Zadul Mead
Pages: 1
Et By: hafiza aise Date: 07 Haziran 2011, 18:39:21
81— Lahm ,Et:

 

Yüce Allah þöyle buyurur: "Cennette olanlara diledikleri meyve ve et­ten bol bol veririz. "[240], "Ve canlarýnýn isteyecekleri kuþ eti ile etraflarýnda dolaþýrlar."[241]

Sünen-i îbn Mâce'âeki Ebu'd-Derdâ hadisinde Hz. Peygamber (s.a.) þöyle buyurur: "Dünya ehlinin de, cennet ehlinin de yiyeceklerinin efendisi et­tir."[242]' Merfû olarak rivayet edilen Büreyde hadisinde de: "Dünyada ve ahi-rette en üstün katýk ettir."[243] buyurulmuþtur.

Sahih-iBuharî'dz: "Hz. Âiþe'nin diðer kadýnlara üstünlüðü, tirid'in di­ðer yemeklere üstünlüðü gibidir."[244] buyurmuþlardýr. Tirid et ile ekmektir. Þâir þöyle der:

"Ekmeðine eti katýk ettin mi, Allah'ýn ahdi için iþte yedin tindi[245] Zührî þöyle der: "Et yemek, yetmiþ kuvveyi arttýrýr." Muhammed b. Vâsi ise: "Et, görmeyi arttýrýr." demiþtir. AH b. Ebî Tâlib (r.a.): "Et yeyiniz. Çünkü o, rengi düzene koyar, karný inceltir, ahlâký güzelleþtirir." demiþtir. Nâfi' þöyle der: "Ýbn Ömer, Ramazan geldiðinde etsiz durmazdý, yola çýktýðýnda etsiz kalmazdý." Nakledildiðine göre Hz. Ali: "Kýrk gece et yemeyenin ahlâký kö-îüleþir." demiþtir.

Ebu Davud'un merfû olarak rivayet ettiði: "Eti býçakla kesmeyiniz. Çün­kü o acem iþidir. Onu kemirerek yeyiniz. Çünkü öylesi daha leziz ve afiyetti olur.[246] þeklindeki Hz. Âiþe hadisine gelince; Ýmam Ahmed, Hz. Peygam-ber'in (s.a.) býçakla et kestiðini belirten sahih iki hadisle onu reddetmiþtir. Hadis daha önce geçmiþti.

Etin çeþitli cinsleri vardýr. Her biri aslý ve tabiatýna göre farklýlýk arze-der. Her bir cinsin hükmünü, tabiatýný, menfaat ve zararlarýný anlatacaðýz:

1— Koyun eti: Ýkinci derecede sýcak, birinci derecede rutubetli özellik arzeder. Ýyisi bir yaþýndaki koyunun etidir. Ýyi hazmedebilenler için güzel ve güçlü kan üretir. Soðuk ve mutedil mizaç sahiplerine, soðuk yer ve mevsim­lerde tam riyazat sahiplerine uygun bir gýdadýr. Kara safra mizaçlý kimseleý için faydalýdýr. Zihni ve hafýzayý güçlendirir. Yaþlý ve zayýf koyunun eti kö­tüdür. Diþi koyun eti de Öyledir. En iyisi, koç etinin siyah kýsmýdýr. Çünkt o daha hafif, daha lezzetli ve faydalýdýr. Burulmuþ olaný daha faydalý ve kalitelidir. Semiz hayvandan alman kýrmýzý et daha hafiftir ve gýda bakýmýndan da daha iyidir. Oðlak eti daha az gýdalýdýr ve midede üste çýkar.

