Sema By: sidretül münteha Date: 12 Haziran 2011, 18:35:06
5- TAHAMMULU'L-HADÎS VE ÇEÞÎTLERÎ
1. Semâ'.
Hadîs talipleri ilk çaðlardaki râvîlerin yaptýðý gibi - hadîsleri doðrudan doðruya þeyhin aðzýndan duyarak elde etme usûlünü zamanla býrakarak kirâet, icâzet,-münâvele. mükâtebe, i'Iâm, vasýyyet ve vicâdet yollarýyla hadîs almaya baþladýlar. Semâ1 ile birlikte bu yedi usûl, muhaddÝslerin tahammulu'l-hadîs için kullandýklarý sekiz rivayet Þeklini meydana getirir.[307]
Semâ'ýn tahammulu'l-hadîs çeþitlerinin en yükseði ve en kuvvetlisi olduðunu bir defa daha söylemenin fazla olacaðý kanaatindeyim. Yalnýz burada sema'a, muhaddÝslerin tarif ve ýstýlahlarým da dikkate alarak husûsî bir surette bakmamýz gerekmektedir. Buna göre semâ, talibin, þeyhin sözünü iþitmesi demektir. Þeyh ister ona okuduðu bir kitaptan veya ezberinden rivayet etsin, isterse imlâ ettirsin veya ettirmesin durum aynýdýr. [308]
Râvînin söylediði: gibi tâbirlerin arapçada tahdîs (rivayet) mânâsýna geldiði bilinmekte-dýr. Bu tâbirler lügat âlimlerine göre falanýn, (falaný iþittim) dediðini duydum" mânâsýnda kullanýlmaktadýr. Hemen hemen muhaddÝslerin çoðu, ýstýlah bakýmýndan Arap dili mütehassýslarýna tabî oldular; öyle ki, yukarýda zikredilen tâbirler arasýnda bir fark görmeyerek hepsini ayný mânâda kullanmaya baþladýlar. Ýlk devir hadîseilerinin biý çoðundan rivayet edildiðine göre Fonlar, "rivayet ettikleri hadîsleri ekseriya sözüyle nakletmiþlei ve hemen hemen tâbirini kullanmamýþlardýr. [309]Ahmed Hanbel'e bir adam gelerek demiþti ki: Ey Ebû Abdillâh, Abdurrezj zâk[310] demezdi de derdi. Ahmed b. Hanbel þu karþýlýðý vermiþti; aynýdýr. [311] Mütekaddimîn âlimlerinin lügat bakýmýndan tahdîs mânâsýna gelen diðer lâfýzlara tercih etmelerinin sebebi, onun çok yaygýn olmasý ve çok kullanýlmasýdýr. [312] Bâzan 'mn istimali diðer tâbirlerden daha geniþ ve[313] þümullü olmuþtur. Nu'aym b. Hammâd[314]diyor ki: îbnu Müb'ý-rek6îin dediðim hiç duymadým; herhalde'yi daha þümullü sayýyordu. [315]
Bütün bu tâbirlerin tahdîs ve semâ'ý ifâde etmekte müsâvî olduðuna göre, Kâdî Iyâz[316]'m lügat âlimlerinin kanâatýna iþtirak etmesinde bir mahzur yoktur. Kâdî 'Iyaz semâ1 þeyhin lâfzýndan veya bir kitaptan olduðu zaman- hadîsi duyan kimsenin falan bize zikretti), bize dedi) lâfýzlarýndan birini söylemesinde bir beis görmemektedir.[317]
Ne var ki hadis münekkidleri her türlü karýþýklýðý ve mübhemliði ortadan kaldýrmayý isterler. Bu sebeple derler ki: Semâ'ýn keyfiyetini tâyin etmek lâzýmdýr, þeyhin aðzýndan duyulan rivayet için denir. Þayet râvî haberi þeyhe bizzat okumuþsa bunu ifâde etmek üzere der. Eðer bir baþkasý þeyhe okumuþ da o dinlemiþse, bunu göstermek üzere de der. [318]
Âlimlerin ekserisi lâfzýný diðer tâbirlerin hepsinden üstün tutmaktadýr; zira hiçbir râvî icazet ve kitabet yoluyla aldýðý bir hadîs, iþitmediði bir haber, yaptýðý bîr tedlîs hakkýnda bu tâbiri hemen hemen kullanmamýþtýr, iþte bu sebeple lâfzý, talebu'l-hadîsin diðer tâbirlerinden üstün tutulmuþtur. [319] Derece itibariyle 'den sonra daha sonra da lâfýzlarý gelir. [320] TabÝ'î ki müfred ve cemî durumlarýný tefrik etmek icâb eder. Bu hususta imâm Mâlik[321]'in arkadaþlarýndan Abdullah b. Vehb. [322]der ki: "Bu lâfýzlar dört tanedir: sözüyle bir âlîmden yalnýz baþýma duyduðum rivayeti, lafzýyla ondan, bir cemâatle beraber duyduðum, rivayeti, sözüyle muhaddise bizzat okuduðum rivayeti, tabiriyle de ben dinlerken muhaddise okunan rivayeti kastederim. [323]
