Salat ve Selam ile.. By: SevD@_GüLü Date: 11 Haziran 2011, 12:36:29
Salat ve Selam ile..
Yâ Rasûlâllah! Sen'in çaðýnda olamadýðýmýz, Sen'i görüp Sen'inle birlikte yaþayamadýðýmýz için mahzunuz, yetimiz!.. Sana cennette hasret kalma düþüncesinden sararýp hastalanan ashâbýndan Sevbân -radýyallâhu anh- gibi, biz, âhir zaman ümmeti de sararmýþ benizlerimizle hasta ve buruk yaþýyoruz. Sen'den kalan emânetlerinle, mübârek sözlerinle, nurlu Ravza'nla hasretimizi bastýrýp Sen'i her an yanýmýzda hissetmeye çalýþýyoruz.
"Beni vefatýmdan sonra ziyaret eden de saðlýðýmda ziyaret etmiþ gibidir..." (Darekutnî, Sünen, II, 278) müjdene mazhar olabilmek için bütün âile, hep birlikte ziyaretine geliyoruz.
Birçok zaman mescidde, arkanda saf tutuyor; namaz sonrasý yaptýðýn tane tane nasihatlerinle ihyâ oluyoruz. Sabah namazýndan sonra ashâbýnýn rüyalarýný tâbir edip onlarla sohbet ederken mübârek sîmânýn parlaklýðýyla aydýnlanýyor, tebessümünle devlet buluyoruz.
Namaz sonralarýnda, baþta Ebûbekir ve Ömer -radýyallâhu anhümâ- olmak üzere ashabýnla yaptýðýn ziyaretlere bizler de iþtirak ediyoruz. Mescidin yapýmýnda kucaðýnda taþ taþýmana, cemaatin içinde elinde su kýrbasýyla su daðýtmana, Seni görmeye gelip heyecandan elleri titreyen misafirlere:
"-Titreme, kardeþim! Ben, Kureyþ'ten güneþte kurutulmuþ et yiyen senin eski komþunun yetimiyim!.." (Bkz: Ýbn-i Mâce, Et'ime, 30)buyurmana ve bütün tevâzuunla:
"Ben her gün yüz defa istiðfar eder, Rabbimden maðfiret dilerim." (Müslim, Zikr, 41)buyurarak kulluðunu ifâde etmene hayran kalýyoruz.
Yetimlerin babasý, dullarýn yardýmcýsý, kimsesizlerin arkadaþý olmaný gýpta ile izliyoruz. "Ey Rabbim! Beni fakir bir insan olarak yaþat; bana fakir bir insan olarak ölüm nasîb et; beni fakirlerle birlikte dirilt!" (Tirmîzî, Zühd, 37) diye duâ etmene raðmen ummanlar kadar cömert davranmana mest oluyoruz. Hatta bir gün bir ihtiyacý sebebiyle Sen'den yardým isteyen genç sahâbî Câbir -radýyallâhu anh-'ýn devesini satýn almýþ, parasýný ödemiþ, sonra deveyi ona geri hediye ederek onu ne kadar da çok sevindirmiþtin!.. Huneyn ve Tâif savaþlarýnýn ardýndan, Kureyþ müþriklerinin ileri gelenlerinden Safvan bin Umeyye ile, Cîrâne'de toplanan ganimet mallarý arasýnda dolaþýyordun da; Safvan'ýn develer, davarlar, çobanlarla dolu vadiye hayran hayran baktýðýný görünce ona hitâben:
"-Bu vadi ve içindekiler senin olsun!" buyurmuþtun.
Safvan, sevinçle þaþkýna dönerken:
"-Bir peygamberden baþka, hiç kimsenin kalbi, bu kadar cömert olamaz!.." deyip hemen müslüman olmuþ ve kavminin yanýna dönerek:
"-Ey kavmim, müslüman olun; vallâhi Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- öyle ihsanda bulunuyor ki, yokluktan ve yoksulluktan hiç korkmuyor!.." demiþti.
