Takdim 2 By: sidretül münteha Date: 28 Mayýs 2011, 20:57:54
TAKDÝM
Peygamberler her türlü icraatýný saf dýþý býrakmak için tâbileriyle birlikte ezel ve ebed ölçüleri içerisinde bu savaþý sürdürmüþ ve Allah'ýn desteðine mazhar olmuþlardýr. Bâtýl cephesi ise her defasýnda hüsrana uðramýþlardýr.
Tarihçiler, Peygamberlerin -ilk Peygamber dahil- sürdürdükleri bu soylu kavganýn adýna cihad, kavgayý verenlere de mücahid adýný vererek tarihin altýn sayfalarý arasýndan bize mesajlar sunmuþlardýr.
Ýlk peygamberlerle baþlayan iyiliði emir ve kötülüðü yasaklama cihadý, tarihî seyir içerisinde gelen peygamberler ve onlarýn yýlmaz ve azimli izleyicileri tarafýndan devam ettirilmiþ, nihayet kâinatýn önderi Allah Rasûlü ve onun Ýslâm ile çelikleþen ashabý tarafýndan doruk noktaya ulaþmýþtýr. Saadet asrýnýn, ölmeden önce cennetin kokusunu buram buram hesseden ve duyan bu Ýslâm ordusu, cihanýn bir daha þâhid olamayacaðý kadar büyüktür. Bu ordu en soylu kavgasýný ve hayat modelini arzederek, unutulmayacak hatýra ve anlayýþlarýyla tarihe þeref kazandýrmýþtýr. Ýþte o gün bugündür bu þerefli neslin geride býraktýðý yolu izleyenler,' tarihî süreç içerisinde bu görevi zaman zamam ihmale uðratmýþ olsalar da 60 yýl öncesine kadar biatlý ve halifeli bir toplum olarak varlýklarýný sürdürmüþlerdir. Nihayet Ýslâm ümmeti'nin daðýlmasýný ve tarihe karýþmasýný engelleyen merkezî otorite, nizâm-ý âlem anlayýþý ve devlet-i ebed-müddet inancý, bu ümmetin ezelî düþmanlarý tarafýndan keþfedilip ortaya çýkarýlýnca, þer güçler tüm varlýðýný, bu merkezî otoriteyi parçalamak ve ümmetin daðýlmasýný saðlamak için kullanmýþ, uzun vadeli bir plân ve strateji hazýrlamýþlardýr. Bu plâný uygulamak için de asýrlardan beri çalýþmaktadýrlar.
"Ýlmî anlamda Oryantalizm adýný alan bu hareket havadan bir uydurma deðildir. O, birkaç neslin birlikte çalýþarak uzun yatýrýmlarla meydana getirdiði önemli bir doktirinler ve uygulamalar paketidir.1
Neticede bu uzun vadeli ve sabýrlý çalýþmalarýn sonuçlarýný da görmüþlerdir. Onlarýn bu çalýþmalarýna tarihte Ýlmî Sömürgecilik ve Kültür Emperyalizmi adý verilir. Bugün içinde yaþadýðýmýz bu istilânýn, ruhumuza vurduðu damgayý silme mücaddesinin þuuruna varýp, ona karþý yeniden bir Ýstiklâl mücâdelesi hazýrlýklarýnýn arefesine girmiþ bulunuyoruz. Bu mücadele, bin yýllýk tarihimizi neslimize unutturmaya çalý-Þan batýlý emperyalistlere karþý verilen bir mücadele olacaktýr. Bu savaþ, kültür savaþý ve ekonomik baðýmsýzlýk savaþý'dýr. Kültürümüzün kimliðini ispatlama ve ortaya çýkarma savaþý......
Halký müslüman ülkelerimi gençliðini Ýslâm ile tanýþtýrmak, eþyaya ve dünyaya Ýslâmî perspektifden bakmalarýný saðlamak, bilgi ve düþüncelerini Ýslâmlaþtýrmak ve her an Ýslâm motofini üzerinde taþýyan bir kültürel yapýya ulaþtýrmak zorunluluðu vardýr.
Bugün bu çýðýr açýlmýþtýr. Uðratýldýðýmýz kültür istilâsýna kafa tutacak, istalâya uðratanlardan hesap soracak Ýslâm gençliðini sahnede görmek, göz yaþartýcý ve yarýnlar hakkýnda güven duygusu veren bir manzaradýr.