Tahdîs ve ihbar lâfýzlarýndan sonra tâbirleri gelir. Ama bunlar nâdir kullanýlan tâbirlerdir. [324]Aslýnda bütün tâbirleri birbirinden ayýran niyettir. [325] Bu yüzden muhaddisler râvîlere karþý pek çetin davranmýþlar, veya demedikçe onlarýn hadîslerini kabul etmemiþlerdir. [326]
Hafýz Ibnu Kesîr (v. 774-)'e göre bu tâbirlerin en üstünü sözüdür; zîrâ veya diyen râvînin, rivayet edeceði haberi dinlerken büyük bir topluluðun arasýnda bulunmasý ve þeyhin maksadýný iyice [327]anlamamasý ihtimali mevcuttur. Binâenaleyh þeyhin maksadým tam olarak belirten siða müfred sîðasýdýr lâfzý, duyulmayan bir rivayeti tedlîs ederken kullanýldýðý için, muhaddisin demesi, lâfzýný kullanarak demesinden daha üstündür. [328] MüteahhÝrîn þâirlerinden biri þu beytiyle bunu dikkate almýþtýr:
Senin güzel bir sözün ve parlak bir ifâden bana ulaþtý. Fakîhin demesi arasýnda bir fark vardýr. [329]
Scrnâ'ý ifâde ederken râvînin demesi caizdir; her ne kadar bu tâbirler müzâkere yoluyla elde edilen semâ'a daha çok benziyorsa da, râvî ile þeyh arasýnda bir inkitâ( bulunmadýðýný göstermesi bakýmýndan gibidir. [330]
Bütün bu tâbirlerin en zayýfý, denmeden söylenen ve lâfýzlarýdýr; zîrâ bunda tedlîs þaibesi vardýr. Bu duruma Hammâcl þu sözleriyle iþaret ediyor: "Eyyub[331]'dan duymadýðým bir hadîsi rivayet ederken diyerek onu Eyyûb'dan duyduðumu zannettirmekten nefret ederim.[332] Þube b. eI-Haccâca'[333] þu sözü daha sert ve aðýrdýr. Þube der ki: "Kendinden bizzat hadîs duymadýðým biri hakkýnda demektense zina etmeyi tercih ederim. [334]
Þunu tekrar edelim ki, lisân âlimlerine göre bütün bu lâfýzlar tahdîs karþýlýðýdýr; aslýnda bunlar demek gibidir. Bunun hadîs münekkidleri arasýndaki ihtilâfa yol açan tarafý, örf ve âdet bakýmýndan farklý istimal edilmesidir. [335]
[307] Tedrîbu'r-râvî, s, 129.
[308] Tedrîbu'r-râvî. s. I2g'dak: semâ* tarifi ile karþýlattýrýnýz.
[309] cl-Câmi* li ahlâký'r-râvî, c. VI, v. 112 a; ayný sayfada Hatîbu'I-Baðdâdî, ile arasýnda bir fark gözetmeyen ve yi isti'mâl eden bu mütekaddimîn hadîscil er inden þu zevatý saymaktadýr: Hammâd b. Seleme, Huþeym b. Be;îr, Abdullah b. el-Mübârek, Abdurrezzâk b. Hemmâm, Yezîd b. Hârûn, Yahya b. Yahya en-Neysâbûrî. Ýshâk b, Râhûye, Ömer b. *Âvf, Ebû Mes'ûd Ahmed b. el-Furât ve Muhammed b. Eyyüb b. Yahya b. ed-Dýrrîs; krþ. el-Kifâye, s. 284-285.
[310] Büyük âlim Abdurrezzâk b. Hemmâm b. Nâfi'dÝr; 213'de vefat etmiþtir.
[311] el-Kifâye, s. 286. Ahmed b. Hanbel ile Ýshâk b. Râhûye, her nekadar bütün bu tâbirlerin tahdîs ve semâ'ý ifâde etmekte müsâvî olduðunu söylüyorlaisa da, (LJas-Vyi benimseyerek âlimlerin rivayetlerinde onu kuIlanmaJanm tavsiye ettikleri anlaþýlmaktadýr. Muhammed b. Râfi* diyor ki: Abdurrezzâk 'yi kullanýrdý. Ahmed b. Hanbel ile îshâk b. Râhûye gelip de ona 'yý kullanmasýný tavsiye ettikten sonra onlardan duyduðum bütün bu hadîsleri diye rivayet etti; bundan ünce duyduklarýmda demiþti (Bk. el-Kifâye, s. 286.)