Etin en üstünü kemiðe yapýþýk olan kýsmýdýr. Sað taraf sol taraftan daha hafif ve kalitelidir. Ön taraflarýn eti arka tarafýn etinden daha üstündür. Hz. Peygamber'in (s.a.) koyunun en çok sevdiði yeri ön tarafý idi. Baþ hariç üste gelen taraflarýn eti, alta gelen yerlerin etlerinden daha hafif ve kalitelidir. Fa-razdak, kendisine et almasý için bir adama para vermiþ ve: "Ön tarafýndan al, baþ ve karýndan sakýn; çünkü dert bu ikisindedir." demiþtir. Boyun eti güzel ve lezzetlidir, hazmý çabuk ve hafiftir. Ön bacak eti en hafif, en lezzet­li, en yumuþak ve eza vermeden uzak, hazmý en çabuk olan kýsmýdýr. Bunun Hz. PeygamberMn (s.a.) hoþuna gittiði Sahihayn'da rivayet edilmiþtir.[247]' Sýrt eti çok gýdalýdýr güzel kan yapar. *Sünen-i Ýbn Mâce'de merfû olarak: "En güze! et sýrt etidir.*"' buyrulmuþtur[248]

2— Keçi eti: Az hararetli ve kuru özelliklidir. Ondan meydana gelen ka­rýþým güzel deðildir, hazmý da iyi deðildir. Ýyi bir gýda da sayýlmaz. Teke eti mutlak anlamda kötüdür. Aþýrý kurudur, hazmý çok zordur. Kara safralý ka­rýþýmlar doðurur.                                                         ý

Câhiz þöyle der: "Üstün doktorlardan birisi bana: Ey Ebu Osman! Sa­kýn keçi eti yeme; çünkü o balgamý doðurur, kara safrayý tahrik eder, unut­kanlýða sebep olur, kam bozar. Vallahi o çocuklarý sakat eder, dedi."

Bazý doktorlar þöyle demiþlerdir: Keçi etinden kötü olaný yaþlý keçi eti­dir, özellikle de yaþlý kimseler için, hiç de iyi deðildir. Onu itiyad eden için, ondan bir kötülük yoktur. Galinos, bir yýllýk keçi etini mutedil gýdalardan ve iyi sindirim için dengeleyici özellikli kabul etmiþtir. Diþisi erkeðinden da­ha faydalýdýr.

Nesâî'de keçi hakkýnda Hz. Peygamber (s.a.) þöyle buyurmuþtur: "Ke­çiye iyi davranýnýz ve ona eza verecek þeyleri gideriniz. Çünkü o cennet hay-vanlarýndandýr."[249] Bu hadisin sübûtu hakkýnda istifhamlar vardýr. Dok­torlarýn keçi etini mahkum etmeleri cüz'î bir hükümdür, küllî (genel) bir hü­küm deðildir. O zayýf midelere, ona alýþkýn olmayan, latif, yumuþak gýdalara alýþýk olan zayýf mizaçlýlara has bir hükümdür. Bunlar ise þehirlerde refah içerisinde yaþayan az sayýda kimselerdir.

3— Oðlak eti: Oðlaðýn özellikle de süt emdiði sürece ve henüz çok körpe olmadýðý zaman itidale yakýn bir eti vardýr. Süt emdiði için hazmý çok" süratli­dir, tabiatý yumuþatýr. Hemen çoðu kez ve çoðu insanlara uygun bir yiyecek­tir. Deve etinden daha latiftir. Ondan oluþan kan mutedildir.

4— Sýðýr eti: Soðuk ve kuru özelliklidir, hazmý zordur, mideden yavaþ inti­kal eder, kara safralý bir kan oluþturur. Sadece aþýrý yorgun ve çok çalýþan kimselere uygundur. Devamlý yenmesi kara safralý hastalýklar doðurur. Cild-de alacaklýklar, uyuz, temreði, cüzzam, fil derdi (bacak þiþliði), kanser, ku­runtu, iki gün aþýrý tutan humma ve pek çok þiþlikler bunlardandýr. Bu alýþ­kýn olmayan ya da zararýný biber, sarmýsak, tarçýn, zencefil vb. gibi þeylerle gidermeyen kimseler için sözkonusudur. Erkeði diþisinden soðukluk bakýmýn­dan daha azdýr. Diþisi de kurulukça daha azdýr. Buzaðý eti, özellikle de semiz olmasý durumunda gýdalar içerisinde en uygun, en güzel ve lezzetlisidir. O sýcak ve rutubetli özellik arzeder. Hazmedildiðinde güçlü bir gýda verir.

