Terk bidati By: sidretül münteha Date: 04 Haziran 2011, 16:36:26
Terk Bid'ati
Bid'atin tarifinde üzerinde durulacak noktalardan birisi de þudur: Tarifte, bid'atin dinde sonradan ortaya konulan bir yol olduðu söylenilmiþti. Tarifteki bu ifadenin genel anlamý içerisine fiilî bid'atler girdiði gibi, terkî bid'atler de girer. Bid'at bazan terk edilen þeyi bizzat haram kýlarak meydana gelir. Veya haram kýlmaksýzýn meydana gelir. Meselâ fiil þer'an helal olabilir ve insan bu helali kendisine haram kýlar ya da o fiili yapmamayý kasteder.
Bu terk ediþ, ya þer'an muteber olan, kabul edilen bir þey sebebiyle olur veya baþka bir þey sebebiyle olur. Þer'an kabul edilen bir þey sebebiyle terk edilmiþse bunda bir sakýnca yoktur. Bunun manasý ya terki caiz olan bir þeyi terk etmiþtir veya terki matlup olan bir þeyi terk etmiþtir, demektir. Mesela bir kimse vücuduna, aklýna veya dinine zararý olmasý ya da benzeri bir þey sebebiyle herhangi bir yiyeceði kendisine haram kýlarsa onu terk etmesinin bir sakýncasý yoktur. Hatta tedavi olmak bir hasta için farzdýr görüþünde olursak, o zaman (tedavi için bile olsa) o yiyeceði terk etmek matluptur, tedavi olmak mubahtýr dersek, o zaman terk de mubah olur.
Bu, zararlý þeylere karþý perhize karar vermekle ilgili bir hükümdür. Bunun delili/dayanaðý Hz. Peygamber'in (s.a) þu hadisidir:
"Ey gençler topluluðu! Sizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü evlilik gözü harama bakmaktan daha iyi sakýndýrýr ve iffeti daha iyi korur. Evlenmeye gücü yetmeyen ise oruç tutsun. Çünkü oruç onun için bir kalkandýr.”[13]
Oruç gençlerin þehvetini kýrar ve onlarý þehvetin baskýsýndan kurtarýr. Yoksa Allah korusun zinaya düþüp helak olabilirler.
Zararsýz olan bir þeyin zararlý olacaðýndan korkarak onu terk etmek de böyledir. Bu takva sahiplerinin vasýflarýndandýr. Mesela harama düþmekten sakýnmak, dinini ve iffetini korumak için bir kimsenin þüpheli þeyleri terk etmesi gibi.
Terk, bunun dýþýnda baþka bir þey sebebiyle olursa bu ya dindarlýk maksadýyle yapýlan bir terktir veya deðildir. Dindarlýk mâksadýyle deðilse, terk eden, o fiili kendisine haram kýlmakla ve terke karar vermekle abesle iþtigal etmiþtir. Bu terke bid'at ismi de verilemez. Çünkü bid'ate âdetler de dahildir diyenlerin yaptýðý bid'at tanýmýna da, âdetler dahil deðildir diyenlerin bid'at tanýmýna da, bu terk fiili girmez. Fakat terk eden kiþi bu terk ediþiyle ya da Allah'ýn helal kýldýðý bir þeyin haramlýðýna itikat ediþiyle Allah'a âsi durumuna düþmüþ olur.
Dindarlýk maksadýyle bir þeyi terk etmeye gelince her iki görüþe göre de bu, dinde bid'at çýkarmak anlamýna gelir. Çünkü biz bir þeyi yapmayý þer'an caiz olarak kabul ettiðimizde onu kasýtlý olarak terk etmek Þâriin helal kýlma hükmüne[14] aykýrý olur. Bunun benzeri hakkýnda þu âyet nazil olmuþtur:
"Ey iman edenler! Allah'ýn size helâl kýldýðý iyi ve temiz þeyleri (Siz kendinize) haram kýlmayýn ve sýnýrý aþmayýn. Allah sýnýrý aþanlarý sevmez."[15]
Allah Teala bu ayette önce helali haram yapmayý yasaklýyor, sonra da bunun Allah'ýn sevmediði bir haddi aþma olduðunu bildiriyor.
Bu ayetin açýklamasý inþaallah ileride gelecektir.
Çünkü bazý sahabiler kendilerine gece uykusunu, bazýlarý gündüz yemeyi, bazýlarý kadýnlara yaklaþmayý haram kýlmayý, diðer bazýlarý da kadýnlarý terk konusunda daha da ileri giderek kendilerini hadýmlaþtýrmayý düþünmüþlerdi. Buna benzer düþünceler hakkýnda Hz. Peygamber (s.a) þöyle buyurdu:
"Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden deðildir."
