul Mead
Pages: 1
Bitin tedavisi By: hafiza aise Date: 13 Haziran 2011, 12:04:28
34— Bitin Tedavisi:

 

Hz. Peygamber'in (s.a.) baþtaki biti tedavisi ve gidermesindeki tutumu þöyledir:

Buharî ve Müslim'in Sahih 'lerinde Kâ'b b. Ucre'den þu olay rivayet edi­lir: Baþýmda bir aðrý vardý. Rasûlullah'm (s.a.) yanýna getirildim. Bitler yü­zümde sýçrayýp duruyordu. Rasûlullah (s.a.) þöyle buyurdu: "Meþakkatin sende bu dereceye vardýðýný zannetmezdim." Bir rivayete göre Hz. Peygamber, ba­þýný týraþ etmesini ve altý fakiri doyurmasýný ya da bir koyun kesmesini veya­hut üç gün oruç tutmasýný emretti.[636]

Bit, baþta ve vücutta iki þeyden ortaya çýkar: Bedenin dýþýndan ve için­den. Dýþýndan olan, vücutta biriken kir ve pisliktir. Ýkincisi ise, kokuþmuþ vücut pisliðidir ki vücut onu deri ile et arasýna atar, deriden çýktýktan sonra terle kokuþur, bit de iþte bundan olur. Bu çoðu kez, mikroptan, hastalýklar­dan ve kirler sebebiyle olur. Çocuklarýn baþlarýnda, çoðu kez terli oluþlarý ve bitin doðmasýný saðlayan sebeplerin taþýyýcýlýðýný yapmalan dolayýsýyla daha çok olur. Bu yüzden Hz. Peygamber (s.a.), Cafer'in oðullarým týraþ etmiþtir.

Bitin en önemli ilacý, deri gözeneklerinin açýlmasý için baþýn týraþ edil­mesidir. Bunun sonucunda pis salgýlar dýþarý atýlýr ve karýþým maddesi zayýf­lar. Týraþ olduktan sonra baþa biti öldüren ve üremesini engelleyen ilaç bað­lanmasý gerekir.

Baþýn týraþ edilmesi üç çeþittir: 1) Ýbadet ve Allah'a yaklaþtýrýcý olan, 2) Bid'at ve þirk olan, 3) Ýhtiyaçtan ve ilaç olarak yapýlan. Birincisi, hac veya umrede yapýlan týraþtýr. Ýkincisi; baþýn Allah'tan baþkasý için týraþ edilmesi­dir. Nitekim bazý müridler, þeyhleri için týraþ olurlar. "Baþýmý filan için týraþ ettim", "Sen baþýný filan için týraþ ettin" derler ki, bu "filana secde ettim" demek gibidir. Çünkü baþýn týraþ edilmesi itaat, ibadet ve baðlýlýk sembolü­dür. Bu yüzden de hac ibadetinin bir unsuru olmuþtur; hatta Ýmam Þafiî'ye göre, haccýn onsuz tamam olmayacaðý bir rüknüdür. Çünkü, baþýn týraþ edil­mesi, azametine boyun eðmek ve izzetine saygý göstermek için alýnlarýn Rab huzuruna konmasýdýr. Bu da ibadet þekillerinin en ileri derecesidir. Bunun için Araplar, esiri aþaðýlamak veya salývermek istediklerinde, baþýný týraþ edip salýverirlerdi. Sapýk þeyhler ve þeyhlikleri þirk ve bid'ate dayalý olup Rablýða özenenler ortaya çýkýnca, müridlerinden kendilerine ibadet etmelerini istedi­ler, baþlarýný da kendileri için týraþ etmelerini telkin ettiler, kendilerine secde edilmesini de telkin ettiler, ama buna baþka bir isim vererek, "Bu, baþýn þeyh huzuruna konmasýdýr." dediler. Allah'a yemin olsun ki, Allah için secde, baþýn O'nun huzuruna konmasýdýr. Yine bu þeyhler, müridlerinin onlar adýna adak yapmalarýný, onlara tevbe etmelerini ve onlarýn adýyla yemin etmelerini tel­kin ettiler. Bu ise, Allah'tan baþka Rablar ve tanrýlar edinmeleri demektir. Yüce Allah þöyle buyurur: "Allah'ýn, kendisine kitabý, hükmü ve peygam­berliði verdiði insanoðluna, 'Allah'ý býrakýp bana kulluk edin1 demek yaraþ­maz. Fakat 'Kitab'ý öðrettiðinize, okuduðunuza göre Rabbe kul olun' demek yaraþýr. Size melekleri, peygamberleri Rab olarak benimsemenizi emretmesi de yaraþmaz. Siz müslüman olduktan sonra size inkâr etmeyi mi emre­decek? "[637]