Peygamberlerin yürüttükleri "Marufu emretmek münkerden neh-yetmek" görevi kendilerinden sonra Ýslâm ümmetinin omuzlarýna yüklenmiþtir. Ümmet bu görevi kendi þartlarý ve kaideleri içerisinde yürüttüðü sürece de zaferden zafere ulaþmýþtýr.
Günümüz tarihçileri ve islâm'ýn genç kuþaðý, bu görevin sukût'a uðratýldýðý baþlangýç tarihini ümmetin yýkýlmaða yüz tuttuðu tarih olarak tesbiý etmiþtir. Ve peygamberine ümmet olmanýn þuurunu kazanan müslüman gençlik, o günden bu güne kadar dýþ güçlere Ýslâm âleminde meydana getirilen onulmaz yaralarý, iyiliði emir ve kötülüklerden sakýndýrmanýn tüm yollarýný deneyerek tedavi etmeye baþlamalýdýr. Bilinmelidir ki, tedavi edilmeyen yaralar vücudun ölümüne sebep olur.
Ma'ruf ve münker görevinin sükûtu; müslümanlarm dünyayý idare etmekten el çekmesi ve Ýslâm'ýn dünyaya þekil vermesinden uzaklaþtýrýlmasý demektir. Çünkü Ma'ruf; Allah Teâlâ'nýn rýzasýna göre Ýslâm'ýn devletleþmesi, hâkim güç ve yönlendirici âmil-olmasýdýr. Münker ise; devletleþen bu güç vasýtasýyla O'nun arzu etmediklerinin safdýþý býrakýlmasý, hayata hükmetmesine engel olunmasýdýr.
Dünyamýzý modern putperestliðin egemenliðine terk eden hâkim güçler, kurduklarý câhiliyye eðitim sisteminin (= Ýslâm'ýn damgasýný, renk ve muhtevasýný taþýmayan her sitemin) temelinde zulüm ve þirk vardýr. Dolyýsýyla bu sistemle eðitilen modern dünyanýn (!) insaný da zâlim ve müþriktir. Zâlimden adalet beklemek zulmün devamýný dilemektir. Zâlime zulmünde yardým etmek dolayýsýyla zalim olmaktýr. Bu da adalet esprisine aykýrýdýr. Ancak Ýslâm, iktidar olduðu ve siyasal bir kuvvet olarak hükmettiði zaman zalimi zulmünden vazgeçirmek mümkün olur. Fert bazýnda da Rasûlallah'ýn talimatý gereði mazluma yardým edildiði gibi zalimin zulmüne engel olunmak suretiyle ona yardým edilmelidir. 2 Ýslâmî eðitime dayalý sistemde ise insanýn kendi fýtratýna uygun bir devlet düzeni kurulur. Böyle bir devlette, o devletin dünya görüþünü yansýtan fert ve toplumlar yetiþir.
Ýslâm'ýn çaðlar üstü olduðu, eskimediði ve her devirde hâkim olduðu bölgelerde dünya dengesini en âdil þekilde koruduðu görülmüþtür. Hiçbir çað ya da hiçbir çaðdaþ devlet modeli, Ýslâm üstü olamaz. Mümin böyle inanýr, bunu savunur ve bu düþünce tarzý ile hayatýný sürdürür. Bu, onun tevhîdî dünya görüþü'nün de gereðidir.
Ýslâm, zaman ve mekân ayýrýmý yapmaksýzýn Allah'ýn indirdiði hükümlere boyun eðilmesini ve tevhidde olduðu gibi hüküm vermede de Allah'ýn adil hükümlerine muhalefet ederek þirk koþulmasýný yasaklamýþtýr. Böyle bir anlayýþýn sonucudur ki Ýslâm, Mekke'den Medine'ye taþýndýðý gün Devlet ve Ýktidar'a dönüþmüþtür.
Demek oluyor ki ma'ruf ve münker görevi, müslümanm ihtiyarýna terkedilmiþ bir sorumluluk deðildir. Bazý müslüman aydýnýn ma'ruf ve münkere bakýþ açýsý ne yazýk ki ihtiyari olma noktasýnda düðümlenmektedir. Bu, sanýrým ki batýnýn aydýnýmýza aþýladýðý sakat bir görüþtür. 1 Kaynak: Oryantalizm-Advvard Said Sh. 22
2 Buharî (Tecrid) (Cilt: 4, Sh: 281) (Cilt: 7, sh: 362-363) Müslim-Cabîr Tarikiyle deðiþik þekilde rivayet eder.