Hadis Edebiyatý
Pages: 1
III. Tedvinu'l-Hadis By: Hadice Date: 09 Haziran 2011, 14:57:12
III. Tedvinu'l-Hadis (veya «Cem'ul-ehâdis»)

Burada sözünü edeceðimiz konu, kolayca anlaþýlacaðý gibi hadislerin yazý­ya geçirilmesi olayýna baðlý ve fakat ondan ayrý bir mevzudur.

Tedvîn, sözlük anlamý olarak, daðýnýk malzemenin bir araya toplanmasý demektir.

Hadis tarihi içindeki ýstýlâhî anlamý ise, dillerde ve deðiþik yazý malzeme­leri üzerinde daðýnýk halde bulunan hadis metinlerinin herhangi bir sýnýflan­dýrmaya tâbi tutulmaksýzýn bir araya getirilmesidir. Bu demektir ki, tedvîn;

a. Henüz yazýya geçmemiþ rivayetleri yazýya geçirmek,

b.Eskiden yazýlmýþ veya yeni yazýya geçirilmiþ olan hadis metinlerini ayý­rýma tabi tutmadan bir araya toplamak... gibi iki ayrý iþi ifade etmektedir.

Ayrýca tedvin edilen malzemenin, müdevvin tarafýndan bizzat yazýlmýþ olmasý gibi bir þart da söz konusu deðildir. Müdevvin, kendi yazdýklarý ile birlikte baþkalarýnýn yazdýklarýný da pek tabiî olarak toplayabilir.

Aslýnda, dikkat edilirse kitabet, tedvin ve tasnif kelimelerinde ortak nokta «toplamak» týr. Ama bu üç terim, anlam, kapsam, sistem ve zaman bakýmýndan farklý «toplama» iþlemlerine delâlet etmektedir. Þöyle ki:

Kitabet, herhangi bir sahâbînin, bizzat Hz. Peygaber'den duyduðu hadis­leri kendisi için yazýp bir araya getirmesi olayýdýr. Bunlar, hatýrlamak maksa­dýyla tutulmuþ özel notlar («müzekkirât») dýr. Hadisleri yazý ile tesbit eden sahâbîlerden herhangi birinin, bir baþka sahâbînin rivayetlerini yazma giriþi­minde bulunduðuna dair herhangi bir bilgiye sahip deðiliz. Sahâbîleri, ellerin­de hadis yazýlý vesikalar dolaþtýrýrken de görmekteyiz.

Abdullah b. Amr, meþhur sahifesi için «Bu benim Rasulullah'tan iþittiðim es-Sahifetu's-sâdýkadýr. Benimle Rasulullah arasýnda bu hadisleri bana ulaþ­týran herhangi bir kiþi yoktur» demiþ, [45]kitâbet'in çok özel anlamda bir «topla­ma» demek olduðunu göstermiþtir.

Bu anlamdaki bir tedvin («kitabet») Hz. Peygamber ve sahabe devrine ait bir hadisedir.

Kitabet anlamýndaki bu tedvin, kapsam olarak «kendi iþittið hadisler»!, herhangi bir sistem'e baðlý olmaksýzýn Hz. Peygamber ve Ashâb Devri sýnýrlarý içinde kalarak yapýlan «en dar anlamda» bir «toplama»dýr.

Tedvîn, yukarýda da iþaret ettiðimiz gibi, muhtelif sahâbiler tarafýndan rivayet edilmiþ olan hadisleri yazýp bir araya toplamak demek olduðu kadar, ayný zamanda baþka baþka sahâbîler tarafýndan yazýlmýþ sahifeleri toplayýp bir araya getirmektir de. Sýnýrý ise, «ulaþýlabilen her sahâbî, bulunabilen her hadis veya vesika»dýr. Böylece tedvîn, belli herhangi bir sisteme baðlý olmasa bile zaman olarak Büyük Tabiîler Devri diyebileceðimiz I. hicrî asrýn sonlarý II. asrýn hemen baþlarýna ait bir «umumî ve resmî toplama» olayýdýr.

Tasnif ise, tedvîn edilmiþ («müdevven») malzemenin, ya sahâbî râvisine ya da ilgi alanlarýna göre beli bölüm ve bâblarda «toplanmasý»ný ifade etmekte­dir. Tasnif, zaman olarak, tedvîn'den sonraki bir döneme ait «kitaplaþtýrma» anlamýnda bir toplama» faaliyetidir.

Deðiþik kapsamda da olsa, «toplama» anlamýný daima korumuþ olan bu üç terim'e «tedvin» olarak bakýlabileceði dikkate alýnýrsa, çaðdaþ yazarlardan Suphi Salih'in þu sözleri daha bir netlik ve anlam kazanýr :

«.. .Adýna hadis tedvini veya hadis tedvin gayreti denen þeyi ilk defa duy­mak için, Halife Ömer b. Abdilaziz devrine bakmak zorunda deðiliz. Hadis ted­vinini pek erken asýrda baþladýðýný söylemek için, Goldziher ve Sprenger gibi müsteþriklere uyarak, içinde yaþadýðýmýz asra bakmamýz da icab etmez. zina kitaplarýmýz, haberlerimiz ve tarihî vesikalarýmýz hadislerin, -bu iki müsteþri­kin dediði gibi- ikinci hicret asrýnýn baþýnda deðil, daha Hz. Peygamber zama­nýnda yazýya geçtiðini, þüpheye yer býrakmayacak þekilde göstermektedir.[46]