Ýbadetlerin en üstünü, namaz ibadetidir. Þeyhler ile bilginler ve ceberut taslaklarý namazýn unsurlarýný aralarýnda bölüþmüþlerdir. Þeyhler namazýn en üstün unsurunu, secdeyi almýþlardýr. Bilginlere benzemek isteyenler ise rükû'u almýþlardýr. Birbirleriyle karþýlaþýnca, namaz kýlanýn Rabbma rükû için eðil­mesi gibi eðilirler. Ceberutlar ise kýyamý almýþlardýr; hürler ve köleler, onlar otururken huzurlarýnda ayakta dururlar. Hz. Peygamber (s.a.) bu üç duru­mun her birini tek tek yasaklamýþtýr. Bu þekilde hareket etmek bu yasaða açýk­tan muhalefet demektir. Hz. Peygamber, Allah'tan baþkasýna secde edilme­sini yasaklamýþ, þöyle buyurmuþtur: "Hiç kimsenin bir baþkasýna secde et­mesi yaraþmaz." Muaz b. Cebel'in secde etmesi teklifini reddederek: "Sakýn duymayayým!" demiþtir.[638] Bunun haram oluþu, zarurât-ý diniyyedendir. Bu­na Allah'tan baþkasý için izin verenin bu tutumu, Allah'a ve Peygamberine karþý çýkmak demektir.               

Secde ibadet çeþitlerinin en ileri derecesinde olanýdýr. Bu müþrik, bu tü­re beþer için izin verince, Allah'tan baþkasýna kulluk etmeye izin vermiþ olur. Hz. Peygamber'den (s.a.) þu olay sabittir: Rasûlullah'a: "însan baþka biriy­le karþýlaþýnca ona eðilebilir mi?" diye sorulunca, "Hayýr" cevabýný vermiþ, "Kucaklayabilir ve öpebilir mi?" denilince, yine "Hayýr." demiþ, "Musâfa-ha yapabilir mi?" denilince: "Evet" cevabýný vermiþtir[639]

Ayrýca saygý sýrasýnda eðilmek secdedir. Nitekim yüce Allah: "Secde ede­rek kapýsýndan girin."[640] buyurur ki, buradaki "secde ederek", "eðilerek" anlamýndadýr. Yoksa, alýnlarýn giriþi mümkün deðildir. Hz. Peygamber'in (s.a.), acemlerin birbirine yaptýðý gibi, kendisi otururken ayakta durmayý ya­sakladýðý sabittir, hatta namazda bu þekilde durmayý bile yasaklamýþ, ayakta durmalarý Allah için olmasýna raðmen kendisi otururken baþý ucunda ayakta durmamalarý için özürleri bulunmayýp saðlam olduklarý halde etrafýndakile-rin de oturarak namaz kýlmalarým emretmiþtir. Bu böyle olunca, ayakta dur­manýn ve ibadetin Allah'tan baþkasý için olmasýný bir düþünün!

Kýsacasý, câhil ve sapýk nefisler, yüce Allah'a ibadeti ortadan kaldýrmýþ, yaratýklardan yüce bildiðini O'na ortak etmiþ, böylelikle Allah'tan baþkasý­na secde etmiþ, ona rükû yapmýþ, týpký namazda durur gibi huzurunda dur­muþ, baþkasýyla yemin etmiþ, baþkasýna adak yapmýþ, baþkasý için týraþ ol­muþ, baþkasý için kurban kesmiþ, baþkasýnýn evini dolaþmýþ, sevgi, korku, ümit ve itaatle onu ululamýþtýr. Týpký yaratýcý'yi ulular gibi, hatta ondan daha ileri derecede, taptýðý yaratýk ile âlemlerin Rabb'mý eþit tutmuþtur. Ýþte böyleleri, 'peygamberlerin davetine karþý çýkanlar, Allah'a ortak koþanlar, —cehennem ateþinde tannlanyla çekiþirken— "Sizi âlemlerin Rabb'ýna denk tuttuðumuzda apaçýk bir sapýklýk içindeymiþiz."[641] diyenlerdir. Yüce Allah onlar hakkýn­da þöyle buyurur: "Ýnsanlar arasýnda Allah'ý býrakýp, O'na koþtuklarý eþleri tanrý olarak benimseyenler ve onlarý Allah'ý severcesine sevenler vardýr. Mü'-minlerin sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir. "[642] Bütün bunlar þirk unsurla­rýdýr. Allah, kendisine ortak koþulmasýný affetmez. Bu açýklama baþýn týraþ edilmesi konusu içinde yapýlan önemli bir açýklamadýr. Baþarýya ulaþtýran Al­lah'týr. [643]


