Eline diline sahip ol By: ehlidunya Date: 10 Haziran 2011, 16:29:11
Eline diline sahip ol
Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), bir hadislerinde þöyle buyuruyor:"Gerçek Müslüman, elinden dilinden diðer Müslümanlarýn emniyet ve esenlikte olup (zarar görmedikleri) kimsedir."
Demek ki hakiki Müslüman, her þart ve durumda herkese emniyet ve güven telkin eder. Öyle ki, diðer bütün Müslümanlar, ona rahatlýkla sýrtlarýný dönebilirler. Zira bilirler ki, ondan kendilerine zarar gelmez. Ailelerini birine emanet etmeleri gerektiðinde gözleri arkada kalmadan ona emanet edebilirler. Onunla ayný ortamda beraber bulunduktan sonra, oradan ayrýlan kimse bilir ki, arkada kalan o insan, ne kendisi gýybet eder, ne de yanýndakilerin gýybetini dinler. O, kendi haysiyetine, þerefine düþkün olduðu kadar, Müslüman kardeþinin haysiyetine, þerefine de düþkündür. Yemez, yedirir. Ýçmez, içirir. Giymez, giydirir. Yaþamaz, yaþatýr. Ve Bediüzzaman Hazretleri'nin tabiriyle bir baþkasý için maddî manevî füyûzat hislerinden dahi fedakârlýkta bulunur.
Hadisin ilk kelimesi olan "Müslim" kelimesiyle, hemen ardýndan gelen "selime" fiili, ikisi de "silm" kökünden gelir. Bu benzerlik, bize þöyle bir ma'nâyý hatýrlatýr: Müslüman; her meselesi, silm, selamet ve müslimlik çizgisinde cereyan eden insandýr. O, tanýdýðý-tanýmadýðý herkese selâm verir. Böylece kalplerde onun için bir sevgi yaratýlýr. Namazýný bitirirken, selâmla bitirir. Önce saðýndaki, sonra solundaki ins, cin, melek, bütün þuurlu varlýklar, onun selâmýný alýr. O, görmediði bu varlýklarla bile selamlaþýr. Mü'minin dýþýnda hiç kimse, þimdiye kadar selâmlaþmayý, bu denli yaygýn hale getirmiþ deðildir.
Efendimiz'in her ifadesinde olduðu gibi, bu hadiste de her kelime, dikkatle seçilmiþtir. Burada elden ve dilden özellikle bahsedilmektedir. Diðer azalarýn deðil de sadece bu iki uzvun zikredilmesinde elbette birçok nükte vardýr. Ýnsan bir baþkasýna vereceði zararý iki türlü verir. Bu, ya yüz yüze veya gýyabýnda olur. Yüz yüze verilecek zararý el, gýyabî zararý da dil temsil eder. Ýnsan karþýsýndakine ya bizzat zarar verir ve onun hukukunu çiðner, ya da, gýyabýnda onun gýybetini yaparak, hakir ve küçük düþürerek hukukuna tecavüz eder. Bu iki çirkin durum da hakiki mü'minden hiçbir zaman sadýr olmaz. Çünkü o, ister yüz yüze olduðu insanlara, isterse o an yanýnda bulunmayanlara karþý hep mertçe ve yiðitçe davranýr. Kalleþlik ona yakýþmaz. Toplu programlarda, milyonlarýn önünde aslanlar gibi kükreyip gözyaþlarýyla medhiyeler düzmek ve sonrasýnda kapalý kapýlar ardýnda küstahlaþmak Müslümanca bir tavýr deðildir.
Ayrýca Efendimiz, burada dili elden önce zikretmektedir. Çünkü elle yapýlacak zarara, karþý tarafýn mukabele imkâný vardýr; kendisine vurana o da vurarak karþýlýk verebilir. Hâlbuki arkadan yapýlan gýybet veya atýlan iftira, genellikle karþýlýksýz kalýr. Dolayýsýyla, böyle bir hareket rahatlýkla, fertleri, cemiyetleri hatta milletleri birbirine düþürebilir. Dille verilecek zararlarýn takibi, yüze karþý yapýlmak istenenlere nisbeten daha zordur. Onun içindir ki, Efendimiz, dili, elden önce zikretmiþtir.
Bütün insanlýðýn emniyet ve esenliðini saðlama gayesiyle gelen Ýslâmiyet, her Müslüman'ýn kendine zarar veren maddî-manevî her þeyden uzak durmasýný ister. Bunu isterken, onu az dahi olsa, baþkalarýna zarar vermemek konusunda da uyarýr. Zarar vermek bir yana, toplumun her kesiminde, emniyet ve güvenin temsilcisi olmasýný ister. Müslüman ne kendine ne de baþkalarýna zarar vermelidir.
Görüldüðü gibi, hakiki Müslüman, gezip-dolaþtýðý; oturup-kalktýðý hemen her yerde güven ve selâmet hissinin tercümanýdýr. O, mü'minlere uðradýðýnda selâm verir, emniyet soluklar... Onlardan ayrýlýrken esenlik diler, ayrýlýr... Namazýn tahiyyatlarýný selâmlarla süsler ve Hakk'ýn huzurundan ayrýlýrken de mü'minleri selâmlayarak ayrýlýr. Artýk, bütün hayatýný böyle selâm yörüngesinde sürdüren bir insanýn, kendi temel düþüncesine raðmen, emniyete, güvene, saðlýða ve maddî-manevî, dünyevî-uhrevî selâmete ters bir yola girmesi, kendine ve baþkalarýna zarar vermesi herhalde düþünülemez...
Süleyman Sargýn
radyobeyan