5— At eti: Sahih'dc Esmâ'dan (r.a.) sabit olduðuna göre o þöyle demiþ­tir: "Hz. Peygamber (s.a.) devrinde bir at boðazladýk ve onu yedik."[250] Yine Hz. Peygamber'den (s.a.) sabit olduðuna göre, at eti konusunda izin vermiþ, eþek eti yemeyi yasaklamýþtýr. Hadisi Buharî ve Müslim tahric etmiþlerdir.[251]

Mikdam b. Ma'dîkerib'in (rîa.) Hz. Peygamber'in (s.a.) onu yasakladý­ðýna dair hadisi sabit deðildir. Ebu Davud ve4iðer hadis âlimleri böyle söyle­miþlerdir[252]

kur'an'da katýrla, atýn yan yana zikredilmesi, at etinin onun eti hükmünde olduðuna herhangi bir þekilde delâlet etmez. Ayný þekilde ganimet taksimin­de katýrýn hükmünün, atýn hükmü gibi olduðuna da delâlet etmez. Yüce Al­lah, bazan birbirlerine eþ olan þeyleri yanyana zikrederken, bazan da farklý ve birbirlerine zýt olan þeyleri yan yana zikretmektedir. Ayný âyetteki "Onla­ra binmeniz için."[253] ifadesinde, onun yenilmesine engel olacak bir unsur yoktur. Ayný þekilde onda, binme dýþýnda diðer istifade yollarýnýn menedil-mesine dair bir engel yoktur. Bu ifade sadece binme menfaatinin öneminden (1olayý zikredilmiþtir. Helâlliði konusundaki iki hadis de sahihtir ve muarýz­larý yoktur.

At eti sýcak kuru, kaba, kara safralý ve zararlý bi(;özellik arzeder. Nâzik bedenlere uygun deðildir.

Aynca gevsek olan Sa-alri'ane ile rivayeti 'etmiþtir.

6— Deve eti: Râfýzîler ile ehl-i sünnet arasým ayýran hususlardan birisi­dir. Nitekim bu yahûdiler ile müslümanlar arasýndaki farklardan da birisini teþkil eder. Yahudilerle Râfýzîler deve etini kötülerler ve yemezler. Ýslâm'da onun helâl olduðu zorunlu bilgiler arasýndadýr. Hz. Peygamber (s.a.) ve as­habý, onu hem seferde hem de sefer haricinde devamlý olarak yemiþlerdir.

Deve yavrusunun eti etler içerisinde en lezzetli, temiz ve gýda bakýmýn­dan güçlü olanlardandýr. Alýþkýn olanlar için o, koyun eti mesabesindedir ve asla zarar vermez, derde sebep olmaz. Bazý tabipler onu sadece, alýþkýn ol­mayan þehirli zenginler için kötüleniþlerdir. Çünkü onda hararet ve kuruluk vardýr, kara safra oluþturur, hazmedilmesi zordur, hoþa gitmeyen bir kuvve­ti vardýr. Bu yüzdendir ki Hz. Peygamber (s.a.) iki sahih hadiste[254] —ki mu­arýzlarý yoktur— deve eti yiyenin abdest almasýný emir buyurmuþtur. Bu ha­dislerin, "elin yýkanmasý" þeklinde te'vili doðru deðildir. Çünkü Hz. Pey-gamber'in kelâmýnda ( tjj»j ) kelimesinden kasdettiði mânâ bellidir; el yý­kama mânasý bunun dýþýndadýr. Ýkinci olarak da Hz. Peygamber (s.a.) ko­yun eti ile deve etini ayýrarak, koyun eti yiyeni abdest alýp almamak arasýnda muhayyer býrakmýþ, deve etini yiyene ise abdest almalarýný lazýmý olarak em­retmiþtir. Eðer "vudû' = abdest'' kelimesi sadece el yýkamaya hamledilecek-se, "Kim edep yerine elini vurursa abdest alsýn.[255] buyruðundaki abdest de ona hamledilecektir.