O halde þer'i bir mazereti olmaksýzýn Allah'ýn helâl kýldýðý bir þeyi almaktan kendisini engelleyen herkes Hz. Peygamberin (s.a) sünnetinin dýþýna çýkmýþ demektir. Sünnet dýþý bir þeyi dindarlýk maksadýyle yapan kimse ise bid'atçinin ta kendisidir. '
Vacip veya mendup olarak þer'an yapýlmasý matlup olan þeyleri terk eden kimse bid'atçi olarak isimlendirilir mi, isimlendirilmez mi? diye sorulacak olursa, buna cevaben denilir ki:
Matlup olan (yapýlmasý istenilen) þeyleri terk edenler iki kýsýmdýr:
Birincisi, dindarlýk maksadý gütmeksizin, ya tembelliðinden veya ihmalinden ya da benzeri nefsi sebeplerden dolayý terk etmektir, Bu kýsým emre muhalefetle ilgili bir durumdur; eðer vacibi terk etmiþse ve cüz'i olarak terk ediyorsa masiyet deðildir, külli olarak terk ediyorsa usul-i fýkýhta açýklandýðý üzere o da bir ma'siyettir.[16]
Ýkincisi dindarlýk maksadýyle terk etmekdir. Bunlar Allah'ýn meþru kýldýðýnýn zýddý ile dindarlýk yapmaya kalkýþtýklarý için terkleri de bid'at kabilindendir. Bunun örneði ibâhilerdir. Onlar, bir kimsenin dindarlýkta belirledikleri mertebeye ulaþtýðý zaman dini yükümlülüklerden kurtulduðunu iddia ederler.
O halde bid'at tarifinde geçen "þer'i olana benzemek üzere ortaya konulan yol" tabiri fiili bid'atleri içine aldýðý gibi terki bid'atleri de içine alýr. Çünkü þer'i yol da terkî ve fiilî diye kýsýmlara ayrýlýr. (Yani þeriatte terk edilmesi emredilen þeyler olduðu gibi, yapýlmasý emredilen þeyler de vardýr.)
Biz ister terk de bir fiildir diyelim, isterse terk bir fiil deðildir diyelim, durum deðiþmez. Çünkü usul-ü fýkýhta her iki görüþ de zikredilmiþtir.
Bid'at tarifi, terki kapsamýna aldýðý gibi, bunun zýddýný da alýr.
O da üç kýsýmdýr:
Ýtikat kýsmý, söz kýsmý, fiil kýsmý.
Özet olarak þer'i hitapla ilgili olan her þey, bid'atle de ilgilidir.[17] [13] Buhari, K. Savm, B. Savm limen hâfe alâ nefsihi el-uzbete, h.no: 1905. Müslim, K. Nikah. B. Kavli'n-Nebiyyi "Menistedâa'l-Bâete.... h.no: 5065, 5066. Abdullah Ibn Messýd rivayeti. Müslim, K.Nikah, B. Îstihbabi'n-Nikah limen takat ileyhi Nefsuhu, b.no: 1400. Nesei, K. Nikah, B. el-Hassu ale'n-Nikah 6/56. Ebû Davud, K. Nikah, B. et-Tahriz ale'n- Nikah h.no:2046. Ibn Mâce, K. Nikah, B.fadli'n-Nikah, h.no: 1845. Ahmed, Müsned, h.no: 3092, 4023, 4112, birinci cilt ve Abdullah ibn Mesud rivayeti.
[14] Müellif, bir þeyi helal veya haram yapma yetkisinin sadece Allah Tela'ya ait olduðunu bildiriyor. Bu sebeple helâl olan bir þeyi sevmediði için terk ederse bunda bir sakýnca yoktur. Fakat helal olduðu halde onu haram sayarak terk ederse bu, Allah'a karþý gelme olayýdýr, sýnýrý aþmadýr. Ayet de buna þehadet etmektedir.
[15] Mâide: 87
[16] Þâtýbi'ye güre bir fiil cüz' itibariyle (tek tek) mendup ise, kül olarak (bütün olarak) vacip olur. Cami ve mescitlerde ezan okunmasý, cemaatle namaz kýlýnmasý, umre ziyareti ve revatip sünnetler gibi sünnetler cüz itibariyle mendupturlar. Ancak bunlar toptan terk olunduklarý zaman, terkedenin dinini yaralar. Görüyorsunuz ki ezan Ýslamýn bir þiarýdýr, dolayýsýyle onu toptan terk eden bir þehir halkýyle savaþýlýr. Cemaate iþtirak de ayný þekildedir. Sürekli olarak cemaati terk eden kimse günahkar olur. Çünkü Hz. Peygamber (S.A): "Bir kimse üç günden fazla cemaati terk ederse kalbi mühürlenir" buyurmuþtur. (-Çeviren- Bk. Þâtibî, el-Muvafakat, Çev. Dr. Mehmet Erdoðan, C.I, a.123. Ýz yayýncýlýk 1990.)
[17] Ýmam Þatýbi, el-Ý’tisam Kitap Dünyasý Yayýnlarý: 1/54-56.