[636] Buharý, 4/10, 13; Müslim, 1201.

[637] Âl-i Ýmrân, 3/79-80.                                                         

[638] Ahmed b. Hanbel, (5/227, 228) bu hadisi Muaz b. CebePden rivayet etmiþtir: Muaz, Ye-men'den dönünce, Rasûlullah'a (s.a.) þöyle demiþtir: "Ey Allah'ýn elçisi! Yemen'de bir­birlerine secde eden adamlar gördüm. Biz de sana secde edelim mi?" Hz. Peygamber þöyle buyurdu: "Þayet Ýnsanýn insanoðluna secde etmesini emretseydim, kadýnýn kocasý­na secde etmesini emrederdim." Râvileri güvenilirse de, hadis munkati'dýr.Ahmed (4/38iy ve Ibn Mâce (1853) de bu hadisi, Abdullah b. Ebî Evfâ yoluyla rivayet ederler: Muaz, Yemen'e (veya Suriye'ye) geldi. Hýristiyanlarýn papaz ve rahiplere secde ettiklerini gör-dü. Kendi kendine RasûluÝlah'ýn (s.a.) secde edilmeye daha lâyýk olduðuma düþündü. Dö­nünce, Rasûlullah'a þöyle dedi: "Ey Allah'ýn elçisi! Hýristiyanlarýn papafc ve rahiplere secde ettiðini gördüm. Kendi kendime, senin secde edilmeye daha lâyýk olduðunu düþün­düm." Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Þayet birinin diðerine secde etmesini emretseydim, kadýnýn kocasýna secde etmesini emrederdim." buyurdu, tbn Hibbân (1390) bu ha­disi sahih görmüþtür. Kays b. Sa'd'tn hadîsi de, onu desteklemektedir: Kays þunu anla­týr: Hîre'ye geldim. Onlarýn, merzübân denilen yöneticilerine secde ettiklerini gördüm. Kendi kendime, Rasülullah secde edilmeye daha lâyýk dedim. Hz. Peygamber'e geldim ve þöyle dedim: "Ben Hire'ye gittim, onlarýn merzübanlarýna secde ettiklerini gördüm. Ya Rasülulah! Sen secde etmemize daha lâyýksýn." Rasûlullah þunu sordu: "Þayet kab­rime uðrasaydýn ona secde eder miydin?" Ben de "Hayýr." dedim. Bunun üzerine þöyle buyurdu: "Yapma! Þayet birinin diðerine secde etmesini emretseydim, kadýnlarýn koca­larýna secde etmelerini emrederdim. Çünkü Allah, kadýnlara kocalarýna karþý borçlar yük­lemiþtir." Ayný konuda Tirmizî'de (1159) hasen senedle, Ýbn Hibbân'ýn (1291) sahih gör­düðü bir hadis yanýnda, Hz. Âiþe'den rivayet edilip, Ahmed (6/76) ve Ýbn Mâce'de (1852) yer alan baþka bir hadis daha vardýr.

[639] Tirmizî, 2729; Ýbn Mâce, 3702; Ahmed, 3/198. Enes b. Mâlik'ten. Senedinde Hanzala b. Abdillah es-Sedüsî vardýr, zayýftýr. Ancak Muntekâ (1/23, 87)deki Þu'ayb b. el-Habbâb—Kesîr b. Abdillah ve Mühelleb b. Ebî Sufre'nin rivayet ettiði hadis buna para­leldir; ayrýca tbn Þahin (Rubaiyât, 2/72)'de de vardýr. Tirmizî'nin belirttiði gibi hadis, hasendir.

[640] Bakara, 2/58.                                                                   '

[641] Þuarâ, 26/98.

[642] Bakara, 2/165.

[643] Ýbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, Ýklim Yayýnlarý: 4/375-378.


radyobeyan