Sonra onu yiyen, meselâ aðzýna koymak suretiyle elini vurmadan yiye­bilir, eðer abdestten maksat el yýkamaksa, o zaman bu emir abes olur. Þâri*-in sözünü þer'î örf ve herkesçe bilinen mânasý dýþýna hamletmek uygun ol­maz. Bu hükmün "Hz. Peygamber'in (s.a.) iki davranýþýndan sonuncusu, ateþte piþen þeylerden abdest alýnmasýnýn terki idi." hadisi ile tearuz halinde olmasý da çeþitli açýlardan doðru deðildir:

1)  Bu hadis umûmîdir, deve eti yeme neticesinde abdest alýnmasý emri ise özeldir.

2) Hadislerin yönleri farklýdýr. Deve etinden abdest alma emri, "sýrf onun deve eti olduðu" içindir; ister çið, ister piþmiþ, ister kurutulmuþ olsun farket-mez. Ateþin abdest almayý gerektiren bir etkisi yoktur. Ateþte piþen þeyin yenmeþinden dolayý abdest almayý terketme emri ise, bir þeyin ateþte piþmiþ ol­masýnýn abdesti gerektirici olmadýðýný beyan içindir. Dolayýsýyla aralarýnda ne ilgi var ki tearuzlarý sözkonusu olsun? Birisi abdest alma sebebini -ki o onun deve eti olmasýdýr- belirtirken, öbürü ateþ dokunan þeyin abdest sebebi olmadýðýný belirtmektedir. Aralarýnda herhangi bir þekilde çeliþki yoktur.

3) Bunda þeriatýn sahibinden nakledilen genel bir lâfýz yoktur. Sadece bir konuda biri diðerinden önce iki defa tekrarlanan bir olayýn bildirilmesi söz konusudur. Nitekim bu, ayný hadiste belirtilmiþtir. Þöyle ki: Hz. Peygam-ber'e (s.a.) et takdim etmiþler, yemiþ. Sonra namaz vakti gelmiþ ve abdest almýþ, namaz kýlmýþtýr. Sonralarý yine et takdim etmiþler, yemiþ, sonra ab­dest almadan namaz kýlmýþtýr. Bu iki iþten sonuncusu ateþte piþen þeyden do­layý abdest almayý terk oluyordu. Hadis böyle gelmiþtir. Râvi hadisin istidlal edilen yerini almak suretiyle ihtisarda bulunmuþtur. Bunda ateþ temas eden þeyden abdest alma emrinin neshine delâlet edecek ne var? Hatta böyle deðil de daha sonraki tarihli zýt gibi gözüken genel bir lâfýz olsa bile, o nesh için elveriþli olmaz ve has (özel) olan nassýn âmm (genel) olan nass üzerine takdi­mi gerekir. Bu son derece açýktýr.

7— Dabb , keler eti: Helâlliði ile ilgili hadis geçti. Sýcak ye kuru özelliklidir. Cima þehvetini güçlendirir.

8— Gazal , geyik eti; En iyi avdýr. Eti güzeldir. Kuru ve sýcak özelliklidir. Gayet mutedildir, saðlam mutedil bedenler için faydalýdýr da de­nilmiþtir. Ýyisi geyik yavrusudur.

9— Zaby , ceylan eti: Birinci derecede sýcak ve kuru özelliklidir; bedeni kurutur. Rutubetli bedenler için elveriþlidir. Ýbn Sina Kanun adlý ese­rinde: "Vahþi hayvanlar içerisinde en üstün et, biraz kara safralý olmakla bir­likte ceylan etidir." der.