Yâ Rasûlâllah! Bütün bir ümmetin peygamberi, Cebrâil'in mihmandârý, Allâh'ýn elçisi iken yine de insanlarla iç içe, yine de onlarýn en sevgilisi idin. Dîni öðretmek, ahlâkî güzelliklerini artýrmak ve muhabbet baðý kurmak için dâimâ insanlarýn arasýna girer, onlarla sohbet eder, hattâ durumlarýna göre tatlý þakalar yapardýn.
Çocuklarý ayrý bir severdin, sevdiðini onlara da hissettirirdin; bazen sözlerinle, bazen de davranýþlarýnla sevgini herkese gösterirdin, Yâ Rasûlâllah!. Seferden dönerken muhakkak çocuklarý bineðine alýr, onlarý gezdirir, eðlendirirdin. Yine bir gün ashâbýna dâvet edildiðin bir yemeðe giderken yolda oyun oynayan Hüseyin -radýyallâhu anh-'a rastlamýþtýn da; ellerini açýp onu yakalamak isteyince, o saða-sola kaçmýþ, Sen de onun arkasýndan koþup kovalayarak gülmüþtün.
Bir baba, bir eþ olarak da Sen'i izliyoruz, yâ Rasûlâllâh! Ýkindi namazýndan sonra hanýmlarýný teker teker ziyaret etmeni, hatýrlarýný sorarak ikrâmlarda bulunmana hayran kalýyoruz. Her birinin gönlünü ayrý ayrý hoþ etmeni, gücün nisbetinde aralarýnda adâleti tesis etmeye çalýþmaný gýptayla anýyoruz. Mübârek hâne-i saâdetinde Sen'i bazen keçileri saðarken, bazen nalinlerini tamir ederken, bazen de söküklerini dikerken görüyoruz. Her bir eþinin tabiatýna göre müþfik davranmana, yumuþak hitâbýna, hoþgörüne gýpta ediyoruz. Bir keresinde Hatice Annemize temizlikte yardým ediyordun da, kýz kardeþi Hâle -radýyallâhu anhâ- gelmiþti. Ýçeri buyur ettikten sonra, ona oturacak yer hazýrlayýp kutlu abanýn üzerine oturmasý için ýsrar etmiþtin. Sadece hanýmlarýna deðil, onlarýn akrabalarýna ve sevdiklerine de ihtiram ederdin.
Hazret-i Âiþe -radýyallâhu anhâ-'yý ise "Hümeyrâ" diye sevmeni, bayram günü mescide kýlýç kalkan gösterileri yapan Habeþlileri izlemeye götürüp saatlerce birlikte izlemenizi muhabbetle seyrediyoruz.
Evlâtlarýn için de eþi bulunmaz bir baba idin, Yâ Rasûlâllah! Kýzýn Fâtýma -radýyallâhu anhâ- evlenip gittiði hâlde, altý ay mübârek hânelerine varýp namaz için uyarmana, ziyaretine geldiklerinde ise, ayakta karþýlayýp onun ellerinden öpmene hayran kalýyoruz.
Onlarýn mutluluðu Sen'in mutluluðun, hüzünleri Sen'in hüznündü, Yâ Rasûlâllah! Oðlun Ýbrahim'in vefatýnda, onun cansýz bedenini kucaðýna basýp:
"-Kalp hüzünlenir, göz yaþarýr!.." buyurarak mübârek gözlerinden yaþlar boþalýrken bizler de Sen'inle birlikte aðlýyoruz.
Bedir Savaþý'nda büyük kýzýn Zeyneb'in eþi Ebu'l-Âs esir düþtüðünde, Zeyneb, beyini kurtarmak için fidye olarak Hatice -radýyallâhu anhâ-'nýn gerdanlýðýný gönderdiðini görmüþ, bundan çok müteessir olmuþ ve:
"-Ebu'l-Âs'ý serbest býraksanýz, fidyesini de geri gönderseniz olur mu?" buyurmuþtun.
Canýmýz Sana fedâ olsun, yâ Rasûlâllah! Sen'in mutluluðun bizlere hayattýr, ýþýktýr, göz aydýnlýðýdýr.
