Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Evlerimizdeki saatli bombaya dikkat! By: reyyan Date: 22 Mayýs 2011, 19:40:41
Evlerimizdeki saatli bomba'ya dikkat!

Kadýnlar, televizyonlarýn baþýndan kalkamýyorlar diziler yüzünden. Çocuklar da, bilgisayar ekranýna kilitlemiþ vaziyetteler yüzlerini...

Türkiye'de gösterilen 350 civarýnda dizi televizyonlarýn karþýsýnda bizi sýraya dizdi: Dün Hürriyet'te Yalçýn Doðan isyan etmiþ bu pespayeliðe...

Sorun sadece dizi sorunu deðil; medya sorunu aslýnda. Medyanýn doðasýný, dilini, felsefesini kavrayacak bir çaba gösteremiyoruz: Ýletiþimbilimcilerimiz de dizim dizim dizi izlemekten "Nedir bu çýlgýnlýk? Nereye gidiyoruz böyle?" diye sormaya vakit bulamýyorlar anlaþýlan!

Ýþin þakasý bir yana, akademi, bu medya bombardýmaný, taarruzu, hatta tecavüzü karþýsýnda derin ve ürpertici bir sessizliðe gömülmüþ durumda! Bu kadar iletiþim fakültesi ne iþe yarýyor acaba?

Medyasý neyse, medya akademyasý da öyle bu ülkenin. Medyanýn, askerî vesayete su taþýdýðýnýn açýkça itiraf edildiði bir ülkede, medya akademyasýnýn dizilerle ve dizilerde yaþadýðýmýz sosyal patoloji konusunda yalnýzca seyirci kalmasý son derece tabiî.

* * *

Ne ki, yaþadýklarýmýz hiç de tabiî deðil, elbette ki. Bu gayr-ý tabiîliði bir de sanal âlemle kurduðumuz iliþkiye yakýndan baktýðýmýz zaman daha iyi görebiliriz.

Türkiye, sanal âlem'e bir girdi, pîr girdi; çýkmak bilmiyor bir türlü. Herkes internette yaþýyor sanki. Herkes hayatýnýn en özel, en özel olduðu için de en güzel, en mahrem yanlarýný internette teþhir etmek için birbiriyle yarýþýyor adeta. Hayatýmýzýn en özel, en güzel, en mahrem yanlarýný baþkalarýna teþhir etmekle, kendimize ait bir þey býrakmadýðýmýzý fark edemiyoruz bile.

Sanal âleme açtýðýmýz her özelimiz, yavaþ yavaþ bizim özelliklerimizi tüketmekle, kolay/ca tüketime hazýr hâle getirmekle sonuçlanýyor. Sanal âlemde sergilediðimiz her görüntü, bizi kendimize ve hayata karþý daha bir körleþtiriyor, kötürümleþtiriyor. Ýnternete koyduðumuz bize ait her þey, bizden bir þey götürüyor: Bizi, bizzat kendimizi öldürüyor aslýnda. Ama biz bununla övünüyoruz!

Elbette ki, bu durum, bizatihî sanal âlem'in doðasýndan kaynaklanýyor öncelikle. Kendimizi, kendimize ait bir þeyi görüntüleyerek baþkalarýyla iletiþim kurduðumuz yanýlsamasý oluþturuyor sanal âlem. Oysa bu, iletiþim deðil, tam anlamýyla sanal bir iletiþim yanýlsamasý. Sanal âlemde kendimizi teþhir ederek kurduðumuz iletiþim, bizi hayattan, hayata dokunmaktan, hayatý duymaktan, hissetmekten, tatmaktan, yaþamaktan uzaklaþtýrýyor; bizzat bizi, hayatýmýzý ve iliþkilerimizi sanallaþtýrarak ruhumuzda tamiri zor gedikler açýyor; delik deþik ediyor iç dünyamýzý.

Ýç dünyasý delik deþik olan insanlarýn dýþ dünyayla derinlikli iliþkiler kurabilmeleri mümkün mü?

Sanal âlem, gerçek dünyanýn, gerçek hayatýn, bizatihî gerçeðin yerine yerleþerek kendisi özneleþiyor, bizi ise nesneleþtiriyor oysa.

Peki ne bu? Þu: Tam bir "saatli bomba"... Kültürel intiharýn eþiði... Ýnsanýn kendi kendini yok ediþ beþiði.

"Saatli bomba" tanýmý, bana ait deðil. Ýletiþimbilimci Barry Sanders'a ait. Ayrýntý Yayýnlarý'ndan yayýmlanan "Öküzün A'sý" baþlýklý kitabýnda yapýyor bu kýþkýrtýcý tanýmlamayý Sanders.

Kitabýn altbaþlýðý, genelde medyanýn dünyasýnýn, özelde ise sanal âlemin dünyasýnýn bizi nasýl bir çýkmaz sokaðýn eþiðine getirip býraktýðýný özetlemeye yetiyor: "Elektronik Çaðda Yazýlý Kültürün Çöküþü ve Þiddetin Yükseliþi".

Bu saatli bomba'nýn aileyi ve kiþinin benliðini hedef aldýðýný ve öldürdüðünü söylüyor Sanders. Ve genelde modernleri, özelde feministleri ters köþeye yatýracak çarpýcý gözlemlerde bulunuyor: Okuryazarlýðýn temelleri, çok erken bir dönemde anne kucaðýnda atýlýr: Annesinin memesinden süt emen bir bebek, onun kalp atýþlarýný, soluk alýp veriþini dinleyerek ilk ritim duygusunu edinir; annesiyle kurduðu vazgeçilmez bað sayesinde kendisini okuryazarlýða götürecek yola adým atar ve Ezra Pound'un dizeleriyle söylemek gerekirse, "aklýn sözcükler arasýndaki dansý" baþlar.

Medyanýn, televizyonun ve internetin, bizi, dünyayý ve hayatý yaþamaktan kopararak, özellikle de çocuklarýmýzýn deneyimsiz, iç dünyasý çölleþmiþ, ruhsuz, vicdan duygusu kaybolmuþ tuhaf varlýklara dönüþmesinin, þiddetin, tek varoluþ ifadesi ve gösterisi hâline gelmesinin yolunu sonuna kadar açtýðýný hatýrlatan Sanders, ailenin ve kiþinin bizzat tecrübe ederek, dokunarak yaþadýðý hayatýn mümkün kýldýðý iç dünya'nýn keþfinin tek çýkar yol olduðunu vurgular.

Demek ki, seküler, modern, dolayýsýyla ruhsuz bir hayatýn ürünü olan bu saatli bomba'yý etkisiz hâle getirmenin tek yolu, ailenin güçlendirilmesi ve çocuklarýmýza kiþiliklerini armaðan edecek iç dünyalarýnýn zenginleþtirilmesinden geçiyor.

Bunu bize verebilecek yegâne kaynak ne? Elbette ki, Ýslâm. Bunu da bir baþka "Sanders", büyük düþünür Nietzsche, söylemiþti Deccal baþlýklý kitabýnda zaten.

Ýlle de Batýlýlarýn aðzýna bakýyor olmak ne tuhaf! Ama baþka türlü anlamýyor bizim entelijansiyamýz: O yüzden, elimiz kolumuz baðlý; televizyonlarýn ve sanal dünyanýn bize yaðdýrdýðý sanal bombardýmaný seyretmekten baþka bir þey yapamýyoruz ya!


Yusuf KAPLAN
Yeni Þafak

 


radyobeyan