10— Erneb tavþan eti: Sahihayn'da Enes b. Mâlik (r.a.) þöyle anlatýr: Bir tavþana rastladýk, arkasýndan koþtular ve onu yakaladýlar. Ebu Talha onun budunu Hz, Peygamber'e (s.a.) gönderdi. Hz. Peygamber (s.a.)'de bunu kabul buyurdu.[256]                                                                 i

Tavþan eti mutedildir, hararet ve kuruluða çalar. En güzel yeriitýudu-dur. En iyisi etini kýzartarak yemektir. Karný tutar, sidiði söktürür, taþlan

ufalar, kafasýný yemek el ve baþ titremesine iyi gelir.

11— HýmânýH-vahþ, yaban eþeði eti: Sahihayn'da Ebu Ka-tâde þöyle anlatýr: "Bir umre seferinde Rasûlullah ile beraberdik. Ben bir yaban öþeði avladým. Hz. Peygamber (s.a.) onu yemelerini emretti ve o sýra­da ihrimh bulunuyorlardý. Ben ise ihramlý deðildim."[257]

îbn Mâce'de Câbir'in (r.a.): "Hayber fethi sýrasýnda at ve yaban eþekle­ri yedik." rivayeti bulunmaktadýr.[258]

Eti sýcak ve kuru özelliklidir, çok gýdalýdýr. Kara safralý yoðun bir kan oluþturur. Ancak iç yaðý, Öd aðacý, (kust) yaðý ile birlikte sýrt aðrýsýna, böb­rekleri sarkýtan yoðun yele karþý faydalýdýr. Ýç yaðý sürüldüðünde çiðite iyi gelir. Genellikle bütün vahþi hayvan etleri, yoðun ve kara safralý kan oluþtu­rurlar. Ýçlerinde en iyisi geyik etidir. Sonra tavþan eti gelir.

12— Cenin (ana karnýndaki yavru) eti: Ýçindeki kan boþalmadýðý için iyi deðildir. Haram da deðildir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.): "Ceninin tezkiye­si annesinin boðazlanmasýdýr." buyurmuþtur[259]

Irak âlimleri, diri olarak yetiþilip boðazlanmadýkça ceninin yenilemeye­ceðini söylemiþler ve hadisi tevil ederek ondan murat "Onun tezkiyesi anne­sinin boðazlanmasý gibidir." þeklindedir ve bu hadis, ceninin haramhðýna bir hüccettir, demiþlerdir. Bu yanlýþtýr. Çünkü nadisin öncesi vardýr: Onlar Hz. Peygamber'e (s.a.) sormuþlar ve:

yoruzJ

Ya Rasûlallah! Biz koyunu kesiyoruz ve karnýnda cenin (yavru) bulu- yiyebilir miyiz? demiþler, Hz. Peygamber (s.a.) de:

Eðer isterseniz yeyiniz. Çünkü onun tezkiyesi, annesinin boðazlan­ýr, buyurmuþtur.

Kýyas da ceninin helâl olmasýný gerektirir. Çünkü o, ana karnýnda oldu­ðu sürece, annenin bir parçasý olmaktadýr. Annenin boðazlanmasý ise bütün uzuvlarýn tezkiyesi demektir. Þeriat sahibinin; "Onun tezkiyesi, annesinin bo-ðazlanmasýdýr." ifadesi ile iþaret etmek istediði þey de budur. Onun boðaz­lanmasý nasýl diðer organlarýnýn tezkiyesi demek ise ceninin de tezkiyesidir. Dolayýsýyla Hz. Peygamber'in (s.a.) cenin etinin yenileceðine dair açýk sün­neti bulunmasaydý bu kez sahih kýyas yine onun helâl olmasýný gerektirecekti.