"Muhakkak Allah halîmdir (yumuþak huyludur), hilmi (yumuþak huyluluðu) sever; þiddet ve kabalýða vermediði þeyleri, yumuþak söz ve davranýþa verir." (Müslim, Birr, 77) buyurur ve dâima yumuþak huylu davranýrdýn. Fakat yetimin hakký çiðnendiði, mazluma eziyet edildiði zaman gazaplanýr, hak yerini buluncaya kadar gazabýn dinmezdi. Hattâ bir gün hakkýný vermediðini söyleyen yetim çocukla birlikte vâsîsi Ebû Cehil'in yanýna gitmiþtin de; her defasýnda yetimi azarlayarak yanýndan kovan Ebû Cehil, Sen'i görünce derhal yetimin malýný iâde etmiþti. Ebû Cehil'in uysallýðýný gören müþrikler:
"-Ne oldu, Muhammed 'den mi korktun?" diye onun durumuyla alay edince Ebû Cehil:
"-Vallâhî saðýnda ve solunda iki mýzrak gördüm, sanki az kalsýn saplanacaklardý." demiþti.
Bir keresinde de Mahzûmîlerden soylu bir âileye mensup bir kadýn, hýrsýzlýk etmiþti de Kureyþliler, aracý olarak çok sevdiðin Hazret-i Üsame bin Zeyd -radýyallâhu anhümâ-'yý göndermiþlerdi Sana... Bu talep karþýsýnda mübârek yüzünün rengi deðiþmiþ ve çok sevdiðin Üsâme'ye sitem dolu nazarlarla bakarak:
"-Allâh'ýn koyduðu cezâlardan birinin tatbik edilmemesi için aracýlýk mý yapýyorsun?!" diye sormuþtun.
Üsâme -radýyallâhu anh- de, Sen'in bu kadar üzüldüðünü görünce son derece piþman olup derhâl özür dilemiþ ve:
"-Ey Allâh'ýn Rasûlü! Benim baðýþlanmam için duâ et!" demiþti. (Buhârî, Megâzî, 53; Nesâî, Kat'u's-Sârik, 6, VIII, 72-74)
Sen bu sefer ayaða kalkýp ve halka þöyle hitâb etmiþtin:
"-Sizden önceki milletler, þu sebeple helâk olup gittiler: Aralarýndan soylu, makam-mevkî sâhibi biri hýrsýzlýk yapýnca onu býrakýverirler, zayýf ve kimsesiz biri hýrsýzlýk yapýnca da onu hemen cezâlandýrýrlardý. Allâh'a yemin ederim ki, Muhammed 'in kýzý Fâtýma hýrsýzlýk yapsaydý, elbette onun da elini keserdim!" (Buhârî, Enbiyâ, 54; Müslim, Hudûd, 8, 9)
Vefatýnda ise, Medîne âdeta yýkýlmýþtý, yâ Rasûlâllah. Seni tanýyýp Sensiz kalmak, tarif edilemeyecek kadar büyük acýlardandý. Sana en çabuk kavuþacak kimsenin kendisi olduðunu bildiði hâlde Fâtýma -radýyallâhu anhâ- annemiz, o sýcak acýsýyla Hazret-i Ali -radýyallâhu anh-'ýn yolunu kesmiþ:
"-Ey Ali! O -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in gül bedenine toprak atmaya nasýl kýydýnýz? O -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'i topraðýn içinde býrakýp nasýl döndünüz?!" diye hesap sormuþtu. Ömer -radýyallâhu anh- ise, çýlgýn bir þekilde kýlýcýný çekip:
"-Kim Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- öldü derse, boynunu vururum!.." diye haykýrmýþtý.
Yâ Rasûlâllah!..
Sen bütün yaratýlmýþlarýn efendisi, Sultanýsýn!
Sen Allah Teâlâ'nýn son Nebîsi, Mahbûbusun!
Sen âlemlerin rahmeti, bizim göz bebeðimizsin!
Milyonlarca salât, milyonlarca selâm Sana, âilene ve sevdiklerinin üzerine olsun!
es-Salâtü ve's-selâmu aleyke yâ Rasûlallâh!..
es-Salâtu ve's-selâmu aleyke yâ Habîballâh!..
es-Salâtü ve's-selâmu aleyke yâ Seyyide'l-evvelîne ve'l-âhirîn... Ve'l-hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.
Seher Aydýn