"Toplamak" anlamýnda birleþen bu üç terimden Tedvîn, kendisinden ön­ceki Kitabet Safhasý mahsûllerini derlemek, kendisinden sonraki Tasnif çalýþ­malarýný baþlatmak açýsýndan Hadis Edebiyatý için pek önemli bir baþlangýçtýr. Öylesine ki Beyhâki, "Büyük Hadis imamlarýnýn eserlerinde Tedvîn ve Tasnife tâbi tutulmamýþ herhangi bir hadis ileri sürülecek olursa, o hadis kabul edil­mez[47] demiþtir.

Öte yandan tedvin'in, sadece hadisler için deðil ayný zamanda Hadis ilim­leri için de tedvin anlamý taþýdýðý da düþünülebili. [48]

Hadis tarihi içinde, hadis edebiyatý'na baþlangýç teþkil eden resmî[49] ve sis­temli bir tedvin faaliyetinin hicrî birinci asrýn sonlarý ve II. asrýn baþlarýnda Ömer b. Abdilaziz (101/719)'in emriyle baþladýðý kabul edilmektedir. O'nun Medine Valisi, Ebu Bekr b. Hazm'a (120/738) ve ülkenin her tarafýna («ilâ ehli'l-âfâk») gönderdiði resmi yazý þudur :

«Hz. Peygamber'in hadislerini, sünnetlerini (Amra bnt. Abdirrahman'ýn rivayetlerini) araþtýr ve yaz; zira ben, ilmin kaybolmasýndan ve âlimlerin yok olup gitmelerinden endiþe ediyorum.» [50]

Tedvin faaliyetinin en meþhur ismi Ýbn Þihâb ez-Zuhrî (124/742) dir. [51]îbn Þihâb için «hadisi ilk tedvin eden kiþi» denilmektedir.[52]

Hiç þüphesiz ez-Zühri'nin bu iþte ilk oluþu, «resmî mânâda ilk müdevvin ol­masý» þeklinde anlaþýlmalýdýr. Yoksa daha önce, yukarýda iþaret ettiðimiz an­lamlar içinde hadisleri tedvin etmeye çalýþanlar daima olagelmiþtir. Zührî'nin «Bu ilmi benden önce kimse tedvin etmemiþtir»[53] sözü de «resmî planda kendi­sinden önce bir müdevvinin bulunmadýðý anlamýndadýr.

Nitekim Halife Ömer b. Adilaziz'in emrini ilk gerçekleþtiren ez-Zührî'dir. Ebû Bekr b. Hazm. derlediklerini göndermeden Halife vefat etmiþtir. Neticede de Ibn Hazm'ýn topladýklarý kaybolmuþtur. [54]

Emevî Halefesi Velid b. Yezid'in öldürülmesinden sonra, Mervan ailesi için ez-Zührî'nin yazdýðý hadislerin kitablar halinde hayvanlarla taþýndýðý gö­rülecek ve Zühri'nin tedvin konusundaki çalýþmalarýnýn boyutlarý hayranlýk uyandýracaktýr. [55]

Zührî'nin bu yazdýklarý arasýnda sahabe kavilleri de bulunmaktaydý. Çün­kü Zührî bunlarý da «Sünnet» içinde mütâlâa ediyordu. [56]

Tedvin, sünnet malzemesini herhangi bir ayýrým sözft konusu olmaksý­zýn ve yok olmaktan korumak maksadýyla yazýlý olarak bir araya getirmek þek­linde gerçekleþtirmiþtir.

Tedvin, II. hicrî asrýn ilk çeyreðinde bitmiþ, tasnif dönemi onu takip etmiþ.[57]


[45] bk. Koçyiðit, Hadis Tarihi, 199-200.

[46] S. Salih, Hadis Ýlimleri, s. 26

[47] Îbnu's-Salah, Mukaddime, s. 109.

[48] bk. Koçkuzu, Hadis Ýlimleri ve Hadis Tarihi, s 255.

[49] bk. Accâc, es-Sünne kable't-tedvîn, s. 332.

[50] Buhârt, ilim 34; Dârimi, mukaddime 43; Hatib, Takyîdu'1-am, a. 105-106. Kottant, Hisâ-Ie s. 4; Accâc, es-Sünne kable't-tedvin, s. 328-337.

[51] ez-Zührf hakkýnda geniþ bilgi için bk. Koçyiðit, «tbn Þihâb ez-Zührt», Hah. Fak. Der. c, XXI, s. 51-84 Ankara, 1976

[52] bk. Kettanî, Risale, 4.

[53] bk. a.g.e., s. 5.

[54] bk. tbn Hacer, Tehzibu't-Tehzîb, XH, 39.

[55] bk. Koçyiðit, Hadis Tarihi, s. 205 (Ebu Nuaym, HÜye III, 361'den naklen).

[56] Ibn Hacer, Tehzîbu't-Tehzîb, K, 448.

[57] Doç. Dr. Ýsmail Lütfi Çakar, Hadis Edebiyâtý, Ýfav Yayýnlarý: 15-18.


radyobeyan