13— Kurutulmuþ et: Sünen'de Sevbân (r.a.) anlatýr: Bir sefer sýrasýnda Hz. Peygamber (s.a.) için bir koyun kesmiþtim. Bana: "Onun etini kurut!" buyurdular. Ondan Medine'ye gelinceye kadar, peygamberimi­ze yedire geldim.[260]

Kurutulmuþ et, pastýrmadan daha faydalýdýr, bedeni güçlendirir, kaþýntý doðurur. Zararý, soðuk ve rutubetli baharatla bertaraf edilir. Sýcak mizaçlý­lar için elveriþlidir.

Pastýrma, sýcak kuru ve kurutucudur. Ýyisi, semiz ve rutubetli olanýdýr. Baðýrsak aðrýlarýna (kulunç) neden olur. Zararý süt ve yað ile piþirilmek sure­tiyle giderilir. Sýcak ve rutubetli mizaçlý kimselere elveriþlidir. [261]


[240]  Tûr, 52/22.

[241] Vakýa, 56/21.

[242] Ýbn Mâce, 3305. Senedinde iki meçhul, bir zayýf râvi vardýr.

[243] Beyhakî rivayet etmiþtir. Senedinde Abbas b. Bekkâr vardýr. O hadis uyduran 3 cýdir. Bk. el-Fevâidu'I-Mecmûa, s. 168. az gýdalýdýr ve midede üste çýkar.

[244] Buharý {Fethu'l-Barî, 6/320, 321; 7/83, 9/479); Müslim, 2431.

[245] Þairin kim olduðu bilinmemekledir. Bk. Sîbeveyh, el-Kitâb,  1/434, 2/144; Mufassal, 9/92, 102, 104; Lisânu'l-Arab; e-d-m- maddesi.

[246] Ebu Davud, 2778. Senedinde zayýf bir râvi vardýr. Ebu Davud hadis hakkýnda: deðildir." demiþtir.

[247] Buharî (Fethu'I-Börî, 6/265); Müslim, 194; Ýbn Mâce, 3307.

[248] ibn Mâce, 3308; Ahmed, 1/204; Hâkim, 4/111; Ebu'þ-Þeyh, AMâku'n-Nebî, s. 200. Se­nedinde meçhul bir râvi vardýr.

[249]  Bulamadýk. Belki de es-Sünenül-Kübrâ'smâadýr.

[250] Buharý, 72/27; Müslim, 1942.

[251] Buharî, 72/27; Müsüm, 1941.

[252] Ebu Davud, 3790. Senedinde tedlisçi Bakiyye b. el-Velîd vi lih b. Yahya b. el-Mikdam b. Ma'dîkerib vardýr. Hadisi

[253] Nahl, Ý6/8.

[254] Müslim, 360. Câbir b. Semüre'den.

[255] Muvatta, 1/42; Ahmed, 6/406; Ebu Davud, 181; Nesâî, 1/100; Ýbn Mâce, 479; Tirmizî, 82. Hadis sahihtir. Ancak buradaki emir, mendubluða hamledilir, çünkü karine vardýr. Hanefî mezhebinin görüþü böyledir. Hz. Peygamber, bu konuda kendisine yöneltilen bir soruya karþýlýk: "O da kiþinin bir parçasý deðil midir?" buyurmuþtur. Bk. Ahmed, 4/22, 23; Ebu Davud, 182; Tirmizî, 85; Nesâî, 1/38; Ýbn Mâce, 483; Ýbn Hibbân, 207. Hadis sahihtir.

[256] Buharý, 72/32; Müslim, 1953.

[257] Buharý, 28/5, 64/35; Müslim, 1196 (59).

[258] tbn Mâce, 3191. Ýsnadý saðlamdýr.

[259] Hadis, tarikleri ve þahitleri ile sahihtir. Bk. Ebu Davud, 2827; Ahmed, 3/31, 39, 45, 53; tbn Mâce, 3199; Tirmizî, 1476; Ýbn Hibbân, 1077. Konu ile ilgili daha baþka rivayetler için bk. Nasbu'r-Râye, 4/189-191.

[260] Ebu Davud, 2814; Müslim, 1975.

[261] Ýbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, Ýklim Yayýnlarý: 5/88-95.


radyobeyan