[312] el-Kifâye, s. 284.
[313] Nu'aym b. Hammâd b. Mu'âviye b. el-Hâris el-Huzâ'î el-Mervezî, Ebû Abdillâh: ilk olarak müsned tertib eden odur. Samarrâ'da hapiste iken ?"8 yýlýnda vefât etmiþtir (Bk. er-Risâletu'1-mustatrafe, s. 37).
[314] Büyük imâm Abdullah b. el-Mübârek, Ebû Abdirrahmân; 181 yýlýnda vefât etmiþtir.
[315] Ktfaye, s. 285.
[316] Büyük sika âlim Kâdî 'Iyâz b. Mûsâ. eþ-Þifâ fî þemâ'iH'l-Mustafâ ve el-îlmâ' fî usûli's-semâ' adlý eserlerin müellifidir. el-ÝImâ'm bir nüshasý, Zâ-hiriye'de hadîs r.r. 406'da bulunmaktadýr; 544 yýlýnda vefât etmiþtir.
[317] îhtisâru 'ulûmi'l-hadîs, s. 122.
[318] el-Câmi' li ahlâký'r-râvî, c. VI, v. 112 a. Hatîbu'l-Baðdâdî, bu meseleye el-Kifâye, s. 2gg-3orde bii faSýl tahsis etmiþtir.
[319] el-Kifâye, s. 284.
[320] Tedrîbu'r-râvî, s. 130.
[321] Medînelilerin imâmý, hadîste emîru'l-nýü'minîn, Mâlik b. Enes b. Ebî 'Amir el-Asbahî, Ebû Abdillâh, Muvatta'ýný 40 yýlda telif etmiþ, bu arada onu Medine fakîhlerinden yetmiþ tanesine takdim etmiþtir. 179 tarihinde hakkm rahmetine kavuþmuþtur.
[322] Hafýz Abdullah b. Vehb b. Müslim Ebû Muhammed el-Fihiî el-Misrî'diy. Fakîhdir, meþhur imamlardan biridir. Mýsýr ve Haremeyn'de birçok zevattan hadîs alrtýýþ ve büyük bir muvatta' telif etmiþtir. Bunun hakkýnda Ebû Züi'a þöyle de-mek'tedir: "îhnu Vehb'in otuzbin hadîsini inceledim; bunlarýn içinde asýlsýz bir hadîs gördüðümü bilmiyorum". Abdullah b. Vehb 197 tarihinde vefat etmiþtir (Terceme-i hâli için bk. Tezkiratu'I-huffâz, c. I, s. 3°4-306
[323] el-Kifâye, s. 294. Bu haberin senedinde Ahmed b. Abdirrahman olup demektedir. Amcasý da, bundan önce terceme-i hâlini verdiðimi Ýbnu VehbMir.
[324] Tedrîbu'r-râvî, s, 130.
[325] el-Kifâye, s. 287.
[326] A-ym «ser, s. 299.
[327] Îhtisâru 'ulûmi'l-hadîs, s. 122.
[328] el-Kifâye, s. 289.
[329] Ayný eser, s. 291;.
[330] Tedrîbu'r-râvî, s. 130.
[331] Eyyûb es-Sahtiyânî'dir;-ierceme-i hâli verildi.
[332] el-Kifâye. s. 290.
[333] Terccmc-i hâli verildi.
[334] cl-Kifâye, s. 2qn.
[335] Ayný eser, s. 28!?.
Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis Ýlimleri ve Hadîs Istýlahlarý, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Yayýnlarý: 70-74.
Ynt: Sema By: yagmur_7-c Date: 27 Aðustos 2016, 10:13:32
Esselamu aleykum
Hadis iliimleri hakkýnda olan bir terim imis sema....Þeyhin aðzýndan çýktýðý an yazýlýyor imiþ ...Rabbim ilmimizi artýrsýn inþallah....
Ynt: Sema By: ceren Date: 27 Aðustos 2016, 15:45:04
Aleykümselam.Hadis ilmini hakkýyla öðrenen ve bu þekilde de hizmet edip Allahýn rahmetine kavuþan kullardan olalým inþallah...
Ynt: Sema By: melda 6D Date: 27 Aðustos 2016, 16:51:44
Selamün aleyküm . Hadis ilmiyle ilgili olan sema terimini öðrenmiþ oldum . Allah razý olsun . Rabbim ilmimizi arttýrsýn .
Ynt: Sema By: Sevgi. Date: 11 Ekim 2016, 16:54:23
Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Mevlam hadis ilmini hakkýyla öðrenenlerden oluruz inþaAllah. Amin ecmain
Bilgiler için Allah ( c.c ) Razý olsun...